25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Kısa haberler bacaklılar ve ipliksi kurtlar gibi. İnsan, her şeyden önce tüm omurgalıları içine alan Kordalılar (Chordata) şubesine aittir. CBT 1435/19 Eylül 2014 7 Kitap Kıskaçtaki İnsan ve İsyan Özlem Yüzak Kırmızı Kedi Yayınları, Ağustos 2014, 175 sayfa. Stephane Hessel, “Öfkelenin” adlı ünlü kitabında insanları sömürüye, baskılara, haksızlıklara ve mevcut düzene karşı mücadeleye çağırıyordu. Ona göre baskılara direnmek varolmak demekti ve insanlık, her bakımdan köleleştirici bu sistemi değiştirme yeteneğine sahipti. Cumhuriyet gazetesi yazarı Özlem Yüzak, Kıskaçtaki İnsan ve İsyan adlı kitabında, Hessel’i ve onun eserini okuyan milyonlarca insanı öfkelendiren koşulları, büyük bir duyarlılıkla ortaya çıkartıyor, bize gösteriyor ve analiz ediyor. Yüzak, ülkemizdeki ve dünyanın diğer yörelerindeki insanların dramlarını, acılarını ve kıskaçlarını en çarpıcı yönleriyle ortaya seriyor ve böylece okurlarını “öfkelendiriyor”. Gerçekte, yazarın da paylaştığı gibi, kitlelerin öfkesi, özgürlük ve eşitlik umudunun da kaynağıdır. Özellikle işsiz gençlerin, her türlü baskı altındaki kadınların, hiçbir güvenlik önlemi bulunmayan koşullarda acımasızca çalışan emekçilerin yaşam öykülerini ve çıkmazlarını buluyoruz bu kitapta. Ancak Yüzak, bu çıkmazları ve kıskaçları sadece ortaya koymakla kalmıyor, özgürlük ve eşitliğe giden yolun nereden geçtiğini de gösteriyor. “Küresellik sadece finansal sermaye hareketleri ile sınırlı değildir, halkların isyanı da küreselleşir.” Yüzak’ın bu sözleri, kitabının ana fikirlerinden birini de özetlemektedir. Hessel, “Öfkelenin” manifestosunu yayımladığında, Türkiye’de umut tutamakları henüz yeşermemişti. Ancak çok geçmeden büyük Gezi Parkı İsyanı patlak verdi. Kıskaçtaki İnsan ve İsyan, işte Gezi Parkı İsyanı’nın da toplumsal, siyasi ve psikolojik temellerini araştırıyor. Onu hem çözümlemeye, hem de yükseltmeye çalışıyor. Bu kitapta gezi ruhu dolaşıyor. Osman Bahadır Kafein, kahveye nasıl girdi? Buğday, mısır ve domatesten sonra kahve de kalıtımı tamamen çözülen bitkiler arasına girdi. Kahveyle ilgili istatistiksel veriler çarpıcıdır: Dünya genelinde her gün en az iki milyar fincan kahve içiliyor. Kahve sektöründe 52 ülkeden 26 milyon insan çalışıyor. Dünya genelindeki ekim alanı on milyon hektar, yıllık üretim hacmi ise 8.7 milyon ton kadar. Fransız araştırmacı Philippe Lashermes, “Coffea canephora”nın katılım sekansını sundu (Science). Coffea canephora, Robusta kahvesinden elde edilen türdür. Tiryakiler Espresso’ya verdiği krema kıvamı nedeniyle seviyorlar. Genelde daha düşük asitli ve daha hoş bir tadı olan Arabica çe kirdeğiyle karıştırılır. Arabica çekirdeği ise Coffea canephora ve Coffea eugenoides türlerinin melezleştirilmesiyle elde edilmiştir. Kahve grupları içindeki akrabalık ilişkileri anlaşıldığı üzere eskiden beri biliniyordu. Lachermes ve ekibi şimdi biyokimyasal açıdan kahveyi neyin bu kadar özel yaptığını açıkladı. Araştırmacıların en fazla ilgilendikleri konu elbette ki kafeindi. Sonuçta bu alkaloid, insan tarafından en fazla kullanılan psikoaktif etkisi olan bir madde. Kahve, çay ve kakao içinde yer alan ve sentez için gerekli olan karşılaştırma şunu göstermiş: Kafein bitki dünyasında birçok kez bağımsız olarak oluşmuş. Peki niçin? Bu konuda üç hipotez var. Bir olasılıkla kafein zararlı böcekleri savunmak veya rakiplerin büyümelerini önleyecek bir maddeyi engellemek üzere gelişmiş olabilir. Ama en başından itibaren tozlaşmaya katılan böcekler için ödüllendirici bir madde olarak da geliştiği düşünülebilir. Deneyler, böceklerin de kafeine düşkün olabileceklerini gösterdi. Kahve sadece erken kalkanlar için önemli değil, küresel ekonomi için de ayrı bir önem taşıyor. nik olarak beslenmeleri mümkün değil, bu yüzden beslenme alanında yeni gelişmeler yapmalıyız diyor Rhinehart. Soylent ABD medyalarında büyük yer buldu. “New Yorker” , “Yemeğin sonu”ndan söz ederken, “Forbes”, “mucize bir içecek” mi, diye sordu. “Time Magazine” Wired” ve New York Times” gibi yayın organları da Soylent’i heyecanla tartışıyor. Kimi doktorlar ve bilim insanları ise bu gelişmeye kuşkuyla yaklaşıyor. Örneğin Tufts Üniversitesi beslenme uzmanı Susan Roberts, psikolojik açıdan önemli olan keyif faktörü, Soylent ile tamamen kayboluyor. Hiçbir zaman dostlarla keyifli bir akşam yemeği yiyemeyeceğiz diyor. “Ayrıca bu yapay besin içeceği, henüz araştırılmadıkları için bazı önemli maddeleri içermeyecek. Bir insanın sağlıklı olabilmesi için ihtiyaç duyduğu çeşitli kimyasallar hakkında yeterince bilgi sahibi değiliz.” Sera gazı yoğunluğu rekor seviyede Soylent – geleceğin gıda ürünü mü? Yıl 2022, aşırı nüfus artışı ve yiyecek kıtlığı toplumu değiştiriyor. Sebze ve eti sadece çok yaşlılar biliyor. Gıdanın yerine geçen ürünün adı : Soylent. Gelecekle ilgili bu karanlık vizyon, 1973 yılındaki “Soylent Green” bilimkurgu klasiğine ait. Fakat Soylent şimdiden üretildi bile. Soylent’i yardımcılarıyla birlikte geliştiren yazılım mühendisi Rob Rhinehart, beslenmede devrim için gerekli olan formülü bulduğuna inanıyor. Bilim ve teknoloji açlık sorununu çözerek, çevreyi kurtarabilir. Gelecek kuşakların orga Dünya Meteoroloji Organizasyonu’nun (WMO) bir raporuna göre, atmosferdeki sera gazı yoğunluğu rekor seviyeye ulaştı. Cenevre’de açıklanan yıllık raporda ayrıca gazı alan okyanuslarda aşırı derecede asidifikasyonun yaşandığı da söyleniyor. Karbondioksit yoğunluğu otuz yıldan bu yana bile 2012 yılından 2013’e kadar yükseldiği kadar artmamış. Karbondioksit yoğunluğu geçen yıl milyonda 396 parçacık artmış. Yani sanayi öncesi değerin yüzde 142’si kadar daha eklenmiştir diyor iklim uzmanları. Sadece 2012’den 2013 yılına kadar olan kısa zaman diliminde milyonda 29 parçacık artmış. Metan yoğunluğu ise geçen yıl sanayi öncesi değerinin yüzde 253’ü kadar artarken, azot oksit yoğunluğu ise yüzde 121 kadar yükselmiş ki üç değer de şimdiye kadar görülenlerin en yüksekleri. WMO Genel Sekreteri Michel Jarraud, karbondioksit ve diğer sera gazı emisyonlarının azaltılması gerektiği konusunda uyarıyor, “Artık zamanımız azalıyor”. Sera gazı yoğunluğuna bağlı olarak meydana gelen diğer alarm verici gelişme ise ışınımsal zorlama (radiative forcing). İklimsel zorlama olarak da bilinen bu gelişme 1990’dan 2013 yılına dek yüzde 34 artış göstermiş. Ve okyanuslarda biriken gazların geniş kapsamlı sonuçları var. Dünya denizleri her gün kişi başına dört kilo karbondioksit soğuruyor. Ve şu anki asidifikasyon son 300 milyon yıldır görülmemiş bir düzeye ulaşmış. Aktüel Arkeoloji Derginin EylülEkim sayısında “Çağlar Boyu İnanca Yolculuk Hac ve Hacılar ”kapak konusu yapılmış. Bir hac yolculuğuna çıkmak için belirli bir inanca sahip olmaya gerek yoktur. Herhangi bir dine bağlı olmadığının söyleyen kişiler de geleneksel hac rotası izleyebilir ve kutsal bir hac merkezine yolculuk edebilir. Nesilden nesile çalışarak Göbekli Tepe’yi inşa eden insanlar bir bakıma hac yolculuğu yapıyorlardı. Biz onların yarattıklarını görmek için bu çıplak kayalık dağa çıkarken, onlar bu uzak yere burayı yaratmak için geliyorlardı. Göbekli Tepe insanların yaşadığı bir yer değil gelip gittiği bir yerdi. Göbekli Tepe ve Klaus Schmınd, Bayramlar, Gizem kültleri, Şifa gezileri ve Hac rotalarıya birbirini tamamlayan bir dosya oluşturmuş. Dergide ayrıca Kommagene’de kutsal alanlar, Tapınaklar arasında kutsal bir yolculuk, Roma ve Bizans döneminde kültsel inanışlar ve hac, Osmanlı’nın hac yolu ve Konya Menzilleri gibi konular da yer alıyor. Nilgün Özbaşaran Dede nilodede@hotmail.com
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle