Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
12 Bilim Tarihi CBT 1435 /19 Eylül 2014 Veteriner Bakteriyolog Mustafa Adil Ülkemizin ilk bakteriyologlarından Mustafa Adil, uluslararası değerde bilimsel araştırmalar yaptı. OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu tanolturkoglu@gmail.com Biraz Diğerkâm Olabilmek Düşman kardeşler kıvamına gelmiş iki cephenin bakış açıları arasındaki fark aslında o kadar az ki; bir harf olmadı bir kelime kadar! Şu deyimleri hepimiz biliriz : “Güzele bakmak sevaptır”, “Göz var nizam var”, “Eşek hoşaftan ne anlar”, “Aptala malum olurmuş”, “Kısa kes Aydın havası olsun”, “Su uyur düşman uyumaz”, “Saatler olsun”, “Su küçüğün söz büyüğün”, “Elinin körü”, “Sıfırı tüketmek”. Peki bu deyimlerin hepsinin de yanlış olduğunu biliyor muyuz? Hayır! Belli ki yıllar yıllar önce bu deyimlerin doğrularını bilenler, ne yazık ki bu bayrağı gelecek kuşaklara doğru nakledemedi ve bunlar günlük konuşma dilinin azizliğine uğradı. Giderek bu yanlışlıklar o kadar büyük taraftar buldu ki, artık doğrusunu bilenler azınlıkta kaldılar. Yanlış bilen çoğunluk ise hakimiyeti kurduğu için artık o bildikleri biçim yanlış olmaktan çıktı; doğru kabul edilir oldu! 21. yüzyılın ilk on yılında hayatının pek çok alanında eksik ya da yanlış bilenlerin çoğunluğu oluşturması çerçevesinde doğru bildiği olgularda teker teker azınlığa düşmeye başladığını gören, hisseden, yaşayan insan sayısı ülkemizde giderek artıyor. Yine de inatla “yanlış” görenlerin doğruyu kendi kendilerine bulmaları ya da eli sopalı birisinin gelip “doğrusu budur” diyerek yanlış yapanları cezalandırsı ve böylece “doğru”nun yeniden hakim olması “bekleniyor”. Oysa kendi “doğru bildikleri yanlışları” yıllardır uygularken, acaba yanlış mıyım diye sorgulamadılar, doğrusunu bilenlerden doğrusunu öğrenmediler, kendilerini düzeltmediler, yanlıştan dönmediler, doğruyu hakim kılmadılar. Bu tablodaki sıkıntı nerede? Öncelikle sorulan soru ya da konunun irdelenme biçime doğru yapılmazsa üretilecek sonuçlar da doğru olmayacaktır. Önemli olan; birisi için doğru olanın herkes tarafından kabul edilmesini beklemek, onu zorlamak vb değil. Daha da önemlisi bu bakış açısının “doğal olarak” empoze ettiği “ikiliğin” olmadığını görebilmek. İki kampa ayrılmış olarak görüldüğü sürece “doğru”ya ulaşmak mümkün olmayacak. Gücü eline kim alırsa onun doğruları hakim, diğerinin doğruları yanlış olacak. Belki de ülkemizde on yıllardır yaşanılan şey aslında bu. Bir an evvel iki değil de bir olduğumuzu görmezsek bu devirdaim devam edecek. Her seferinde birileri mazlum olup hınçlanacak, birileri zalim olup kibirlenecek. Bu ikiliğin ortadan kalkması bugün her zamankinden daha olası. Çünkü bilgi bugün ışık hızında yayılabiliyor; bilgi toplumu bireyi daha güçlü kılabiliyor. Yeter ki “benim dediğim doğru” yaklaşımı ortak bir kararla terk edilebilsin. Her iki doğru da masaya konulsun, bunun sonucunda herkesin kabul edeceği bir doğru (samimi bir şekilde) inşa edilebilsin. Biraz “diğerkâmlık” ! Yazının girişindeki deyimlerin “doğru” halleri ise şöyle: “Güzel bakmak sevaptır”, “Göz var izan var”, “Eşek hoş laftan ne anlar”, “Abdala malum olurmuş”, “Kısa kes Aydın abası olsun”, “Sü (asker) uyur düşman uyumaz”, “Sıhhatler olsun”, “Sus küçüğün söz büyüğün”, “Ölünün kuru (mezarı)”, “Zafiri (soluğu) tüketmek”. Bu tablo ayrıca şunu gösteriyor: Farklılıklar o kadar küçük ki; neredeyse bir harf olmadı bir kelime kadar! Bu kadar kinlenmeye değer mi? Osman Bahadır bahadirosman@hotmail.com H arbiye’ye bağlı Baytar Mektebi yöneticileri, geleceğin öğretim üyelerini yetiştirmek için, sınavla seçtikleri dört öğrenciyi 1890 yılında Fransa’da Alfort Yüksek Veteriner Okulu’na gönderdiler. Döneminin alanında en ünlü eğitim kurumu olan Alfort’taki eğitimini tamamlayarak ülkelerine dönen öğrencilerden biri de Mustafa Adil’di (18711904). İstanbul Şehzadebaşı’da doğan Mustafa Adil, babasının görevleri dolayısıyla ilk öğrenimini Gelibolu’da, ortaöğrenimini Halep Askeri çalışmaya başlamış ve onunla birlikte birçok araştırma yapmıştır. Ülkemizde difteri serumu hazırlanmasındaki öncü rol Mustafa Adil’e aittir. Fakat onun asıl önemli çalışmaları sığır vebası üzerine olmuştur. Veteriner Prof. Dr. Nihal Erk bu konuda şunları söylemektedir: “Bu yıllar Adil ve Nicolle için çok verimli olmuş, her ikisi de klasik literatüre geçecek çalışmalar yayımlamışlardır. Özellikle sığır vebası konusunda çok orijinal buluşlara ulaşmışlardır. Adil ve Nicolle’ün dört yıl süren müşterek çalışmalarının sonuçları 1899, 1901 ve 1902’de Annales de l’Institut Pasteur’de yayımlanmış bulunmaktadır. Bu yazıların hemen her satırı orijinal buluşlarla doludur.” Mikrobiyolog Prof. Dr. Ekrem Kadri Unat ise, Mustafa Adil’in genel mikrobiyoloji tarihindeki yeri için şunları söylemektedir: “Türk bakteriyolojisinin en parlak simalarından biri olan Veteriner Adil Mustafa Bey, o zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun en önemli bakteriyoloji ve viroloji müessesesini idare eden Dr. Maurice’ün yanında birbirinden kıymetli ve önemli çalışmalar yapmıştır.” Tarihsiz olan (19. yüzyılın son yıllarında olmalı) bu fotoğrafta sağ başta ayakta duran Mustafa Adil’in Emrazı Sauzun boylu kişi, Mustafa Adil’dir. Maurice Nicolle çok büyük olasılıkla fotoğrafı çektiği riyye (bulaşıcı hastalıklar) ve için görünmemektedir. (Çünkü bir diğer fotoğrafta da M. Nicolle görünürken Mustafa 1897’de yazdığı Hayvanatı EhAdil görünmemektedir). Paris’deki Pasteur Enstitüsü’nün günümüzde de mevcut olan liyye Emrazı Sariyyesi adlı iki binasının yan kapısı önünde çekilmiş olan fotoğrafın sol tarafında kucağında çocuk kitabı bulunmaktadır. Ancak bu bulunan kişi ise, Maurice Nicolle’ün kardeşi Charles Nicolle’dür. Charles Nicolle, daha kitapları basılmamıştır. Cemiyeti sonra 1928 yılında fizyoloji ve tıp dalında Nobel ödülü almıştır. Tıbbiyei Şahane’de 1896’dan itibaren sunulmuş difteri konusunRüşdiyesi ve Çengelköy Askeri İdadisi’nde yaptı. da bildirileri bulunmaktadır. Maurice Nicolle ile 1889’da Baytar Mektebi giriş sınavını birincilik birlikte yaptığı araştırma sonuçlarını kapsayan le kazandı. Fransa’daki öğrenimini tamamlayan 7 makalesi Pasteur Enstitüsü’nün yıllıklarında Mustafa Adil, İstanbul’a döndükten hemen sonra yayımlanmıştır. Yine M. Nicolle ile birlikte iki 1896 yılı başlarında Bakteriyolojihane’de çalış araştırması Fransız Bilimler Akademisi Comptes maya başladı. Rendus’lerinde yer almıştır. Ayrıca difteride seİstanbul’da 1893 yılında büyük bir kolera sal rum tedavisi hakkındaki bir yazısı Gazette Medigını olmuştu. Bu salgını kontrol altına alabilmek cale d’Orient’te (1897) ve aşı virüsünün doğası için Pasteur Enstitüsü’nden yardım istendi. Pasteur hakkındaki bir inceleme makalesi de ölümünden Enstitüsü İstanbul’a uzmanlarından Chantemesse’i sonra Fransa’da Revue General de Toulouse dergönderdi. Birkaç aylık bir incelemenin sonunda gisinde (1907) yayımlanmıştır. Chantemesse bir bakteriyoloji merkezi kurulmasıBu parlak bilim insanı Mustafa Adil, henüz 33 nı yöneticilere tavsiye ederek ülkesine döndü. Bu yaşındayken tüberkülozdan öldü. girişimin bir parçası olarak o sırada Pasteur Enstitüsü kadrosunda genç bir araştırmacı olan MauYararlanılan kaynaklar: rice Nicolle (18621932) İstanbul’a geldi ve bir Aykut Kazancıgil; “Bilime Katkı ve Veteriner Bakteriyolog süre sonra Nişantaşı’nda Bakteriyolojihanei Mustafa Adil”, Bilim Tarihi, Sayı 19, Mayıs 1993, s.312. Ekrem Kadri Unat; Osmanlı İmparatorluğu’nda BakteriyoOsmani adıyla bir araştırma merkezi kurdu. Mustafa Adil, ülkesine döndükten sonra işte bu loji ve Viroloji, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesi, İstanbul 1970. kurumda Maurice Nicolle’ün yardımcısı olarak ÇALIŞMALARI ÜZERİNE