Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
10 Halk sağlığı CBT 1435/19 Eylül 2014 11 Yararı tıbben kanıtlanmamış vitaminleri kullanmayın! Bir taraftan uzmanlar öneriyor; diğer taraftan reklamlar yararları konusunda beynimizi yıkıyor. Üstüne üstlük eş dost da kullanmamız yönünde baskı yapıyor. Ve sonuç: Bugün vitamin ve mineral destekleri günümüzün en popüler sağlık ürünleri olarak dünyada 68 milyar dolarlık bir paya sahip. Peki, ya iddia edildiği gibi bunlara gereksinim duymuyorsak? Yalnızca dolduruluşa geldiğimiz için avuç avuç vitamin yutuyorsak! New Scientist dergisi bu konudaki kafa karışıklığını gidermek amacıyla vitamin ve minerallerden oluşan besin destekleri* ile ilgili son bilimsel literatürü tarayarak, yarar/zarar açısından gelinen son noktayı özetliyor: 1911 yılında Polonyalı kimyacı Casimir Funk, tüm zamanların en önemli biyomedikal keşfini yaptı. Beriberi adı verilen hastalığın temel olarak beyaz pirinç ile beslenenlerde görüldüğünü, ancak kahverengi pirinç yiyenlerde bu sorunun ortaya çıkmadığını keşfetti. Hastalığı önleyeceği düşüncesiyle, pirinç kepeğinin içindeki bir kimyasal maddeyi ayrıştırmayı başardı. Ve bu maddenin hastalığı önlediğini kanıtlamayı başardı. Bu maddeye de “vitamine” adını verdi. Bugün bu bileşime B1 vitamini adı veriliyor. Bu, insan vücudunun yeterli miktarlarda üretemediği için yiyeceklerden temin etmesi gereken çok sayıda yararlı besin maddelerinden biri. Casimir’in devrim niteliğindeki buluları vitaminler üzerinden kişisel kontrol sağlamak istediler. 1930’lu yıllarda tek tek her vitaminin hapı, 10 yıl sonda da çoklu vitamin hapları piyasaya sürüldü. vitamininden kaynaklandığı anlaşıldı. A vitamini çok sayıda bileşimi kapsayan bir çatı terimidir. Bunların arasında yiyeceklerden elde ettiğimiz retinol ve retinoik asit de vardır. Bu vitamin büyüme, gelişme ve görme yetisinin gelişiminde yaşamsal önem taşır. Süt ürünleri ve balık yağı en önemli kaynaktır. Yarım havuç günlük 0.6 ile 0.7 miligramlık ihtiyacınızı gidermeye yeter. Ağızdan alarak daha yüksek dozlara çıktığımız zaman yağ içinde birikim yaparak zararlı düzeylere çıkabilir. Günde 1.5 miligramdan fazla alınması yararlı etkilerini yok ettiği gibi kemikleri de zayıflatır. A vitamini eksikliği, yetersiz beslenen çocuklarda engellenebilir körlüğe yol açar. 1980’li yıllarda biraz fazla miktarda alınan A vitaminin yararlı olup olmadığı araştırıldı. Epidemiyolog Richard Doll, kanda retinol düzeyi yükseldikçe, kanser riskinin azaldığını tespit etti. Ancak son yıllarda yapılan daha ayrıntılı çalışmalar ve meta analizler bu vitaminin fazla alınmasının hiçbir yararı olmadığını ortaya koyduğu gibi fazla alındığında kanser riskini de arttığını gösterdi. KARAR: Doktorlar, A vitamini eksikliği olduğunu tespit etmedikçe A vitamini desteklerinden uzak durun. lantısına neden olabilir. KARAR: Hamilelere ve yaşlılara dışarıdan vitamin takviyesi önerilir. E vitamini kanda pıhtılaşma oluşumunu engeller ve bağışıklık savunmasını güçlendirir. Yetişkinler için önerilen günlük doz İngiltere’de 34 miligram, ABD’de 15 miligramdır. Her durumda bitkisel yağlar, fındık, fıstık, tohum ve yeşil sebzeler zengin E vitamini kaynağıdır. Sağlıklı insanlarda E vitamini eksikliği olumsuzluk yaratmaz. Fazlalığı ise yağ içinde birikim yaptığı için Crohn Hastalığı veya kistik fibrozu olan insanlarda yağ emilimini ve sindirimini engeller. E vitamini bir antioksidan –hücresel metabolizmanın yan ürünü olan zararlı serbest radikalleri nötralize eder olduğu için yüksek dozlarda alınmasının kanseri ve serbest radikallerle ilgili diğer hastalıkları önlediği düşünülüyordu. Ancak son yapılan araştırmalardan elde edilen sonuçlar bu öneriyi desteklemiyor. “Antioksidan paradoksu” olarak bilinen olguya göre vücudumuz serbest radikalleri, bakterileri ve kanser hücrelerini öldürmesi için görevlendirir. Vitamin takviyesi ile antioksidanları devreye soktuğumuz zaman bakteri ve kanser hücreleri karşılarında direnç gösterecek bir “savaşçı” bulamaz. Gerçekten de yüksek dozlarda alınan E vitamininin prostat kanseri riskini arttırdığı belirtiliyor. KARAR: Vücudunuzda E vitaminin eksik olduğu doktorunuz tarafından teşhis edilmedikçe E vitamini kullanmayın. VİTAMİN TARTIŞMASINDA GELİNEN SON NOKTA: parçalar. Ancak son yapılan geniş kapsamlı araştırmalar, günlük alınan takviyelerin kalp hastalığı ve inme vakalarını azaltmadığını gösteriyor. KARAR: Folik asit hamilelik sırasında önerilir. Bunun dışında folik asidi yiyeceklerden sağlamak en doğrusudur. E VİTAMİNİ Sağlık otoriteleri, çoğumuzun tüm vitamin ve mineralleri dengeli beslenerek elde edeceğimizi söylese de, vitamin ve diğer besin destekleri endüstrisi büyük patlama yaptı. Bu desteklerin sayısı bugün yüzlerle ifade ediliyor. ABD nüfusunun yarısına yakın bir kesiminin, İngilizlerin ise üçte birinin her gün besin desteklerinden en az birini kullandığı belirtiliyor. Bütün bu hap ve tozlar ABD’de kabaca 30 milyar dolarlık, İngiltere’de ise 675 milyon sterlinlik devasa bir pazar oluşturuyor. Fakat son yıllarda bu desteklerin gerçekten yarar sağlayıp sağlamadığı ve güvenilir olup olmadığı ile ilgili kaygılar ve kuşkular satışları etkilemeye başladı. Son yıllarda satışlardaki artışın eskiye göre yavaşladığı görülüyor. Özellikle son yapılan araştırmaların uzun süre alınan vitaminlerin vücut yağları içerisinde birikim yaparak tehlikeli düzeylere tırmandığını ortaya çıkartması, kaygıların artmasında önemli rol oynuyor. Boğazımızdan geçen her şeyde olduğu gibi vitaminlerin de zarar verme olasılığı yüksektir. Belirli vitaminlerin fazla alındığında tehlikeli olduğu biliniyor. Yağda çözünen A, D, E ve K vitaminleri yağ ve karaciğer hücrelerinde depolanır. Bu vitaminler idrar ile dışarı atılmak yerine depolandığı için birikim yapar ve zarar verir. B kompleks ve C vitaminleri ile bu kadar tehlikeli değildir; çünkü suda çözündükleri için fazlalığı idrar ile dışarı atılır. Bu vitamin ve minerallerin en popüler olanlarıyla ilgili son bilimsel gerçekler şöyle: VİTAMİN ENDÜSTRİSİNİN YÜKSELİŞİ KUŞKULAR TIRMANIYOR şunu benzer keşifler izledi. Bunların başında iskorbüt ve raşitizmi engelleyen bileşimler geliyordu. 1920 yılında İngiliz kimyacı Jack Drummond “vitamine” sözcüğünün sonundaki “e” harfini düşürdü ve bütün bu bileşimleri “vitamin” çatı sözcüğü altında birleştirdi. Besin yetersizliğinin tedavisi, önlenmesi ve teşhisi sürecinde art arda gelen bu başarılar, herkesin besin takviyelerine ihtiyacı olduğu yanılgısının oluşmasına yol açtı. Bilim şimdi yaklaşık bir düzine vitamin ve 20 mineralin düşük dozlarda kullanılmasına yeşil ışık yakıyor. ABD’de sağlık bakanlığı, 1924 yılında sofra tuzuna iyot ekleyerek guatr hastalığına, 1933 yılında süte D vitamini ekleyerek raşitizme ve 1941 yılında una çeşitli vitamin ve mineraller ekleyerek bazı hastalıklara engel olmaya çalışıyor. Ne var ki bu arada dünya kamuoyunun vitaminlerle ilgili bilgi dağarcığı da gelişti. Buna paralel olarak da insanlar kullanacak VİTAMİNLER DÜNYA SAHNESİNDE Tüm B vitaminleri yiyeceklerin enerjiye dönüşümünde gereklidir. Yeterince beslenemeyen popülasyonlarda B3 vitamini azlığı ishal, deride kızıl lekeler ve unutkanlık ile seyreden pellegra denilen hastalığa zemin hazırlar. Batılı toplumlar gerekli olan B vitaminlerini yiyeceklerinden alır. B12 yalnızca et, süt ve yumurtada bulunduğu için vejetaryenlerde B12 eksikliği yaygındır. B vitamininin biraz fazla alınması yarar sağlar mı? B vitamini desteklerinin, kandaki homosistein düzeyini azaltarak kalp hastalığı, inme ve bilişsel çöküşü önlediği iddia ediliyor. Fakat randomize deneyler bu iddiayı desteklemiyor. Son çalışmalar folik asit, B12 ve B6 vitaminin homosistein düzeyini düşürdüğünü gösteriyor. Başka bir geniş kapsamlı analiz bu üç bileşiminin tek tek veya birlikte alındığında kalp hastalığını önlediğini göstermiyor. KARAR: Vejetaryenler için B12 yararlıdır, ancak et yiyenler için gerekmeyebilir. B VİTAMİNLERİ (B1,2,3,5,6,7 ve 12) MÖ 1500 yıllarında eski Mısırlılar karaciğer yemenin gece körlüğünü tedavi ettiğine inanırlardı. 20. yüzyılın başlarında bunun A A VİTAMİNİ: İnsanların en favori vitamindir; soğuk algınlığına karşı birebir olduğu düşünülür. Ancak Kutuplarda askeri tatbikat yapmıyorsanız, günde bir kez C vitamini almak soğuk algınlığını engellemez. Ayrıca bazılarının iddia ettiği gibi kanserden de korumaz. Vücudumuz C vitamini üretmez, dolayısıyla dışarıdan almamız gerekir. Bu vitamin de C VİTAMİNİ mir emilimine ve kolajen üretimine yardımcı olur. Kolajen yaraların iyileşmesi için gerekli bir proteindir. Eksikliği, dişetlerinde kanama, anemi, halsizlik, kol, bacak ve eklemlerinde ağrı ile belirgin iskorbüt hastalığına yol açar. Eskiden uzun yolculuklara çıkan gemiciler arasında yaygındı. Yetişkinlerin günde 40 miligram C vitamini alması gereklidir. Bu da biber, brokoli ve çilek gibi meyve ve sebzelerden kazanılır. Tek bir portakal günlük ihtiyacı karşılamaya yeter. Peki, ekstra C vitamini alarak insanların soğuk algınlığından korunacağı fikri nasıl doğdu? Nobel Ödüllü kimyacı Linus Pauling C vitaminini her derde deva bir bileşim olarak görüyordu. Ne var ki bu görüşün doğru olmadığı bugün biliniyor. Son yapılan bir araştırma günde 200 miligram C vitamini almanın soğuk algınlığının şiddetini ve süresini azalttığını gösteriyor. Ancak hastalığa yakalanmayı önleyemiyor. Az miktarda ekstra C vitamini büyük bir olasılıkla zararlı değildir. Ancak aşırı miktarlarda alındığında ishal, midede yanma ve benzer sindirim sorunlarına yol açabilir. Pauling ayrıca C vitamininin kanser tedavisinde etkili olduğunu düşünüyordu. Ancak son yapılan geniş kapsamlı araştırmalar, vitaminin kanser riskini azaltmadığını gösteriyor. Seattle’daki Fred Hutchinson Kanser Araştırma Merkezi’nden epidemiyolog John Potter bu araştırmaların sonuçlarını şöyle özetliyor: “Vitamin C, benim görüşüme göre pek çok konuda etkisizdir, buna kanser de dahil.” KARAR: Soğuk algınlığını önlemez ama soğuk algınlığı sırasında alırsanız daha hızlı iyileşmenizi sağlayabilir. D vitamini eksikliğinin raşitizme yol açtığı biliniyor. Ancak bunun yanında bu vitaminin azlığı otoimmün hastalık riskinin artmasına ve D VİTAMİNİ vi ral e n feksiyon eğiliminin tırmanmasına yol açar. Son yapılan bir çalışma, D vitaminin çok düşük düzeylerde seyrettiği insanlarda, herhangi bir nedene bağlı olarak ölme riskinin % 57 daha fazla olduğunu gösteriyor. D vitaminini, güneş ışığının cildimizle teması sonucu vücudumuzun üretmesi diğer vitaminlerden farklı kılar. Yaz aylarında açık tenli insanların vücutlarının büyük bir kısmını açıkta bırakan giysilerle günde 510 dakika kadar güneşlenmeleri yeterli miktarda D vitamini almalarını sağlar. Daha koyu renk tenli insanlar için bu süre 3040 dakikaya çıkmalıdır. Kış aylarında güneşin pek görülmediği bölgelerde yaşayanlar ise yiyeceklerden D vitamini almaya bakmalıdır. Yağlı balıklar en zengin kaynaktır. İnsanların yarısının yeterli D vitamini üretmediği düşünülüyor. Bu durumda bunların dışarıdan takviye alması gerekiyor mu? Pek çok sağlık uzmanı genç çocukların, hamilelerin ve yaşlıların D vitamini almasını öneriyor. Tavsiye edilen günlük doz 15 mikrogram civarında olmakla birlikte 100 mikrograma kadar güvenilir olduğu söyleniyor. Çok fazla alındığında kanda kalsiyum birikimine yol açarak böbrek taşı oluşumuna ve mide bu Balık yağı üreticileri her geçen gün kârlarını arttırıyor. Yalnızca ABD’de geçen yıl balık yağı satışının 1 milyar doları bulduğu bildiriliyor. Balık yağı hapları, omega3 yağ asitleri, EPA (eicosapentaenoic asit) ve DHA (docosahexaenoic asit) içerir. Derin deniz yosunları tarafından doğal olarak yapılan bu vitamin, yosun yiyen balıkların vücudunda birikir. Omega3 sinir ve beyin dokusunun yapı taşlarıdır. DHA’nın embriyo ve çocukların beyin ve sinir sistemlerinin oluşumundaki yaşamsal rolü tartışılmaz, ancak son yapılan araştırmalar, yaşlıların da yarar sağladığını gösteriyor. Kanlarında yüksek düzeyde DHA ve EPA bulunan yaşlıların beyin hacimlerinin, özellikle de bellek ile ilgili kısımlar, daha büyük olduğu saptanmış. Balık yağı kapsülü kullanımı da bir takım eleştirilere hedef oluyor. Kimi araştırma bunların yararının düşünüldüğü kadar büyük olmadığını gösteriyor. Ancak fazla sayıda araştırmadan elde edilen kanıtlar kalp sağlığına yararlı olduğuna işaret ediyor. Günde 1 gram kadar alınan balık yağı kalp krizinden ölme riskini % 20 oranında azaltıyor. Dünya genelinde sağlık yetkilileri günde en az 250 miligram alınmasını öneriyor ve bir üst limit belirlemiyor. KARAR: Balık yağı ihtiyacını yağlı balık yiyerek gidermek en sağlıklı yol. Eğer balık yiyemiyorsanız kapsüller yarar sağlar. BALIK YAĞI Laktoz intoleransı olanlar ve veganlar kalsiyum açısından risk grubundadır. Bu kişilerde uzun vadede kemik kırılmaları ve osteoporoz görülme sıklığı yüksektir. İşte bu nedenle ABD’de yetişkinlerin yarısı bir çeşit kalsiyum desteği kullanır. Son yıllara kadar menopoz sonrası evresindeki kadınlara da öneriliyordu. Fakat son bulgular yararlarının zararlarının gölgesinde kaldığını gösteriyor. Kemik kitlesi 35 yaşından sonra azalmaya başlar. Dolayısıyla yaşlandıkça kırılma riski artar. Dolayısıyla ilave kalsiyum yararlıdır. 17 klinik deneyin sonuçlarına göre haplar kırılma riskini % 24 oranında azaltıyor. Ancak yararlarına ilişkin bulgular, çok fazla kalsiyumun böbrek taşları oluşumuna yol açtığının belirlenmesiyle tartışmalı bir evreye girdi. Ayrıca menopoz sonrası kadınlarda da destek tedavisi görenlerin, görmeyenlere kıyasla kalp hastalıkları ve inme riskinde artış görüldü. Son yapılan bir çalışma da bu sonuçları teyit ediyor. Bu sonuçlar üzerinde doktorlar önerilerinde değişiklik yapmak zorunda kaldılar ve dozu azaltma yoluna gittiler. KARAR: Bol miktarda kalsiyuma ihtiyacımız var. Ancak pek çok insan için kalsiyum destekleri beraberinde riskleri de getiriyor. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 30 Ağustos 2014 *Besin veya gıda desteklerinin tanımı Türk Gıda Kodeksi Kanunu’ndaki tarif şöyle: Normal beslenmeyi takviye etmek amacıyla, vitamin, mineral, protein, karbonhidrat, lif, yağ asidi, amino asit gibi besin öğelerinin veya bunların dışında besleyici veya fizyolojik etkileri bulunan bitki, bitkisel ve hayvansal kaynaklı maddeler, biyoaktif maddeler ve benzeri maddelerin konsantre veya ekstraktlarının tek başına veya karışımlarının, kapsül, tablet, pastil, tek kullanımlık toz paket, sıvı ampul, damlalıklı şişe ve diğer benzeri sıvı veya toz formlarda hazırlanarak günlük alım dozu belirlenmiş ürünler. Herkes kalsiyumun güçlü kemikler ve dişler için gerekli olduğunu bilir. İşte bu yüzden günde 700 miligram kalsiyum almak gerekir. Süt ürünleri ve somon en zengin kaynaktır. KALSİYUM B12 vitamininin yanında folik asit –B9 vitamini veya folat olarak da bilinir alyuvar oluşumunda çok önemli bir rol oynar. DNA ve RNA üretiminde de rolü kritiktir. Yetişkinlerin günlük ihtiyacı 200400 mikrogramdır. Yeşil yapraklı sebzeler, somon ve bazı fasulye tipleri bol miktarda folik asit içerir. Hamilelik sırasında her gün 400600 mikrogram alınması önerilir. Hamilelerde folik asit eksikliği fetusün omurga gelişimini bozabilir –spina bifida. Aralarında ABD, Kanada ve Avustralya’nın da bulunduğu 70 ülke, un ve tahılları folik asit ile güçlendiriyor. 1998 yılından bu yana uygulanmakta olan bu güçlendirme operasyonu sayesinde doğumda nöral tübü kapanmamış bebek sayısında büyük azalma görülmüştür. Diğer insanlarda folik asit alımını haklı gösterecek bir bulgu söz konusu değildir. B12 vitamininde olduğu gibi folik asit, kalp hastalıkları için risk oluşturan homosisteini FOLİK ASİT DİĞER MİNERALLER İLE İLGİLİ SON KARARLAR KROM: Krom desteklerinin yararlı olduğuna ilişkin veriler var, ancak bunlar geniş kapsamlı güvenilir araştırmalarla desteklenmiş değil DHEA (dehydroepiandrosterone): Her derde deva olarak pazarlanmasına karşın kesinleşmiş bir bulgu söz konusu değil. K VİTAMİNİ : Bazı küçük ölçekli çalışmalar kemik sağlığı için yararlı olduğunu gösterse de kesin bir hükme varmak için çok erken. KOENZİM Q10: Karaciğer ve yağlı balıklarda bol bulunan bu vitamin son yılların gözdesi. Ancak yararları konusunda kesin bir bulgu yok. MULTİVİTAMİNLER: “Beslenmenin sigortası” olarak tanınan multivitaminler, Crohn hastalığı gibi gerekli besinlerin emiliminde sorun yaratan bozukluklar olmadıkça alınması önerilmiyor. Dengeli beslenen sağlıklı insanlar için bunlar gereksiz, boşa harcanan para anlamına geliyor.