27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Türkiye’deki dehşet” Cezaevindeki Türk bilim insanlarına dünyadan destek 2007 yılından beri sürmekte olan Ergenekon davası 5 Ağustos 2013 tarihinde karara bağlandı. 275 sanıktan 242’si savcılar tarafından “terör örgütüne üye olmakla” suçlanarak hüküm giydi. 19 kişi müebbet hapis cezasına çarptırılırken, 24 kişi beraat etti. Rita Urgan ABD Ulusal Bilim Akademisi İnsan Hakları Komisyonu’nun başkanı Carol Corillon, nationalacademies.org/humanrights sitesinde 19 Ağustos 2013 günü “Türkiye’deki Dehşet” başlığıyla yayımlanan yazısında, bu süreçte “şiddet içermeyen ancak laikliğe sıkı sıkıya bağlı görüşleri halihazırdaki İslami eğilimli hükümetin görüşlerine ters düşen bilim insanlarının” terörle ilintili olaylara bulaştıkları gerekçesiyle suçlandıklarına dikkat çekiyor. Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’nden Nobel ödüllü ekonomi uzmanı Peter Diamon da yine aynı sitede yayımlanan yazısında, “Çok sayıda rapor bu duruşmalarda uluslararası adil yargı ölçütlerinin yanına bile yaklaşılmadığını açıkça gözler önüne seriyor. Avrupa Birliği ve Birleşmiş Milletler bu davalarla ilgili olarak Türkiye’nin insan hakları sicilini eleştiriyor. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın 2012 İnsan Hakları Raporu’nda Türkiye’de ‘yargı sisteminin siyasallaştırılmış ve aşırı yük bindirilmiş bir durumda olduğu, yetkililerin keyfi tutuklamaları sürdürdükleri, gözaltına alınanların ön duruşma sürecinde çok uzun ve belirsiz sürelerle gözaltında tutuldukları, sorgulamaların gizli tutulmasının da savunmanın kanıtlara ulaşmasını önleyici bir rol oynadığı belirtiliyor,” diyor. 1989’dan beri İstanbul’da yaşayan saygın gazeteci Gareth Jenkins de Ergenekon duruşmalarını “İslam yanlısı tutucu akımın karşıtlarını hedef alan son derece tartışmalı bir dizi adli olay” olarak nitelendiriyor. 5 Ağustos kararlarıyla tümü de bir zamanlar üniversite rektörlüğü yapmış beş tıp doktoru ve bir kimya mühendisi Ergenekon davası kapsamında cezaevine atıldı. Dört yılı aşkın bir süredir cezaevinde olan karaciğer hastası ve bir olasılıkla depresyon belirtileri de taşıyan İnönü Üniversitesi rektörü doktor Fatih Hilmioğlu 23 yıl hapis cezasıyla hüküm giydi. Ülke çapında üne sahip ve kalp rahatsızlığı olan 69 yaşındaki organ nakli uzmanı Mehmet Haberal 12 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırıldı ve ardından tahliyesine karar verildi. Kemal Alemdaroğlu 15 yıl 8 ay, tıp doktorları Mustafa Abbas Yurtkuran ve Rıza Ferit Bernay 10’ar yıl hapis cezasına çarptırıldılar. Bu olayları başından beri izlemekte olan Uluslararası Akademiler ve Bilim Toplulukları İnsan Hakları Ağı (International Human Rights Network of Academies and Scholarly SocietiesIHRN) Şubat ayında Carol Corillon, Peter Diamond ve Alman cerrah Prof. HansPeter Zenner söz konusu tutuklu akademisyenlerden dördünü cezaevinde ziyaret ettiler. Ekip bu süre içinde hükümet yetkilileri, diplomatlar, avukatlar, akademisyenler, davası tutuksuz olarak sürmekte olan zanlı bilim insanlarından bir tanesi ve kimi tutukluların aileleriyle de görüştü. 31 Temmuz 2013 tarihinde Türkiye’deki Bilim insanları, Mühendisler ve Tıp Uzmanları başlığı altında bir rapor yayımlandı. Raporda söz konusu kişilerle ilgili kanıtların eksikliğine, cezaevinde olanların özgür bırakılmaları ve gerekirse haklarındauluslararası hukuk ölçütlerine uygun olarak yeni bir dava sürecinin başlatılması gerektiğine dikkat çekildi. Ayrıca, Türkiye’de yargı sisteminin uluslararası ölçütlere uyumlu duruma getirilmesi ve başka dava süreçlerinin hızlandırılması için gerekli önlemlerin derhal alınması yönünde ısrar edildi. Daha önce de adli antropologların cinayete kurban giden “yitiklerin” nasıl öldükleri ve kimi zaman da kimler tarafından öldürüldüklerini ortaya çıkarmak amacıyla cesetleri mezardan çıkardıkları için ölümle tehdit edildikleri Guatemala’daydık. Barışçıl gösteriler yaparken yaralanan hükümet karşıtlarını iyileştirmeye çalıştıkları için tutuklanan ve işkenceye uğrayan Bahreynli doktorlarla söyleştik. Suriye’de profesyonel sağlık görevlileri yaralılara müdahale etmesinler diye önceden hapse tıkıldılar. Dr. Sakher Hallak örneğinde olduğu gibi, kimileri işkence edilerek öldürüldü ve cansız bedenleri öteki doktorlara ibret olsun diye sokağa atıldı. İran’da 13 yıldır cezaevinde olan bir doktor hükümetin askeri projelerinde görev almayı reddettiği için bu cezaya çarptırıldığını öne sürmekteydi. Çin’de demokrasiyi barışçıl yollarla savunmaya çalışan insan hakları savunucusu bir mühendis 13 yıldır demir parmaklıklar ardında. Hindistan’da cezaevinde kendisini ziyaret ettiğimiz bir hekim göz ardı edilmiş yerel halka sağlık hizmetleri verdiği, onları sağlık konusunda eğittiği ve kişisel haklarına sahip çıkmalarına yardımcı olduğu için cezaya çarptırıldı. Tüm meslektaşlarımız özgürlüklerine kavuşuncaya ya da adil bir biçimde yargılanıncaya dek dünyanın her bir köşesinden bilim insanları bu kişileri kararlılıkla savunmayı ve onlara destek vermeyi sürdürecektir.” TÜRKİYE’DEKİ DEHŞET KEMAL GÜRÜZ İÇİN EYLEM REKTÖRLERE AĞIR CEZA Corillon, nationalacademies.org/humanrights sitesinde 19 Ağustos 2013 günü “Türkiye’deki Dehşet” başlığıyla yayımlanan yazısında, “Türkiye’nin, özellikle de Orta Doğu’daki ılımlı duruşu, NATO üyeliği ve Avrupa Birliği’ne katılma arzusu dikkate alındığında, evrensel insan hakları ölçütlerine ve kendi Anayasası ile belirlenen yasalara uyumlu bir davranış biçimi sergilememesi bizleri ciddi bir düş kırıklığına uğrattı,” diyor ve bilim insanlarının kişisel haklarını çiğneme konusunda tek örnek olmadığını da sözlerine ekliyor. “Dünya üzerinde tek yaptıkları temel haklarından yararlanmak olan onlarca bilim insanı var. Bilim insanları ve öteki aydınların meslek yaşamlarını sürdürebilmeleri için belli mesleksel ölçütlere bağlı kalmaları gerekir. Bu kişiler sorgulamak, gerçeğin izini sürmek ve görüşlerini dile getirmek üzere eğitilirler. İfade özgürlüğü onlar için temel bir değerdir. Ne var ki, bu tür haklardan yararlanırlarken otoriter hükümetler tarafından bir tehdit olarak görülebilirler ve bu yüzden de siyasal baskının hedefi durumuna gelebilirler. Öte yandan, otuz beş ülkeden üç yüzü aşkın yüksek öğrenim kurumunun üyesi olduğu Scholars at Risk (Risk Altındaki Akademisyenler) adı altında oluşturulan ve akademik özgürlüğün yanı sıra, düşünce ve ifade özgürlüğü, örgüt ve seyahat özgürlüğü gibi bir bütün oluşturan özgürlüklerin desteklenmesine çalışan uluslararası bir grup da Prof. Kemal Gürüz’ün 5 Ağustos kararıyla 13 yıl 11 ay hapis cezasına çarptırılması üzerine eyleme geçti. İnsan haklarının çiğnenmesiyle ilgili, Prof. Gürüz ve benzeri olaylarda konunun açıklığa kavuşturulması ve uygun bir çözüme ulaşılması umuduyla SAR bir dilekçeyle, başta Cumhurbaşkanı Abdullah Gül olmak üzere, Adalet Bakanı Sadullah Ergin, A.B.D Dışişleri Bakanı John F. Kerry, BM İnsan Hakları Yüksek Komiseri Navanethem Pillay gibi yetkili mercilere Türkiye’nin söz konusu dava işlemlerinde iç hukuk ve özellikle de uluslararası hukuk kurallarına uygunluğun derhal sağlanması yönünde bir tavır almaya teşvik edecek mektup, faks ve epostaların gönderilmesi çağrısında bulundu. noktalarına bile akıl sayesinde ulaşabileceğini varsayan Mutezile hareketinden sonra birkaç yüzyıl içinde, İslam dünyasında Eşaricilik ve özellikle Gazalicilik düşünce akımlarını da dikkate almak zorunluğu vardır. Bu akımların, aklın kullanımını reddettiği ve bağımsız bilimsel düşünceye karşı tavır gösterdiği biliniyor. Özetle; İslam’da bilimsel gerilemenin içsel ve dışsal birçok nedenleri arasında • İslam Dünyasında Gazalici Düşünce Akımının Egemen Olması, • İslam Dünyasında Bilim Anlayışının Etkisi, • Haçlı Seferleri, • Yeni Kaynakların Bulunamaması, •Doğudan Gelen İstilalar, •Bilimsel Çalışmaların Kurumsallaşamaması gibi konular sıralanabilir. Bu etmenlerin herbirinin tartışmaya açılması ise başka bir yazının konusu olarak ele alınmalı. CBT 1380 3 / 30 Ağustos 2013 yantalizm” olarak adlandırdığı “Doğu üzerinde egemenlik kurmak, onu kendisinin çıkarı doğrultusunda yeniden yapılandırmak ve otorite sahibi olmak, daha ilerisi Doğu’nun insanları ve topraklarının Batı tarafından ele geçirilmesi amacıyla geliştirilen Batılı bir söylem” in den başka bir şey değil. Bu bağlamda,” Bayraktar ve Dawkins Oryantalizmin İkiz Kardeşleri mi?” sorusu akla gelmiyor değil. Gerçekte, salt Batı dünyasında değil, Doğu’da da özellikle Doğu’nun okumuşları hatta aydınları arasında bile, Doğu ve Batı’nın her zaman ayrı ve farklı oluşumları olduğu algısı egemendir. Bu algının doğurduğu yaklaşımın, Doğu’nun bilimcisinden politikacısına, her toplumsal sınıfın sıradan bireyinden okumuşuna değin, bir edilgenliğe hatta teslimiyete soktuğu açıktır. Oryantalizmin Türkiye’deki kimi bilimcilere ve bilim tarihçilerine yansımasına gelince. Kimileri, Türkiye’nin sadece kendisi için bağımsız bir BilimTeknoloji politikası yapmasının mümkün olmadığını dile getirmekte. Anılan bu görü şün, son yıllarda Avrupa Alanı bütünleşecek Türkiye Araştırma Alanı’nın yaratılması yaklaşımıyla yürürlüğe girdiği, bu bağlamda Avrupa Çerçeve Programları’na kaynak aktarıldığı ve araştırıcıların AB fonlarına yönetildiği de bilinmektedir. Bununla birlikte anılan görüşün temelinde, egemen sınıfların kendilerini koruma ve egemenliklerini sürdürme isteğinin de olduğu söylenebilir. Kanımızca, bilimsel farklılığı, din etmenine indirgemek bir nevi ırkçılıktır. Farklılığın temelinde çok sayıda etmen rol oynamıştır. İslam dünyasında bilimsel gerilemenin nedenleri arasında da, elbette, İslam Devletleri’nde siyasi çözülmeler ve ekonomik yaşamın giderek kötüleşmesi gibi maddi etmenler aranmalıdır. Bununla birlikte, maddi etmenler dışında, dünyayı algılamada öne çıkan ideolojik yaklaşımların da payı unutulmamalı. Bu bağlamda, insan aklının kullanımını Tanrı’nın bir armağanı olarak değerlendiren ve dini inançların en derin İSLAM VE BİLİM
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle