24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖRÜŞ HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz okcesizhayrettin@gmail.com http://okcesizhayrettin.blogspot.com Liderler, Partiler ve Seçmenler Hükümet İstifa, Hemen Erken Seçim talepleri ve umutları medyadaki öncelikli yerlerini, Darbe ve Direnme yorumlarına bıraktı. Ramazan boyunca gündemde tutulan “Müslüman Kardeşliği” Mısır Ordusu’nun silahlı müdahalesiyle yeni demokratik boyutlar kazandı. Mısır’daki kanlı senaryonun ülkemize sıçramasıni arzu etmeyen kişi ve kurumlar, iyimser beklentilerini yeniden Yargı ve Yasamaya çevirdiler. Anayasa gecikse de “Barış Süreci” devam edebilir; yasal düzenlemeler yapılabilir. Bunalım, olağanüstü önlemlere başvurmadan çözülebilir. Türkiye’nin deneyimi var. Sabırlı olalım, normal seçimleri, seçmenin kararını bekleyelim. Biz bekleyelim de, iç ve dış gelişmeler bizi bekler mi, bekleyecek mi? “Gitti Gidiyor ?” umutları Yakup Kepenek, ‘Gitti Gidiyor ?’ başlıklı köşe yazısında (Cumhuriyet, 19 Ağustos): “Kendi mantığı içinde bile anlamsız bir genellemeden öteye geçemeyen Başbakan gidicidir görüşünün hiçbir nesnel dayanağı olmadığını” savundu.. Bunalımın nedeni Erdoğan’ın ‘diktatörlüğü’ değil, Yasama ve Yürütme erklerini elinde tutan, Yargıya açıkça talimat verebilen AK Partidir. Her yere yetişen, talimat yağdıran, Başbakan, Partisinin sesssiz fakat mutlak desteğine güveniyor. İç ve dıştan Başbakan’ın öfkeli kişiliğine yönelen eleştiriler, henüz AK Partinin birlik ve beraberlik disiplinini sarsacak düzeyde değil. Ara sıra duyulan ve sızdırılan muhalif görüşler, demokratik yönetimlerdeki kaçınılmaz görüş ayrılıkları olarak yorumlanıyor . Ortadoğu’daki ılımlı Müslüman ortak AKP’yi destekleyen Batılı güçler, Erdoğan’a verdikleri politik ve içinde kendi emeklerine yabancılaşırlar. Bu kesimlerde çok açık biçimde görülebilecek olan bu yabancılaşma, burada ayrıntılarına girmeyeceğiz, katmanın diğer bütün kesimlerinde de söz konusudur. Tıpkı kapitalist sistem içinde kendi kol emeğine yabancılaşan işçi sınıfı gibi… Küresel üretimi denetimleri altında tutan dolayısıyla da dünya nimetlerinin dağılımında aslan payını alan ülkelerdeki beyin gücünün mal ve hizmet üretim süreçlerinde kazandığı, sistem için yaşamsal olduğunu anlatmaya çalıştığımız rol nedeniyledir ki, bu gücü temsil edenlere ulusal gelirden düşen ya da sermaye sahiplerinin devrine razı oldukları pay diğer ülkelerdekine göre çok daha fazla olabilmektedir. Bazı istisnai durumlarda, fark daha da büyümektedir. Örneğin gelişmiş ülkelerin yaşam bilimleri sanayilerinde, bu sanayilerin gerektirdiği yeteneklerle donanmış eleman kıtlığı söz konusudur. Bu açığı kapatmak için geriden gelen ülkelerdeki bu sanayilerde çalışabilecek niteliklere sahip elemanlar gelişmiş ülkelere çekilmektedir. Onlara da görece iyi ücretler ödenmektedir. Bugün Kanada’da uzay ve havacılık sektöründe mühendis açığı vardır ve bu açık da yine geriden gelen ülkelerden göç eden mühendislerle kapatılmaktadır. Doğal olarak o mühendisler de görece iyi paralar almaktadırlar. Ancak, herhangi bir dalda gözlenen açık, sürgit böyle devam edecek değildir. Geriden gelen ülkelerin entelektüel işsizler ordusu, gelişmiş ülkelerde, entelektüel emek alanında gözlenen bu ücret avantajlarını giderek törpüleyecektir. Kaldı ki, kapitalist sitemin bilinen kuralları, gelişmiş ülkelerde çalışıyor olsalar bile bu katmandakiler için de işlemektedir. Entelektüel emek pazarlarında Bozkurt Güvenç ekonomik desteği giderek kısarken, daha sert bir müdahaleden şimdilik kaçınıyor. Belki de Mısır’daki ideolojik çatışmanın sonucunu bekliyor. Arap Baharının düşürdüğü Başkan Mübarek aklanırsa Tahrir ve Adviye meydanlarındaki kardeşleri uzlaşır mi? Ortadoğu’da Darbesiz Barış ? Siyasal İslam’a karşı, Batı’nın desteklediği (Gülen Hoca’nın seslendirdiği) (Sünni) Ortadoğu Projesi, Arap Baharı ve demokrasi söylemleri, yerlerini, Şeriatçı Kardeşlere bıraktı. Darbe ile iktidara gelen Müslüman Kardeşler darbesiz nasıl düşürülecek? Mısır’da Batı’nın ve Suudilerin, istikrar için desteklediği bir ordu var. Türkiye’de Radikal İslam’a ve ulusal birliğin bölünmesine direnen laik Ordu, Batı’nın onayı ile kapatıldığı kışlasından gelişmeleri kaygıyla izliyor. Kepenek, “Çözüm sokakta değil sandıkta bulunacak” diyor. Seçmen davranışlarını belirleyen ekonomi ve sosyal güvenlik sorunları seçim sandığını bekler mi? İşsizgüçsüz seçmen, ne kadar bekleyebilir, sorunların demokratik çözümünü? Ekonomi ya da Özgürlük ? Ekonomik büyüme durmadı ve düşüşe geçti. Son yılların tüketim politikası değişti. Şimdi, kemerleri, kartları sıkılama, Devlet Yatırım Fonu gündemde. Kardeşlerden, “Kahrolsun Demokrasi” sesleri geliyor. Ortadoğu tarihçileri, Müslümanların demokrasiden önce adalet istediğini söylüyordu. Toplumun refah beklentileri karşısında zorlanan adalet, yüksek hızlı tren, ‘Türkiye ilk Onda’ vaadi ve torbadaki yasal önlemlerle sağlanabilir mi? Hükümet polisi ve güvenlik kurumları, demokrasiyi erteleyen siyasal dengeleri belki bir süre koruyabilir. Oysa siyasetin sözünü dinleyen bir ekonomik düzen henüz icat edilmedi. Ekonomik sorunlar, AK Partinin geleceğine sanki seçmenden önce karar verebilir –gibi görünüyor. ücretlerin denetim altında tutulabilmesi ve iş sürecinde her düzeyde gözlenen esnekleşme eğiliminin bu katmandakilerin ücret ve çalışma koşullarında da egemen kılınabilmesi için, talepten çok, eğitimli işgücü hacmi yaratılarak veya yaratılmasına göz yumularak, söz konusu katman da bir işsizler havuzuyla kuşatılmaktadır. Ayrıca, dünya coğrafyasındaki gelişmişlik farklarından kaynaklanan beyin göçü, göç alan ülkelerin çalışanları için iş güvenlikleri açısından bir tehdit unsuru olarak kullanılabilmektedir. Kısacası, anılan katmanın bireyleri de, gelişmiş coğrafyalarda olsalar bile, her an işlerini kaybetme tehdidiyle karşı karşıyadırlar. Özellikle de kapitalizmin kriz dönemlerinde onlar da topun ağzındadırlar. Bütün bunların ötesinde, kabul etmek gerekir ki, gelişmiş ülkelerde beyin güçlerine dayanarak çalışan emekçilerin, ister yerli isterse yabancı olsunlar, iyi paralar da alsalar, kendi emeklerine yabancılaştıklarının farkına varma olasılığı yüksektir. Bunun farkına varılması bile tek başına bir mutsuzluk kaynağıdır. Gerçekten, gelişmiş ekonomilerde de toplumsal sorumluluklarının farkına varıp bunun gereğini yerine getirmek için harekete geçen beyin emekçilerinin ve beyin emekçisi adaylarının sayıları hiç de az değildir. Çevreci hareketin ana kaynağı bu katmandır. Sözün kısası gelişmiş ekonomilerdeki beyin gücü, kapitalist sistemin temelinde yatan sömürünün, özellikle de uluslararası/uluslarötesi sömürünün sürdürülebilmesinin en etkin aracıdırlar. Ama aynı zamanda da imkânlarını kendi elleriyle yarattıkları bu sömürünün doz farkıyla da olsa konusu ve hedefidirler. Gelecek hafta beyin gücünün geriden gelen ülkelerdeki durumunu ele alacağız. (*) Bu sözleri “Düşündüşlem Deyişler” ( Yeni İnsan Yayınevi, İstanbul 2008) ve “FLU(X)US – Bir Denizin Kıyısından Bir avuç Çakıl Taşı” (http://okcesizhayrettin. blogspot.com) adlı yapıtlarımdan seçtim. CBT 1380 15 / 30 Ağustos 2013 • Söz, eylemden sayılmasaydı savcılar peşimize düşer miydi hiç! • Üniversite sözün örgütlendiği yerdir. Bu yüzden söz orada sıkı bir gözetim, sıkı bir yönetim altında hep sıkı bir denetime uğrar. Ancak direnirse gerçek olur söz. • Söz saydam kılar. • Adalet mutluluğun temeli... • Umarım yeterince yanlış anladık. • Siyasette söyleyen kişiye, düşüncede söylenen söze bakmalı. • Hangi aydınlık bir Donkişot’un işi değildir ki! İnsanlığın başına gelen tüm büyük felaketler aklı başında olanların, aklı selimlerin, işgüzârların, safdillerin eseridir. Şeytan bunları seviyor ve katıla katıla gülüyor. Bunların hiçbiri olmak zorunda değilsiniz. • Sakın, kimse başkasının eyleminden sorumlu olmaya kalkmasın! Bu faşizme açılan servis kapısıdır. • Siyaset erbabının sudan, rüzgârdan, topraktan öğreneceği o kadar çok şey var ki! Görmezlikten gelmeleri hep sonlarını getiriyor. • Yüzü ak, alnı açık, başı dik… çocuklarımıza bırakacağımız, onların da kendi çocuklarına bırakacakları miras yalnızca bu olmalı. • Bizi aşanla (y)aşıyoruz. • Aç kolay doyar. Tokun açlığınıysa hiçbir şey gideremez. • Gezi parklım / O toplar biz toplanırız / O söver biz söyleriz // O keserse biz dikeriz ağacı / Fidan fidan bahçe bahçe // O saldırır biz direniriz / bir öldürürse bin doğarız şafaklarda / O yıkarsa biz kurarız Cumhuriyeti yeniden / Ne gam ne keder Kuğu Park’lım •Hangi aydınlık bir donkişot’un işi değildir ki! • Hiç bir söz yoksulluğa bir övgüymüş gibi anlaşılmamalı. Yoksulluk çok kötü bir şeydir ve asla özgür kılmaz! Nietzsche’nin “Asil yoksulluk” dediği tutkusuzluktur. Vazgeçebilmektir. Özgürlüğe bu kapıdan geçilir! •İstifa bilinci ve geleneği olmayan bir siyaset yaşamında halk her türlü ezayı, cefayı çekmeye yazgılıdır. • Duvarın ardını, yıkan görebilir. • Bir düşünce, bir duygu, bir inanç bir insanın katline yol açıyorsa, bunlardan bir an önce kurtulmanın bir yoluna bakmalıdır. • Kölenin efendisi değil, korkusu olur. • Düşünce daha fazla yalnızlık istiyor. Düşünce daha fazla yalınlık istiyor… • Bir şey her mesafede başka bir şey… • Bazı resimlere uzaktan bakılır. • Biz yürüyen kervanız. Yükümüz, yolumuz, ereğimiz belli... Her biri ötekine göre. Her birimiz de öyle. • Her toplumda her türlü suç işlenir... Acı olan birlikte işlemektir, susarak, görmeyerek, umursamadan devletin içinde, dışında ahkam keserek! Acı olan budur! Bağışlanamaz olandır bu! Asıl suçlular bunlardır! • Türkçe’mizde “kara vicdanlı” diye bir deyiş vardır. “vicdanım rahat” diyebilenin vicdanı böyle bir vicdandır. Kara vicdan karanlıkta bırakılmış bir vicdandır. Hep rahattır. Uygar vicdan incelmiş, duyarlılaşmış, derinlik kazanmıştır. Bu vicdan çoğun azap içindedir. Bu vicdanın sahibi, hele bir de yargıçsa, pek az huzur bulur. Uygar insanın aydınlık, özerk vicdanı çağının bilgisiyle donanmış, çağının bilincinde olan, çağının sorumluluğunu taşımaya kendini adayabilmek olgunluğuna erişmiş bir insanın vicdanıdır. Bu yüzden, başka bir hesabı yoksa, aklı başında hiç bir kimse çarşıda pazarda uluorta “vicdanım rahat” diyerek dolaşmaz. Yargıçların vicdan özgürlüğü aslında böyle bir sorumluluk yükümlülüğüdür. Sorumsuz bir keyfilik hakkıysa, asla değildir. Yargıç da, kara vicdanlı olmak istemiyorsa, her birimiz gibi bu özgürlüğe mahkumdur. Gezi Parklı’ma DüşündüşlerVI(*)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle