Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
POLİTİKBİLİM Aykut Göker http://www.inovasyon.org; harunaykutgoker@gmail.com KALKINMA TÜRKİYE’NİN BAŞARMASI İÇİN YILDA %10 BÜYÜMELİ Kendi anladığı anlamda ‘sermayenin el değiştirmesi’, Erdoğan’ın siyasî İslâm’ın mutlak iktidarını kurmaya yönelik yürüyüşünün olmazsa olmaz hedeflerinden biridir. İslâmî Sermayenin İktidarı ve Sanayimiz (2) İzlenen ekonomi ve para politikaları açısından RTE ile arasında uzlaşmaz çelişkileri olmayan TÜSİAD, aslında, siyasî açıdan da bir uzlaşmazlık noktasında değildi. TÜSİAD’ın iki hafta önce anımsattığım, 4+4+4 sistemine karşı çıkışının RTE ile ipleri koparmaya yönelik olduğu da asla söylenemez. Sanayi kapitalizminin dünya sistemiyle bütünleşmeye gitmiş sanayi burjuvazimizin çatı örgütü olarak TÜSİAD, sadece savunduğu iktisadî sistemin mantığı gereği ülkenin eğitim sisteminin geriye çekilmesinin sakıncalarına işaret etmek istemişti. Ama TÜSİAD’ın o çıkışı, siyasî İslâm konusundaki ideolojik katılığını ne pahasına olursa olsun sürdürmeye kararlı olan RTE’nin, “sermayenin el değiştirmesi” sürecini devlet erkini kullanarak hızlandırmasından başka bir işe yaramadı. Süreci hızlandırmak için aba altından sopa göstererek, karşı tarafı, faaliyet alanını terke zorlamak başvurulacak yöntemlerden biriydi ve Doğan Medya Grubu’nda bu yöntemin işe yaradığı görülmüş; grubun denetimindeki medya araçlarının, İslâmî sermayeye, dolayısıyla da iktidar blokunun denetimine geçmesi sağlanmıştı. Benzeri yöntemler ‘İstanbul sermayesinin’ dize getirilmesi için de kullanılabilirdi. Koç Grubu’nun Demokles’in kılıcı gibi tepesine astıkları ‘yerli marka otomobil’ meselesi başlatılan operasyonun ilk adımıydı. Koç Holding’in ya da bir başka grubun, bugün, otomobilde gerçek anlamıyla yerli bir marka yaratmaları ve bu markayla dünya pazarlarında ciddî bir pay elde etmelerinin imkânsıza yakın olduğunu, Erdoğan’ın teknokratlarının, işin başından beri bilmemeleri mümkün değildi. Buna rağmen Koç grubundan bu talep edilebilmişti! Koç grubu, muhtemelen, zaman içinde bir uzlaşma noktası bulunabileceği öngörüsüyle bu talebe başlangıçta karşı çıkmamıştı. Nitekim grup, uzlaşmaya hazır olduğunun işaretini bir başka alanda verdi. AKP’ye yakınlığıyla bilinen Ülker grubu ve siyasî İslâm’ın gönül rahatlığıyla kabullenebileceği Malezya’nın UEM Berhad Grubu’yla birlikte ‘Köprü ve Otoyolları İhalesi’ni kazanmayı başardı (18.12.2012). Bu, Koç’un İslâmî sermayeyle dolayısıyla siyasî iktidarla uzlaşma adımı olarak değerlendirilebilirdi, öyle de oldu. Yeni Şafak’ta Ali Saydam ihale sonrasında şunu yazmıştı (21.12.2012): “Son 10 yılda ağırlıklı olarak özellikle siyaset ve ekonomi açısından yaşanan büyük dönüşümün iş dünyasına nasıl yansıdığı ortadadır. Anadolu sermayesi bugüne kadar hiç rastlanmayan bir dinamizmle kendini göstermiş ve merkezle yarışır hale gelmiştir. Anadolu, tüm sermayesi ve dolayısıyla kültürüyle şehre inmiştir. ...Türkiye’de, pek çok medcezir sonrasında iş dünyasının liberalizmin kurallarının dışına çıkmayacağının da işaretleri görülmeye başlanmıştır. Bir zamanların ‘Hayır’ları, ‘Neden olmasın?’a çoktan dönüşmüştür. Aralarındaki iletişim asimetrik olmadığı müddetçe sistem birbirlerinden ayrı düşürerek savurduklarını, aynı mecrada buluşturabilme özelliğini de koruyacaktır.” Ama galiba ne Ülker grubu ne de A. Saydam RTE’nin ideolojik katılığını iyi anlayabilmiştir. Nitekim punduna getirilmiş; o ihale iptal edilmiştir (02.02.2013). Sonra bilindiği için ayrıntılara girmeyeyim Doğan grubundan edinilen deneyim KOÇ’un TÜPRAŞ’ında da devreye sokulmuştur (25.07.2013). Ardından, KOÇ grubunun aldığı MİLGEM kapsamındaki ihale iptal edilmiştir (27.09.2013). KOÇ’u yıkarlarsa, Cumhuriyet kalıntısı diğer sermaye grupları çok daha kolay ‘yerle yeksan’ edilebilecektir. TÜSİAD’ın geçmişteki kötü sicilini ya da sanayi burjuvazimizin kendi teknoloji gücüne dayalı bir sanayi kurmak yerine, o gücü elinde bulunduran yabancı tekellerin imalatçısı olmayı yeğlediğini bilenlerimiz, olanlar için ‘müstahaktırlar; pek de iyi oluyor’ diye akıllarından geçirebilirler. Ama isterseniz, ‘pek de iyi oluyor mu’, iki hafta sonra birlikte bir düşünelim… 2023 yılında dünyanın en büyük 20 ekonomisi Türkiye açısından 2023 yılının önemi açıktır. 2023 yılında 100. yaşına girecek olan Türkiye Cumhuriyeti devletinin bu yıla yönelik büyük hedeflerinin olması doğal ve yararlıdır. Ancak bu hedeflerin bilimsel öngörü ve planlamaya dayalı olarak ortaya konulmasının önemi yadsınamaz. Prof. Dr. Güngör Başer, gungor.baser@deu.edu.tr B u kısa makalede, Dünya Bankası’nın genellikle ancak HaziranTemmuz aylarında yayınladığı bir önceki yılın Atlas Metodu ile saptanmış ulusal brüt ülke gelirleri (GNI) istatistiklerinin son sekiz yıllık verilerinden yola çıkarak, 2023 yılında bu ülke gelirlerinin ve büyüklük sıralamasının neler olabileceği incelenmiştir. Bunun için 2012 yılında ilk 24 sırada bulunan ülkelerin son sekiz yıllık gelirlerindeki Tablo 1 ve 2’de gösterilen gelişmeler temel alınarak 2012 yılında ilk 20 sırada bulunan ülkelerin 2023 yılındaki durumlarının bir projeksiyonu yapılmaya çalışılmıştır. Dünyanın en büyük 24 ekonomisinin son 8 yıllık brüt ulusal gelir gelişimi incelendiğinde şu önemli noktalar dikkati çekiyor: 1 Japonya dışında ABD, Almanya, Fransa, İngiltere, Rusya, İtalya, Kanada, İspanya, Avustralya, Hollanda, İsviçre, İsveç, Belçika ve Norveç gibi gelişmiş ülkeler 20052008 yılları arasında brüt ulusal gelirlerinde yıllık % 3.3 (AB.2007) 30.2 (Rusya2007) arasında artış sağlamışlardır. Her ne kadar Tablo 2’de gösterilen bu artış oranları ABD dola rındaki değer değişimlerini ve ulusal gelir hesaplamalarındaki bazı değişiklikleri dikkate almasa da, 1970’li ve 1980’li yıllarda gelişmiş ülkeler için normal sayılan % 2 % 3 artış oranlarına göre çok yüksek olmuştur. O dönemde gelişmekte olan ülkeler için % 6’lık kalkınma hızları önemli sayılmaktaydı. 2 2008 yılı ve sonrası gelişmiş ülkelerin çoğunda ulusal gelir artış hızları düşerek bazılarında gerilemeler ortaya çıkmış, ancak 2010’dan sonra iyileşmeler görülmüş, özellikle Japonya ve İsviçre ekonomileri yeniden hızlı büyüme eğilimini yakalamışlardır. 3 20062012 yılları arası son yedi yıllık dönemde gelişmekte olan ülkelerde, 20092010 yıllarında görülen dünya ekonomik krizinin etkisi altındaki düşüşler dışında, oldukça yüksek % 4.7 (Meksika2011) % 50.5 (Türkiye2007) arasında büyümeler gerçekleşmiştir. Ne var ki, 2012 gelişmiş ülkelerdeki bu büyüme eğiliminin Brezilya, Hindistan ve Türkiye’de zayıfladığı gözlemlenmektedir. 4 Yıllık brüt ulusal gelir artış oranları son beş yılın ve son yedi yılın ortalamaları olarak hesaplandığında önemli farklılıklar CBT 13878 / 18 Ekim 2013