Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Yeni Gazali vakaları: Geriye gidişte trajikomik zirveler! Başbakana ve AKP’ye danışmanlık yapanların, “hem gerçek bilim, demokrasi ve insanlık anlayışından hiç nasiplenmediklerinin, hem de yüzlerce yıl dünyanın en müreffeh ülkeleri iken, İslamın neden bu kadar geri kaldığının hiç ayırdında olmadıklarının” yeni ve çarpıcı bir örneği ile karşı karşıyayız. M. E. Özel, (me.ozel@gmail.com) Y eni YÖK kararı ile İlahiyat Fakültelerimizde felsefe grubu derslerin tümüyle müfredattan çıkarılmasının düşünülmesi (kararı geri çekmeye karşın) geriye gidiş çabalarında yeni bir zirvenin habercisidir. Türkiye’nin geleceğinde önemli roller üstlenmesi istenen genç insanların önemli bir bölümünün bilim ve felsefeden nasipsiz ve ondan korkar şekilde yetiştirilmesinin, “çocukların akılları karışmasın” anlayışından da ötede, “sürüden ayrılacakları kurtların kapmaması” ve bu yolların tümüyle kapatılması amacına dönük olduğu açıktır. Başbakana ve AKP’ye danışmanlık yapanların, “hem gerçek bilim, demokrasi ve insanlık anlayışından hiç nasiplenmediklerinin, hem de yüzlerce yıl dünyanın en müreffeh ülkeleri iken, İslam’ın neden bu kadar geri kaldığının hiç ayırdında olmadıklarının” yeni ve çarpıcı bir örneği ile karşı karşıyayız. Ancak bilim öyle bir ateştir ki, onun tadını bir kere alırsan, ona kapılıp gidebilirsin! Medreselerin yükseliş, İbni Sina, Farabi, İbni Rüşt gibi İslam filozoflarının yetişme dönemlerindeki ortam, anlayış ve yaklaşımın izleri olarak, o günkü süsleme tabaklarındaki yazılı, ve insanlar için, “peşinden gidilecek ilkeler” olarak onlara hatırlatılanlara bakmak, bugün din adına konuşma fırsatını ele geçirenlerin acınacak durumunu tekrar gözler önüne seriyor: 10. Yüzyılda Semerkant’tan günümüze ulaşan bir tabakta (Şekil 1), özlü söz olarak yazılanlar ne kadar da veciz şekilde günümüzün her türlü frenden uzak deli dizgin giden azgın bağnaz yaklaşımını açıkta bırakıyor ve yanlışlığını gözler önüne seriyor. Tabaktaki Arapça söylemin Türkçesi –mealen şu: “Bilimi öğrenmek başlangıçta zor gelir; ancak sonrasında baldan tatlıdır!”. Bilgiye susamış olanlar, bilgiyi öğrenmenin ve elde etmenin yolunu öğrendikten sonra onları yolundan çevirmenin zorluğunu da ifade eden bu sözler, YÖK’te bazı koltukları ele geçirmiş sözde bilim adamı ilahiyatçıların, bilimi ve gerçeği öğrenme zevkinden de ne kadar nasipsiz olduklarını ilan ediyor! Bu karara büyük ölçüde aydın ilahiyatçıların da katıldığı, “bu kadar da olmaz” dedirten kamu oyu tepkisi üzerine, YÖK’ün alelacele geri adım atmaya karar verdiği görülmektedir! Ancak, amaca büyük ölçüde ulaşılmış ve bu dersleri okuma ve öğrenmenin ‘büyük günahlar’ arasında sayılacağı, hem ilahiyat öğrencilerine hem de diğer eğitim görme isteklilerine ve kamuoyuna yeteri netlikte YÖK de alet edilerek, duyurulmuştur! YÖK’e bu kadar cahilce adımlar attıran üyelerin istifa etmek gibi bir dertlerinin olmadığını da kısa sürede göreceğiz!. Ancak, asıl sonuçlar için daha uzun bir süre gerekeceği açıktır! melere öncülük etmiştir. Gidişin tümüyle rayından çıkması ve iç karışıklıklardan yararlanıp Venediklilerin Çanakkale Boğazını da kapatması üzerine sadarete getirilen Köprülü, Sadrazam olur olmaz, medreselerden, matematik dahil tüm İslam felsefesi derslerini kaldıran Şeyhülislam ve avanesi için idam fermanı çıkartmış, daha sonra bunu sürgüne çevirip İstanbul’dan Kıbrıs’a sürmekle ve medresede bu dersleri serbest bırakmakla işe başlamıştı(1656). Ancak, bundan sonra Osmanlı medreselerinde matematik, bilim ve felsefeye yakın olabilecek öğrenim ortamlarına kimse uzun süreler el sürememiş, bu konular tümüyle medresenin dışında özel ilgiler olarak devam edebilmişti (Kaynak: www.aksitarih/kadizadeler hareketi). Bu bilim ve felsefeden uzak durmanın Osmanlı İmparatorluğunun sonunu getiren en önemli nedenlerden biri olduğu, bugün çok daha açık olarak görülüyor! Şimdiki amacın TC’yi yıkmak (!) olduğuna işaret eden göstergelerin çokluğu, geçmişte başarı ile işleyen bu silahın bugün de aynı başarı ile işleyeceğinin düşünüldüğünü gösteriyor olmalı!) CBT 1387 18 / 18 Ekim 2013 Tarihimizde bunun benzeri olaylardan biri, Köprülü Mehmet Paşa’nın ilk sadarete geldiği yıllar öncesinde yaşanmıştı. O dönem öncesinde Padişahı etki almayı beceren Şeyhülislam Kadızade Mehmet Efendi ve avanesi, medreselerden akli ilimlerin (matematik, astronomi, tıp, felsefe ve diğer bilimler) kaldırılmasını, sigaranın ve tütünün yasaklanmasını, tekkelerin yıktırılmasını, Kuran, Mevlid ve Ezan’ın makamla okunmasının yasaklanmasını sağlayan fermanlara ve geliş GEÇMİŞTEN BİR ÖRNEĞİ Sayın Başbakan, bir yandan “Bilim” adını taşıyan bir ba “zayıf” sözcüğünün bile çok yetersiz olduğu bir durumdayız! kanlık kurarken ve Bilim Teknoloji Yüksek Kurulu toplantı Bunun kanıtları her yılki Üniversite Giriş Sınavlarında, Malarına şimdiye kadar hiçbir yönetimde görülmediği kadar dü tematik ve Fen derslerinden sıfır çeken öğrenci sayılarındazenli olarak katılırken, bunun aslında sadece bir gösteriş ol ki giderek artan korkutucu oranlar olarak gözlerimizin (göduğu ve asıl hedefi gizlemek için kullanıldığı izlenimi gide ren gözlerin) önündedir. rek Türk ve dünya bilim kamu oyunda yaygınlaşıyor. ŞimdiDiğer bir gösterge de, orta öğretim öğrencilerimizin ye kadar, bir dizi uluslararası bilim kurumlarından (CERN, matematikfen bilimleri gibi alanlarda 30’u aşkın OECD ESA, ESO ve diğerleri) gelen katılım davetleri, kurumların üyesi ülkelerin en gerisine düşen performanslarıdır. Bu dukatılım ve üyelik aidatları bahane edilerek reddedildi. Gö rumdan da kimse gocunmamakta, herhalde, daha fazla din rünen o ki, bu gösterişli “bilim” görünüşlü boş adımların asıl dersi ve Arapça ile bilim ve teknoloji aralığının Allah’ın izhedefi, “ülkedeki tüm saygın bilim kurumlarını (TÜBİTAK, ni ile kapanacağını düşünmektedirler! TÜBA, Üniversiteler, son olarak ODTÜ) tarümar edip işKamuoyunun, “gelişmiş ilk 10 ülke arasına katılacağız” levsiz kılmak ve giderek ‘yandaş kurumlar’ durumuna getir söylemleri ile uyutulmaya çalışılması, “dindar ve kindar” nemek” olan esas amacı gizlemektir. siller yetiştirmenin en önemli öncelik olduğunu, ülkenin ve Bunun diğer bir kanıtı, orta öğretimde, din konulu mecbu İslam âleminin gerçek bilim ve teknolojide geri kalmasının ri ve seçmeli (aslında mecburi) derslerin müfredatın %30’un kimsenin umurunda olmadığını tekrar tekrar kanıtlamaktadır. dan fazlasını kaplar duruma getirilmesi ile fizik, kimya, biyoloji, felsefe gibi dünyanın gerçek işleyişini (anla İsparta’da TÜBİTAK destekli proje yan ve düşünenler için, bir kapsamında 3 yıl süren çalışmaların anlamda, Tanrı’nın gerçek ardından Türkiye’de yetişen 300 çeşit ‘dehasını’ ve sanatını) gös gül, aynı bahçede yetiştirildi. teren temel derslerin, sözü Süleyman Demirel Üniversitesi mona “seçmeli” dersler ha (SDÜ) Fen Edebiyat Fakültesi Biyoloji line dönüştürülmesi, yani Bölümü Botanik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Özçelik, Türkiye’nin müfredattan fiilen çıkarıl gül biyo çeşitliliğini belirlemek, gülüstan oluşturmak ve güllerin ekonomik özelliklerini ortaya çıkarmak amacıyla başladığı TÜBİTAK projesinde 3 yıllık çalışmanın ardından malarıdır! Matematikle birlikte bu Türkiye’de yetişen 300 çeşit gülü aynı bahçede yetiştirmeye başladı. günkü teknolojinin ve her Dünya gül yağı üretiminin yüzde 65’inin Isparta’da gerçekleştiğini, bu nedenle de türlü ilerlemenin temelini gülün Isparta için ayrı bir öneme sahip olduğunu dile getiren Özçelik, güle katma değer oluşturan bu alanlarda, or sağlamak için çalışma yaptıklarını kaydetti. Yaklaşık 3 yıl devam eden saha ve literatür ta öğretim öğrencilerimiz or çalışmasında Türkiye’de 100’ü yabancı 500 gül çeşidini belirlediklerini ifade eden talamasını tanımlamak için Özçelik, 400 çeşit yerli gül çeşidinden 300’üne ulaştıklarını kaydetti. BTYK: BİR GÖSTERİŞ Mİ Şekil 1: Paris’te Luvr Müzesi İslam Eserleri Bölümünde sergilenen ve 10.yüzyılSemerkant yapımı olarak belirtilen tabakta, (sol alttan 40 derece sol civarındaki çiftnokta görünümlü yerden başlayarak okunduğunda) “elilmü evvelihu mürrun mine’lbasel / âhiruhu ahlâ mine’lasel (esselâmetü)” (İlmin evveli soğan gibi acıdır; ancak sonrası baldan tatlı gelir) ibaresi ortaya çıkmaktadır (Arapça metnin yazıda geçen tam çevirisi ve Arapçasının doğru transkripsiyonu için, ismi mahfuz İlahiyat Fak.öğretim üyesine müteşekkirim.). Açıklamaya göre, Nişabur üslubu ile ve yüksek düzeyde stilize DoğuKufî tarzında yazılan ibaredeki son kelime olan (esselametu = güvenlik), yazının sonunda kalan yeri doldurmak için eklenmiştir (Kaynak: “Islamic Caligraphy”, Yasin Hamid Safadi, 1978, reprinted 1992, Thames Hudson Ltd. London, s.116) Türkiye’nin 300 gül çeşidi aynı bahçede toplandı