02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz Kuvvet mi? Güç mü? R. Ömür Akyüz, Em. Fizik Profesörü, Boğaziçi Üniv. [email protected] http://okcesizhayrettin.blogspot.com Ülkemiz Kader Yıllarını Yaşıyor “ Devirimler kendi kendilerini yer” ya da “devirilenlerin lâneti devirenlerin üstünden kalkmazmış” derler. Yukarıda “devirim” yazmamın sebebi bunun “devrim”den farklılığını belirtmekti; ancak benzeri durumun “dil devrimi” için de geçerli olduğu söylenebilir. Osmanlı Türkçesinin karmaşıklığını ve ağdalılığını gidermeye ve “okumuşlar”ın diliyle halkın dilini yakınlaştırmaya giden yolda, kervana sonradan katılan “yeni din sahipleri” aşırılıklarıyla dili yemeye başladılar. 1960’lara dek iyi çalışan temizleme sırasında dilin pek kavram ve ayırtı (nüans) yitirmediği söylenebilir. Derken iş çığırından çıktı: kimileri tuhaf politik kaygılarla, kimileri ise bilgisiz ve kültürsüz olduğu halde aşırı heveslilikten, “kaş yaparken göz çıkartma” sürecini başlattı ve de sürdürmekte. Bunda Ecevit’in, ilk başbakanlığındaki “Biz tatile dinlence diyoruz” örneği söylemleriyle aşırı yüreklendirmesi ve TekTV TRT’nin o zamanki– “kraldan çok kral yanlılığı” da önemli rol oynadı. (Yeni TV’lerin hepsi ise yalnız kelimeleri değil, bunların söylenişlerini, vurgularını da beter etmekte!) Bu süreçte karşılaşılan en önemli sorun ise ayırtı ve dolayısıyla kavram yitimi. İşin en acı yanı ise bunun neredeyse hiç farkına varılmadan benimsenmesi. Bunda da baş sorumlular, eksikli ama hevesli gazete yazarları –ne yazık ki deneyimli akademik temelli kişiler de– ve bunları düşük ücretle tutan işverenleri olmakta. Kimi öğretmenleri de unutmayalım. Bu dergi dil tartışması için en iyi ortam değil. Dolayısıyla genel anlam taşıyan kelimelerdeki beni çok rahatsız eden durumlara değinmeyeceğim. İlk örneğim kuvvet kelimesinin artık giderek yerini güç kelimesine bırakmakta olmasıdır. Bu iki kelime her bağlamda –hem fende hem genelde– farklıdır. Ancak, yukarıda değindiğim gerekçelerle, bu derginin ve TV’lerin yazarlarıyla çevirmenleri dahil çoğu kişi artık kuvveti unuttu! Yüzyıllarca önce özellikle fenbiliminin Avrupada gelişmesi sırasında diller artık gerekmeye başlayan ayırtılara sahip değilken pek çok bilimsel kavram tek bir kelimeyle ifade ediliyordu. Ancak “Ârif olanlar” anlıyorlardı. Zaman içinde bilginler sezgileri ve uslarıyla bunlara ya yeni sıfatlar ya da yeni kelimeler bulmaya başladılar. Ana konuya fenbilimi açısından girmeden önce bir örnek vereyim: 17. yüzyılda cin üretimi sırasında yakıt tüketimi ile ürün niteliği ve ekonomisi arasındaki ilişkiyi inceleyen, ilk kimya mühendisi diyebileceğimiz Joseph Black, “ısı” ile anlatılan her türlü kullanıma ısı miktarı ve ısı şiddeti olarak bir ayrım getirdi. Bunlara bugün sırasıyla ısı ve sıcaklık diyoruz (yıllar önce CBT ve Milliyet Çocuk’ta yazmıştım) ama gene halâ “ısı 20 derece” ya da “yüksek ısıda” diyenler çoğunlukta. Bu gibi kelimelerin başında ise kuvvet geliyordu. Örneğin Avrupa’da Latince vis ile kuvvet, enerji, güç, vb. her şey kastediliyordu. Zaman içinde bunun en az dört fizik kavramını adlandırdığı farkedildiğinden ayrımı sağlayacak adlar gelişti. Bunlar ya dildeki sıradan kelimelerden devşirildi ya da yaratıldı ama gene de ayırtıların artık kendi adları vardı: kuvvet, enerji (kinetik ve potansiyel), momentum, güç/tokat İkincisi “pozitif/negatif enerji veriyor” gibi kişilik nitelemeleri dışında etkili olmadığından**), *İlginçtir, çok değerli bir felsefe öğretmeni yaptığı gerçekten güzel bir konuşma sırasında “zo…” diye başladı durdu ve “güç” diye devam etti. **Bunun fizikteki karşılığı ise ilginçtir: “pozitif enerji itici kuvvet, negatif enerji de çekici kuvvet” doğururr. ***Hatta kimi fizikçi meslektaşlarım bile, örneğin parçacık fiziğinde “güçlü kuvvet” gibi bir şey diyebiliyorlar. Oysa buna “yeğin kuvvet” diyebilirlerdi. CBT 138719 / 18 Ekim 2013 üçüncüsü ise günlük dilde pek kullanımı olmadığından sıkıntı doğurmamakta. Ancak, dilimizde eskiden beri bulunan “güçlükuvvetli” deyişinin de yanıltmasıyla kuvvet kelimesi artık yokoluş sürecine girmiş bulunuyor. Herkes ya da her şey ya güç, ya da güçlü. Tabii bu durumun bir türevi de güç kelimesinin zor yerine de kullanımının artması!** Kuvvet ile güç birbirleriyle fizikteki ilişkileri bakımından yakın kavramlar. Fakat kuvvet sağlamlık, dayanıklılık, etki yapıcılık, itme, çekme vb. olguları doğuran bir nicelik iken; güç ise tüm bu etkilerin yaptırılabilirliğini belirlerken, kuvvetin bunları yaparken çabukluğunu ve sürdürülebilirliğini ölçer***. Örneğin, ayakta dururken bacaklarınız sizi ayakta tutabilecek kadar kuvveti uygulayabiliyor, ama bir merdiveni ne denli çabuk çıkacağınızı bacaklarınızın gücü belirler; kaç kat çıkabileceğinizi de enerjiniz. Bir başka deyişle kuvvetli bir insan bir yükü sadece kaldırır ve tutar, güçlü bir insan ise bunu çabuk kaldırır ve götürür. Eskiden “güç”ün bu kullanımı yerine terim olarak “tokat” denilirdi. 1999’dan sonra yaygınlaşan bir deyiş de “binaların güçlendirilmesi”, kesinlikle “kuvvetlendirilmesi ya da takviyesi” olmalı; çünkü kuvvet “kavîdayanıklı”dan gelir. (Ama durum öyle bir düzeye geldi ki meslektaşlarıma ciddi ciddi “artık kuvvete güç diyelim, güç için de başka bir terim bulalım, çünkü çocuklar sokakta başka şeye maruzlar, derste başka!” diyesim geliyor.) Bir diğer kullanımı ise fenbilimleri dışında olup kudret yerine! Böylece kuvvet ile kudret de karıştırılıyor; çoğu kez soruyorum “güçlü” diyenlere, “kuvvetli mi yoksa kudretli mi demek istiyorsun?”. Tabii “güvenlik/emniyet gücü” de olmaz “kuvveti” olmalı. Bu sorunun böylesine doğmasında “eski” TDK (yenisinin bunları bile yapabileceğini sanmıyorum) ve Dil Derneği. Bunlar en başta belirttiğim durumu doğrudan özendirir/desteklerken, dolaylı olarak da “erk/erke” kelimesini yapısal olarak Türkçeye daha uzak olan kuvvet için olmak yerine, Türkçeye yakın olan enerji için önererek etkili olduysa da hiç tutmadı (neydi o devri dâim makinası kılıklı, “erke ...” dışında). Hoş, siyaset bilimi açısından “kuvvetler ayrımı” deyimi bunu çağrıştırır bir şekilde “erklerin ayrımı” olarak da kullanılıyor ama gene de “güçler ayrımı” diyenler çoğalıp duruyor. Emniyet ya da Güvenlik Güçleri olmaz, Kuvvetleri olur! Ayakta (?!) bir tek Silahlı Kuvvetler kaldı! Durumu, İngilizce kelimelerin “yargıçlığında” özetliyorum: FORCE: KUVVET, KESİNLİKLE “GÜÇ” DEĞİL! STRONG: KUVVETLİ, DAYANIKLI (yerine göre ŞİDDETLİ ya da YEĞİN), KESİNLİKLE “GÜÇLÜ” DEĞİL! STRENGTH: DAYANIKLILIK, yerine göre YEĞİNLİK, ŞİDDET, KUVVET POWER: GÜÇ, KUDRET POWERFUL: GÜÇLÜ. *** “Uygar Direniş” İçin Milletvekillerine ve Kamuoyuna İvedi Bir Çağrı! “change.org”da imzaya açtığım aşağıdaki metni en az ikinci kez okuyacak olanlardan özür dilerim. Masalarına dek getirdiğimiz kişiler okumadıkları için, burada bir kez daha yayımlıyorum. “Yurdun her köşesinden yüzbinlerce insanın doğrudan, artniyetsiz, kararlı, bilinçli, özgeci, düzeyli, yaratıcı ve sevgi dolu bir özveriyle, canlarını tehlikeye atarak, tekbaşına ve hep birlikte giriştikleri bu uzun soluklu eylemler dizisinin ülkeye aydınlık getirmesini ve geniş bir ufuk kazandırmasını istiyorsanız; ülkenizin içerisine sürüklendiği çok boyutlu ve ezici bir iktisadi ve siyasal bunalımdan anlamlı ve güçlü bir demokratik ve hukuksal barışla çıkmasını istiyorsanız; ülkenizi kapıda bekleyen iç ve dış savaşlardan korumak istiyorsanız; bu maceracılara artık yüksek bir sesle dur demek istiyorsanız; halka bir fırsat veriniz! Aşağıdaki noktalarda gerekli düzenlemeler yapılarak erken seçime gidilmediği takdirde Meclis’i boşaltacağınızı; bu önlemlerin alınmadığı hiç bir seçime kimsenin katılmayacağını, kısa bir süre tanıyarak, açıkça duyurunuz. Bu noktalar şunlardır: 1)Halkın iradesini kusursuz yansıtacak bir demokrasi hukuku ayrıntılarıyla somutlaştırılmalı, 2) Seçim hilesine imkân veren bilgisayarlı teknolojiden vazgeçilmeli, 3) Hileyi ortaya çıkaracak yol ve yöntemler güçlendirilmeli, 4) Seçim barajı düşürülmeli, 5) YSK kararlarına yüksek yargı denetimi getirilmelidir.” Çoğun facebook’ta yayımladığım, ama ulusal basında da, eylem katarak duyurmaya çalıştığım bu metin, sanırım, onbinlerin dikkatini çekecek biçimde gözler önüne gelmiştir. Dört aydan beri imzalayanların sayısı ancak 480’i bulabildi. Çağrıda bulunduğumuz vekil sayısından bile az. Bu durum neyin göstergesidir? İlkönce, okuyanların bir kısmı buradaki önerilere katılmamaktadır. Diğer bir kısmı böyle bir metne imza atarak, başına iş almak istememektedir. Nihayet, imza atmanın kimilerinin konumuna uygun düşmemesidir. Makam, mevkii, hesap, kitap bu işe elvermemektedir. Ülkemiz kader yıllarını yaşamaya başladı. Hükümet partisi, mevcut yasama mevzuatıyla, seçim ve siyasi partiler yasalarıyla ele geçirdiği olanakları sonuna kadar kullanarak Türkiye Cumhuriyeti’ni tanınamaz bir duruma getirdi. Milletvekilleri tüm bu suikasta on yıldan beri figüranlık yapmak zorunda kaldılar. Bu çağrıyı yaparken biz, milletvekillerinin ve siyasi partilerin, oynadıkları bu rolü artık bırakarak, kendilerini işbirlikçi olmak zannından, halkı da bu ağır ipotekten kurtarabileceklerini düşündük. Anayasa yapacak bir yasama döneminin yeniden şaibeli ve haksız bir seçim süreciyle göreve başlamasının yeterince sakıncalı olduğunu her sade yurttaş düşünebilecek yetenektedir. Bu duruma yardım ve yataklık etmenin hiç kimseye onur vermeyeceği çok açıktır. Ülkeyi bu bataklıktan çıkarmak için, yukarıdaki öneriler çerçevesinde çalışmaya bir an önce başlamadığınız takdirde, sevgili milletvekilleri, bunun vebalini ödeyebilecek başka hiç bir fırsatınız olamayacaktır. Siz bu resti çektikten sonar, onu görecek bir babayiğit hiçbir yerde bulunmamaktadır. Ya da siz meclisi boşalttıktan ve seçimleri boykot ettikten sonra, millet aptal mıdır ki, size kulak vermesin ve uzattığınız imdat elinizi tutmasın! Tüm ülke gözünüzün içine bakarken, siz nereye bakıyorsunuz, tanrı aşkına! Bir avuç bile olsanız, sevgili milletvekilleri, bu “gaflet ve dalâlet ve hattâ hıyanet”e bilerek ya da bilmeyerek veya haklı gördüğünüz başka herhangi bir nedenle seyirci kalmayınız. Böyle anılacağınıza, köy yollarında, işçi kantinlerinde, Cumhuriyet Meydanlarında unutulmak daha yeğdir. Ne dersiniz?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle