24 Kasım 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Son on yılın en önemli on araştırması Science dergisinde 2000 yılından bu yana yaşanan en önemli on bilimsel gelişmeyi seçti Güneş sistemi: Mars’ta suyun varlığı Son on yılda gerçekleştirilen bir düzine Mars mis Junk Genetikçiler uzun bir süre kalıtımımızın yüzde 1,5’uyla ilgilendiler daha çok. Yani proteinleri kotlayan genlerle. Geriye kalanlar sadece veri atığı olan “Junk (işlevsiz) DNA” idi. Fakat 2001 yılında insan genomunun çözülmesiyle aslında durumun farklı olduğu anlaşıldı. Çünkü diğer hayvan türleriyle yapılan karşılaştırmalar, Junk DNA’daki birçok bölümün evrim sürecinde neredeyse hiç değişmeden koruna geldiğini gösterdi. Ne var ki bu durum ancak söz konusu alanların organizma için önemli işlevlere sahip olmaları halinde açıklanabiliyordu. Bilim insanları son yıllarda her şeyden önce bu bölgelerin önemli ayar işlevlerini üstelenen RNA ürettiklerini buldular. DNA: Kalıtımın unutulan yanı Daha önceleri sadece Doppler spektroskopu vardı ama astronomlar artık önünden geçen gezegen tarafından kısılan yıldız ışığını ölçen transit yöntemden yararlanıyorlar. Hatta uzaktaki gezegenlerin doğrudan görüntüleri bile var. Modern spetkrometrik analizlerle araştırmacılar artık sadece gezegenlerin kütlesini ve sıcaklığını değil atmosferlerinin bileşimini de daha iyi belirleyebiliyorlar. Bugüne kadar keşfedilen envai çeşit gezegen sistemi nedeniyle bu tür sistemlerin oluşumu ve gelişimiyle ilgili teorilerin yeniden yazılması gerektiği görüşü ortaya çıktı. Kozmoloji: Evrendeki “karanlık” tarafın keşfedilmesi Son on yılda evrenle ilgili bakış açımızı değiştiren önemli gelişmeler de yaşandı. Artık evrenin büyük bir ihtimalle üç bileşenden oluştuğunu biliyoruz: Normal madde, karanlık madde ve karanlık enerji. Bununla ilgili kanıtlar son yıllarda, daha kesin sonuçlar veren kozmik arka plan ışınımının (mikrodalga arka plan ışıması/CMB) ölçülmesiyle elde edildi. Bu ışınımının dağılımındaki minik oynamalar madde yoğunluğu ve ilk patlamadan kısa bir süre sonraki dağılım hakkında bilgiler veriyor. yonuyla, Mars’ın bir zamanlar, doğayı biçimlendirecek hatta olasılıkla basit yaşamın oluşmasını sağlayacak kadar suya sahip olduğu açıkça kanıtlandı. Bu sulak dönem milyarca yıl geride kaldıysa da “Phönix” ve “Spirit” gibi Mars araçları, bugün bile yüzeyin altında sıvı suya ait izler bulunduğunu gösterdiler. Kızıl Gezegende bir zamanlar yaşamın bulunduğunu gösteren kanıtlar henüz yok ama bununla ilgili olasılıklar arttı. Kamuflajlar yoktur ve ışık sadece pozitif kırılma indilerini içine alabilir. Bunlar birkaç yıl öncesine kadar optik fiziğin kesin öğretileriydi. Amerikalı bilim insanları 2001 yılında ilk kez mikrodalgalar için negatif kırılma indisini gösteren bir malzeme geliştirdiler. Diğer araştırmacılar birkaç yıl sonra, ışığı, içindeki objeyi görünmez kılacak şekilde yönlendiren bir malzemenin teorik olarak geliştirilmesinin mümkün olduğunu öne sürdüler. Bu tür kamuflajlar, ilk önce mikrodalgalar için geliştirildi, ama artık kızılötesi ve görünür ışık için olanları da var. Metamalzemeler: Işık hilesi ve kamuflajlar Embriyonsal gelişim ve hücrelerin her şeyi yapabilen embriyonik kök hücreden uzmanlaşmış beden veya yumurta hücresine gidişi uzun bir süre tek yönlü olarak kaldı. Bir kez olgunlaştıktan sonra pluripotent duruma dönüş yolu kapanıyordu. Fakat artık bunun doğru olmadığı biliniyor. Bilim insanları farklı yöntemlerle yetişkin hücreleri geri programlayabiliyorlar. Uyarılmış pluripotent kök hücreleri (iPSC) tartışmalı embriyonik kök hücre kazanımını gereksiz kılarak, araştırmalarda olduğu kadar tıp alanında da yepyeni olanakların kapısını açtı. Biyoteknoloji: Hücrelerin yeniden programlanması klim araştırmaları son on yıl içinde iklim değişimiyle ilgili faktörleri çok daha güvenli bir temel üzerine oturttular. Dünya durmadan ısınıyor, bunun nedeni insan kaynaklı sera gazı emisyonu ve bu gelişme doğal sü klim değişimi: Faktörler ortada ama önlem yok Paleontoloji: Fosil biyomoleküller ilkel dönemlere giden kapıyı araladı Paleontolojide geçmiş yaşamlara bakmak için kemik ve diğer fosillerden tamamen farklı olanaklar var. Bunlar, on binlerce yıl sonra bile yeniden canlandırılabilen DANN gibi biyomoleküller ve ilkel kemiklerdeki kolajenle ortaya çıktı. 21.yy’ın ilk on yılında bilim insanları mamutun, buz devri mağara ayısının ve Neandertal insanının DNA’sını yeniden oluşturdular. Dinozorların derilerinde milyonlarca yıl korunagelen renk pigmentleri sayesinde bu ilkel hayvanların deri ve tüy renkleri öğrenildi ve Tyrannosaurus’un derisindeki kolajen de dev sürüngenin biyolojisi ve evrimi hakkında çok değerli bilgiler verdi. Bakteriler ve virüsler uzun bir zaman için tehlikeli enfeksiyon taşıyıcıları ya da en azından usandırıcı düşmanlar olarak kabul edildi. Ama bu bakış açısı son yıllarda özellikle de mikropların bedenimiz ve bağışıklık sistemi arasındaki ilişkileri inceleyen çok sayıda araştırmalarla tamamen değişti. Bedenimizdeki on hücreden biri bakteriyel, sadece sindirim sistemimizde bin çeşitten fazla bakteri türü yaşıyor. Metabolizmaları ve genleri bizimkilerle etkileşerek her şeyden önce enerji sarfiyatımız ve bağışıklık sistemi üzerinde etkili oluyorlar. Kalıtımımızda ise virüs benzeri oluşumların oranı yüzde sekiz civarında, virüs kökenli çok daha fazla bölümler var. Araştırmacılar insanı artık, mikrop ve insanın yakın ilişkisine dayanan bir süper organizma olarak görüyorlar. Mikrobiyom: Yaşam alanı olarak insan reçlerle dengelenmeyecek. Bu üç ana noktayı bilim son yıllarda iyice açıklığa kavuşturdu. Ayrıca insan kaynaklı iklim değişiminin sanılandan çok daha hızlı bir şekilde okyanusları, kutup bölgelerini ve atmosferi etkilediği de ortaya çıktı. Siyasilerin ve devletlerin bu verileri reddetmeleri ise bilim insanları için beklenmedik bir durum oldu. Hâlâ “PostKyoto” gibi bir uluslararası bir iklim anlaşması yok görünürde. Üstelik de öngörülen iki derecelik sıcaklık artışı sınırının da artık yerine getirilemeyeceği anlaşılmasına rağmen. CBT 1263/8 3 Haziran 2011 2000 yılında güneş sistemimizin dışında sadece 26 gezegenin varlığı biliniyordu. Günümüzde ise bu sayı 500’ü aştı. Bu dönüm noktası gezegen araştırmalarında kullanılan yeni tekniklerin geliştirilmesiyle yaşandı. Uzaktaki gezegenler: Çoğaldılar ve küçüldüler ltihabın, bedendeki iyileşme ve savunma süreci için pozitif bir yardımcı olduğu kabul edilen zamanlar aslında çok da eskiye uzanmaz. Ancak son yıllarda gerçekleştirilen çok sayıda araştırmayla, iltihapların karanlık yüzü de ortaya çıktı: ltihaplar artık, kanserden Alzheimer, diyabet ve damar sertliğine kadar birçok kronik hastalığın tetikçileri olarak kabul ediliyor. Hattı bazı çalışmalarla iltihabın ve yardımcı maddelerinin zayıflatılması veya bloke edilmesiyle diyabet ve diğer hastalıkları iyileştirilebileceği de görüldü. Derleyen: Nilgün Özbaşaran Dede ltihap: Kronik hastalıkların tetikleyicisi mi?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle