17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

KT SAT PENCEREMDEN lerinden daha güçlü olduğuna da inanıyordu. Princeton Üniversitesi’nden psikolog Emily Pronin ve Matthew Kugler, özgür iradelerine güvenen öğrencilerin gelecek planlarının daha fazla belirsizlik içerdiğini, modifikasyona daha açık olduğunu söylüyor. Bu öğrenciler ayrıca, arzularına ve niyetlerine göre hareket ediyorlar (Proceedings of the National Academy of Sciences, vol 107, p 22469). Vohl ve diğerlerinin yaptığı araştırmalardan da özgür iradenin insanın doğasında olduğu, çok köklü bir duygu olduğu sonucu çıkıyor. Bu bulgulardan yola çıkarsak, dünyanın tartışmasız deterministik olduğu anlaşılsa bile, insanlar özgür irade duygularını terk edebilirler mi? Atlanta’daki Georgia State Üniversitesi’nden felsefeci Eddy Nahmias, bu sorunun yanıtını bulmak için yürüttüğü bir dizi araştırmadan şu sonucu çıkartıyor: “Çok sayıda felsefecinin eskiden düşündüğünün tersine çalışmalarımıza katılan denekler, deterministik bir evrende bile insanların özgür iradeye sahip olduklarına ve davranışlarından sorumlu olduklarına inandıklarını söylüyorlardı.” Bu bulgular 2500 yılında ahlaki ve sosyal dokunun korunacağının işaretini veriyor olabilir. iki senaryo sundu. Birinde Bill adındaki suçlu bir kadına tecavüz ediyor, diğerinde ise Mark adındaki suçlu vergi kaçırıyordu. Tahmin edildiği gibi deneklerin üçte ikisi Bill’in yaptıklarının cezasını çekmesi gerektiğini belirtirken, Mark’ın cezalandırılmasını isteyenler %23 civarındaydı (Nous, vol 41, p 663). Bütün bu sonuçlar, sosyal düzenin fütüristik bir dünyada da sürdürülebileceğini gösteriyor. Bu arada küçük suç sayısında artışın görülmesi olasıdır. Oktay Yenal [email protected] FELSEFEC LER N DD ASI Dünya nereye doğru gidiyor? İktisadi büyüme lokomotifi Doğu’ya kayarken, Avrupa ve Amerika ekonomilerinin iyice yavaşlamış olmasına karşılık Hindistan, Çin ve bazı gelişmekte olan ülkeler hızla büyümekte. Öte yandan gelir dağılımı her ülkede bozulmakta, işsizlik artmakta ya da yüksek oranlarda seyretmekte. Nahmias, Determinizmin özgür iradeye tehdit oluşturduğu fikrinin abartıldığını düşünüyor. Yaptıklarımızı kontrol altında tutmak için bilinçli özümüzün korunmasına öncelik tanıyan Nahmias, sinir bilimin mekanik dünyasında özgür iradeyi şöyle yorumluyor: “A olarak nitelendirdiğimiz bir insanın, X eylemini yapmış olmasının nedeni, Y nöronunun ateşlemesi ve Z nörotransmiterinin salgılanmasıdır. Bu açıklama insanların özgür iradeye duyduğu inancı zedeliyor. Bunun için sinir bilime ait olan terimlerin yerine psikolojik terimler kullanmalıyız. Cümleyi şöyle kurmalıyız: A’nın, X eylemini yapmış olmasının nedeni Y’ye inanması ve Z’yi arzulamasıdır. Bu koşullarda determinizmin doğruluğunu kabul etsek bile, özgür irade tehdit altında değildir, çünkü bu cümle insanın kendi özüne olan inancını zedelemez (Midwest Studies in Philosophy, vol 31, p 214). S N R B L M N MEKAN K DÜNYASI Sosyal Demokrasi Bazı Avrupa ülkeleri dış borç sarmalında: Yunanistan, İspanya, İzlanda, İtalya zor durumda. Ayaklarını yorganlarına uydurmak isteseler halk ayaklanıyor. Yorganlarını arttırma olanakları da sınırlı. Bir yandan da Arap ve Afrika ülkelerinde diktatörlüklere karşı ayaklanmalar sürüyor. Böyle bir dünya manzarası karşısında büyük devletlerin sadece finans kurumlarını düzeltmekle meşgul olmaları gaflet değil de nedir? Oysa asıl sorun vahşi kapitalizmin sonuçları nasıl durdurulabilir konusu değil mi? Sovyet Rusya’nın muazzam çöküşü ve de dünyada yayılan insan hakları güçlenmesi ile, artık proleter devriminden ve merkezi iktisat idaresinden söz etmek lüzumsuz. O halde hangi doktrin peşinde koşacağız? Bence SOSYAL DEMOKRASİ’den başka yol görünmüyor. Aslında Sosyal Demokrasi, klasik iktisatcıların kapitalizm anlayışına da aykırı düşmüyor. Smith, ve Pigou, Mill gibi iktisatcılar da farklı düşünmüyorlardı. Örneğin şu cümleleri anımsayalım; “Elbette insanlarinin büyük kısmı yoksul ve sefil olan hiçbir ülke mutlu olamaz ve gelişemez”. Adam Smith “Sadece parasal çıkarlar ve onun doğurduğu iliskiler üzerine kurulmuş bir toplum düşünmek iğrendirici değil mi?” John Stuart Mill Öyleyse klasik iktisatçıların öngördüğü kapitalizm, sosyal ahlaktan mahrum değildi. Batı ülkeleri Sanayi devrimi rüzgârı ile büyüyorken bu ekonomilerde 1970’e kadar eşitsizlik de azalıyor hiç olmazsa artmıyordu. Sovyet Rusya’nın çöküşü ile de bazı yazarlara göre ideolojik kavgalar sona ermiş, siyasal olarak demokrasi, ekonomik olarak da kapitalizm kazanmıştı. Fukuyama’nın tabiri ile “tarih sona ermişti.” İktisatçıların “kapitalizmin altın çağı” adını verdikleri ve ücretlerin de yükselmekte olduğu bu hava içinde ahlaklı kapitalist düzeni, 1970’lerden sonra çekiciliğini kaybetti . Amerikada Reagan, İngiltere’de Thatcher’in devleti küçültme ve vergileri indirme hamleleriyle de palazlanarak son otuz yıldır kapitalizm, vahşi kapitalizme dönüştü. Piyasaya tapmak, devleti küçültmek, vergileri azaltmak kalkınma stratejisinin esasını teşkil etmeye başladı. Tarihçi Tony Judt’a gore, faşist rejimlerden Batı’ya kaçan iktisatçılar bu değişmede önemli rol oynadılar. Hayek, Schumpeter, Popper ve Drucker, memleketlerinde işlerin faşizme döndüğünü görüp devlete karşı savaş açmışlardı. Kısmen bunların etkisinde Chicago ekolü piyasaların devlet kontrollerine üstünlüğü tezinin merkezi haline geldi ve gelişmiş ülkeler ve uluslararası kurumlarca benimsenen iktisat siyasası –yani işleri piyasaya bırakıp devleti olabildiğince küçültme modası yaygınlaştı. Ancak, son otuz yıl içinde hemen her ülkede, özellikle Avrupa ve Amerika’nın gelişmiş ülkelerinde gelir dağılımının bozulduğunu ve son yıllarda da hemen her ülkede işsizlik oranının arttığını görüyoruz. Örneğin ABD’de en zengin %1 hane halkının vergilerden sonra kalan ortalama geliri 1970’ten 2006 yılına neredeyse yüzde 260 arttı. ABD’deki ailelerin en zengin binde biri, 1974 ile 2007 arasında gelirlerini milli hasılanın %2.7’sinden %12.3’üne yükselttiler. Kongre ülkedeki finans rezaletini konuşurken bile bu vahşi kapitalizmden en büyük payı alan CEO’lar Kongreye kendi özel jet uçakları ile gelmekten çekinmediler. Amerika’da Cumhuriyetci Parti hâlâ vergileri azaltmak peşinde. Bunun üstüne bir de ekonominin yavaşlaması eklenince ister istemez vahşi kapitalizmden şikayetler başladı. Bana öyle geliyor ki iktisadi düzen olarak kapitalizm, siyasal düzen olarak da demokrasiyi seçmekten başka çare yok. Öyle anlaşılıyor ki toplumlar bu kadar büyük gelir farklarına, çocuğunun aç kalmasına çok daha fazla dayanamayacak. O halde, istesek de istemesek de, devletin iktisadi hayatta rol oynaması, yoksulları ve işsizleri koruması lazım.Amerika hâlâ devletin finans kurumlarını denetimini arttırarak bu işi halledebileceğini sansa da, ülkelerin çoğunun sağlığı, eğitimi, yoksulluğu, ulaştırmayı kamu hizmeti saymasından ve bunları finanse etmek için zenginlerden vergi almasından, yani Sosyal Demokrasi’den başka çareleri yok. 1 Yeni sosyal demokrasi düşüncelerinde iki hususa özellikle dikkat etmek gerekir: Devlet karışması geçmişte bazı ekonomilerde fazla ileri gitmiş olabilir. Fakat özelleştirme furyasının maliye bekımından kısa süreli bir önlem olduğu bilinmelidir. Bir de, her ne kadar dinlerin büyük kısmı, zamanlarının koşulları içinde yoksulluğu azaltmak için “sadaka” tavsiyesinde bulunmuşlarsa da, bu günün koşullarında kamu hizmetlerine sadaka olarak bakmak yanlıştır. Eşitlik sağlamak için yapilan kamu hizmetleri bir sadaka değil, insanların toplu yaşaması için gerekli bir insanlık, vatandaşlık hakkıdır. 1 Bu arada başka çalışmalar determinizm ve özgür iradenin ancak belirli koşullarda ve belirli insanların söz konusu olduğu durumlarda uyumlu olabileceğini gösteriyor. Yale Üniversitesi’nden bilişsel bilim uzmanı Joshua Knobe ve Arizona Üniversitesi’nden Shaun Nichols, yürüttüğü bir çalışmada, deneklere deterministik bir dünyaya ilişkin bir açıklama yaptıktan sonra böyle bir dünyada insanların davranışlarından tümüyle sorumlu tutulup tutulmayacaklarını sordu. Nahmias’ın bulgularının tersine bu araştırmada deneklerin %86’sı bu soruya olumsuz yanıt verdi. Ne var ki yine deterministik bir dünyada, ahlaka aykırı spesifik bir olaya –örnek: karısını ve çocuklarını metresiyle birlikte olmak amacıyla öldüren bir erkek verdikleri tepki bunun tam tersiydi. Deneklerin dörtte üçü erkeğin ahlaki açıdan sorumlu tutulması gerektiğine inanıyordu. Soyut senaryolara verilen tepki ile somut senaryolara verilen tepki niçin farklıydı? Knobe ve Nichols burada belirleyici olanın duygular olduğuna inanıyor. Duyguların rolünü araştırmak için iki bilim insanı deneklere deterministik bir dünyada gerçekleştiği varsayılan suç içeren BELL KOŞULLARDA UYUM Florida State Üniversitesi’nden felsefeci Alfred Mele, bilim insanlarının beyin ve özgür irade konularını önyargılarından arındırmaları gerektiğini söylüyor. “Sinir bilim uzmanları, özgür irade kavramını, fiziksel bir dayanağı olmayan, ruhsal bir yapıya dayandırıyormuşuz gibi bir tavır içinde” diye konuşan Mele, “Modern sinir bilim bu önyargıyı bir ölçüye kadar yıkmış durumda. Ancak özgür irade de geçerliliğinden çok şey kaybetti” diyor. Nahmias’ın çalışmalarından elde edilen bulgulara göre özgür irade inancı, ruhsal bir yapıya sahip olmayı gerektirmiyor; önemli olan eylemlerimizi kontrol altında tutabilme inancına sahip olmamız. 2500 yılının dünyasının sakinleri bu algıyı yitirmedikleri sürece, determinizm gerçeğinin davranışlar üzerindeki etkisi minimum düzeyde kalır. Kaldı ki bugün kaderimizi tayin edebilme duygusu ileride de yıkılmayacakmış gibi sağlamlığını koruyor. Türkçesi: Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 16 Nisan 2011 *Determinizm: olay ve olguların birbirine belirli bir şekilde bağlı olması; her şeyin bir nedeni olması ya da her şeyin bir nedene bağlanarak açıklanabilir olması; ya da belli nedenlerin belirli sonuçları yaratacağı, aynı nedenlerin aynı koşullarda aynı sonuçları vereceği iddiasını içeren felsefe terimi. Aynı neden aynı sonuca yol açtığına göre neden–sonuç bağlantısı kesin ve değişmezdir. Bu anlamda evrendeki tüm olay ve oluşlar, kesin, değişmez ve öngörülebilirdir. Diğer bir anlatımla evren, gözlemcinin ya da deney yapanın iradesinden bağımsızdır (vikipedi). BEY N VE ÖZGÜR RADE SOMUT LE SOYUT VAKALAR AKP Seçim Beyannamesi ise hâlâ devleti küçültmekten söz ediyor. CBT 1263/ 7 3 Haziran 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle