22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR TEK HÜCREYLE YEN LEN YOR da,“canlı fosillerle” başlı başına bir dal oluşturuyor (Nature). Cryptomcmycota’nın dünya genelinde yaygın olduğu da ortaya çıktı, ancak yaşam biçimi, çeşitliliği ve ekosistemdeki rolü hiç bilinmiyor. Mantarlar, bitkiler ve hayvanların yanı sıra organizmaların üçüncü grubunu oluşturur. Mantarların hücreleri de tıpkı bitki hücreleri gibi hücre duvarlarına sahip ama mantarlar fotosentez yerine hazırdaki organik bileşimlerden kazanıyorlar enerjilerini. Mikroskobik boyuttaki tek hücrelilerden dev şapkalı mantarlara kadar geniş bir yelpaze sunan biçim çeşitliliği nedeniyle, bu organizma grubu yeni yeni araştırılıyor. Bilimciler özel floresan yöntemiyle bu tuhaf organizmanın yuvarlağımsı hücrelerini görünür kılmışlar. “Gizli mantarlar” olarak isimlendirilen “Cryptomycota” grubu, mantar soyağacı tablosunu tümden değiştirdi diyor bilimciler. Çünkü eksik olan hücre duvarıyla bu mantar grubu, ilk ökaryotik hücrelerin mantar olarak geliştiği halkayı temsil ediyor ve bir tür “canlı fosil” sayılırlar. Bu yeni grubun dağılımı ve birçok özelliği henüz bilinmediğinden yeni araştırmalar yapılacak. Bu organizmaya ait çok daha çeşitli biçimler bulunabilir. Nasıl beslendiği, nasıl ürediği, büyüdüğü ve ekosistemdeki rolü de yer almakta. da, Neandertal insanının Avrupa’da 37.000 yıl önce tükendiğine dayanan teori artık tartışılabilir olabilir, deniyor. Homo sapiens’in bundan yaklaşık 40.000 yıl önce Avrupa’da yayılmaya başlamasıyla, Neandertal insanı spanya ve Portekiz gibi daha sıcak bölgelere göçmüş. Son buluntular kuzeye doğru ilerlemiş olabileceklerini de gösteriyor. Byzovaja 65.enlem derecesinde yer almakta. 1960’lı yıllardan bu yana incelenmekte olan kazı yerinde kısa bir süre önce 313 alet, mamut, tüylü gergedan ve diğer hayvanlara ait kemikler bulundu. Aletler radyokarbon tarihleme yöntemiyle 31.00034.000 yıllık olarak hesaplanmış ve buna göre de son Paleolitik döneme aitler. Fakat ilginç nokta: Bulunan aletler görünüm ve işlevsellik açısından, birkaç bin yıl daha eski olan tekniği yansıtıyor.Yani daha önceleri Neandertal buluntu yerlerinde ortaya çıkarılan aletlere benziyorlar. Aletler Neandertal adamına aitse, en kuzeydeki en yeni Neandertal yaşam alanı bulunmuş olabilir. Ama eğer Homo sapiens’e aitseler, modern insan diğer bölgelerde çok daha gelişkin teknikler kullanılırken, bu bölgede son derece ilkel bir tekniği kullanmaya devam etmiş olabilir. toplanan verileri evdeki bilgisayarlarında işleyen bir milyon kadar amatör astronom tarafından desteklenmekte. Yassı kurdun şaşırtıcı yenilenme yetisi aslında uzun bir süredir biliniyordu. Parçalara ayrılan kurdun her parçasından yeni bir kurt oluşur. Ancak yassı kurdun bu olağanüstü yenilenme yetisinin hücresel ortamda ne şekilde işlediği yalnızca kısmen biliniyordu. En önemli soru tüm bu yeni malzemenin nereden geldiği, diyor Howard Hughes Tıp Enstitüsü’nden Peter Reddien. Teorik olarak bu konuda iki olasılık var: Yassı kurt ya gerekli her türlü hücrenin üretilebildiği, bölünmüş kök hücre kaynağı elde ediyor veyahut da yalnızca her alana uygun hücre türleri üreten uzmanlaşmış doku kök hücreleri bulunuyor. Peki yassı kurtlar hangisinden yararlanıyor? RedYassı kurtta tek bir neoblastla dien ve Massachuol uş an y eni hücr e k ol oni s i . setts Teknoloji Enstitüsü’nden (MIT) Irving Wang bu sorunun yanıtını bulabilmek için, yenilenmeyle ilgili hücre tipi olan neoblastları ayrıştırarak ayrıntılı bir şekilde inceledi. Bazı neoblastların tüm olası hücre tiplerini oluşturacak yetiye sahip olduklarını gördüler. Son deneyler, ışınlama yoluyla yenilenme yetisini yok ettikleri yassı kurtla gerçekleştirilmiş. Araştırmacılar yassı kurda tek bir klonogenik neoblast aşılamış. Söz konusu hücre, bölünebilen ve çoğalabilen hücreleriyle yavaş yavaş tüm hayvanın üzerine yayılarak yerleşmiş. Konakçı hayvanın dokusu, aşılanan neoblastın kullanılabilir hücreleriyle yavaş ama eksiksiz bir şekilde tamamlanmış, böbrek, bağırsak, gözler, beyin veya kas gibi bedenin tüm parçaları yenilenmiş. Bu şekilde yeniden “canlanan” kurt sanki hiçbir şey olmamış gibi normal yaşamaya devam etmiş Sonuç, en baştaki soruya kesin bir yanıt veriyor. Yassı kurtların yenilenme yetisi, uzman doku kök hücrelerine değil, pluripotent kök hücrelerine dayanıyor. Yassı kurttaki birçok genin insan bedeninde karşılığı var. Bu hücrelerin araştırılması ile insandaki kök hücrelerin yenilenme mekanizması da çözülebilir. Exeter Üniversitesi bilimcileri, üniversitenin yerleşkesindeki bir su birikintisinde yeni bir organizmanın ilk temsilcilerini buldu. Hücre duvarı bulunmayan mantarlara benzeyen bu organizmalar mantar Floresan renklendirmeyle görü soyağanür kılınan iki Cryptomycota c ı n MANTAR EVR M NDEK KAYIP HALKA Neandertal insan soyunun tam olarak hangi tarihte tükendiği hala tartışmalıdır. Bilimciler, son olarak bu tarihi geriye aldılarsa da son kazılar daha geç bir tarihe işaret ediyor. Kuzey Rusya’da son olarak bulunan 31.000 yıllık taş aletlerin Neandertal insanına ait olabileceği sanılmakta. Fakat Ural Irmağı’nın kıyısındaki Byzovaja buluntu yerinde henüz insan kalıntıları bulunmadığı için, aletler Homo sapiens tarafından da kullanılmış olabilir. Ama eğer gerçekten de Neandertal insanına aitse, en yeni ve en kuzeydeki Neandertal buluntu yerini gün ışığına çıkarmış olabiliriz, diyor Toulouse Üniversitesi’nden Ludovic Slimak. Science dergisindeki yazı NEANDERTAL’LER N SON KALES KUZEY RUSYA MI? Amerikalı astronomlar dev bir radyoteleskop yardımıyla dünya dışı yaşamın kanıtlarını arıyor. Kısa bir süre önce görevine başlayan Batı Virginia’daki GreenBank teleskopu sırayla seksen altı gezegene doğru yönlendirilecek. Teleskop her gezegende yirmi dört saat veri toplayacak. ncelenecek olan yıldızların tümünde yaşamın mümkün olduğu bir gezegen sisteminin bulunduğu kesin değil, ama dünya dışı yaşamın izlerini aramak için iyi yerler diyor araştırmacılar. Misyon, seksenli yıllarda başlayan Setiprojesine dahil. 100x110m. büyüklüğündeki GreenBank teleskopu saniyede bir gigabyte veri toplayarak sıfır ila yüz derece sıcaklıktaki gezegenleri inceleyecek. Proje bir yıl kadar devam edecek ve bilim insanları, SEKSEN ALTI GEZEGENDE YAŞAM ARANIYOR Bir alanda uzmanlaşma daha fazla bilgiyle değil, ayrıntıları ayırt edebilme yetisiyle elde ediliyor. Son u ç Berlin Charité Üniversites i , Magdeburg OttovonGuericke Üniversitesi ve diğer bazı araştırma merkezlerinde çalışan bilimcilere ait. Şarap uzmanları ilk yudumda bir üzümün özelliklerini nasıl tanıyor? Sanatçılar en ufak renk farkını bile nasıl görüyor? Ve görme engelliler belli belirsiz yüzey yapılarını nasıl hissedebiliyor? Uzun bir süre belli başlı insanların akıllarında daha fazla bilgi tutabildiklerini sanıyorduk, ama artık biliyoruz ki önemli olan bilgiyi işleme, diyor Johannes Faber. Bilim insanları görsel uyarımlarla, beyin etkinliğinin öğrenme süreci içinde nasıl değiştiğini incelemek için, fonksiyonel manyetik rezonans tomografisiyle beyindeki sinir hücresi etkinliğindeki değişimleri ölçmüşler. Burada yanıtlanması istenen soru şuydu: Uzmanlar daha fazla bilgi mi toplayıp, işliyor, yoksa bilgileri daha iyi mi işliyorlar? Fonksiyonel manyetik rezonans tomografi ölçümleri, görme merkezindeki etkinliğin tüm öğrenme süreci boyunca aynı kaldığını göstermiş. Oysa prefrontal korteks olarak bilinen ve zor görevlerin işlendiği bölgedeki etkinlik yükselmiş. Bilim insanları bu nedenle öğrenme sürecinin karar verme düzleminde gerçekleştiğini düşünüyor. Öğrenme süreci sırasında beyne daha fazla bilgi ulaşması o kadar önemli değil. Bunun yerine insanlar verilen bilgilerle hep daha fazla şeyler öğreniyor, ilk başlarda fark edilmeyen ayrıntılara tekrar tekrar bakıyorlar. Ayrıntıların ne hızda algılandıkları insandan insana ve görevden göreve değişmekte. Nilgün Özbaşaran Dede NSAN BEYN , NCE AYRINTILARLA ÖĞREN YOR Araştırma KAHVE, MEME KANSERİNİ ÖNLÜYOR MU? sveç’te gerçekleştirilen bir araştırma sonucunda kahve içimi ve meme kanseri arasında bir bağlantı bulundu. Çok kahve içen kadınların belli başlı meme kanseri türüne yakalanma olasılığı daha düşük (Karolinska Enstitüsü). Menopoz dönemini atlatmış 6000 kadınla anket yapılmış. Sağlıklı ve meme kanserine yakalanan kadınlar yaşam biçimleri ve kahve tüketimleri hakkında bilgi vermişler. Sonuç: Günde beş fincandan fazla kahve içen kadınlarda meme kanseri riski yüzde elli oranında düşüyor. Bununla birlikte kahvenin meme kanseri üzerindeki olumlu etkisi bu araştırmayla kesin olarak açıklanmış değil. sveçli bilimciler kahvenin etkilerini daha yakından inceleyecekler (Journal Breast Cancer Research dergisi). CBT 1262/ 4 27 Mayıs 2011
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle