22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Baştarafı 15. sayfadan dev am araştırmalar bu durumun bilişsel bozukluklara da neden olabileceğini gösteriyor. Bu arada beden saatindeki uyumun bozulmasında en çok mavi dalga boyutunun etkili olduğu görülüyor. Elde edilen bulgular ağ katmanındaki özel alıcı hücrelerin ışığa duyarlı bir protein içerdiklerini ve bu proteinin yalnızca mavi ışığa tepki verdiğini ortaya koyuyor. Dişler konusunda bilmediklerimiz Isırdıklarınıza dikkat edin. İnsan bedenindeki en dayanıklı madde olan diş minesi, bakır mermiden daha sert ama paslanmaz çelik çataldan biraz daha yumuşaktır. yol açtığı gerilimi gidermek ve kırılmaları önlemek için minik çatlaklar oluşturur. Daha güçlü ve dayanıklı uzay araçları tasarlamayı hedefleyen uzay mühendisleri diş minesinin bu özelliğini enine boyuna araştırıyorlar. Yine de dişler ağızda barınan ve diş minesindeki kalsiyum ile fosfatı aşındırarak çürümelere yol açan asitleri üreten bakterilere her zaman karşı koyamazlar. Söz konusu asitler bakterilerin yediğiniz besinlerdeki şekerleri sindirmeleri sonucunda rastgele oluşturdukları yan ürünlerdir. (Rafine şekerin yaşamımıza girmesinden önce diş çürümeleri ender görülen bir durumdu.) önlemek ve tükürüğün içindeki kalsiyum ile fosfatın yeniden diş minesi tarafından soğurulmasını sağlamak suretiyle diş çürümelerine engel olur. •Diş minesi aynı zamanda çiğnemenin arasında yaygın olan diş nakli modasına uyarak, çekilen dişlerinin yerine yoksul kişilerden edindikleri dişleri taktırmış olabilirler. Ne yazık ki, bu tür uygulamalar genellikle başarısızlıkla sonuçlanıyordu. Daha da kötüsü, çekilen dişin yerine takılan diş, çoğu zaman frengi mikrobunu da beraberinde taşıyordu. Dişler ana rahminde, bebek yaklaşık altı haftalıkken gelişmeye başlar. Bebeğin ana rahminde karşı karşıya kaldığı maddeler doğumdan uzun bir süre sonrasına dek dişlerde kaldığından, diş bebeğin (ve annenin) beslenme ve çevresel koşullarına ışık tutan çok değerli bir kaynaktır. • Mavi ışık geceleri beden saati açısından en kötü ışık olmasına karşın, gündüz için en istenen ışık. Kişiyi uyanık tutması açısından da, en güçlü ışık olan mavi ışığın sınavlarda başarıyı olumlu yönde etkilediği görülürken, son araştırmalar evlerdeki normal aydınlatmanın ve hatta loş ışığın bile insan bedeninde yıkıcı etkiler yaratabileceğini gösteriyor. Gece geç saatlerde 200 mumdan az normal oda ışığında kalanlarda melatonin düzeylerinin loş ışıkta olanlara kıyasla daha yavaş yükseldiği, masa lambası ve bilgisayar ekranı gibi en loş ışıkların bile beden saatinin geri kalmasına yol açabileceği belirtiliyor. Bu durum, insanların geç saatlere dek uyanık kalıp sabahları yorgun kalktıkları, gecikmeli uyku evresi bozukluğuna da ışık tutuyor. Kısa süreli uykunun kalp ve damar hastalıkları, felç, yüksek tansiyon, şeker ve depresyon ile bağlantılı olduğu yönündeki kanıtlar da giderek artıyor. Kısacası, insanların çözebilecekleri türde bir sorunla karşı karşıyayız. Örneğin, gece kullanımı için daha az mavi ışık yayan lambalar üretilebilir. Nitekim, piyasaya ESL adıyla sürülen enerji tasarruflu ampullerin tayfı daha çok akkor telli ampulleri andırıyor. Ampulleri değiştirmek kolay, asıl güç olan insanların yatmadan uzunca bir süre önce televizyon ve iPad’lerini kapatmalarını sağlamak. Rita Urgan, Kaynak: New Scientist, 7 Mayıs 2011 EV Ç NDEK IŞIKLAR • • • MoBaTann adlı bir •Florür, diş minesindeki mineral yitimini •ş bNorveçnmerkezlikirliliği ile hastalıklar di ankası ın hava arasındaki ilintiyi araştırmak amacıyla 100,000 bebek dişi toplamayı tasarladığı söyleniyor. •Florür ilk kez 1945 yılında, A.B.D’nin •Dişleri üreten kök hücreler yanlış yer • yılı aşkın bir •Diş çürümelerinin önlenmesi yönünde öncelkçdişleriz500lımilyonortaya çıkmış süre enes ba klarda olabiyeni bir girişim de Florida Üniversitesi ağız biyolojisi emekli profesörlerinden Jeffrey Hillman’dan geldi. Ağız boşluğunda bulunan ve diş çürüğünün oluşumunda etkili olan Streptococcus mutans adlı bakterinin genetik işlemler yoluyla daha az asit üretmesini sağlayan Hillman bu yeni türü insanlar üzerinde denemeye başladı. lir. Bu dişler, tıpkı ağızdaki dişler gibi, yiyecekleri yeme sırasında parçalama işlevini görüyorlardı. Doğu Afrika’da yaşayan bir tatlı su balığı olan çiklet balığı gibi, kimi balık türlerinde bugün bile dişlere rastlanmaktadır. Tennessee ve Georgia’da uzmanlar bu balıklar üzerinde yaptıkları araştırmalar sonucunda hayvanlar aleminin tümünde dişlerin yapısını düzenleyen temel gen dizgesini saptadı. Bu buluş dirimsel yöntemlerle insan dişi üretme girişimlerine katkıda bulunabilir. Diş teknisyenliği alanında çoktandır çarpıcı girişimlere imza atılıyor. 2009 yılında Britanya’da 12 yıldır kör olan bir adam “osteoodontokeratoprosthesis” adıyla bilinen bir yöntem sayesinde görme duyusuna yeniden kavuştu. Bu yöntemle hastanın dişinden yararlanılarak oluşturulan özel bir optik mercek tutucusu göze yerleştirildi. Optik lens ışığın göze girmesini ve hastanın görmesini sağladı. Rita Urgan, kaynak: Discover Michigan eyaletine bağlı Grand Rapids bölgesinde su şebeke sistemine katıldı. Günümüzde A.B.D nüfusunun üçte ikisine florlu su verilirken, Türkiye’nin birçok bölgesine de florür katkılı su veriliyor. lerde ortaya çıkıp dehşet verici sonuçlar yaratabilirler. Dişlerin “canavar ur” anlamına gelen, saç, kemik ya da başka özel dokuları da içerebilen teratom adlı urlarda da oluştukları biliniyor. • dan geliştirilen bu yeni bakteri öteki S. Mutans türlerini yok eden bir antibiyotiği de üretiyor. Yale ve New York Üniversitesi araştırmacıları ortak bir çalışma sonucunda halk arasında yaygın bir inancı doğruladılar: Kadınların dişlerini yitirme olasılığı, doğurdukları çocuk sayısı arttıkça yükseliyor. Bu durum hormonal değişimlere bağlı olarak dokuları daha duyarlı duruma gelen gebe kadınlarda dişeti yangılarının da daha sık görülen bir eğilim olmasından kaynaklanıyor olabilir. 18. yüzyıl ngiltere’sinde varlıklı kesimden kadınlar o dönem kısa bir süre soylular •Hillman tarafın • • Levinas Kolokyumu yapıldı CBT 1262/16 27 Mayıs 2011 Monokl Yayınları’nın Emmanuel Levinas’a adanmış özel sayısı çerçevesinde stanbul Fransız Kültür Merkezi(FKM) ile birlikte 2122 Mayıs tarihlerinde düşünceleri ve eserleriyle Litvanya kökenli Fransız felsefeci Levinas’a adanmış, uluslararası bir kolokyum gerçekleştirildi. Tüm konuşmacıların baştan sona birbirini dikkatle izleyip sorular yönelttiği kolokyuma Levinas'ın müzisyen oğlu Michaël Levinas da katıldı. Danielle Cohen Levinas, Gérard Bensussan, Volkan Çelebi, Alain David, Zeynep Direk, Gilles Hanus, Aïcha Liviana Messina, JeanMichel Salanskis, FrançoisDavid Sebbah, Ahmet Soysal, Rudi Visker yer aldığı kolokyumda Levinas felsefesinin "başkasının sözü", "üçüncü", "etik olanla politik olan arasındaki ilişki ve geçiş" gibi kritik noktaları üzerine bildiriler sunuldu. • • •
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle