02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu ([email protected]) Aslolan bilimsel düşüncedir Bir ülkedeki bilim üretiminin fazlalığı mı daha önemlidir, yoksa bilimsel zihniyetin halk içindeki yaygınlığı mı? Osman Bahadır [email protected] Futbolun perde arkasında kurumsal iş dünyasının son model taktik ve stratejilerini uygulama konusunda dur durak bilmeyen bir yönetim modeli. Ancak iş sahaya, futbol oyununa geldiğinde, hâlâ ilk günkü ilkel kurallarına çok yakın kurallarla yönetme bağnazlığı. Y Futbol ve Bilgi Toplumu Global futbol otoriteleri (FIFA, UEFA, vb) bilgi olgusunu mümkün olduğunca futbol oyununun içine sokmama konusundaki inatlarını sürdürüyor. Evet veri ya da istatistik açısından tonlarca bilgi kırıntısını üretme ve dünyaya sunma konusunda hiçbir tereddütleri yok. Ancak bu veri ve enformasyonlardan futbol oyununu ileriye götürecek türden kararlar alabilmede yardımcı olacak bilgiler üretme konusunda ise müthiş bir tutuculuk var. Ne için? Güya futbol oyununun heyecanını, popülaritesini düşürmemek için (?). Öncelikle bu heyecan ya da popülarite kavramlarından ne anlaşıldığını netleştirmek gerek. Örneğin 11 Temmuz’da biten 2010 Dünya Kupası’ndaki İngiltere – Almanya maçında İngiltere’nin kale çizgisini yarım metre geçen topu hakemlerin görememesi nedeniyle gol olarak sayılmadı. Oysa basit düzeyde bir teknolojiden istifade ediliyor olsaydı bu top gol olarak sayılacaktı. Ofsayt konularına ise hiç girmiyorum. İşte global futbol otoritelerinin heyecan dediği şey bu. Yanlış verilmiş bir kararın, teknoloji körlüğü olan futbol oyunu sayesinde yıllarca konuşulması. Hakem o golü verseydi belki de İngiltere Almanya’yı geçecekti vs vs. Öte yanda futbol oyunuyla ilgili olarak sahanın arkasında son yirmi yılda gerçekleştirilen gelişmelerin futbolu bir spor olmaktan çıkarıp bir endüstri haline getirdiği konusunda ise herkes hem fikir, ama nedense kimse bundan yakınmıyor. Artık futbol maçları yayıncı kanalın yayın akışına göre belirleniyor. Ulusal liglerdeki maçlar heyecan son haftalara dek taşınabilsin “arzusuyla” oynanıyor. Bir takımın alıp başını gitmesi pek arzu edilmiyor. Öte yandan futbolcu transferine getirilen esneklikler büyük bütçeli futbol kulüplerinin daha çok sportif başarı elde etmesine bu da o kulüplerin giderek daha da zenginleşmesine neden olmakta. Bu durumda küçük ölçekli kulüplerin başarı elde etmesi giderek daha da zorlaşmakta. Geçtiğimiz aylarda ülkemizde de yayımlanan Futbolun Şifreleri isimli kitap bu gelişmeleri ve futbolun endüstrileşme sürecini nesnel verilerden yola çıkarak ürettiği bilgilerle açıklamakta. Bu çelişki daha ne kadar sürecek? Futbolun perde arkasında kurumsal iş dünyasının son model taktik ve stratejilerini uygulama konusunda dur durak bilmeyen bir yönetim modeli. Ancak iş sahaya, futbol oyununa geldiğinde, hâlâ ilk günküne çok yakın kurallarla yönetme tutuculuğu. Tam da bu muhafazakârlığı protesto edercesine son dünya kupasının finaline futbolu bilgi toplumu olgusuna en uyumlu denilebilecek bir modele göre oynayan iki takım çıktı. Hollanda ile İspanya. Her iki takım da oyununu pas üzerine kurmuş. Hiçbir futbolcu gerekmediği sürece çalım atmıyor, kaleciler bile gerekmedikçe uzun degajlar yapmıyor, oyunu kısa pas ile başlatıyor. Bu oyun modeli bireyin oyun içinde görkemli bir yapının kendi üstüne düşen küçük (ama çok önemli) bir parçası olduğu felsefesini gözler önüne seriyor. Hollanda ya da İspanya’da Maradona gibi topu alıp giden futbolcuya yer yok. Onun yerine top daha ayağına gelirken, topu nereye atacağını kafasında hesaplayan ve topu ona göre isabetli bir şekilde arkadaşına aktaran bir takım oyunu oyuncuları var. Evet Maradona’nın tarihe geçen golleri var ama bir kerelik başarı mı yoksa sürdürülebilir bir başarı mı? Arjantin, Brezilya gibi takımlar sonrasını sonra düşünürüz derken, Hollanda, İspanya gibi takımlar sürdürülebilir başarının peşinde koşuyor. FIFA’nın, UEFA’nın bu yeni eğilimi destekleyecek türden uygulamaları futbol oyununa dahil etmeleri, futbolda heyecanı yanlış kararlarda değil oyunun kendisinde aramayı sağlamaları gerekir. irminci yüzyılın başlarında, 1930’lu yıllara kadar Almanya, dünya biliminin en önde gelen ülkesiydi. Başta fizik olmak üzere bilimin çok çeşitli alanlarında dünyadaki bilimsel gelişmelere Almanya ve Alman bilim insanları öncülük ediyordu. Ama 1930’lu yıllarda bilim bu ülkede en parlak günlerini yaşarken, ülke, bir süre sonra dünyayı yıkıma uğratacak olan Nazilerin egemenliği altına girdi. Büyük bilimsel gelişme, demokratik bir sonuç vermemişti. İkinci Dünya Savaşı’nın bitiminden beri ve günümüzde de ABD, dünya biliminin en önde gelen ülkesidir. Bugün en fazla bilimsel makale bu ülkede yayımlanıyor, en parlak bilim insanları bu ülke üniversitelerinde ve araştırma enstitülerinde çalışıyor, bilim ve teknolojideki en yeni gelişmeler büyük ölçüde bu ülkede ortaya çıkıyor. Ancak ABD, çok uzun bir süreden beri ve günümüzde de birçok ülke üzerinde ekonomik, siyasi, diplomatik, askeri vb. büyük bir baskı ve hegemonya uyguluyor. Böylece demokrasinin dünya ölçüsünde gelişmesinin önünde bir engel oluşturuyor. Bilim, insanlığın gerek doğayı tanıması ve ona uyması, gerekse toplumsal düzenlerin yapısını anlaması ve toplumsal düzenini kendisini mutlu kılacak ve doğayla da uyumlu olarak sürdürülebilecek bir niteliğe kavuşturabilmesi için yararlanabileceği elindeki en önemli araçtır. Fakat yukarıda verdiğimiz sadece iki olgu örneği bile göstermeye yetmektedir ki, bir ülkedeki bilim üretimi düzeyinin yüksekliği, toplumsal demokrasinin gelişmesi için yeterli bir faktör olamadığı gibi bazen olumsuz bir etken haline bile gelebilmektedir. Bunun nedeni, bilimin, bir egemen azınlık yönetiminin elinde ve onun yararına bir kuvvet olarak kullanılabilmesinden ileri gelmektedir. Bugün çok yaygın olarak, bilim ve teknoloji üretmeyen ülkelerin bağımsız olamayacakları ve bağımsızlıklarını koruyamayacakları ileri sürülmektedir. Bu görüş elbette doğru olmakla birlikte, insanlığın ulaşmak istediği yüksek demokratik hedeflerin sağlanması bakımından yeterli değildir. Bu nedenle, bilim üretimini yükseltmeyi hedeflemekle birlikte, bilimsel düşünceyi tüm insanlığa kazandırmayı da büyük özgürlük mücadelemizin tam merkezine yerleştirmeliyiz. Çünkü bu düzeye ulaşıldığında ancak o zaman, bilimin ve teknolojinin sonuçları, tüm insanların ortak yararlarının aracı haline gelebilir ve bilimin kötüye kullanımı engellenebilir.Tüm insanların ya da çok büyük çoğunluğunun bilimsel düşünme becerisini edinebilmesi zordur. Bu iki nedenle böyledir. Birincisi, egemen iktidar kesimleri genellikle tüm halkın bilimsel düşünen, bilinçli davranan insanlardan oluşmasını istemezler. Böyle bir durumu kendi gelecekleri için esaslı bir tehdit unsuru olarak görürler ve bu nedenle de bilimsel düşüncenin halk içinde yaygınlaşmasına çeşitli engeller çıkartırlar. İkincisi, bilimsel düşünme yetisini kazanmak, doğası gereği zaten zor bir iştir. Bunun için metotlu düşünmek, sürekli yeni bilgiler edinmek ve daha da önemlisi sorgulayıcı ve eleştirel olmak gerekir. Halkın büyük bölümünün bu düzeye gelmesi için uzun süreli ve nitelikli bir genel eğitim sisteminin, araçlarının ve çabalarının varlığı gerekir. Devlet imkânlarından bilimsel eğitim için yeterince yararlanılamayan ülkelerde ve yörelerde, Aydınlanma öncülerinin halk içinde yürütecekleri sürekli çalışmaların bu nedenle büyük bir önemi vardır. Sovyetler Birliği, başlangıçta toplumsal demokrasinin kurulmasında bilime temel bir rol vermiş görünüyor ve bu nedenle de dünya çapında büyük bir umut yaratıyordu. Fakat orada da, bilimin ve büyük ölçekli teknolojinin halk için kullanımı, dogmatizmin kurbanı oldu ve toplumsal demokrasinin kurulması bu nedenle gerçekleşemedi. Halk içinde yaygınlık kazanması ne kadar zor olursa olsun, bilimsel düşüncenin toplumsallaştırılması, insanlığın sömürüden, baskıdan, karanlıktan nihai kurtuluşunun yegâne yoludur. Halkı bilimsel zihniyete sahip insanlardan oluşan bir ülke, hem büyük potansiyel kaynaklarıyla bilim üretiminde yüksek düzeylere sıçrayabilecek, hem de kendi toplumsal demokrasisinin ve mutluluğunun temellerini akılcı, tutarlı ve sağlam bir biçimde atabilecek ve koruyabilecektir. Bu nedenle asıl önemli olan, bir ülkedeki bilim üretiminin düzeyinin yüksekliği değil halkın bilimsel düşünebilme düzeyinin yüksekliğidir. Sararmış dişleri beyazlatan uygulama S CBT 1217/ 12 16 Temmuz 2010 ağlıklı ve güzel dişlerin yüz estetiğinin önemli bir parçası olduğunu ifade eden Op. Dr. Orhan Murat Özdemir; Zoom 2 sistemini diğer beyazlatma yöntemlere göre en güvenli seçenek olarak tercih ettiklerini belirtiyor. Zoom 2’nin ışığı jeli aktive ederek yapısındaki oksijeni açığa çıkarıyor, oksijen dişin yapısında değişiklik yapmadan renklenmeleri beyazlatıyor. Sistem beyazlatma sonrası dişte hassasiyet oluşturmuyor ve çocukken yanlış antibiyotik kullanımının yol açtığı kalıcı diş lekelerini de giderebiliyor. Plastik ve rekonstrüktif cerrahi uzmanı Op. Dr. Orhan Murat Özdemir’e göre dişlerimizin zamanla lekelenmesinin sebeplerinin başında çay, kahve, sigara, kolalı içecekler, kırmızı şarap, soya sosu, hardal veya ketçap, kırmızı soslar, çilek, kiraz vb. tüketimi geliyor. Ayrıca düzenli diş fırçalama alışkanlığının olmaması da bir etken. Bunun yanı sıra düzenli olarak diş hekimine gidilerek dişlerin kontrol ettirilmesi ve gerekir se temizletilmesi gerekli. Dişlerdeki kalıcı lekeler ise çocukluktan başlayan yapısal bozukluklar, antibiyotik ve bazı ilaçların kullanımına bağlı olarak oluşabiliyor. Zoom 2 sistemiyle dişlerin renkleri 2 ila 6 ton arasında açılabiliyor. Sürekli dişlerimizi fırçalayıp bakımını aksatmadan yaparsak yine de dişlerimizin sarardığını söyleyen Özdemir, Zoom 2’nin etkileşimini şöyle açıklıyor: “Zoom 2’nin ışını, jelin hidrojenperoksit maddesini aktive eder. Hidrojenperoksitin kırılmasıyla ortaya çıkan oksijen mine ve dentinin içine girerek dişin yapısında değişiklik yapmadan renklenmeleri beyazlatır. Zoom 2 ışını hidrojenperoksitin aktivasyonuna ve jelin diş yüzeyinden içeri girmesine yardımcı olur. “Sadece 13 yaşın altında çocuklar ve hamile bayanlar için önermiyoruz, bunun dışında tüm kesimlerce güvenle kullanılabilir. Bakım kurallarına uyum sağlandığı sürece iki sene kadar sağlanan beyazlığın sürdürülebileceğini söyleyebiliriz.”
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle