17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

yenilikçi çözümler de ve kavrulmuş kahvekakao gibi pişirme işleminden geçmiş gıdalarda bulunuyor, bu tip gıdalarda akrilamid varlığını ilk kez İsveçli bilim adamları 2002’de rapor etmişti. Gökmen, bir tür tuz olan kalsiyum klorür çözeltisine batırılan patateslerin kızartılmasının ardından oluşan akrilamid miktarını yüzde 90’a varan oranda azalttıklarını, yöntemlerinin kolaylığı ve ucuzluğu nedeniyle bilim çevrelerinde yankı uyandırdığını söyledi. Gökmen’in, bisküvi ve kraker üzerine yürüttükleri çalışmaları, Türkiye’nin bir sanayi kuruluşu tarafından da ARGE kapsamına alındı ve yapılan testlerin ardından uygulamaya konuldu. Gökmen, bu çalışmalarıyla 2007’de TÜBİTAK Teşvik ödülüne layık görüldü. 1418 Nisan 2010 tarihlerinde İstanbul’da gerçekleştirilecek 7. Uluslararası Beslenme ve Diyetetik Kongresi’nde Vural Gökmen, “Kızartma Yağlarının Güvenliği” başlıklı panelde bir konuşma yapacak. (www.kongre.net/kongre.php?kongre=1683&bolum=1) HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] Hiç kimse dürüstlüğün gerektirdiği işleri yerine getirmeksizin doğru dürüst işler yapabileceğini kimseye anlatamaz. Doğru İşleri Yanlış Yapmak “Türkiye’yi pazarlayacağım” demişti. Pazarlamak, kârına ya da zararına bir şeyi satmak, elden çıkarmak demek değil midir? Bunca yıldan sonra bu işin neresine geldik acaba? Türkiye bizim Ülkemiz, bizim Ülkümüz… İnsanca, onurluca yaşamanın öteki adı. Bir kabzımalın bu işte bugün geldiği yer neresidir? Kalabalık hafızamızı bir deşelesek neler görmeyiz ki? Ülkesini satmak kimin kârına olabilir? Elbette hiç kimsenin! Ama satılıyorsa, kâr kimin kârıdır? Yine bu köşede bir yazımda “doğru işleri yanlış yapmak”tan söz etmiştim. Hiç kimse kamuoyunu bundan başka bir yolla daha iyi yanıltamaz. Bu hileye tüm incelikleriyle hâkim olmak başarıya ulaşmanın önemli bir güvencesidir. Bugün ülkeyi pazarlarken yurttaşa karşı kullanılan şaşırtma hareketi budur. Ya da bu söz söylendikten sonra artık söyleyenlerin her hareketinin altına daima bir bakmak gerekiyor. Doğru işler adamı kendiliğinden doğru yapmıyor. Yanlış adamlar doğru bir iş yapmanın bazen kendi işlerine çok yarayacağını düşünebilirler. Onlar doğru işleri kullanmanın, kendi emellerine uydurmanın ustasıdırlar. Ama doğru adamlar doğru iş yapmaktan, doğru işi doğru dürüst yapmaktan başka bir şey bilmezler, düşünmezler. Dikkatlice bakıldığında doğru bir işi nasıl yanlış yaptıkları kolaylıkla görülür. Aslında, kendilerine hiç uymayacak, ama genel kanıya göre doğru olan bir işi amaçlarına ustaca uydurarak bir taşla iki kuş vururlar. Dünya görüşlerine, çıkarlarına neyin uygun olduğunu bilmekle, hangi doğru işi nasıl yanlış yapacaklarını da kolaylıkla bilebiliriz. Tüm bu çabalarının yetmediğini gördüklerinde bundan hiddetle vazgeçerek, ya da ortam bütünüyle elverdiğinde bir hevesle doğrudan istediklerini yapmaya girişiverirler. Pervasızdırlar. Doğru bir iş herkesin işine yaramalıdır. Ama herkesin işi de bu doğru işin içinde yer almalıdır. Doğru bir iş doğru yapıldığında kimin işine yarıyorsa onun işi doğrudur. Kimin işi doğruysa, doğru bir işin yanlış yapılması onun işini zorlaştırır. İşimiz doğru işlerin sömürülmesini engellemek, onların doğru dürüst yapılmasını sağlamak olmalı. Anayasa paketine bu gözle bir bakalım: Yargının bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlamak amacıyla bir düzenlemeye girişmek doğru bir iştir. Ama bin türlü mugalâta ile bakanı ve müsteşarını yargının içerisine sokuşturmak bu doğru işin “yanlış” yapılmasıdır. Demokrasiyi olgunlaştırmak, demokrasi hukukunu geliştirmek için düzenlemelere girişmek doğru bir iştir. Ama siyasal partilerin kapatılma korkularını parlamentoda birbirlerine karşı şantaj malzemesi durumuna getirecek düzenlemelere girişmek ve umulan çoğunluk diktasının kapısını aralamak bu işi yanlış yapmaktır. Sağa sola bakarak, o ülkede bu var, bu ülkede şu var diyerek oradakini, buradakini koşullarını önemsemeden ülkenin pozitif hukukuna alelacele ithal etmenin, cehalet değilse, art niyetlilik olacağını söylemeliyiz. “Temsilde adalet” özürlü sözde bir demokrasiyle yasama ve yürütme yetkilerinin tek elde toplanmasına yol açmış bu siyasal yapılanmada, temsil adaletini gerçekleştirmiş ülkelerin yargıya ve siyasete ilişkin düzenlemelerini, kendine çeki düzen vermeden anayasaya koymaya girişmenin yine doğru bir işi kasden yanlış yapmak olacağını bu ülkede herkesin bildiğini çok iyi bilmeliler. Hiç kimse dürüstlüğün gerektirdiği işleri yerine getirmeksizin doğru dürüst işler yapabileceğini kimseye anlatamaz. Bir ara basında, Anayasa’ya “insan haysiyetine dokunulamaz” biçiminde bir hüküm yerleştirmeyi düşündükleri yer almıştı. Sonraları hiçbir yerde görülmez oldu. “İnsanlık onuruna dokunulamaz” biçiminde anlaşılmasının yerinde olacağını düşündüğüm bu hükmün anayasaya alınması doğru bir iş olacaktı. Acaba niçin vazgeçtiler? Doğru işleri yanlış yapmak kurnazlığı karşısında yanlış işleri doğru yapmak ahmaklığından da söz etmelidir. Kötülüklerini bile bile yasalara ve buyruklara körü körüne itaat etmek böyle bir şeydir. Bu durum günümüzde pek çok örneğiyle gözler önündedir. Yanlış işleri doğru yapmamalıdır. Onlara karşı çıkmalıdır. Beşinci klon buzağı ‘Kiraz’ doğdu TÜBİTAK, İstanbul Üniversitesi (İÜ) ve Uludağ Üniversitesi (UÜ) işbirliğinde yürütülen ‘’Anadolu Yerli Sığırlarının Klonlanması’‘ projesi kapsamında, Anadolu yerli sığırlarından ‘’Boz’’ ırkın beşinci klonu Uludağ Üniversitesi’nde dünyaya geldi. 10 Martta doğan 4. klon dişi buzağı ‘’Nilüfer‘’in ardından, UÜ Veteriner Fakültesi Hayvan Hastanesinde 5. klon dişi buzağı da dünyaya geldi. 22 kilogram ağırlığında doğan buzağı oldukça sağlıklı. ‘’Kiraz’’, ‘’Nilüfer‘’ ile birlikte Hayvan Hastanesinde gözlem altında tutuluyor. Bu başarılı çalışma ile Türkiye, dünyada yerli ırk sığır klonlayan 5 ülke arasına katıldı. Yaklaşık 4 yıl süren çalışmalar sonucunda sezaryenle dünyaya gelen boz ırka ait olan dişi buzağılar, ocak ayında İÜ’de doğan ‘’Ece’’ ve ‘’Ecem’’ adı verilen ikiz klonların genetik olarak aynısı ve her 4 buzağının da 5 yaşındaki bir dişi boz sığırının kopyaları. TÜBİTAK, MAM, Gen Mühendisliği ve Araştırma Enstitüsü Transgen ve Deney Hayvanları Laboratuarı’nda Proje Yürütücüsü Doç. Dr. Sezen Arat ve ekibince üretilen klon embriyolar, UÜ’den Doç. Dr. Hakan Sağırkaya‘nın koordinatörlüğünde Dölerme ve Suni Tohumlama ile Doğum ve Jinekoloji Anabilim Dalı öğretim üyeleri tarafından taşıyıcı annelere transfer edildi. UÜ’den Doç.Dr. Yavuz Nak başkanlığında oluşturulan ekip, Kiraz’ı taşıyıcı annenin gebeliğinin 276. gününde başarılı biçimde sezaryen operasyonu ile sorunsuz olarak doğurttu. Dr.Arat’a göre, son derece dayanıklı hayvanlar olan Anadolu’ya özgü yerli ırklar “Boz”, “Yerli Kara” “Güney Anadolu Kırmızısı” gibi türlerin yavaş yavaş sayıları azalıyor. Arat, amaçlarının bu ırkların neslinin devamını sağlamak olduğunu söylüyor. Pfizer ile Hacettepe Üniversitesi arasında ARGE işbirliği Pfizer Global ARGE üst düzey yöneticileri, Hacettepe Üniversitesi’nden 100 bilim insanı ile buluştu. Hacettepe Üniversitesi ile Pfizer’in 2009 yılında hayata geçirdikleri stratejik işbirliği ilk meyvelerini vermeye başladı. Pfizer, 26 Ocak 2010’da Hacettepe Üniversitesi Teknokent’inde ARGE Ofisini açtı. Bunu takiben, Türk mühendisler ekmek ve bisküvideki kanser riskini azalttı Hacettepe Üniversitesi’nden Gıda mühendisleri, ekmek, bisküvi ve kraker gibi ürünlerin pişirilmesi sırasında yüksek sıcaklık nedeniyle oluşan kanserojen madde miktarını yeni bir yöntem ile yüzde 95 oranında azalttı. Gıda Mühendisliği Bölümünden Prof. Dr. Vural Gökmen’in koordinasyonunda yürütülen çalışmanın sonucunda, pişirme işlemi sırasında gıdalarda oluşan akrilamid isimli kanserojen maddeyi sınırlayan bir yöntem geliştirildi. Akrilamidin, kızarmış patates başta olmak üzere, ekmek, bisküvi, kraker gibi fırıncılık ürünlerin Reyhan Oksay CBT 1201/ 7 26 Mart 2010 Hacettepe Üniversitesi ve Pfizer arasında ilaç geliştirmesine yönelik işbirliği protokolü imzalandı ve 10 kişilik bir Yürütme Kurulu oluşturuldu. Pfizer Global ARGE Merkezi’nden gelen üst düzey yetkililer, 100’e yakın Hacettepeli bilim insanının katılımıyla Hacettepe Üniversitesi’ne ilk buluşmalarını gerçekleştirdi. Dünyanın ilaçta en büyük ARGE yatırımını yapan Pfizer’in, 6 Global ARGE merkezinin başındaki 2 yönetici de toplantıda bulundu. Pfizer yöneticileri ARGE vizyonu, hedefleri ve stratejileri hakkında bilgi verdi, ilaç dünyasında mevcut ve gelişen teknolojilerin rolü de masaya yatırıldı. Kişiye yönelik ilaçta mevcut durum ve gelecek senaryolarının konuşuldu, Hacettepeli bilim insanları da yürütmekte oldukları çalışmalar hakkında sunumlar yaptı. Hacettepe Rektör Yardımcısı, Teknokent A.Ş. Yönetim Kurulu Başkanı, Yürütme Kurulu Eşbaşkanı Prof. Dr. Selçuk Geçim, “heyecan verici ve uzun soluklu bir işbirliğinin somut adımlarını atmaya başladık. Üniversitesanayi işbirliğine örnek oluşturan bu işbirliği sayesinde, üniversitemizdeki akademik birikimi ve araştırma sonuçlarını ekonomik değere dönüştürme fırsatı bulacağımıza inanıyoruz” dedi.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle