17 Haziran 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] Türk şirketlerinden teknolojik ANEL öncülük ediyor, yerli cep telefonu kullanacağız! Uzun süredir üzerinde tartışılan “Neden biz de kendi cep telefonumuzu üretmiyoruz” sorusu, sonunda somut ve yanıta kavuştu ve yerli malı cep telefonu için General Mobile ile Anel Grup, DST 500’ün Türkiye’de üretimini başlattı. General Mobile’ın “DST 500’’ model cep telefonunun üretimine, General Mobile distribütörü GençCell İletişim ile Anel Grup ortaklığında Türkiye’de başlandı. Anel Grup CEO’su Suat Baysan’ın verdiği bilgiye göre mart ayında ilk etapta 5 bin telefon piyasaya sürülecek. Bu miktar 300 bin telefona çıkacak. Üretimin İstanbul Ümraniye’deki fabrikada gerçekleştirildiğini açıklayan Baysan, yaratılan istihdam ve pazar payı konularında şu bilgileri verdi: “DST 500 model cep telefonunun Türkiye’de üretimi 145’i fiilen üretimde çalışanlar olmak üzere toplam 1000 kişiye iş olanağı sağlıyor. Dağıtımdan sorumlu GençCell’in koyduğu hedefe göre 3 yılda pazar payının %15 seviyesine çıkması planlanıyor.” Yerli katkı oranı konusundaki sorularımızı da yanıtlayan Baysan, öncelikle katma değer yaratmanın “alsat” şeklinde yorumlanmaması gerektiğini, işin temelinde özgün ürün yaratmanın yattığına inanıyor. Baysan’a göre ülkemizin ARGE konusunda gelişmiş ülkelerin gerisinde kalmasının nedeni, ARGE sürecinin tam olarak anlaşılmamış olması: “ARGE laboratuvardan çıkmaz. Laboratuvarda temel araştırma yapılır. ARGE’nin itici gücü satış ve pazarlamadan çıkar. Bir ürünün müşterinin beklentisini tam olarak karşılaması için “market pull” dediğimiz pazar çekisinin rolü %50 olmalıdır. “Technology push” denilen teknolojinin itişi ise diğer yarıyı oluşturur.” Türkiye’de üretilen DST 500 model cep telefonu Adroid işletim sistemini destekleyecek. Baysan’a göre yeni telefon (istenirse) Android açık kaynak kodu ile çalışacak. Ayrıca cep telefonları bir “tüketim ürünü” olduğu için tasarım ve yazılımın da beğenilere hitap etmesi gerekiyor. Dolayısıyla DST 500 modelinde tasarım da uzun süren bir araştırmanın ürünü. Telefonun özellikleri: Şarjı 3 gün kullanıma imkân sağlayan, çift sim kartlı telefonun ağırlığı 98 gram. Televizyon özelliğinin yanı sıra FM radyo, GPRS, WAP, eposta, Bluetooth, Java, 1.3megapiksel kamera ve video kayıt özellikleri bulunan telefon, 2.4 inç ekranı ve harici anteniyle de televizyon izleme olanağı sağlıyor. Ulaştırma Bakanı Binalı Yıldırım, “Türkiye’de 65 milyon cep telefonu kullanılıyor, her yıl 40 milyon yeni cihaz alınıyor. 72 milyon insanız, 1 milyon yerli üretime gereken desteği vermez mi, verecek, kimse bizim yerli üretimini küçük görmesin” dedi. Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu Başkanı Tayfun Acarer, “Yılda 1516 milyon cep telefonu ithal ediliyor. Bunun yüzde 20’si 3 milyon eder, bu da Türkiye’de üretilse ve tanesi 150 dolardan satılsa 500 milyon dolar yapar” dedi. MOBISAD Genel başkanı Murat Dursun da, “Türkiye’nin 1994’ten beri 27.5 milyar dolar cihazlara döviz ödedi, şimdi bu bedeli adım adım geri almalıyız..” dedi DST 500 Türkiye’nin ilk yerli malı cep telefonu değil. Daha önce ASELSAN 1998 yılında ilk yerli malı cep telefonunu üretmiş, fakat üretimini sürdürmemişti. Bu hafta Türkiye’nin de dahil olduğu üç yarış öykümüz var; ama halkımız bu yarışın farkında mı, onu bilemem... Hızlı Tren, Uçak, Nükleer Santral vs. Yayınları İspanya ve Osmanlı İmparatorluğu’nda, yazmıştım, demiryolculuğa aynı zaman aralığında başlanmış. İspanya’da ilk hat 1848’de işletmeye açılmış. Bizim ilk hattımız olan İzmirAydın hattının yapımına bundan sekiz yıl sonra 1856’da başlanmış... İşin sanayi yönüyle de uğraşılmış. Bizde bunun tarihini, “Almanlar tarafından AnadoluBağdat demiryolu ile ilgili olarak, buharlı lokomotif ve vagon tamiri ihtiyacını karşılamak üzere Eskişehir’de AnadoluOsmanlı Kumpanyası adı verilen küçük bir atölyenin kurulduğu 1894 yılından” başlatmak mümkün. Bu atölye bugün TÜLOMSAŞ adıyla anılan Türkiye Lokomotif ve Motor Sanayii A.Ş.’nin temelini oluşturmuştur. TÜLOMSAŞ’ın İspanya’daki muadili olan Construcciones y Auxiliar de Ferrocarriles (CAF) firmasının vagon aksamı yapımıyla ilgilenmeye başladığı yılsa, 1892’dir; yani Eskişehir’deki atölyenin kuruluşundan sadece iki yıl önce... Velhasıl, demiryolculuk açısından, başlangıçta, ülkelerimiz arasında zamanla kapatılamayacak kadar büyük bir fark yok. Ama günümüze gelindiğinde görülüyor ki, ilk hızlı tren hattını 1992’de işletmeye açan İspanya’dan 13 yıl sonra bu konuda harekete geçebilen Türkiye’nin, ilk hızlı tren alımını yaptığı firma İspanyol CAF firmasıdır. Alımın yapıldığı 2005 yılında CAF’ın internet sayfasında şu yazıyordu: “Türk Demiryolu Şirketi, CAF’a Ankaraİstanbul hattı için 10 yüksek hız treni sipariş etti. Bu, yüksek hız demiryolu taşımacılığı tarihinde İspanyol teknolojisiyle yapılan ilk ihracattır.” Yine yazmıştım, Türkiye uçak sanayiine Brezilya’dan önce girdi. Türkiye Cumhuriyeti, neredeyse kurulur kurulmaz, kendi uçağını yapmayı öngörmüş ve bu amaçla 1925 yılı gibi erken bir tarihte Tayyare, Otomobil ve Motor T.A.Ş’yi kurmuştu. Türkiye’nin kendi uçağını yapma konusundaki kararlılığının çarpıcı kanıtıysa 1950’de kurulan Ankara Rüzgâr Tüneli’ydi. Ne var ki, Türkiye o tüneli kurmakla kaldı ve kendi uçağını yapmaktan vazgeçti. Oysa kendi uçağını yapmayı 1940’lı yıllarda planlayan Brezilya, 1954’te, bu konuyla ilgili Araştırma ve Geliştirme Enstitüsü’nü (IPD) kurmuş; 1965’te de, Bandeirante (‘Öncü’) ticarî adıyla anılacak, 1521 yolcu kapasiteli, çift turbopervaneli, hafif nakliye uçağını geliştirmiştir. 1969’da devletin sahipliğinde kurulan Embraer şirketi, ürettiği ilk Bandeirante’leri 1973 başında Brezilya Hava Kuvvetleri’ne teslim etmiş; Brezilya Havayolları da, geliştirilen ilk ticarî Bandeirante’yi satın almıştır. Embraer 1975’te ihracata başlamış; bunda da başarılı olmuştur. Şirket, 1970’lerin sonunda, Bandeirante’nin yerine geçecek bölgesel bir yolcu uçağı geliştirmeye başlamış; tasarladığı 3040 yolcu kapasiteli, çift turbopervaneli EMB 120 Brasilia yine bir ihraç ürünü olarak başarı kazanmıştır. 90’lı yıllarda Embraer, yolcu sayısı 3750 arasında değişen ERJ 145 serisi, bölgesel jet yolcu uçaklarını; 2000’li yıllardaysa 80122 yolcu kapasiteli, orta menzilli Embraer 170/190 serisi, jet yolcu uçağı ailesini geliştirmiştir. Yalnızca bu son iki seriden teslimatı yapılan toplam uçak sayısı, 2009 sonunda, sırasıyla 882 ve 605 rakamlarına ulaşmıştır. İş hayatında kullanılan hafif jet uçakları tasarımında da iddialı olan Embraer, bugün, ticarî uçak satışları açısından, Boeing ve Airbus gibi, dünyanın sayılı uçak imalatçıları arasında yer almaktadır. Günlerdir gazeteler yazıyor; 1956’da Atom Enerjisi Komisyonu Genel Sekreterliği’ni kurup nükleer bilimlerde deneysel çalışmalar yapmak üzere 1962’de Küçükçekmece araştırma reaktörünü işletmeye açan Türkiye, Metin Münir’in (Milliyet, 19 Şubat) sözcükleriyle, “otuz yılda nükleerin n’sini bilmeyen bir ülkeden, [bu alanda kendi teknolojisini geliştirebilen ve] anahtar teslimi nükleer santral satan bir ülkeye dönüşen Güney Kore”den ‘anahtar teslimi’ santral satın alma yolunda... Halkımız, ‘milli takım’ şampiyonalarda kaybedince çok üzülüyor; çok tepki gösteriyor. Peki, ülkemiz uluslararası teknoloji yarışlarında sürekli nal toplarken niçin aynı halkın hiç gıkı çıkmıyor? Robot ‘Nöbetçi’ görevde! Kışlalarda nöbetçilerin emniyetli bir noktadan çevreyi gözetlemesine ve ateşli saldırıya karşılık vermesine olanak sağlayan uzaktan kumandalı gözetleme ve atış platformu “Nöbetçi” TSK’de göreve hazır. Tümüyle özgün bir tasarıma sahip olan robot Nöbetçi, teröristler tarafından açılan baskın ateşlerinde nöbet tutan askerlerin zarar görmesini önleyecek İki yıl önce savunma sanayi alanında faaliyete geçen Yüksel Savunma Sistemleri A.Ş’nin terörle mücadele kapsamında kullanılması amacıyla geliştirdiği “Uzaktan Kumandalı Gözetleme ve Atış Platformu” atış testlerini başarı ile tamamladı. Testlerde tüm hedefleri %100’lük isabet oranı ile vuran uzaktan kumandalı robot Nöbetçi, gözetlediği bölgedeki tüm hareketli nesneleri namluları ile takip edebiliyor. Sistem bir termal kamera, elektrooptik kamera sensörleri ve lazerli mesafe ölçme cihazına sahip. Zırhlı araçlarda silah kulesi olarak da kullanılabilecek olan Nöbetçi, arazide tespit ettiği hedeflerin tamamını çok büyük bir süratle, otomatik olarak arka arkaya ateş altına alabilecek. 500 mermi kapasitesi ile Nöbetçi’nin tespit ettiği hedefin kurtulma şansı oldukça düşük. CBT 1201/ 6 26 Mart 2010
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle