23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;hagoker@ttmail.com Biliyorsunuz, TUİK, milli gelir hesabında bir düzeltme yaptı. Biz ArGe harcamalarının GSYİH içindeki payının örneğin 2006 yılında % 0.76 olduğunu sanıyorduk; bu düzeltme sonunda anlaşıldı ki, bunun doğrusu % 0.58’dir. Meğer sandığımızdan da kötü bir durumdaymışız. “Küreselleşmeyi izleme komitesi ve sektörel gözlemevleri kurulmalı” BTYK Muntazaman Toplanıyor! Kamuda görevli bir tanıdığım geçenlerde serzenişte bulundu. “Sen, Bilim ve Teknoloji Yüksek Kurulu’nun [BTYK], kurulduktan sonra yıllarca toplanamadığını; daha sonra da ancak uzun aralıklarla toplanabildiğini defalarca yazdın ve bu durumu da, o dönem hükümetlerinin bilim ve teknoloji konusundaki politika yoksunluklarının bir kanıtı olarak sundun. Şimdi Kurul muntazaman toplanıyor; ama, senin köşende tık yok!” Doğru... Kurul artık yılda en az iki kez toplanıyor. Son olarak, Sayın Bursalı da sözünü etti, 16 Mayıs’ta toplandı. Dıştan bakan göz için “hal ve gidiş muntazam”. Ama... bilim ve teknolojideki durumumuzda dişe dokunur bir iyileşme yok. Demek, ‘BTYK’nin düzenli olarak toplanıyor olması da bir işe yaramıyor. Kurul son toplantısında iki yeni karar almış. Biri şu: “ArGe harcamalarının GSYİH içindeki payının 2013 yılı itibariyle %2’ye çıkartılması hedefine ulaşabilmek için 20092011 yıllarında ihtiyaç duyulacak ArGe ödeneklerinin ilgili kurum bütçelerine eklenmesine ve özel sektörün ArGe faaliyetleri için gerekli iklimin geliştirilmesine devam edilmesine karar verilmiştir.” Karar güzel gözüküyor; ama isterseniz, gerekçesini biraz eşeleyelim. Biliyorsunuz, TUİK, millî gelir hesabında bir düzeltme yaptı. Biz ArGe harcamalarının GSYİH içindeki payının örneğin 2006 yılında % 0.76 olduğunu sanıyorduk; bu düzeltme sonunda anlaşıldı ki, bunun doğrusu % 0.58’dir. Meğer sandığımızdan da kötü bir durumdaymışız. Gerekçede, önce bu düzeltme doğrulanıyor ve buradan hareketle bazı varsayımlar ortaya konuyor. Deniyor ki: “20042008 döneminde gerçekleşen şartların 20092013 yıllarında da devam etmesi hâlinde 2013 ArGe harcamalarının GSYİH içindeki payı, ancak % 0.77’ye çıkabilir. ...Kamunun fon tahsisinde mevcut eğilimlerin devam etmesi ve [toplam ArGe harcamaları içinde, 2006’da %46 olan] sanayi payının 2013’te %55’e çıkması hâlindeyse, 2013 ArGe harcamalarının GSYİH içindeki payı % 0.94’e çıkabilir[!]” Açıkçası söylenen şu: Özel sektör ArGe harcamalarını artırsa bile, ayırdığımız kamu fonları bu mertebede giderse, 2013’te, % 2 hedefinin çok altında kalırız. O halde ne yapılacaktır? Karar onu söylüyor: “20092011 yıllarında ihtiyaç duyulacak ArGe ödeneklerinin ilgili kurum bütçelerine eklenmesi...” Demek %2 hedefini tutturmak için devletimiz muazzam bir kaynak ayıracak ve bu paranın ArGe için harcanmasını sağlayacak... Sağlayacak da hangi önceliklere göre? Sorunun yanıtı (bu eğer bir yanıtsa) diğer kararda var: “Akademik, toplumsal veya ticari sonuçlar üretecek; sonuçlarının kullanıcısı belirlenmiş ve başvuru sürecinde kullanıcının ihtiyacı ve kullanım niyeti taahhüt altına alınmış; ülkemizde insanların yaşam kalitesini yükseltme ya da toplumu etkileyen sorunlara çözüm getirme konusunda değer üretme potansiyeli taşıyan; ülkemizin rekabet gücünü artırma konusunda katkı vaat eden; ülkemizin sahip olduğu coğrafî, doğal, beşeri vb. güçleri veya fırsatları değerlendirmeye yönelik; ülkemizin karşı karşıya olduğu veya olabileceği zorluklara ya da tehditlere karşı hazır olmamızı sağlayabilecek; bilim insanı ve genelde her tür araştırmacı insan gücümüzü geliştirme amacımıza hizmet edecek; Türkiye Araştırma Alanı’nın dokusunu sağlamlaştıracak şekilde oluşturulacak işbirlikleriyle gerçekleştirilecek; bilim ve teknoloji kültürünü tüm topluma yaygınlaştırma potansiyeli taşıyan; yeni teknolojilerin elde edilmesine imkân veren projelere öncelik verilecek.” Anlaşılan, Türkiye için öncelikli olmayan alan yok! Şimdi bu iki yeni karar, “Türkiye’nin ArGe’de bir öncelik sıralaması yoktur. İsteyen istediği ArGe’yi yapsın; devlet de kesenin ağzını açsın; iş ki % 2 hedefini tutturalım!” anlamına gelmiyor mu? Böyle bir şey mümkün mü? BTYK’ye katılanların bile bu kararları ciddiye aldıklarını sanmıyorum. Ben de eski tanıdığımın dolduruşuna gelip gereksiz bir yazı yazmış oldum. T ürkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu (TİSK) Türkiye’nin küresel gelişmeyi çok yakından izlemesi için kurumsallaşma önerdi.. Açıklamada, “Ülkemizde hükümet ve özel sektör işbirliği ile küreselleşmeyi ve rekabete etki eden dinamikleri sürekli izleyen ve analiz eden bir merkezin eksikliği hissediliyor, sektör ve ürün bazında dünyadaki üretim, pazarlama ve satış hareketleri sürekli olarak izlenip değerlendirilmeli” görüşüne yer verildi ve “Yatırımlara sağlanan teşvikler, vergi kolaylıkları, insangücü altyapısı gibi yatırım ve iş ortamını etkileyen başlıca faktörler hakkında bilgi derlenmeli; Türkiye gelecekte hangi sektörlerde rekabet etmelidir/edebilir? Rakiplerinin yönelişleri nelerdir? Piyasalar hangi doğrultularda şekillenmektedir? Bu gibi sorulara ekonominin bütünü açısından Türkiye şu anda cevap veremiyor” denildi. Girişimcilerin, gerekli enformasyondan yoksun olduğu, rakip ekonomilerde ise küreselleşme ve rekabet koşullarının sürekli izlendiği bu açıdan hükümet, özel sektör ve bilim dünyası temsilcilerinden oluşan bir “Küreselleşmeyi İzleme Komitesi” kurulması gerektiği belirtildi. “Komite, belirtilen alanda çalışacak bir Enformasyon Merkezi tarafından desteklenmeli. Bu Komite ve Merkez Devlet Planlama Teşkilatı bünyesinde oluşturulabilir. Bu yapıyı bütünleştirmek üzere “Sektörel Gözlemevleri” de kurulmalı. “Danimarka’da Nisan 2005’te oluşturulan “Danimarka Küreselleşme Kurulu”nda işçi ve işveren kesimlerinin, şirketlerin, bilim dünyasının ve kamu kesiminin temsilcileriyle seçilmiş uzmanlar birlikte çalışıyor. Başbakan ve Bakanlar kurulun divan başkanlığını ve başkan yardımcılıklarını yürütmekte. Kurul 2006’da bir strateji dökümanı hazırlayarak eğitim, araştırma, girişimcilik ve inovasyon alanlarında uzun vadeli hedefler tespit etmiştir. Kurulun genel amacı küreselleşmeye ülkenin en uygun şartlarla uyumunu sağlamak ve sunduğu fırsatları değerlendirerek risklerinden kaçınmaktır. Kadın il milli eğitim müdürü yok C HP milletvekili Erbatur sordu, Milli Eğitim Bakanı Çelik açıkladı: Bakanlığında 3 bin 363 kadın yönetici var. Kadın il milli eğitim ise müdürü yok, 850 ilçe milli eğitim müdüründeki kadın sayısı ise 5. Çelik’e gore, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında bir kadın genel müdür, üç kadın genel müdür yardımcısı, sekiz kadın daire başkanı var. 8l milli eğitim müdüründen 0’ı kadın298 il milli eğitim müdür yardımcısından 4’ü kadın; 850 ilçe ilçe milli eğitim müdüründen 5’i kadın; 2265 şube müdüründen 122’si, 661 eğitim kurumu müdürü ve 2 bin 859 eğitim kurumu müdür yardımcısı kadın. TÜİK verilerine göre, örgün eğitim veren 45 bin 973 eğitim kurumu var. AB’de yeni Robotbilim destekleme programı A B Komisyonu 10 Haziran’da gerçekleştirilen uluslararası robotbilim ticaret fuarı AUTOMATICA 2008 sırasında, AB’de robotbilim sanayisini desteklemeye yönelik yeni bir program oluşturulacağını duyurdu. Komisyon program çerçevesinde 2007–2010 döneminde bu alandaki yatırımlarını ikiye katlayarak yaklaşık 400 milyon € tutarında destek verecek. Üniversiteler ve sanayi arasındaki bağı güçlendirmeyi amaçlayan program ile, AB’nin diğer bölgelere stratejik bağımlılığı azaltacak dişli çarklar, motor gibi kritik parçaların üretiminin yoğunlaştırılması hedefleniyor. Günümüzde sanayi makinelerinin üçte biri Avrupa’da üretiliyor. Komisyon’un öngörülerine göre robotbilim piyasasının büyüme oranı önümüzdeki 20 yılda dünya ekonomisinin önemli bir kesimini oluşturacak. Uluslararası Robotbilim Federasyonu (IFR) ise günümüzde 4 milyar €’luk ciroya sahip sektörün 2010’a kadar her yıl %4,2 büyüyeceğini tahmin ediyor. CBT 1115/ 6 1 Ağustos 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle