Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz ları her yere gidip yağları alacağız. Yağlar İstanbul’daki biyodizel yakıt üretim merkezlerine taşınacak” dedi. Ev ve lokantalarda kullanılan yağların toplanması çalışmaları hangi boyutta olduğu sorumuzu Ballar şöyle yanıtladı: “Yoğun bir şekilde toplamaya devam ediyoruz, çeşitli basın toplantıları ve ilanlarla duyurma gayreti içindeyiz. Büyük tüketici, oteller ve restoranların 4442845 no’lu atık hattımızı arayarak, mutlaka ülke için bize destek verip atık yağlarını vermeleri gerekiyor.” İSKİ Basın Müdürlüğü’nün bildirdiğine göre kurum İstanbul’da her yıl 1 katrilyonun üzerinde yatırım gerçekleştiriyor. Bu yatırımların yaklaşık %60’ını çevre yatırımları oluşturuyor. 2008 yılı yatırım bütçesi olan 1 milyar 562 milyon YTL’nin de yaklaşık 900 milyon YTL’si çevre koruma yatırımlarına ayrılmış. Çevre koruma yatırımlarının içerisinde İstanbul sahilleri için hayati öneme sahip olan Ataköy ve Ambarlı İleri Biyolojik Atıksu Arıtma tesisleri ile Paşaköy 2.Kademe Atıksu Arıtma Tesisi ve Tuzla 2.Kademe Atıksu Arıtma tesisi inşaatları bulunuyor. hayret@akdeniz.edu.tr Düşüncenin neredeyse koşulsuz özgürlüğünü istemenin asıl nedeni, insan onurunun temellendirilmesinde onun kaynaksallığıdır. Bireysel özerkliğin anlam kazandığı bağlam, düşüncenin gereksindiği özgürlükler ağıdır. İfade Özgürlüğü Düşüncenin doğruluğunu tartışmakla, uğruna iktidar talep etmek aynı şeyler değildir. Siyasi iktidara talip olan bir düşünce ilgisini, doğruluğunun ileri sürülebilmesi, kanıtlanabilmesi için gereksindiği özgürlüklerin tanınmasına değil, kendisini iktidara taşıyacak stratejilere, taktiklere imkan verilmesine yoğunlaştıracaktır. İktidar savaşları sözle yapılır. Ancak sözün doğruluk kaygısı yerini bu savaşta kandırma kurnazlığına bırakmıştır; yani doğru söz bu itişmede söyleyenin sonul ereği değildir. Oysa düşüncenin koşulsuz ifade özgürlüğü bu doğruluk için tasarlanan, salt bunun için anlam taşıyan bir özgürlük talebidir. Bir sözün çürütülebilmesi bu ölçütle, bu özgürlükle olanaklıdır. Siyasi rakipler dahi birbirlerinin yanlışlarını ortaya koyabilmekte bu yeteneğe ve özgürlüğüne gerek duyarlar. Düşüncenin neredeyse koşulsuz özgürlüğünü istemenin asıl nedeni, insan onurunun temellendirilmesinde onun kaynaksallığıdır. Bireysel özerkliğin anlam kazandığı bağlam, düşüncenin gereksindiği özgürlükler ağıdır. İnsanlığın varoluşunun gerçekliğini düşüncenin özgürlüğüne, düşünen insanın özerkliğine göre açıklayabileceğimizi düşünüyorum. Bu her iki varlık koşulu insan için asla yeni bir şey değildir. Olsa olsa, bunların bu denli yoğun biçimde beliren bilinci toplum ve düşüncenin yakın tarihinde yeni bir görüngüdür. Her kim olursa olsun, herkesin düşüncelerini koşulsuz dile getirme özgürlüğünü insanlık için savunmak zorundayız. Kimin neleri söylemeye hakkı olduğunu, ne olduğuna veya olmadığına bakarak saptamak bir iktidar savaşının içinde bulunulduğunun açık kanıtıdır. Böyle bir savaş vermiyorsak, böyle bir tutumu anlamlı bulamayız. İlgimiz söylenen şeyin doğruluğuna odaklanmıştır. Bu sırada başka kaygılar bize hükmedemez. İnsanlık onuru yalnızca gerçek kişilere tanıdığımız bir mutlak değerdir. Hiçbir tüzel kişi, kişi olması nedeniyle böyle bir değeri kendisinde göremez. Birer tüzel kişilik olarak siyasi partilerin bu ifade özgürlüğünden aynı ölçüde yararlanması, bir onur taşıyıcısı olmamaları ve iktidar savaşı vermeleri nedeniyle, anlamlı değildir. Tüzel kişilerin hak ve özgürlük alanı gerçek kişilerinkinden daima daha dar olmak zorundadır. Şunu söylemek istiyorum: Bir siyasetçi partisinden daha özgürdür. Düşüncesini açıklayarak partisinin programını somutlaştıran siyasetçi bununla parti programını iktidar savaşlarının anayasal çerçevesinin dışına taşırıyorsa, partisinin bu özgürlükten siyasetçi kadar yararlanması olanaksızdır. Bir tüzel kişi olarak bir siyasal partinin kendi programını açıklamaya ilişkin özgürlük gereksinimi bu nedenle, bir düşüncenin doğruluğunu ileri süren veya sorgulayan bir kişinin özgürlük gereksiniminden çok farklı bir doğaya sahiptir. T. C. Anayasası’nın 69. maddesinin dokuzuncu fıkrası “üyelerinin beyanları nedeniyle temelli kapatılan partiler”den söz etmektedir. Beyan siyasetçinin her yurttaş gibi bir temel hakkı iken, Anayasa’nın 68. maddesi gereğince partisinin kapatılma nedeni olabilmektedir. Özgürlük düşünceyedir, duyguyadır, arzuyadır. Özgürlük bunların dışavurumunadır. Hepsine birden ifade özgürlüğü diyoruz. Her tür ifadenin özgürlüğü hep aynı derecede midir? “Tanımayan gitsin!” ile “X partisi devlet içerisinde kadrolaşıyor” demek her zaman aynı özgürlük hakkına mı sahiptir? Siyasal, dinsel sembollere ne ölçüde “dünya dönüyor” diyebilmek için gereksindiğimiz özgürlüğü tanımalı mıyız? Elbette hepsinin, altına düşemeyeceği bir asgari özgürlük ağıyla korunmuş olması gerekiyor. Ancak birini diğeri karşısında korumak zorunluluğu doğmuşsa, hangisine geçit vereceğiz? Saik olmaktan öteye, açık bir iktidar talebinin anlamsal kurgusunu oluşturan bir düşüncenin bir siyasi parti olarak örgütlenmesini aynı ifade özgürlüğü içerisinde görebilecek miyiz? Sözkonusu 68. madde bunu da yanıtlamaktadır. Görülüyor ki, siyasi partileşme düşünce özgürlüğünden çok daha dar bir özgürlük alanını kullanmak durumundadır. Duygulara, iktidar taleplerine Düşünce karşısında öncelik vererek, doğruluk değerini önemsizleştirmenin hiç bir toplumu yüceltemeyeceğini söyleyebiliriz. Düşünceyle istenç arasında birbirlerini belirleyen yoğun bir gerilim vardır. Ama, ancak istenç düşünceyi yok edebilir. Düşünce istence hep gerçeklik bahşetmiştir. Düşüncenin gücü yoktur. Bu yüzden kılıç tutanların cehaleti çoğun yıkım getirmiştir. ATAKÖY İLERİ BİYOLOJİK ARITMA TESİSİ Ayamama Deresi Marmara Denizi’ni kirleten en büyük kaynak. Sanayi ve evsel atıkların aktığı dereden günde 400 bin metreküp zehirli atık Marmara’ya akıyor. 2002 yılında projesi tamamlanan tesisin ihalesi, 22 Şubat 2007 tarihinde sonuçlandırıldı. Tesis tamamlandığında toplam 2,5 milyon insanın yaşadığı bölgenin tüm atık suları bu tesiste arıtılacak. Günde 600 bin metreküp su arıtılarak park ve bahçelerin sulaması ile sanayide kullanılacak. Bu Terkos Gölü’ne eşdeğer bir su miktarı ve İstanbul’un su ihtiyacının 5’te birini oluşturuyor. Ataköy İleri Biyolojik Arıtma Tesisi’nin ilk etabının açılışı 2009 Mart ayında düzenlenecek 5. Dünya Su Forumu’na yetiştirilecek. İşin tamamı ise 2010 yılında bitirilecek. İSKİ, Ataköy Biyolojik Arıtma Tesisi’nin de içinde bulunduğu Ataköy Çevre Koruma Projesi için toplam 450 milyon YTL’lik bir yatırım yapmış olacak. Proje kapsamında; Ataköy İleri Biyolojik Arıtma Tesisi, 10 bin 730 metre dere ıslahı, 200 ile 2 bin 400 milimetre çapları arasında toplam 65 bin 349 metre atıksu ile yağmursuyu kolektör ve şebekesi inşa ediliyor. Proje kapsamında bugüne kadar 4 bin 550 metre dere ıslahı, 200 ile 2 bin 200 milimetre çapları arasında toplam 37 bin 970 metre atıksu ile yağmursuyu kolektör ve şebekesi inşa edildi. PAŞAKÖY 2.KADEME ATIKSU ARITMA TESİSİ Kartal, Ümraniye, Sultanbeyli, Pendik Bölgeleri’nin atıksularını ileri biyolojik olarak arıtan Paşaköy Atıksu Arıtma Tesisi tam kapasite çalışıyor. Nüfus artışıyla birlikte artan ihtiyacı karşılamak için 100 bin m3’lük ikinci kademesi inşa ediliyor. İstanbul’da üretilen Atıksu kapasitesine göre inşa edilen Atıksu Arıtma Tesisleri, artan nüfusa bağlı olarak tüketilen su miktarının da artmasına sebep oluyor. Sürdürülebilir Çevre Yönetimi için artan ihtiyaca bağlı olarak Arıtma Tesisleri’nin kapasiteleri artırılıyor. 2000 yılında inşa edilen ve 100 bin m3 kapasiteye sahip olan Paşaköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi Kartal, Ümraniye, Sultanbeyli ile Pendik Bölgeleri’nin atıksularını toplayarak ileri derecede arıttıktan sonra Riva Deresi’ne deşarj ediyor. İstanbul’un ilk İleri Biyolojik Arıtma Tesisi olma özelliğine sahip proje sayesinde Pendik ve Kartal Sahilleri ile Ömerli Barajı’na kontrolsüz olarak dökülen atıksular önlenmişti. Tesis bugün yüksek kapasiteyle çalışıyor ve günlük 80 bin m3 atıksuyu arıtmaya tabi tutuyor. Bölgenin artan atıksu debisinin arıtılarak çevreye zarar vermeden uzaklaştırılması için Arıtma Tesisi’nin 100 bin m3’lük ikinci kademesi inşa ediliyor. Yaklaşık olarak 27.5 milyon Euro’ya mal olacak ek ünite Proje kapsamında ayrıca inşa edilecek sistemle günlük 15 bin m3’lük atıksuyun geri dönüşümü sağlanarak elde edilen su çevre sulamada ve sanayide kullanılabilecek. Kaynaklar: www.yildiz.edu.tr www.iski.gov.tr/web Marmara Denizi’nde Süregelen Karasal Kökenli Kirlenmenin Kökeni ve Boyutları isimli makale www.turmepa.org.tr DenizTemiz Dergisi, Temmuz 2008, www.ibb.gov.tr CBT 1114/ 15 1 Ağustos 2008