26 Haziran 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HUKUK POLİTİKASI Balıktan Tetrapodlara “Balıkbiyen” dizgesi en eksiksiz fosil kayıtlarından 385 biri Eustenopteron Hayrettin Ökçesiz Milyon yıl 370 355 [email protected] Panderichtys Postendüstriyel toplumların sürüklendiği bu postdemokrasi bize elbette daha keskin bir biçimde, yozdemokrasi olarak dayatılmaktadır. Türkiye bu tuzaklardan korunmasını bilmelidir. Elginerpeton Yozdemokrasi “Devasa bir zenginliği var. Futboldan finans dünyasına kadar postendüstriyel ekonominin tüm alanlarına yayılan bir ekonomi imparatorluğu üzerinde yükseliyor. İlk yıllarda bu partinin personeli onun şirketlerinin çalışanlarından oluşuyordu. Bunların görevi bu iktisadi imparatorluğu ve sahiplerini mahkemelerin müdahalelerinden korumaktı. Bu partinin ideolojisi, tüm sağdan, solun bölük pörçük gruplarına, dincilerden sekülaristlere kadar bütün gruplara hitap edecek biçimde kapsayıcı bir kurgudaydı. Milliyetçilerden, ayrılıkçılara kadar tüm gruplarla ittifaklar yapmıştı. Bu anlaşmalara yanaşmayan küçük partilere gelince, onları da satın almıştı.Tüm bunlardan daha önemlisi, bu parti politikaya yeni ve olağanüstü finans kaynakları sağlamıştı. Her şeyden önce siyasal sistemin mevcut olanaklarının baskılandığı dev bir medya girişiminin egemenliğini katmıştı. Programdaki sözlerinden dolayı kaygıları yoktu. Bu partinin ilkeleri neoliberallikle kayırmacılığa dayanıyordu. Onun işletmelerinin menfaatlerine uygun olan her şey önemliydi, belirleyiciydi.” Bu sözler Türkiye’yi de anlatıyor olamaz mı? “PostDemocracy” (Oxford 2004) adlı yapıtın yazarı, Warwick Üniversitesi (İngiltere) Profesörü C.Crouch, Silvio Berlusconi’yle partisi Forza İtalia hakkında böyle yazıyor (Die Zeit, 24.4.2008, s 54). Crouch, makalesinin bir yerinde şu saptamayı yapıyor: “Çağdaş demokrasilerde iki gelişme gözlemliyoruz. Postendüstriyel toplumumuzun sosyoekonomik alt katmanları, önceki endüstriyel dönemin işçi sınıfının başardığının aksine, kendi menfaatlerini ifade etmek olanağından yoksun bulunuyor. Buna karşın ekonomi elitleri çok açık hedef tasarımlarına ve güçlü bir ideolojiye, yani neoliberalizme sahipler. Ulusalüstü çalışan sınai birlikler hükümetleri birbirlerine karşı kullanırken ve dünya ekonomisinde bir çok yönlendirici işlevi devlet makamlarının herhangi bir katılımı olmaksızın yerine getirirken, bununla büyük bir siyasi güç kullanabilme olanağını da elde ediyorlar. Tüm büyük partilerin küresel girişimlerin menfaatlerine öncelik tanımalarının nedeni budur. Nüfusun çoğunluğunu da oluştursa hiç kimse aşağı sosyal grupların sorunlarına ciddi olarak eğilmek istemiyor. Alttaki bu gruplar, menfaatlerini ancak kitle iletişim araçlarının dile getirebildiği mağluplardır. Ama ilginçtir ki, bu medya zaten küresel ekonomi elitlerinin önemli bir unsurudur. Bu nedenle hem sağ, hem sol parti liderleri sıradan yurttaştan uzaklaşırken, ancak kitle iletişiminin yöntem ve araçlarıyla onlarla bağlantıya geçiyor.(…) Partiler böylelikle üyeleri için devlet içerisinde makam, mevkii sağlamaya yönelik aygıtlara dönüşüyor.” Crouch’a göre demokrasi yerini artık yeni bir yönetim tarzına “Postdemokrasi”ye bırakıyor. Postdemokraside iktisadi seçkinler kendi medya birlikleriyle egemenlik kurmakta, parlamentonun elinden gücü alınmakta, partiler de birbirleriyle kolaylıkla değiş tokuş edilebilmektedir. Hukuk Devleti’nin kilit taşı olan çağdaş yasa kavramından ve insan haklarına dayalı bir hukuk anlayışından ister istemez kopmak zorunda bulunan böyle bir yönetim tarzının ne adına savunulabileceğini sorgulamak gerekiyor. Postmodernizmin devleti, demokrasiyi, özgürlükleri geliştirici ciddi eleştirilerini hatırda tutarak, onun bu postdemokrasiye kapı aralayan icazet mekanizmasını dikkatle ele almak gerekiyor. Postendüstriyel toplumların bilinç ve olgu düzeyine çıkardığı bu tür kavramların insan ve toplumu için yarattığı olumsuz varlık koşullarının karşısına, insan onurunun ve halk egemenliğinin bize kazandırdıklarını yeniden, yeni boyutlarda kazanılması gereken savaşımlar olarak, yerleştirmek zorundayız. Bu kavramların yanına küreselleşmeyi, yeni dünya düzenini, sivil toplumu, karşısına da ulus devleti, modernizmi ve demokrasiyi koymamız, ama her iki grubun yozlaşmaması, yarattıkları tehlikelerden uzak durulabilmesi için önlerine insan haklarını, insan onuru’nu, halk egemenliğini birer kale gibi dikmemiz gerekiyor. Bunları bu tür siyasal hareketlerin önkoşulu olarak ileri süremediğimizde, her iki yandan da kendi tarzında faşizmlerin sökün edeceğini görebilmeliyiz. Postendüstriyel toplumların sürüklendiği bu postdemokrasi bize elbette daha keskin bir biçimde, yozdemokrasi olarak dayatılmaktadır. Türkiye bu tuzaklardan korunmasını bilmelidir. Görülüyor ki, Anayasamızın ikinci maddesi halkın gözünde giderek yoğunlaşıyor, oradaki kavramların ağırlığı giderek artıyor. Ventastega Metaxygnathus Metaxygnathus Acanthostega Ichthyostega Paleozoik Ordovisiyen Kambriyen Carbiniferus 542 488 433 416 359 Mesozoik 299 251 199 145 Senozoik 65 56 34 23 5.3 1.8 Devoniyen 500 400 300 200 100 yıtlarını barındırmaktadır. Örneğin, elimizde Brachiosaurus gibi, uzun boyunlu otobur sauropodların prosauropod adıyla bilinen türlerden geldiğini gösteren geçişimsel fosiller var. Kimi fosiller de Tyrannosurus rex gibi büyük therodopların atalarını ortaya koyuyor. Çarpıcı örneklerden bir tanesi de, ceratopsianlar adı verilen boynuzlu dinozolar. Bunlardan en çok bilineni Triceratops olmakla birlikte, bu örnek Kretas döneminin sonlarında farklı biçimlerde boynuzlara sahip çok sayıda dinozor türünden yalnızca biri. Tüm bu geç ceratopsianlar yine büyük ve dört ayaklı olup, boynuzu olmayan erken dönem dinozorların soyundan geliyorlar. 6 GERGEDANLAR İlk memelilerin evrimiyle ilgili olarak yalnızca somut verilere sahip olmakla kalmayıp, memelilerin evrimsel geçmişi konusunda belki de öteki omurgalılara kıyasla çok daha fazla bilgiye sahibiz. Elimizde kemirgenlerin, tavşanların, kedi, köpek ve başka memelilerin evrimini gösteren kusursuz geçişimsel örnekler var. Atların evrimi konusunda yeterince belgeye sahip olmamıza karşın, onların akrabaları olan gergedan ve tapirlerin kusursuz fosil örnekleriyle ilgili bilgimiz çok daha az. At, tapir ve gergedanların ortak ataları Asya’daki geç Paleosen döneme uzanıyor. Nitekim, bu türün ilk örnekleri birbirlerini öylesine andırıyorlar ki, aralarındaki farkı ancak bir uzman dişlerindeki sivri uç ve oyuklardan, kafatası ve iskeletlerindeki belli belirsiz farklılıklardan yola çıkarak ayırt edebiliyor. Fosil kayıtları Eosen döYazının devamı arka sayfada Paleosen Eosen Oligosen Miyosen Pliosen Siluriyen Permiyan Kretase Triyas Jura CBT 1105/ 15 23 Mayıs 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle