20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http:/www.ınovasyon.org;[email protected] “Toplum, mühendislere ve odalarına gereksinim duymuyorsa, öncelikle mühendislerin genel kültür altyapılarındaki yetersizlik tartışmaya açılmalıdır. Kanımca mühendistoplum kısırdöngüsünün koparılacağı nokta burada olup, başlangıç yeri işlevsel (gerçek) lise eğitimidir.” ” Prof. Dr.Ing. V. Doğan Sorguç Akademisyenlerimizin yüzde 40’ı kadın Akademi Başkanı Engin Bermek: “ne var ki, bu sayıların uyandırdığı iyimserlik, kadınlarımızın hâlâ %20’ye yakın bir bölümünün okuma yazma bilmemesi, çalışabilir nüfusun yalnızca %25’inin çalışma olanağı bulabilmesi ve kadınların genelde üstdüzey görevlerden ve siyasetten dışlanmışlığıyla gölgeleniyor.... “ Konu yine ‘Mühendisler’ ve ’Mühendislik’ Bin bir sıkıntı içindeki toplumumuz bir gün düze çıkacaksa, bunun hangi iktisadî rejim altında gerçekleşebileceğine inanırsak inanalım, bu düze çıkış, ARGE ve tasarım geliştirme kapasitemizi yükseltmeden, teknolojik inovasyon yeteneğimizle birlikte sınai üretimimizi arttırmadan ve bunları yaparken toplum yararını gözetmeden olmaz. Bu işler de mühendissiz olmaz. ‘Mühendisler’den ve ‘mühendislik’ten bu köşede sıkça söz edilmesinin nedeni bu. Bugün de köşemi, yine bu konuda, Prof. Dr.Ing. V. Doğan Sorguç’tan aldığım mektuba ve onun, son derece önemli bulduğum görüşlerine bırakıyorum: “14 Mart’ta yayımlanan ‘Mühendis ve Mimar Odaları Hakkında Bir Mektup’ adlı makalenizde çok önemli olduğunu düşündüğüm bir soruna değinilmiş; vaktinizi almamak için kısa yazacağım: “1. 'Mühendislik' sanayi toplumunun anahtar mesleğidir. Sanayinin belirgin özelliği ‘standartlar’ ve ‘patentler’dir. Standartlar, 'kalite ve verimlilik'; patentler, 'yaratıcılık' demektir. Dolayısıyla bu kavramlar sanayi toplumunda yaşamın bir parçası olduğundan, bunların yetkilisi ‘mühendis’, toplumda saygın bir konuma sahiptir. “2. Yukarıda açıklanan durum, toplummühendis ilişkisini yaratır: Toplum fen ve teknolojiye güvendiğinden, mühendisin görüşüne önemli yer verir. Bu ilişki 20. yüzyıldan başlayarak 'Toplumsal Mühendislik', daha sonra 'Hümanist Mühendislik' alanlarını geliştirmiştir. “3. 19. yüzyıl ortalarında sosyolojinin banisi Auguste Comte, ‘20. yüzyıldan başlayarak, yöneticiler mühendisler olacaktır; bir şartla, sosyoloji bilmek şartıyla’ demiştir.' “4. Yukarıdaki nedenlerle endüstri ülkelerinde yüksek teknik eğitimler, insan ve toplum bilimleriyle güçlendirilmiş, Almanya'da ünlü 'Yüksek Teknik Okullar' (Technische Hochschule) Berlin'den başlayarak, Teknik Üniversite'lere dönüştürülmüşlerdir. Bugün ABD Mühendisler Birliği'nin tanımına göre ‘Mühendislik, insanları örgütleme, yönetme, doğadaki malzeme ve gücü kontrol etme sanatıdır.’ “5. Bu gelişmeler, Yönetim Mühendisliği alanında Proje Yönetimi ve Toplum Mühendisliği uzmanlık ve meslek alanlarını doğurmuş ve bu bilgiler, aynı araçlara sahip olmayanların kolayca yönlendirilmesini sağlamıştır. “6. Endüstri Öncesi Toplumlar’da ‘Fen ve Mühendislik’ yukarıdaki aşamaları kaydetmediğinden bu toplumlar için anılan bilgi ve meslekler, yöneticilerin çıkarına uygun olduğu oranda kullanılmaktadır. İstanbul'da İnşaat Mühendisleri Odası İstanbul Şubesi’nin Büyükşehir Belediyesi aleyhine açıp da kazandığı onlarca davanın belediye gibi bir yerel yönetim organı tarafından uygulanmadığı bilinmektedir. Bu konuda, Türkiye'den daha pek çok örnek verilebilir. “7. Büyük Atatürk, ‘aydın'ın toplumdan kopmaması için onun sorunlarına eğilmesini önermişti. Bu husus, çağdaş nitelikte bir mühendislik formasyonunu gerektirmektedir. Oysa, Endüstri Öncesi Toplumlar’da bu eğitim, mühendisliğin malzeme ve boyutlandırma konularıyla, (bu açıdan 1940 yılları düzeyinde) sınırlı bulunmaktadır. Bu yaklaşımı değiştirmek için ben ODTÜ ve İTÜ İnşaat Mühendisliği eğitim kurumlarında lisans düzeyinde (kısmen boşuna) 50 yılımı harcadım ve anılan doğrultuda (her üniversitedeki son 10 yılımda) yetkin disiplinlerarası lisansüstü programlarını kurdum. “8. Vardığım sonuç: Toplum, mühendislere ve odalarına gereksinim duymuyorsa, öncelikle mühendislerin genel kültür altyapılarındaki yetersizlik tartışmaya açılmalıdır. Kanımca mühendistoplum kısırdöngüsünün koparılacağı nokta burada olup, başlangıç yeri işlevsel (gerçek) lise eğitimidir. Bu sayede her iki kesim birbirleriyle etkin iletişim içine girebilecek şekilde yetişebilecektir. Unutmamalı: Sanayi ve Mühendislik, Rönesans ve Aydınlanma'ya paralel veya ardından gelişmiştir.” T ürkiye Bilimler Akademisi Başkanı Prof. Engin Bermek, tören konuşmasında, bilim kadınlarımızın başarılarının ne denli büyük fedakârlıklar ve zorlu bir süreç içinde elde edildiğinin bilincinde olduklarını belirterek, “son yıllarda birbirini izleyen raporlar, bu bağlamda L’Oreal desteğiyle AkademilerArası Konsey (IAC) tarafından hazırlanan Women in Science başlıklı rapor bilim kadınlarının dünya genelinde mesleklerinin gereğini yerine getirebilme uğruna karşılaştıkları zorlukları ve de ayrımcılığı ortaya seriyor” dedi. Bermek’in konuşması şöyle: “İstatistikler bilim kadınlarımızın Batı ülkelerinin önemli bir bölümündeki meslektaşlarına oranla daha güçlü, etkili bir konumda olduklarını gösteriyor. Bu, Cumhuriyetin sağlamış olduğu olanakların toplumumuzun daha şanslı bir kesiminin kadın temsilcileri tarafından başarıyla değerlendirilmiş olduğunu ortaya koyuyor. Üniversitelerimizdeki öğretim üyelerinin yaklaşık %40’ını bilim kadınlarının oluşturması bunun açık bir göstergesi. Ne var ki, bu sayıların uyandırdığı iyimserlik, kadınlarımızın hala %20’ye yakın bir bölümünün okuma yazma bilmemesi, çalışabilir nüfusun yalnızca %25’inin çalışma olanağı bulabilmesi ve kadınların genelde üstdüzey görevlerden ve siyasetten dışlanmışlığıyla gölgeleniyor.... “Kadınlarımızın meslek yaşamlarında karşılaştıkları zorluklar, hele önemli bir bölümünün hala okuma yazma olanaklarından dışlanmışlığı ne yazık ki toplumumuzda kadınlara karşı süregelen ayrımcılığın göstergesini oluşturuyor. 20022005 yılları arasında Türkiye Bilimler Akademisinin şemsiyesinde Tarih Vakfı tarafından Sayın A. Erzan’ın yürütücülüğünde gerçekleştirilen “Ders Kitaplarında İnsan Hakları” başlıklı proje bu ayrımcılığın ders kitaplarındaki çok sayıdaki örneğini kız çocuklarına ilişkin ifade ve çizimlerde ortaya koymuş bulunuyor. “Bu ayrımcılığa karşı çok kararlı, uzun soluklu, örgütlü, bir savaşım verilmesi toplumumuzun gerçek anlamda çağdaşlaşması için hepimizin önünde ortak ve en öncelikli bir görev olarak duruyor. Bu tür savaşımı örnek biçimde yıllardan beri vermiş olan Sayın Prof. Türkan Saylan’ı bu akşam aramızda görmek, ona minnet borcumuzu ifade etmek fırsatı bulmuş olmaktan özel bir mutluluk duyuyorum. “Prof. Saylan’ın başlattığı bu girişime herkesin sözlerin ötesinde eylemle, gerçek katkı ile destek vermesini ve bu girişimi bir toplumsal seferberliğe dönüştürerek bize kadınlarının hiçbirisinin haklarından mahrum bırakılmadığı bir toplum kazandırmasını diliyorum. Bu minnet borcunun ancak böylece ödenebileceğini düşünüyorum.” Tayfun Akgül CBT 1100/ 6 18 Nisan 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle