24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

“Akıllı tahta”nın akılsız kullanıcıları Acaba, ABD, sınıflarına “Akıllı Tahta!” yerleştiremeyecek kadar fakir miydi, yoksa akıllı tahtaları ilköğretimlerinin ilk yıllarına yerleştirmeyecek kadar akılsız mıydı? Prof. Dr. Nuray Senemoğlu, Hacettepe Üniversitesi, Eğitim Bilimleri Bölümü Avrupa Birliği Bibliyometri konusunda tanınan uzmanlardan W. Glaenzel'in Türkiye ile ilgili bir makalesı çıktı. Türkiye’nin son yıllarda yükselen başarımını inceleyen yazı, ayın zamanad Prof. Bülent Karasözen’in önceki hafta yayımladığımız makalesiyle de örtüşmektedir. Glaenzend aynı zamanda karasözen’inh makalesine de gönderme yapmaktadır. Biz bu makalenin, yöntem dışındaki kısmının önemli bir bölümünü özetleyerek sunuyoruz... T elevizyonda haberleri izlerken Milli Eğitim Bakanının büyük bir heyecan ve coşku içinde çocuğuna pahalı oyuncak armağan etmekten mutlu olan bir baba edasıyla bir okulun birinci sınıfına yerleştirilen “Akıllı Tahta” ile ilgili projenin tanıtımını yaptığını gördüm. Sınıfta, öğretmen “Akıllı Tahta”nın başında, “Akıllı Tahta”nın bilgisayar ekranı gibi nasıl kullanılacağını, anında internete bağlanabileceklerini, tahtada yaptıkları işlemleri depolayıp, öğrencilere CD olarak evde çalışmaları için verebileceklerini, bu yolla çocukların “Aktif Öğrenmeyi” gerçekleştirebileceklerini ifade ediyordu (Okul bir gece kondu semtinde ve muhtemelen çocukların evde kullanabilecekleri bir bilgisayarları olduğu izlenimini vermiyor). Sayın bakan da benzer ifadeler kullanarak akıllı tahtanın bulunduğu sınıfları yaygınlaştıracaklarını söylediler. “Aktif Öğrenme”nin gerçekleştirileceğini söyledikleri sınıfta tıpkı geleneksel sınıfta olduğu gibi “Akıllı Tahta”nın önünde öğretmen durmuş, tahtayı kullanarak açıklamalarını yapıyor; öğrenciler ise birbirlerinin sırtını görecek biçimde dizilmiş ve üzerleri örtü ile örtülmüş sıralara oturmuş, keyifle öğretmeni dinliyorlardı. Yanlış anlaşılmasın çocukların keyifle öğretmeni dinlemelerinin nedeni, anlatılanları çok etkili olarak öğrendiklerinden değil, “Akıllı Tahta” onlar için yeni bir araç olduğu için heyecan verici olmasındandı. Ayrıca Milli Eğitim Bakanının sınıflarında bulunması onlar için sevindirici bir olaydı. müş ve orada 16 aydır da okul öncesi eğitimden 12. sınıfa, lisans sınıflarından, lisansüstü sınıflara kadar birçok özel ve devlet okulunda, üniversitede gözlem yapmış bir kişi olarak, sınıflarda hiç “Akıllı Tahta”ya rastlamadım. Fakat, özellikle ilköğretimin (Kindergarten dahil) ilk altı yılında öğrencilerin birbirleriyle, öğrenme materyalleriyle (kitaplar, logolar, bloklar, hayvan besleme, bitki yetiştirme yerleri, çeşitli türde boyalar, kalemler, kâğıtlar, yoğurma maddeleri, çeşitli mesleklere ait giysiler, ayakkabılar, şapkalar, çam kozalakları, ağaç kabukları, taş, toprak örnekleri vb. artık materyaller) ve öğretmenleriyle rahatlıkla etkileşimde bulunabildikleri, çocuklara bilginin doğasını kazandırabildikleri, çocuk dostu öğrenme ortamları gözledim. Acaba, ABD, sınıflarına “Akıllı Tahta!” yerleştiremeyecek kadar fakir miydi yoksa akıllı tahtaları ilköğretimlerinin ilk yıllarına yerleştirmeyecek kadar akılsız mıydı? S NASIL ÖĞRENİRLER? İlköğretim birinci sınıftaki çocuklar nasıl öğrenir? Gelişim ve öğrenme kuramlarına göre bu dönemdeki çocuklar yaptıklarıyla, somut yollarla öğrenir. O halde, çocuklarımıza bilginin doğasını kazandırabilmek için “Akıllı Tahta” yerine bize çok ucuza mal olacak hatta hiç para vermeden sağlayabileceğimiz zengin uyarıcı materyale ve çocuk dostu sınıf düzenlerine ihtiyacımız var. Çocuklar bu dönemde; gerçek eşyaları, malzemeleri, materyalleri sayarak, ölçerek, dokunarak, tadarak, koklayarak, gözlem yaparak, bitki yetiştirerek, hayvan besleyerek, alış veriş yaparak vb. etkinliklerle öğrenirler. Gerçek yaşamda karşılaştıkları problemler üstünde düşünmeleri sağlanarak, yaratıcı problem çözmeyi, eleştirel düşünmeyi öğrenirler. Çocuklar bu yolla sadece bilgisayar ekranı olarak izlediği ya da dokunduğu “Akıllı Tahta”dan daha ekonomik, etkili ve keyifli bir biçimde öğrenirler. “Akıllı tahta ve onun programlarına büyük paralar vermek yerine, Milli Eğitim Bakanlığı, kitaplarını satın aldığı yayınevlerinden her kitapla ilgili olarak, çocuklara bilginin doğasını kazanmalarında katkıda bulunabilecek bilgisayar programlarını üretmelerini talep edebilir. Böylece bilgisayarla; öğrenmenin desteklenmesi, çocuklarımızın bilgisayar becerilerini üst düzeyde kazanmaları ve bilgisayar çöplüğüne dönmüş okullarımızda bilgisayarların etkili olarak kullanımı teşvik edilmiş olur. Türkiye’nin çağdaş uygarlık düzeyinin üstüne çıkmasını sağlamak “Akıllı Tahta”ları akılsızca kullanıp yine çocuklarımızın bilgiyi ezberlemelerine neden olmakla ve ülkemizi borç batağı içinde süründürüp başka ülkelerin ve birtakım şirketlerin sömürmesini sağlamakla değil, kıt kaynaklarımızı en etkili şekilde, akıllıca kullanarak bilginin doğasını öğrenen ve bilgiyi üretebilen nesiller yetiştirmekle mümkündür. PAHALI ARAÇ Bu “Akıllı Tahta” projesi ile ilgili olarak iki önemli noktayı tartışmak istiyorum. Bunlardan birisi; “Akıllı Tahta” gibi büyük paralarla alınan bir araç ilköğretim birinci sınıf çocuklarının etkili öğrenmesi ve üst düzey düşünme becerilerini kazanmaları için uygun bir araç mı? İkinci nokta ise henüz öğrencilerini birbirleriyle, öğretmenleriyle, öğrenme materyalleriyle rahatlıkla etkileşimde bulunabileceği çocuk dostu öğrenme ortamlarına / sınıflara kavuşturamamış bir okulda, bir eğitim sisteminde akıllı tahtayı bir sınıfa yerleştirip sadece kara tahta ya da beyaz tahta gibi bir anlayışla kullanmak ülkenin kıt kaynaklarını israf etmekten, akılsızca kullanmaktan başka nedir? Bu durum bazı şirketleri, ülkeleri, zengin edebilir. Ancak, bizim ülkemizin, çocuklarımızın, torunlarımızın borçlanmasına ve geleceğimizin ipotek altına alınmasına neden olur. Bu iş, çocuklarımıza çok da işe yaramayan, göz boyayan, onları düşündürmeye sevk etmeyen, kısa sürede bıkacakları, pahalı oyuncak almaya benzer. Henüz Amerika Birleşik Devletlerinden yeni dön on günlerde bilim ve teknoloji politikalarıyla ilgili yazıların en gözde konusu gelişmekte olan ekonomilerin çarpıcı yükselişi. Nitekim, bilim literatüründe Güney Amerika’daki gelişmeler kadar AB’ye komşu ülkelerdeki gelişmelere de dikkat çekiliyor. Son günlerde yayımlanan ve Türkiye’de bilimin yükselişini konu alan yazıların sayısı salt Scientometrics dergisinde 15’i aşıyor. Söz konusu makalelerde genel olarak Türkiye’deki bilim ve teknoloji politikası, bu ülkedeki bilimsel yayın akışı, ya da belirli bilim dallarındaki araştırmalarda kaydedilen gelişmeler ele alınıyor. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine aday olduğu düşünüldüğünde, bu gelişmenin Avrupa’nın bilim sistemiyle bütünleşme ve Wolfgang Glänzel Katholieke işbirliğine gitme süreUniversiteit Leuven, ciyle nasıl bağlantılı Steunpunt O&O Indicatoren, olduğu sorusu da özelDept. MSI, Leuven (Belçika) & likle gündeme geliyor. Macaristan Bilim Akademisi, Katılım ve bütünleşme süreciyle birlikte AB ile ortak yayınların giderek arttığı ve ulusal bilim sistemlerinin karşılıklı olarak birbirlerine belli ölçüde yaklaştıkları daha önceki araştırmalardan zaten biliniyor. Ancak Türkiye’nin değişmekte olan ulusal araştırma düzeniyle ilgili bir çözümlemeye gitmeden önce, giderek yoğunluk kazanan TürkAvrupa araştırma işbirliğinin bu değişimleri ne ölçüde etkilediğine de bakmak gerekiyor. Türkiye’nin 19832003 yılları arasında bilimsel yayınlardaki gelişimi ekonomik büyüme ve artan ARGE harcamaları bağlamında daha önce ele alınmıştı. 19912007 yılları arasında geçerli Thomson WOS (Web of Science) bibliyografik veritabanında yer alan göstergeler CBT 1100 / 20 18 Nisan 2008 Türkiye bilimsel makalelerinin 19912007 arası yükselişi (Bütün alanlarda)
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle