01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SON ARAŞTIRMALAR GÜNEY KUTBU’NDA DEV BİR BUZ DAHA KOPTU Küresel ısınmanın en fazla hissedildiği bölgedir Güney Kutbu. Son olarak kopan buz parçasının büyüklüğü 414 kilometrekare. Geçtiğimiz günlerde Almanya’nın Hamburg kentinde 700 uzmanın katılımıyla gerçekleşen iklim konferansında kutuptaki buz kaybının çok tehlikeli olduğu vurgulandı. 28 Şubat’ta kopan buz parçasının ardından Wilkins tabakasının yalnızca ince bir buz şeridiyle bir arada tutulduğu tahmin edilmekte. 13.000 kilometrekarelik tabakanın küçülmeye devam etmesi halinde gelecekte yüzde ellisinin yok olabileceğini söylüyor Ted Scambos. Wilkins tabaka550 milyon yıl içinde yaşayan yengeçgillerin gelişimini fosil katalogunda inceleyerek, hayvanların soyağacındaki dallanmaları takip etmiş. Çalışma sırasında özellikle atalarından daha basit biçimlenen örnekler aranmış. Yengeçgillerde “daha basit” biçimlenme, aynı türden çok sayıda parçalarla yapılanma anlamına gelmekte. Mesela karides veya ıstakoz gibi daha gelişkin yengeçlerde, neredeyse her parçanın farklı bir uzantısı ve farklı bir işlevi vardır. Bilim insanlarının arayışı boşa çıktı. Çünkü basit biçimler yerine hep biraz daha karmaşıklaşan yapılar ve özelliklerle karşılaştılar. En basit yapı planı hep tek yönde gelişiyor yani durmadan karmaşık hale geliyor. Gerçi er veya geç, geriye dönüşebilecek bir gelişkinlik seviyesine ulaşılabiliyor ama bu “geriye dönüş ilkesi” yengeçlerde asla işlememekte diye açıklıyor Bath Üniversitesi biyologu ve biyokimyacısı Metthew Wills. Yengeçgillerde tüm dallar aynı yönde gelişiyor ve birbirine paralel olarak karmaşıklaşıyorlar. Bilim insanlarının görüşüne göre sonuçlar, evrimde sadece karmaşıklığa doğru etkiyen bir itici gücün bulunduğunu kanıtlamakta. Gerçekten de bir hayvan grubundaki ortalama karmaşıklık ve günümüzde hala Stefano Schiaprarelli, son bulguların Güney Kutbu hakkında bilgiler için yeni bir yapıtaşı oluşturduğunu söylüyor. Yumuşakçaları araştıran bilim insanı sekiz yeni tür bulmuş. Meslektaşı Stu Hanchet ise sekiz yeni balık türünden söz ediyor. Çok büyük deniz canlılarının varlığı çok çeşitli nedenlere bağlanmakta. Mesela düşük su sıcaklığı, yüksek oksijen değeri ve doğal düşmanların eksikliği veyahut da belli başlı türlerin uzun ömürlü oluşu nedensellik faktörleri olarak açıklanabilir diyor Robertson. yaşayan türler arasında bir ilişki söz konusu. Türleri tükenmiş olan yengeçgiller yaşadıkları dönemdeki diğer türlerden daha ilkel yapılıydılar yani gelişmeye yatkın değildiler. Doğada yaşayan hayvanların evriminde rekabet, gelişmek için itici gücü oluşturuyor. Araştırmacılar bununla birlikte sonuçların tüm canlılar için geçerli olmadığını da söylüyorlar. Örneğin son derece ilkel organizmalar olan bakteriler en başarılı canlılardandır. EVRİMDE GERİYE DÖNÜŞ YOK Son 550 milyon yıl içinde yaşayan yengeçgillerin soyağacını inceleyen bilim insanları, evrimsel gelişimin hep daha karmaşığa doğru ilerlediğini saptadılar. Proceedings of the National Academy of Science dergisinde yayımlanan sonuçlar için araştırma ekibi son sı sıcak bir deniz akıntısı tarafından hareket ettirilmekte. Olayı videoya alan Jim Elliot ise küçük ev büyüklüğünde kopan parçaların çakıl gibi yuvarlandığını söylüyor. Güney Kutbu’nun batısındaki sıcaklıklar son 50 yıl içinde ortalama olarak 2,5 derece yükselmiş. Geçtiğimiz yıllarda da Larsen buz tabakasından iki büyük parça kopmuştu. 1995 yılında 75 km. uzunluğunda ve 37 km. genişliğindeki Schelf Larsen A kopmuştu. İKİ BEYİN YARISINDA FARKLI KOMBİNASYONLAR Sağ ve sol beyin yarısının farklı görevleri vardır. Bilim insanları şimdi bu görev dağılımını yansıtan özellikler saptadılar. İki beyin yarısında belli başlı nöronların sayısı farklı. Sağ beyin yarısı duymayı ve müziği algılamamızı sağlarken, sol beyin yarısı konuşmadan sorumludur. İnsanlar için tipik olan bu görev dağılımı diğer bir çok memelide de görülür. Peki bu farklılıklar anatomik olarak da belirgin mi? İki beyin yarısı farklı mı işliyor? College Üniversitesi’nden Stephen Wilson ve ekibi bu soruları yanıtlayabilmek için epifiz sapındaki sinir hücrelerini incelemiş. Araştırmacılar nöronları yeşil renkte ışıyacak şekilde değişimden geçirerek, spiral biçimindeki sinir uzan Gen araştırmaları UZAYDA YAŞAMIN YAPITAŞLARI Bilim insanları İspanya’daki Sierra Nevada bölgesindeki 30 metrelik bir anten ve Fransa ve Avustralya’daki iki radyo teleskopuyla uzayda ilk kez aminoasidin bir benzerini saptadılar. Aminoasetonitril olarak adlandırılan organik molekülü, araştırmacılar, avcı takımyıldızının yakınındaki dev bir gaz bulutunda buldular. “Büyük moleküllerin vatanı” olarak bilinen bölge yıldızların doğum yeri olan Sagittarius B2 içinde yoğun ve kızgın bir gaz topağı olarak görülmekte. Topu topu 0,3 ışık yılı büyüklüğünde olan ve genç bir güneşle ısınan bu topağın bugüne kadar uzayda en fazla organik molekül barındıran bölge olduğu anlaşıldı. Organik moleküllerin arasında etil alkol, formaldehit, sirke asidi, formik asit, glikolaldehit ve etilen glikol gibi karmaşık bileşimler de yer almakta. 1965’ten bu yana gerek yıldızlararası bulutlarda gerekse yıldızların etrafında genişleyen kılıflarda yüz kırkın üzerinde farklı moleküller saptandı. Bunlardan çoğu organik, yani karbon bazlı. Bilim insanlarının arayışı özellikle de aminoasitlere yönelik. Gerçi meteoritlerde daha önce aminoasit saptanmıştı ama yıldızlararası uzayda henüz bulunmamıştı. Bilim insanları şimdi İspanya’daki 30 metrelik IRAM teleskopuyla 3700 tayf çizgisindeki bileşik molekülleri gözlemlediler. Atomlar ve moleküller, ışık tayfındaki karakteristik çizgilerdeki özel frekanslarda görülebilmekte. Bu tür tayf çizgilerinin analiziyle kozmik bir bulutun kimyasal bileşimi aydınlatılabilmekte. Bir molekül ne kadar karmaşıksa, iç enerjisini o kadar iyi yansıtabiliyor. Bileşik moleküller bu yüzden henüz zayıf olan, dolayısıyla da tayf içinde çok zor seçilebilen çok sayıda tayf çizgisını soğururlar. Buna rağmen 51 zayıf çizgiyi kesin olarak aminoasetonitril olarak sınıflandırmayı başardık diyor araştırmacılar. Bu sonuç iki radyoteleskop ağıyla (Fransa ve Avustralya) on misli çözünürlükle doğrulandı. Araştırmacılar bu ölçümlerle kaydedilen tüm çizgilerin gerçekten de “büyük moleküllerin vatanındaki” aynı bölgeye ait olduğunu gösterdiler ve gelecekte yıldızlararası gaz içinde yeni bileşik moleküller saptayacaklarına inanıyorlar. GÜNEY KUTBU’NDA YENİ CANLI TÜRLERİ Deniz biyologlarının Güney Kutbu’nda gerçekleştirdikleri bir araştırma çerçevesinde bugüne dek bilinmeyen çok sayıda yeni hayvan türü bulundu. Bunların arasında dört metre uzunluğunda duyargalara sahip medüzler, dev deniz yıldızları ve büyük deniz salyangozları ilgi çekiyor. Yeni Zelanda’nın Tangaroa keşif gemisiyle gerçekleştirilen elli günlük araştırma çerçevesinde yaklaşık olarak 30.000 organizma toplanmış. Deniz biyologu Don Robertson’un açıklamasına göre keşif gezisi Ross denizinde 3200 km’lik bir alanda gerçekleştirilmiş. Keşif gezisi Uluslararası Kutup Yılı Programı’nın bir parçası. Bilim insanları şimdi yeni türleri tanımlıyorlar. Araştırmaya Cenova’dan katılan tılarının (aksonların) gelişimini izleme şansına kavuşmuşlar. Aksonlar sinir sisteminde sinyal aktarımından sorumludurlar. İki beyin yarısının farklı bilgi türlerini işledikleri zaten biliniyordu. Ama iki beyin yarısının farklı işleyişiyle ilgili bir bulguya rastlanmamıştı. Araştırmacıya göre bir olasılıkla sağ ve sol beyin yarısında birbirinden tamamen farklı nöron türleri söz konusu. Diğer bir olasılık da iki beyin yarısında bulunan aynı yapıtaşlarının farklı biçimlerde birleşmiş olabileceğiydi. Deneyler sırasında epifiz sapında ger CBT 1099/ 4 11 Nisan 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle