02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam İnsan nasıl özgür olur? Özgür olmayı öğrenebilir miyim? Bana “özgürlük” sağlayacak bilgi nasıl bir bilgidir? Özgürleştirici bilginin özellikleri nelerdir? Özgürleştirici Bilgiye Doğru Özgürlük bir insan başarısıdır. Bir kazanımdır. İnsan deneyimleri sonucu elde ettiği bilgilerle, kendinin ve yaşadığı çevrenin belirlenimlerini öğrenir. Sınırlandırmalarını, dayatmalarını kavrar. Oradan dünyadaki, evrendeki yaşam düzenini yorumlamaya çalışır: Düzenlilikleri, yasaları, belirlenimleri ile. Belirlenimleri kavramak, olanakları kavramakla birlikte yürür. İnsan bir olanaklar varlığıdır, iki anlamıyla: Kendisi kendinde olanaklar taşır, evrendeki olanakları keşfeder, ortaya çıkarır, görür; oluşturur! İnsan olanakları görüp, olanakları gerçekleştirebilme gücüyle özgürdür! Elbette, belirlenimleri görmeden olanakları göremezsiniz. Olanaklar belirlenimleri, belirlenimler olanakları ortaya çıkarır. Belirlenimler ve olanakların ortaya çıkarılması, bilgiyle gerçekleşir. İnsan sınar, gözler, düşünür, tasarlar, savlar, ortaya atar; kuramlar gerçekleştirir, evrenin önüne çıkardığı belirlenimleri, olanakları tanır. Belirlenimleri tanıdıkça olanak ufkunu genişletir. Olanakların ardında gitme, olanakları araştırma, bir olanaklar varlığı olarak insanın temel özelliklerindendir. İnsan olanaklarına yönelir; gerçekliğin belirleyici, belirlenimci etkilerine karşı onları tanıyarak, olanaklar arar: Çok eski dönemlerden beri, avını arama, yeni yerler keşfetme, aletler icat etme, yaşama, çevresine anlamlar verme insanın bu olanaklarının gerçekleştirilmesine yönelik çabalarındandır. Yaşamın, çevresinin, kavramaya uğraştığı gerçekliğin kendisine sunduğu koşulları tanıyıp, onları yenmeye, olanakları araştırarak başlar. Bu açıdan çevresine, yaşadığı yaşamın koşullarına tutsak değildir: Özgürdür. Yasaları bilerek, yasaların sınırladığı, belirlediği koşulları aşar. Örneğin, aerodinamik yasaları, yerçekimi yasalarını bularak, uçma olanağını keşfeder. Uçar. Yalnız dışındaki olanakları keşfetmez; içindeki olanaklara da, iç dünyasına, çevresiyle, toplumuyla, kültürüyle ilişkiye geçerek eğilir: Duygularını, düşünceleri tanır: İçindeki karar verme gücünü, özerkliğini fark eder. İçindeki gücünü, özgürlük gücünü. Özgürlüğü arama, olanaklarını aramadır. Üzerindeki baskıları tanıyarak, bu baskılarla baş edebilecek bir arayışın içine girer. İçini özgürleştirmeye çabalar, içindeki baskıları, dışarıdan gelen baskıları, koşullandırmaları, belirlenimleri fark ederek. Baştaki sorumuza dönebiliriz bu açıklamaların ışığında: Özgürleştirici bilgi nasıl bir bilgidir? Böyle bir bilginin olanağı var mıdır? Yanıt, bilginin tanınmasıyla olanaklı. Bilgiyi bu yazımda çok kısa betimleyeceğim, yedili yapısıyla. Evrende, farkına varalım varmayalım, duyu organlarımıza, bedenimize ulaşan her ileti, izlenim duyu verisi bir bilintidir. Bilinti en düşük düzeydeki bilgidir. Tenimi okşayan rüzgâr, kulağıma ulaşan gürültü, çoğu kez farkına varmadan dokunduğum nesnelerden bana gelen bilintilerle yaşarım. Bilintilerin işlenmesi, kendimizle olan ilginin ayırdına varılmasıyla bilintiler benim için veri özelliği kazanırlar. Veriyi bilinçli bir biçimde kullanabilirim yaşamımda. İstersem bu verileri işleyerek onları kanı düzeyine çıkarabilirim: Veriler bir bütünlük içinde yorumlanır, kanı olurlar. Kanıların, incelmesi, onların tanımlanmaya, çözümlenmeye, diğer kanılarla ilişkiye sokulmaya başlanmasıyla kanı, örneğin bir ders kitabı bilgisi durumuna gelir ki buna bilce diyorum. Okullarda öğrendiklerimizin önemli bir öbeğinin bilce olduğunu düşünüyorum. Bilcelerin dayanakları çoğu kez bilinmez, diğer bilcelerle bağı kurulamaz. Ancak bilgi, has bilgi düzeyine çıkıldığında, bilceler, geniş bir ufka, hesabı verilebilir bir tabana yerleşirler. Bilgi, incelmiş, belli bir kuram çerçevesine oturtulmuş bir yapı taşır. Bu anlamda bilgi sahibi olan kişi, gerek sezgileri, gerekse bilgiyi oluşturan kavramlar arasındaki bağların farkındalığıyla kendini belli eder. Özgül bilgi, bilginin belli bir alanda giderek incelmesiyle, ayrıntılarda, gözlemlerde, dayanaklarda gösterilen titizlikle oluşur. Sıradan bir uzman bilgisi özgül bilgi olmayabilir; özgül bilgi, yoğrulmuş, didiklenmiş, boşlukları, seçenekleri irdelenmiş bilgidir. Özgürleştirici bilgi, bilginin sıradüzeni içinde en üst düzeydeki bilgidir. Adının çağrışımına aldanmamak gerek: Özgürleştirici bilgi, onu edinenin çabası olmadan özgürleştirmez. Özgür bilgi, özgürlüğün bilgisidir, özgürleştirici bilgi. Özgürdür: İnsanın özgürlüğüne ışık tuttuğu için. Doğrusu, özgürlük, insanın bir özelliğidir, bilginin değil: Bilgiye yüklediğimiz özgürlük, salt bir metafordur; olanak gösterici bilgidir, bu metaforla dile getirdiğimiz özgür bilgi. Belirlenimlerle olanakların görülmesine olanak sağlayan bilgidir. Hipertimestik sendromunun temelinde yalnızca kodlama değil, aynı zamanda anıların yeniden ortaya çıkartılması da yatıyor olabilir. Unutulan anıların gerçekten yok mu oldukları, yoksa bunları yeniden ortaya çıkartma yeteneğinin mi yok olduğu konusuna kimse kesin bir yanıt getiremiyor. Belki de AJ ve Williams anıları yeniden su yüzüne çıkartma konusunda çoğumuzdan daha yetenekli. Belki de birbirleriyle ilintili anılar beyinlerinde çok daha güçlü bağlar oluşturduğundan, bir anı bir diğerini doğuruyor. Özellikle de AJ anılar içinde yitip gitmeye çok daha eğilimli. Anılar birbirini kovalarken bunu durduracak güce sahip olmadığını öne süren AJ, “Bölünmüş bir ekran gibi sanki de. Birisiyle konuşurken, başka bir şeyleri görüyorum,”diyordu. Anderson, AJ’nin normal koşullarda istenmeyen anıların geri tepmesini önleyen bilinçaltı denetim düzeneklerinde bir bozukluk olabileceğini düşünüyor. Bu tür bilinçaltı süreçlerin incelenmesi çok güç olmakla birlikte, Anderson insanlarda anıların bilinçli olarak bastırılabileceğini ortaya koydu. AJ anılarını bastırma yetisinden yoksun görünüyor. Anıların sürekli canlanmasının zihinsel bir bitkinlik yarattığından ve olumsuz anıların dönüp dolaşıp yakasına yapıştığından yakınıyor. AJ’nin denetim düzenekleri bir biçimde zarara uğramış olabilir mi? Anderson, McGaugh’un anı deneylerinde AJ’nin karar almada etkili olan uygulama ve uslamlama açısından yetersizliğinin gözler önüne serildiğine dikkat çekiyor. Bu da, anıların su yüzüne çıkmasını önleme konusunda onun başkalarına kıyasla daha güçsüz olduğu anlamına geliyor ve bu süreç bir kez başladığında neden durmak bilmediğine de açıklık getiriyor. Hipertimestik sendromu normal bellek konusuna şimdilik pek ışık tutmasa da, ipuçlarının her geçen gün artış gösterdiğine dikkat çekiliyor. AJ ile Williams bilim çevrelerinin ilgisini çekmeyi sürdürürken, onların sahip oldukları bu özelliğin birazına bile sahip olmaya can atan bir yığın insan var. Oysa, Williams kendisine bağışlanan bu armağandan pek de etkilenmiş gibi görünmüyor. Kafasındaki binlerce anıyı denetleme konusunda oldukça başarılı olduğu görülüyor. Acaba bizler de anıların içinde boğulmadan benzer türde becerileri öğrenebilir miyiz? Kuramsal açıdan olası bir durum. Belleğimizi güçlendirmenin denenmişkanıtlanmış çeşitli yolları var. Bunun için, öncelikle anımsamak istediklerimize daha yoğun bir ilgi göstermemiz ve düşüncelerimize biraz daha çekidüzen vermemiz gerekir. Bu tür alıştırmalar her ne kadar belleğimizi geliştirse de, bundan böyle bir şeyleri unutup belleğimize sövecek olduğumuzda beynimizin bize bir iyilikte bulunmaya çalıştığını anımsamakta yarar var. New Scientist, 16 Şubat, Rita Urgan Tayfun Akgül CBT 1099/11 11 Nisan 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle