02 Haziran 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Sporda gerilik, çağdaş uygarlıkta geriliktir Amerikanın ‘ılımlı İslam’ sömürge projesinin acentalarının yapamayacağı şeylerden biri, sporun geliştirilmesidir. Çokuluslu büyük gladyatör oyunları ticareti olan futboldan ve diğer çokuluslu top oyunlarından söz etmeyeceğim. Bunların uluslararası kamuoyundaki önemi yadsınamaz. Fakat burada dile getirmek istediğim gençliğimizde idman denilen ve bugün hâlâ olimpiyatların kalbi olan atletizm... Doğan Kuban erçi sporların sayısı giderek artıyor. İnsan ilgilerinin odağı, bilim, sanat ya da politikadan çok spor. Ne var ki bizim uluslararası spor etkinliklerindeki yerimiz bilim, teknoloji, felsefe, sanatta olduğu kadar. Olimpiyat finallerinde Türk görmek bir hayal. Aslında Türkiye’nin çok daha üst düzeylerde temsil edilmesini gerektiren bir spor geçmişi var. Osmanlı döneminde savaştan kafasını kaldıramayan bir toplum için sulh zamanında savaş egzersizi doğal bir etkinlikti. Fetihten sonra Fatih, Ok Meydanı’nda ‘Meydanı Kemankeşan’ adıyla ok atma egzersizleri ve yarışmaları yapılan bir alan ayırtmıştı. Ne yazık ki bu alan tarihçilerin bütün çabalarına karşın İstanbul halkı için bir yeşil alan, hatta bir spor eksersiz alanı olarak korunamadı. Türkiye’nin dünya Yapılaşmaya teslim edildi. Bu olguya Türkiye’de düşüncesine katkısı çok sporun bugünkü zavallı hali az. Teknolojik düzeyi, için simgesel bir olgu olarak ekonomik portföyü de bakmak gerekir. Değil spor dünya boyutunda önemalanı, bir taş bile bırakmadılar. Okmeydanı yapı yağmasizdir. Sanatı, musikisi sına teslim edildi. Osmanlı de öyle. Ekonomik Dönemi’nde ok atma, cirit, boyutu ve evrensel presgüreş, matrak oyunları vardı. tiji ile ağırlıklı uluslarara1579 tarihli bir belgeye göre kürek yarışı bile yapılıyordu. sı bir etkinlik olan sporu Mektebi Sultani’nin da çıkarırsak, (Galatasaray) dersleri içinde Türkiye’nin varlığı söjimnastik idmanı da vardı. Türkiye’de spor tarihin erken mürgecilerin hesap adları içinde Ali Faik defterlerinde kalacak. (Üstünidman); Selim Sırrı (Tarcan) Beyler artık pek hatırlanmıyor. 20. Yüzyıl başında futbol, boks, halter, eskrim, özellikle askeri okullarda, programlara alınmıştı. Bugün toptan başka bir şeyle ilgilenmeyen Beşiktaş Jimnastik Kulübü (BJK) o tarihlerde bu sporlar için açılmıştı. I. Dünya Savaşı’nda yelken ve kürek kulüpleri bunlara eklenmişti. I. Dünya Savaşı’ndan sonra voleybol ve basketbol kulüpleri de kurulmuştur. G “Bizim neden on milyonluk Yunanistan kadar sporcumuz olimpiyatlarda dereceye giremiyor” sorusu kimsenin aklına gelmiyor. Ülkenin kaymağını yemek için milletin kafasını şişirenler, bizde niye spor böyle, bizde sanat, bizde müzik, bizde tiyatro, bizde bilim, bizde sanayi neden cılız kalmış diye sormuyorlar. Bizde ticaret, bizde gökdelen, bizde otomobil, bizde cep telefonu sporu var. Otomobil de imam hatip ve türban sporu olmalı! Yapmak için soyunmaya gerek yok. Giysili kadın ve erkeklerimiz otomobil sporu yapıyorlar. Ve kırsal kültürün cehalet ve kaygısızlık antrenmanlarından geçerek senede on bin kişiyi öldürüyorlar. 2008 yılında dünyanın en önemli uluslararası olgusu Pekin Olimpiyatları olacak. Olimpiyatların yarı sporcusu kadın. Bizim hükümet üyelerine göre Müslüman kadının örtünmesi özgürlüktür. Vücudunu erkeklere gösteremez. Öyleyse spor yapamaz. Özel giysili türbanlı Türk kadının spor şansı yok. Dincilere sorarsak Türkiye spora sadece erkeklerin katılacağı topal bir ülke olacaktır. nı 100 ve 200 metrede ve üç adımda dünya rekoru kırarak allak bullak etmesi hikâyesi Normandiya çıkarması kadar etkili olmuştu. Süvarilerimizin Roma başarıları ve savaştan sonra güreşçilerimizin dünya şampiyonlukları, Cumhuriyet tarihinin Hatay’ın ilhakından fazla ses getiren olaylarıydı. Spor ilk okullarda başlar. Spor da, musiki gibi, küçük yaşta çocukların eğitimine katılması gereken bir etkinliktir. Amerika bunu okullar arasında ülke çapında liseler, üniversiteler ve amatörler düzeyinde örgütlemiştir. 20. yüzyıl başından bu yana Amerika çapında yarışmalar düzenleyen bu kurumların milyonlarca üyesi var. Bundan 35 yıl önce bu kurumlara üye olan 20.000 okul vardı. Komünist ülkelerin sporu nasıl örgütlediklerini ve Amerika ile boy ölçüşmelerini olimpiyatlarda izledik. Bugün dünyada ekonomik olarak başa oynayan bütün devletler, son yıllarda Çin, Japonya ve Kore, bir çok sporda başa güreşiyorlar. Ara sıra birkaç şampiyon çıkarmak övünülecek bir şey değil. Okul programlarına çocukların doğal olarak ilgilerini çeken spor dersleri düzenli olarak konmazsa Türkiye bu alanda da nal toplayan ülkelerden olmaya devam edecek. ÇAĞDAŞLIK GÖSTERGESİ Sporun dünyada en uç çağdaşlık gösterilerinden biri olduğunu vurgulamak gerek. Dünya sporunun arkasında olağanüstü bir kamuoyu (kuşkusuz bilim ve sanattan daha çok), olağanüstü bir medya, çok paralı bir ekonomik yapı var. Sporun gelişmemesi kökten bir geri kalmışlık ölçütüdür. Dünya arenasında spor, sanat ve musiki ticari etkinliklerin neredeyse yarısı kadar yer tutuyor. Toplumların spor temsilcileri bu alanlarda dünya ile bütünleşiyor. Türkiye’yi eğittiklerini sananlara sporun sağlıktan öte bir akli ve bedensel disiplin, zorluk ve engellerle savaş için zekâyı ve iradeyi bileyen bir egzersiz olduğunu anlatmak zor. Halkın sağlığını ve bilgisini dibe vurduranlar için spor da bir lükstür. Ya da ticarettir. Bu duruma bilim, felsefe, müzik yokluğunun yarattığı kültür ataletini ekleyince çağdaş dünyanın dışına itilmesi planlanmış bir toplum ortaya çıkıyor. Eğitilmiş insanını değişik bilgi ve uygulama süzgeçlerinden geçirmiş, yaşamı disiplinli, sağlıklı, duyarlıkları ve düşünme yeteneği gelişmiş bir tümel insan olduğunu kabadayı türban politikacılarına anlatmak zor. AYAKLARDA ADIDASLAR DOLU AMA Sokaklarda herkesin ayağında Adidas, Nike ya da başka spor markalar taşıyan spor ayakkabılardan geçilmiyor. Ama spor yapan yok. Türkiye’de dünya olimpiyatlarına giren en iyi koşucular finallere ulaşamıyorlar. Bir kadın sporcumuz yetişmişti: Süreyya Ayhan, onu da kırsal kültürün cahil davranışları yok etti. Türkiye’de atletizm yok, göçer kökenli milletin atlı sporu II. Dünya Savaşı’ndan önceki Roma olimpiyatlarından sonra yok oldu. II. Dünya Savaşı sonrası güreş şampiyonları sadece anılarda kaldı. Dört tarafı denizle çevrili ülkenin yüzücüleri, kürekçileri, tramplen atlayıcıları yok. Kış sporlarında bir Türk ismi yok. Oysa ülkenin doğusu 6 ay kar altında. Bütün Türkiye kıyılarında İzmir’de, Kuşadası’nda, Antalya’da, Marmara’da yelkenli yok. Sörf yapan yok, yüzücüler, kürekçiler devede kulak. Türkiye’nin çağdaş bir ülke olmadığını olimpiyatlarda finallere katılamadığımızı hatırlayınca anlıyoruz. BUGÜN OKULLARDA BİR ŞEY KALMADI CBT 1099/ 14 11 Nisan 2008 Cumhuriyet’in ilk döneminde bu etkinlikler artarak sürmüştür. Lisede iken jimnastik derslerinde herkesten bir minimum koşma, atlama performansı istenmeye başlanmıştı. Şimdi okulların jimnastik, musiki, resim hocaları bile yok. Köylülüğe geri döndük. Politikacılarımıza sporun politik gösterilerin en büyük ve etkili olanı olduğunu da anlatmak zordur. Çünkü tarih bilmezler. 1936 olimpiyatlarında Amerikalı sürat koşucusu Jesse Owens’ın Hitler’in üstün beyaz ırk kuramı
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle