Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Unutamayan adamın büyük acısı! Yaşamda birtakım şeylerin unutulup gitmesi kimi zaman en iyi çözümdür. Ne yazık ki, AJ için unutmak yalnızca düşünü kurabileceği özel bir durum. Kaliforniya’da yaşayan 42 yaşındaki AJ, yeniyetme yıllarından bu yana yaşadığı her günü en ince ayrıntısıyla anımsıyor. Kendisine 1980 yılından sonraki herhangi bir tarih sorulduğunda hiç duraksamadan o gün nerede olduğunu, neler yaptığını ve ne gibi olaylar yaşandığını sıralıyor. AJ bu yeteneğiyle aile ve dost çevresini yıllardır hayrete düşürse de, bedelini ağır ödüyor. “Sonu gelmek bilmeyen bir film” diyerek tanımladığı bir anımsama döngüsünün içine kıstırılmış durumda. J, benzer becerilere sahip olan ve şimdilerde sinirbilimcilerin çalışmaları kapsamında yer alan az sayıda insandan biri. Araştırmalardan elde edilen veriler çoğaldıkça, bir konu giderek açıklığa kavuşuyor: normal, sağlıklı bir belleğe sahip olmak, yalnızca kayda değer bilgilerin akılda tutulmasından ibaret değil; geri kalan bilgilerin unutulması çok daha önemli. AJ’nin, Kaliforniya Üniversitesi nöropsikoloji uzmanlarından James McGaugh’a mektup yazarak yardım istemesiyle, sıradışı becerilerinin ilk kez su yüzüne çıkmasının üzerinden yedi yıl geçti. AJ’nin, kendi deyişiyle “dur durak bilmeyen, dizginlenmesi olanaksız, insanı yiyip bitiren ve sıBelleğimizi güçlenkıntı veren”, sürekli anımsadirmenin denenmişma gücü karşısında dehşete kapılan McGaugh konuyu kanıtlanmış çeşitli aynı üniversiteden iki mesyolları var. Bunun lektaşı, Elizabeth Parker ve için, öncelikle anımLarry Cahill ile birlikte incelemeye koyuldu. samak istediklerimize Araştırmacılar ilk deneydaha yoğun bir ilgi ler sonucunda AJ’nin son 24 göstermemiz ve düyılın Paskalya tarihlerini şüncelerimize biraz doğru bildiğine ve o tarihlerde neler yaptığını ayrıntıdaha çekidüzen verlı biçimde anımsayabildiğine memiz gerekir. tanık oldular Dahası, AJ 1980 yılından itibaren herhangi bir tarihin haftanın hangi gününe denk geldiğini biliyor ve görünürde akılda kalması düşünülmeyen birtakım olayları anımsayabiliyordu. Araştırmacılar bilim dünyasının henüz yabancısı olduğuna inandıkları bu duruma, Yunanca anımsama anlamına gelen “timesis” sözcüğünden yola çıkarak, “hipertimestik sendrom” adını verdi. İyi de, “hipertimestik” kişileri tüm öteki insanlardan farklı kılan neydi? Hipertimestikler normal bir belleğin içyüzüne ışık tutabilirler miydi? bir telefon numarası ya da bir hafta önce yenen yemekler gibi, artık işe yaramayan bilgilerin bellekten atılmasını sağlayan bir düzenek olduğunu belirtiyor. Bir başka günah, aklımız başka bir yerde olduğundan kimi bilgileri gerektiği gibi şifrelemeyi başaramadığımızda yaşanan bir durum olan, dalgınlık. Bir başkası da, kafamızın karışmasını önlemek amacıyla beynin rakip bir anıyı öne çıkartıp başka bir anının önünü kestiği, ket vurma. Schacter bu düzeneklerden her birinin uyarlayıcı bir amacı olduğuna ve bu sayede beynin sıradan, kafa karıştırıcı ya da zaman aşımına uğramış bilgileri saklamasının önüne geçildiğine dikkat çekiyor. Açıkça görülen şu ki, AJ’nin belleği daha farklı bir biçimde işliyor. Ama neden? Bu sorunun yanıtı henüz tam olarak bilinmemekle birlikte, hem AJ hem de benzer özellikler taşıyan Brad Williams adlı bir kişinin takıntılı niteliklere sahip olmaları birtakım ipuçlarını da beraberinde getirebilir. AJ ve Williams otistik olmamalarına karşın, tıpkı otistikler gibi tarihlere büyük bir ilgi gösteriyorlar. AJ kafasında yıllar ve aylarla ilgili zihinsel bir takvim taşıyor ve takvimi “bir biçimde bildiği” bir kavram olarak tanımlıyor. Ayrıca, 32 yıldır günlük tutan AJ “oldum olası düzene gereksinim duyduğunu” söylüyor. Her ikisinin de yıllar öncesine uzanan TV rehberi koleksiyonu var. Bu tür sorgulu davranışlar anıların düzenlenip güçlendirilmesine yardımcı olabilirler. Bu da onların kolay kolay unutulamayacakları anlamına geliyor. Ne var ki, etkileyici olmasına karşın, AJ’nin belleğinin ayırt edici ve görsel özelliğe sahip olduğu söylenemez. McGaugh ve arkadaşlarına göre, AJ’nin özyaşamsal belleği güçlü olmasına karşın yine de seçici ve hatta kimi yönlerden sıradandı. AJ’nin sözcük listelerini ezberleme ya da yüzleri tanıma konusunda sergilediği başarısızlık bunu açıkça ortaya koymaktaydı. Dahası, AJ okul yıllarında da üstün nitelikli belleğini derslerine yansıtmaktan yoksun, pek de parlak olmayan bir öğrenciydi. Williams’ın belleğinin de sınırları var. Tiyatro oyuncusu olarak repliklerini ezberleme konusunda epey bir çaba harcaması gerektiği gibi, Scrabble tutkunu olmasına karşın iki harfli sözcüklerin dışındaki listeleri ezberleyemediği de görülüyor. A rıyla yaşam bulurlar. Bir anı anımsandığında aynı sinirsel süreçler yeniden devinime geçerler. Bu süreç ne denli çok kez yinelenirse, beynin bir anıya verdiği önem de o denli artar ve sinir hücreleri arasında kalıcı bağlantılar oluşturmak suretiyle, anı uzun erimli bir anıya dönüşür. Anının her akla getirilişinde bu bağlantılar daha da güçlenerek anımsama sürecini kolaylaştırırlar. Beyin o denli çok olası sinaptik bağlantı içerir ki, en azından kuramsal olarak, bu organda depolanabilecek uzun erimli anıların sınırı yoktur. O halde, neden her şeyi anımsamayız? Harvard Üniversitesi’nden Dan Schacter’e göre,”Her bir ayrıntıyı ister istemez kayda geçiren ve bu bilgileri sürekli ulaşılır kılan bir sistem korkunç bir karmaşayla sonuçlanır.” Schacter beyinde önemsiz ve eskimiş anıların ayıklanmasına yarayan düzeneklerin olduğuna, etkin bir unutmanın kusursuz işleyen bir belleğin en can alıcı unsurlarından birini oluşturduğuna dikkat çekiyor. ANIMSAMAYI UNUTMAK Schacter, 2001 yılında yayımlanan “The Seven Sins of Memory=Belleğin Yedi Günahı” adlı kitabında çeşitli unutma biçimlerini irdeliyor. Günahlardan birine “gelip geçicilik” adını veriyor ve bunun, eski NEDEN UNUTAMIYOR? Hipertimestik sendromun kökeni normal anımsama sürecinin herhangi bir aşamasında yatıyor olabilir. Kabaca belirtmek gerekirse, bir anı üç aşama oluşur: ilkin şifrelenir, ardından saklanır, daha sonra da yeniden ortaya çıkartılır. Hipermestikler bu üç görevi bizlerden çok daha verimli bir biçimde yerine getiriyor olabilirler. Ancak çok daha ilginç bir başka olasılık da söz konusu olabilir. AJ’nin olağanüstü belleği, beynimizde anımsamak zorunda olmadığımız şeyleri unutmamıza yarayan düzeneklerin işlevlerini yerine getirememesinden de kaynaklanıyor olabilir. Basit bir biçimde açıklayacak olursak, yeni anılar sinir hücreleri ağındaki sinapsların geçici kızışmala ANLAĞIN OYUNU Florida Eyalet Üniversitesi’nden K. Anders Ericsson ve başkalarının da altını çizdikleri gibi, bellek uzmanlığının sayısız başka örnekleri var. Onca yemek siparişini akıllarında tutmak zorunda olan garsonları, bir bakışta sayısız pozisyonu gözünde canlandırabilen satranç ustalarını, ya da Shakespeare oyunlarını baştan sona ezberleyen oyuncuları düşünün. CBT 1099/10 11 Nisan 2008