Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
BT 1096sayfa 8 18/3/08 16:37 Page 1 (1,1) Kent Kültürü 1673’te Viyana’yı fethedemedik, 2083’te de Viyana’ya erişemeyeceğiz Kısa bir Viyana gezisi, İstanbul'un neden uygar bir kent olmadığını, burada oturanların da neden kentli olamadıklarını kanıtlayan bütün olguları gözler önüne seriyor. Doğan Kuban öyle gözlemler kimilerini kızdırıyor. Çünkü uygarlığı satın alınan bir araba, takılan bir kravat gibi görüyorlar. Zaha Hadid bir bina yaparsa ya da bir gökdelen daha dikilirse İstanbul uygar bir kent olacak sanıyorlar. Viyana ile İstanbul arasındaki farkları görebilenlerin göremeyenlere anlatmaları gerek. Çünkü süregelen bu aymazlık 2083'de Türkiye için bir kölelik habercisidir. 1683'de Polonya Kralı Jan Sobieski'nin yardımı yetişmeseydi belki de Kara Mustafa Paşa'nın ordusu tarafından işgal edilecek olan 9 milyonluk Avusturya'nın başkenti Viyana'da Maria Theresa Meydanı'nın iki tarafında anıtsal boyutları ve gerçekten görkemli neoklasik tasarımlarıyla aynı büyüklükte iki karşılıklı müze var: Sanat Tarihi Müzesi ve Doğa Tarihi Müzesi. Bu iki müze Avrupa'nın ve dünTürkiye'nin geleceği yanın en ünlü müzeleri için en büyük engel arasında sayılıyor. Doğa Tarihi Müze(daha doğrusu bela) si'nde ölü ve canlı doğaya cehalettir. Bunun en ait 20 milyon örnek var. kötüsü toplumun Bunlar toplam 9.000 m2 kapsayan salonlarda sergiortalama cehaleti değil, leniyor. Bu müze dünyayöneten sınıfların nın en önemli antropolocehaletidir. Doğrusu jik, botanik ve mineroloistenirse bu bir sınıf jik verilerini, insanı şaşırtan bir düzen içinde sunudeğildir. Cehaletin yor. Bugün de çok önemli birleştirdiği, ya da bir araştırma merkezi. tanımını yaptığı sınıftan Sanat Tarihi Müzesi'nde ise eski Mısır'dan söz ediyorum. Bu başlayan bir Antikite böotomobil, televizyon, cep lümü ve Rönesans ve Batelefonu, bilgisayar rok'u içeren bir resim kokullananın, çağdaş leksiyonu var. Burada ortaçağdan öteye dünyanın teknolojiyi uygarlık en ünlü sanatçılarının dev sananların cehaletidir. büyüklüğünde yapıtları sergileniyor. Bu binalar arasında büyük parkta 17451780 arasında hüküm süren Kraliçe Maria Theresa'nın bir büyük heykel kompleksi var. B İSTANBUL'UN YOKSUNLUĞU 18. Yüzyıldan bu yana Avrupa'nın en büyük sanat merkezlerinden biri olduğunu, Haydn, Mozart'ı, Beethoven'i hatta 20. Yüzyıl başında Otto Wagner'li ya da Adolf Loos'lu, Klimt'li 'Fin da Siècle' Viyanasını unutalım ve sadece şu olguyu düşünelim: Avusturya 9 milyon, Türkiye 75 milyon. Viyana nüfusu 1.000.000, İstanbul nüfusu 15.000.000. Ama İstanbul'da büyük bir sanat müzesi yok. İstanbul'da bir doğa müzesi yok. İstanbul'da bir Osmanlı heykeli yok. İstanbul'da bir Osmanlı meydanı yok. Bugüne kadar geçen Cumhuriyet döneminde de CBT 1096/8 21 Mart 2008 Taksim heykelinden başka bir şey eklememişiz. Başka bir deyişle resim ve heykel, sanat, bilim, düzenli kent meydanı gibi dört büyük uygar kültür bileşeni İstanbullu için yok. Şimdi birtakım köylülükten çıkamamış olanlar, İslam dünyası ekonomik köleliğinden Viyana Sanat Tarihi Müzesi’nin dış binası ve cehaletten neden çıkamıyor, diye düşüneceklerine; karılarının kafalarını sarıpsarmalayıp nüfusun yarısını eve nasıl kapatalım diye planlar peşindeler. Müslümanların kendilerini kölelikten kurtaracak sorun bu mu? Osmanlı'nın neden tükendiğini ve mimarların, şehircilerin neden bir kent planlayamadıkların açıklayan daha açık ne olabilir? İstanbul'da çağdaş bir belediye etkinliği ne zaman başladı? 6. Dairei Belediye ile Viyana'nın Viyana Doğa Tarihi Müzesi’nden bir görünüm 1870'lerde yapılan Belediye binasını (Rathaus) yan yana koyalım. Bu nasıl rın cehaletidir. Cahil köylünün füze kullanması uygarlık olmadığı gibi, yüzü görülmeyen kara çarşaflıbir kültür farkına tekabül ediyor? İstanbul'da çağdaş bir kenti simgeleyen planlama nın cep telefonu kullanması da uygarlık değildir. Çağdaş dünyanın tümü piyasaya sürülen teknoloçalışmaları Demokrat Parti'den önce H. Prost ile başladı. Menderes döneminde Piccinato gibi yaban jik araçlar kullanmaktadır. Kuşkusuz nasıl kullandığı cı uzmanlarla devam etti. 50'li yıllarda yapılan bele ayrı bir sorundur. Evrensel teknolojinin bir parçası diye binası gelecek felaketlerin işareti gibiydi. Bu ya olan bu özellik uygarlık değildir. Şimdi Viyana'nın pı Saraçhane'de Şehzade Camisi karşısına yükselen uygar olan ve İstanbul'un olmayan boyutları üzerinkentin tarihi aksını yok eden bir yüksek bloktu. O de uygar olmakta zorlananlara ya da kendilerini çokzamandan başlayarak belediyeler eski İstanbul'un tan uygar oldum sananların dikkatlerine bir iki gözbütün tarihi kent dokusunu gözden çıkarmaya karar lem sunmak istiyorum. Fakat bu dergiyi okumadıkları kesin olduğu için okuyucuların böyle bir aracılığı lı olduklarını gösterdiler. yüklenmeleri gerektiğini biliyorum. Viyana'da dünyaca ünlü müzelerin hepsini impaEN BÜYÜK BELA CEHALET Türkiye'nin geleceği için en büyük engel (daha ratorlar yaptırmış. Türkiye'de Osmanlı'dan kalan bir doğrusu bela) cehalettir. Bunun en kötüsü toplumun müze var, Arkeoloji Müzesi. O da Türkiye'de kazı yaortalama cehaleti değil, yöneten sınıfların cehaleti pan Avrupalıların her şeyi kaçırmalarına engel oldir. Doğrusu istenirse bu bir sınıf değildir. Cehaletin mak için Avrupa'da okumuş sadrazam çocukları eliybirleştirdiği, ya da tanımını yaptığı sınıftan söz edi le kurulmuş. İstanbul'da sarayların eşyalarıyla birlikte gösterilmesi müzecilikle bir tutuluyor. Topkapı yorum. Bu cehaletin özel bir tanımı var. Bu köylünün, Sarayı, Dolmabahçe Sarayı, Ayasofya gibi zengin kiokumamışın topraktan ekmeğini çıkaranın binlerce şilerin özel koleksiyonlarını barındıran birkaç küçük yıldır değişmeyen cehaleti değildir. Bu otomobil, te müze de var. Bir de Askeri Müze yapılmış. Önce kültürlü fakat uygar olmayan vatandaşların levizyon, cep telefonu, bilgisayar kullananın cehaletidir. Kısaca tanımlamak gerekirse dünyada çocukla bir koleksiyonun bir müze olmadığını öğrenmeleri rın da kullandığı çağdaş teknolojiyi uygarlık sananla gerek. Bu ilk adımdan sonra neyin müzesi olur diye