13 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LINE Tanol Türkoğlu AKLINIZDAN GEÇENLERİ OKUYAN KOLYE Sinema veya dini mekanlar gibi cep telefonuyla konuşamayacağınız yerlerde, artık sizi arayanlar ile daha rahat iletişim kurabileceksiniz. Üzerinde sensörler olan bir boyun bandı, konuşmayı düşündüğünüz sözcükleri –dile getiremediğiniz sentetik bir konuşma şekline dönüştürecek. Düşündüklerimizi dile getirmeye niyetlendiğimiz zaman beyin ses tellerine sinyal gönderir. Dallas’taki Ambient Corporation tarafından geliştirilen bir boyun bandının üzerindeki sensörler, bu elektriksel sinyalleri alarak yapay bir sese dönüştürüyor. Bu sistem öncelikle normal olarak konuşma engeli olan kişiler için tasarlanmıştı. Ancak Ambient Corporation, sistemin farklı koşullarda da kullanılabileceğini düşünüyor. Ambient yetkilileri bu yılın ortalarına doğru piyasaya çıkartacakları versiyonun, İngilizce sözcükleri oluşturan seslerin pek çoğunu tanıyabilecek yetenekte olacağını söylüyor. (tanolTurkoğlu@Gmail.com) Bugün bir torba kömür ile, iki kap yemek ile, tebaa durumuna düşürülmeye çalışılan Türk Toplumu’na onun her daim dünyaya meydan okumuş bir halk olduğunu anımsatmaya devam edeceğiz. Hiç Üzülmeyin “Bulunur” Geçtiğimiz günlerde bir yurtiçi ziyareti sırasında yoluna çıkan bir belde sakinlerinin, Başbakan Erdoğan’a yeni çıkardıkları ve belde belediyelerin kapatılmasına neden olan yasa çerçevesindeki mağduriyetlerini iletmelerine karşılık Başbakan’ın vermiş olduğu tepki medyaya fazla yansımadı. Doğrusu medya Başbakan’ın bazı konulardaki çıkışlarına karşılık gösterdiği tepkisizliği, son günlerde üst üste gelmiş olduğundan, telafi etmede gecikmedi; iki farklı “ilginç” açıklama sütunlarda geniş bir yer buldu. Yer bulan bu açıklamalardan birisi üç çocuk yapma önerisi, diğeri de suçluları affetme konusunun mağdurun ailesine ait olduğu idi. Gözden kaçan ve belde sakinlerine çıkışırken gösterdiği tepki ise yoluna çıkanlara “Sizi kim buraya gönderdi? Sizi kim organize etti?” şeklindeydi. Ülkemizde sadece siyasi vitrindeki değil, kamuoyunu ilgilendiren her vitrindeki (medya, şov dünyası, spor dünyası vb) ortak bir özellik bu. Rol model durumunda olan (ünlü) bireylerin rol modelliğini kendi istedikleri zamanlarda ve mekanlarda yapmak isteyip, istemedikleri zaman ya da mekanlarda yapmaktan kaçınma yaklaşımı. Bu yaklaşım doğal olarak medya mensupları ve onların aracılığıyla kamuoyunu bu ünlü figürlerle karşı karşıya getiriyor. Neden? Cevap basit. Rol modelliğin yeri ve zamanı yoktur. Haftanın yedi günü, günün yirmidört saati her yerde rol modellik yapmak zorundasınız. Biraz da bundan olacak; rol modelliğini icra ederken eğer “takıyye” yapıyorsanız, bir yerlerde açık verirsiniz. Başbakan’ın belde sakinlerine gösterdiği tepki de bu türden bir açık. Konunun bu sütunla ilgisi ise bu tepkinin işaret ettiği mentalitenin bireye, demokrasiye, açık topluma, bu olgulara altyapı teşkil eden internete yaklaşımı için de bünyesinde bir anlam taşıması. Bu mentaliteden şu tür sonuçları çıkarmak olası: Demek ki Başbakan’ın bir grup insanın bir araya gelip haklı olduklarını düşündükleri bir konuda haklarını barışçıl yollardan arama çabası asla yine o grubu oluşturan bireylerin özgür iradeleriyle bir araya gelmeleri sonucunda oluşamaz. Demek ki bizim ülkemizde bireyler haklarını arama konusunda acizdirler; ancak perde arkasından birileri onları manipüle ederse harekete geçerler. Hal böyle olunca da topluluğun gösterdiği tepkinin bir önemi yoktur; arkadaki ajitatörlere, manipülatörlere ulaşıp yine perde arkasından onlarla dialog kurulursa, sokaklardaki hereketlilik de istenilen şekle sokulur. Başbakan bu konularda emprovize hareket edecek kadar deneyimsiz bir siyasetçi değil. Onun bu yaklaşımını baz aldığımızda karşımıza çıkan tablo beni endişelendiriyor. Endişe bir yana aslında internet gibi bir altyapıdan toplum olarak neden verimli bir şekilde istifade edemediğimizi daha iyi anlamamı sağlıyor. Şimdiye kadar sanki o potansiyel bir kez fark edilse onun hakkını verecek bir mental altyapının olduğunu düşünüyor ve problemin o irtibatlandırmayı yapamamaktan kaynaklandığını düşünüyordum. Ancak yukarıdaki bakış açısından değerlendirdiğimde problemin aslında çok daha derin olduğunu düşünmeden edemiyorum. Bu endişeli durumdan kurtulmamı sağlayan olgular yok mu? Var. Yakın tarihimizde de var; şu an da var. Yedi düvele karşı vermiş olduğumuz Ulusal Kurtuluş Savaşı bunun en büyük örneği. Merhum Attila İlhan’ın dipten gelen dalga olarak adlandırdığı olgu ise çok daha taze yeni bir örnek. O halde sonuç? Sonuç şu ki rol model olarak topluma neyi şırınga ederseniz toplum o yöne doğru meylediyor. Bugün bir torba kömür ile, iki kap yemek ile, tebaa durumuna düşürülmeye çalışılan Türk Toplumu’na onun her daim dünyaya meydan okumuş bir halk olduğunu anımsatmaya devam edeceğiz. Muhtaç olduğumuz motivasyon, “Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini / Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini” diyen Namık Kemal’i meclis kürsüsünden yanıtlayan M.Kemal Atatürk’ün şu cevabında mevcuttur: Bulunur kurtaracak bahtı kara maderini... (Not: mader; anne demektir) 1500 BİLGİSAYARIN İŞİNİ TEK BAŞINA YAPIYOR Dünyanın en büyük yazılım ve donanım şirketlerinden IBM, 1500 bilgisayarın işini tek başına yapabilen Sistem Z10 adı verilen bir anabilgisayar geliştirdi. Yetkililer yeni bilgisayarı şöyle tanımlıyor: ''IBM'in yeni modeli Sistem Z10, 1500 bilgisayarın işini yaparken, bunu aynı sayıda makineden yüzde 85 daha az yer kaplayarak, yüzde 85 daha az enerji tüketerek ve yüzde 100 daha fazla performans göstererek gerçekleştiriyor. İlk defa bir anabilgisayarda 4 çekirdekli işlemci kullanılıyor. 64 adet işlemcili Sistem Z10, Linux, XML, Java, Websphere ve pek çok Servis Odaklı Mimari (SOA) tabanlı projeyi çalıştırabiliyor. Sistem Z10, 1.5 terabyte'a kadar yükseltilebilen sunucu başına hafıza imkanıyla, büyüyen iş ihtiyaçlarına karşılık veriyor. Sistem Z10, aynı anda milyonlarca kullanıcıya hizmet verebiliyor.'' Kaynak: www.terrakki.net 25 METREDEN BOMBAYI GÖREN KAMERA İngiliz şirketi ThruVision, elbisenin içinde gizlenen silah, uyuşturucu ve patlayıcıları 25 metreden gösterebilen bir kamera geliştirdi. T5000 adı verilen kameranın, Terahertz ya da Tray denilen doğal elektromanyetik ışınlarla nesnelerin belirlendiği "pasif görüntüleme teknolojisiyle" çalıştığı belirtildi. Kamera 25 m mesafeden, gizlenen nesneleri belirliyor, insanlar hareket halindeyken de işlevselliğini yitirmiyor. Bu arada T5000'in insan vücudunun ayrıntılarını ortaya çıkarmadığı, bu yüzden de görüntülemenin zararsız olduğu kaydedildi. Teknoloji için askeri ve sivil başvurular olduğunu bildiren şirket, kalabalık havaalanları, alışveriş merkezleri, sportif olaylarda kullanılabileceğini söylüyor. Kamera, tüm insanlar ve nesnelerin düşük seviyede elektromanyetik radyasyon yayması temeline göre çalışıyor. Terahertz ışınları, elektromanyetik spektrumun (tayf) üzerindeki infrared (kızıl ötesi) ve mikrodalgaların arasında bir yerde bulunuyor ve ışınlar duvarların ve bulutların içinden geçebiliyor. Kaynak: www.terrakki.net Derleyen: Reyhan Oksay CBT 1096/ 19 21 Mart 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle