Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner arkadan bele veya ayak bileğine kadar iner. Çini ve seramiklerden saptadığımız üzere, kulak hizasında, omuza kadar düz, dışa kıvrık veya örgülü saçın kulak arkasına bağlanması ve kıymetli taşlarla süslenmesi yaygın bir saç şeklidir. Örgülü saçlara, keçi kılından yapılmış takma zülüfler de ilave edicetiner.m@superonline.com Bilimde önyargı aslında tarih boyunca hiç kaybolmadı. Bunun en ilginç örneklerinden biri Antonie Van Leeuwenhoek'un yaşadıklarıdır. Bilimsel Önyargı, Naziler ve Sigara Leeuwenhoek zengin bir kumaş tüccarı idi. O, kumaşların kalitesini anlamak için geliştirdiği mercekleri kullanarak tarihin ilk mikroskobunu yaratan büyük bir bilim insanıdır. Leeuwenhoek, geliştirdiği mikroskobu ile kendi spermlerinin, bazı küçük organizmaların (mikropların) hareketli olduğunu fark etmiş, dahası bunları yazmış ve çevresindekiler ile paylaşmıştır. Bu açık yürekliliği ona pahalıya mal olmuştur. Leeuwenhoek, topluma ve bilim çevrelerine “uydurma” gelen bu gözlemleri yüzünden önceki saygın konumundan hızla uzaklaşmış ve herkesin gözünde “Deli Leeuwenhoek” olmuştur. Kimi kaynaklar “deli” lakabı yüzünden kızlarını bile evlendiremediğini, kendisinin ve ailesinin tamamen toplum dışına itildiğini iddia etmektedir. Leeuwenhoek aslında iyi bir eğitim almamıştı ve tek kelime Latince bilmiyordu. Tıp ve biyoloji ile de hiçbir ilişkisi yoktu. Bu nedenle Avrupa'daki üniversite çevreleri ve bilim akademileri söyleyip yazdıklarına hiç aldırmıyorlar ve bulgularını küçümsüyorlardı. Bu mutsuz dâhinin arkadaşına yazdığı aşağıdaki satırlar, dönemin bilim çevrelerinin ön yargısının da bir kanıtıdır. “Çalışmalarımın katıksız hayal ürünü olduklarının söylendiğini duydum. Fransa'da biri, bahsettiğim küçük yaratıkların aslında cansız olduğunu söylemiş… Böyle yorumlar yapan gözü pek kişilerin yargıda bulunacak deneyimleri olmadığını açıkça görüyorum...” Geçtiğimiz günlerde Gürer Yayınları Koordinatörü Sayın Turgut Gürer, New Scientist isimli dergide önceki yıllarda yayımlanan bir makaleden söz etti. Söz konusu makalede Nazilerin, tarihin ilk sigara karşıtı kampanyalarını yürüttükleri ve ilk kez bilimsel olarak sigaranın insan sağlığına olan zararlarını gösterdikleri yazıyordu. Yazıda, sigara karşıtı bu çalışmaları Naziler yaptığı için, çalışmaların uzun yıllar Avrupa'daki bilimsel dergilerde yer alamadığı vurgulanıyordu. Bu tavrın temelinde insanlığa karşı sayısız suç işlemiş olan Nazilerin hiçbir biçimde doğru bir iş yapamayacakları düşüncesi veya onları hak etmedikleri biçimde yüceltme “korkusu” vardı. Oysa British Medical Journal'da Aralık 1996 tarihinde yayımlanan başka bir makale de, Nazilerin sigara konusunda önemli çalışmalar yaptıklarını açıkça ortaya koyuyordu. Makaleye göre Naziler, 193040'lı yıllarda sigara reklamı yapılmasını ve kadınların sigara içmelerini yasaklamışlar, dahası sigara konusunda tıp tarihinin en önemli epidemiyolojik çalışmalarından birini yürütmüşlerdir. Kaynaklar, söz konusu çalışmaların önemli bir bölümünün Hitler tarafından bizzat desteklendiğine ve kişisel servetinden çok önemli paraların çalışmalara kaynak olduğuna dikkat çekmektedir. Hans Reiter, Hitler'in sigara karşıtı çalışmalarda görevlendirdiği önemli bir bilim adamıydı ve nikotini “insanlığın en büyük düşmanı” olarak nitelendiriyordu. Savaşın sürdüğü yıllarda Alman kentlerinin neredeyse %60'ında kamuya açık alanlarda sigara içmek yasaklanmıştı. Sadece Hitler değil, 20 yüzyıl Avrupa'sının diğer faşist liderleri Mussolini ve Franco da sigaraya karşı idiler ve kesinlikle tütün ve ürünlerini kullanmamaktaydılar. Buna karşılık Stalin, Roosevelt ve Churchill ciddi birer tütün bağımlısı olarak tarihe geçmişlerdir. Konuyla ilgili bir diğer ilginç nokta her konuda Hitler'in istediklerini büyülenmişçesine yerine getiren Almanların tütün konusunda Hitler'i pek dinlememiş olmalarıdır. Nitekim Nazilerin tüm çabalarına rağmen özellikle iktidarlarının ilk 6 yılında Almanya'da sigara kullanımı hızlı biçimde artmıştır. Oysaki aynı dönemde sigara karşıtı hiçbir hareketin olmadığı Fransa'da sigara kullanımındaki artış çok düşük bir oranda kalmıştır. Bilim Dünyasının uzun bir süre Nazilerin sigara karşıtı aktivitelerini görmezden gelmeleri bir “bilimsel önyargı” sayılır mı, bilmiyorum, ancak sormadan edemiyorum, acaba sigara karşıtı bu çalışmalar batılı bilim adamlarınca daha önce önemsenseydi sigara kurbanlarının sayıları biraz olsun azaltılabilir miydi? Resim 11 Yazılıkaya kabartmalarından dini bir sahne. Sivri başlıklı tanrılar (16.yy.da Osmanlı saray kadınları ve Batı Avrupa’da asillerin kadın başlığı Dilimli silindir başlıklar ise tanrıçalar (Bektaşi külahı ve Osmanlı resmi kavuklarında da uygulanmıştır) döneminde kullanılan boyun takılarında yer alan tanrı ve tanrıça figürlerden E. Akurgal'ın Hatti ve Hitit “Tanrı Ana” adıyla nitelendirdiği, başınResim 12 Kadın tanrıça da omuzlara biçiminde tunçtan Hitit askılı kadar taşacak şekilde geniş, arkası yuvarlak, daire biçiminde başlık bulunan bir tunç pandantif, daha sonraları Hıristiyan dünyasında aziz tasvirlerinin modelini oluşturmuştur. Selçuklu minyatür ve seramikleri üzerindeki figürlerde başlarındaki aynı motifle karşılaşırız. Başlıktaki bu altın yaldızlı haleler semavi parlaklığı ve mevkii simgelemektedir.. SELÇUKLU BAŞLIK VE SAÇ ŞEKİLLERİ Anadolu'nun eski kültürlerinin izini, zaman içinde harmanlanmış tatlarını Selçuklu Beylikleri ve Selçuklu İmparatorluğu'nda yaşamın ve kültürün her alanında; müzikte, eğlencede, şiirde, renkte, içkide, raksta, kadehte, elbette matem zamanlarında, teknik buluşlarda ve giyim kuşamda buluyoruz. Dönemin güzelliğini gösteren tasvirlerde yuvarlak çehreli, şakaklara doğru hafif çekik badem gözlü, yay kaşlı, sivri kalkık burunlu ve küçük ağızlı kadın ve erkekler görülmektedir. Uzun örgülü saçlar bele kadar olup Göktürk heykellerinde de görülen bu saç modeli arkada tek veya çift örgülüdür. Uygurlarda ve Abbasilerde Çevsakul Haki Sarayı duvar resimlerinde de aynı tip saç örgüleri görülmektedir. Minyatürlerde genellikle örgüler diziler halinde önden ve lirdi. (Resim13) Selçuklu kadın figürlerinde çeşitli başlık şekilleri vardır. Bunlardan yaşmak tülbent veya ipekli kumaştan yapılan, omuzlara kadar inen ve kadınların sokağa çıkarken kullandıkları başörtüsüdür. Saray hizmetlilerinin giyimleri incelendiğinde ise genellikle büyük bir farklılık görülmemekte ve bir sadelik izlenmektedir. Hun Türklerinde ve Çinliler'de de aynı tipte yaşmak tasviri görülmektedir. Yaşmağın altına hotoz, takke ve Üsküf gibi başlıklar da giyilir. Başlıklar belirli sınıfların simgesi olarak kullanılmış ve yüzyıllarca formlarını korumuşlardır. Örneğin HoçuUygur hanımları şeker külahı gibi “Boğtak” denen başlık giyerlerdi. Şeker külahı şeklindeki bu başlığın bilinen en eskisi örnekleri, Yazılıkaya kabartmalarında (Hitit) ve Pazırık İskit kurganlarında (Sibirya'nın güneyinde) görülmüş olup, (İ.Ö.500600) kiremit renginde ve 65 santim yüksekliğindedir. Hoço adlı bu başlık ayrıca Osmanlı'da Hotoz adıyla kullanıldığı gibi, Haçlı seferleriyle Suriye'den kopya edilerek Avrupa yüksek halk tabakası kadınlarının başlığı olarak, Hennin adıyla da kullanılmıştır. Bir başka başlık türünü de uzun örgülü saçlar açık bırakılarak, altın veya gümüş takkenin üzerine oturtulan küçük sarıklar oluşturur. Bir Resim 1415 KubâdAbat Sarayı 12251236 çinilerinde başında Hotoz ve Taç bulunan kadın figürleri. Yanda Tarih? Kadın mezarı Taçlı Hotoz. (Selçuklularda kadın saç şekli ve tacı) Resim 13 (13.yy.’ın ilk yarısı minyatür Topkapı Sarayı Müzesi) Saçlar bele kadar açık Gülşan’ın annesi V yaka, tiraz ve başında sarı halesi ve diadem var. Varkanın başında yuvarlak kavuk. Yazının devamı arka sayfada CBT 1096 / 15 21 Mart 20008 diğer başlık ise taçtır. Tek veya üç dilimli, değerli taşlarla bezeli bu taç takma geleneği Orta Asya Hun Devleti kurgan kazılarında da görülmüştür. İstanbul kadın mezar taşları araştırmamda aynı motife rastlanmıştır. Erkekler ise takkekülah ve börk (tepesi sivri olmayan bir çeşit külah) takarlardı. (Resim 1415)