01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org; [email protected] TEKNOLOJİ TÜRKİYE “Vardığımız nokta ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezleri Programı'yla ortaya konan modelin üniversite ve sanayi arasındaki ilişkinin kurumsallaşmasını sağladığını göstermiştir... TÜBİTAK'ın hiç beklenmeyen bir şekilde aradan çekilmesine rağmen üniversite ve sanayi birbirinden kopmamış; bu birlikteliği sürdürebilmiştir.” Prof. Dr. Hamit Serbest TÜRKİYE BİR ADIM ÖNDE Mİ? ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezleri 11 Ocak 2008 tarihli CBT'deki yazımda, TÜBİTAK'ın, 1996'da yürürlüğe koyduğu ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezleri Programı'nı (ÜSAMP) 2006'da sona erdirdiğine işaretle; “ÜSAMP, işe yaramadığı için mi kapatıldı; ilgili kurum bu kararı alırken programın sonuçlarına ilişkin herhangi bir ekonomik ve toplumsal fayda analizi yayımlamadığı için bu bilinmiyor.” demiştim. Üniversite sanayi işbirliğinin geliştirilmesine çok emek vermiş ve ÜSAMP'ın uygulanması sürecinde kendisi de görev almış olan Prof. Dr. Hamit Serbest'ten (Çukurova Üniversitesi) bu konuda bir mektup aldım. Sayın Serbest, mektubunda, ÜSAMP kapsamında kurulmuş altı merkez olduğunu hatırlatıyor ve [kurulan merkezlere bu program çerçevesinde TÜBİTAK'ın sağladığı destek belli bir süreyle sınırlı ve amaç, bu süre sonunda merkezlerin kendi ayakları üstünde durur hale gelmeleri olduğu için] bu yapıların sürgit TÜBİTAK'ın kanatları altında kalamayacağı zaten hepimiz tarafından biliniyordu, diyor ve ekliyor: “Ama programın sona ermesine hiçbir merkez hazırlıklı değildi. Ancak, TÜBİTAK yeni yasal düzenlemeler nedeniyle kendilerine kaynak aktarmaya devam edemeyeceği için, Merkezler, 31 Aralık 2006 tarihi itibarıyla faaliyetlerini durdurmak zorunda kaldılar. Haliyle, tüm merkezler büyük bir karmaşa içine girdi ve hepsi de kapanma tehlikesi geçirdi. Ama sonunda bir tanesi hariç beş merkez yeni kimlikleri ile eski faaliyetlerini, özellikle merkezlerin paydaşları olan sanayicilerin üst düzeyde sahiplenmeleriyle, kaldıkları noktadan sürdürebilme başarısını gösterdiler.” Sayın Serbest, bilinen adlarıyla, ADANAÜSAM'ın [ÜniversiteSanayi Ortak Araştırma Merkezi, Çukurova Üniversitesi], BİYOMEDTEK'in [Biyomedikal Teknolojiler Merkezi, Hacettepe Üniversitesi], OTAM'ın [Otomotiv Teknoloji ARGE Merkezi, İTÜ], SAM'ın [Seramik Araştırma Merkezi, Anadolu Üniversitesi] ve ODAGEM'in [ODTÜ'nün işbirliğiyle kurulan OSTİM Ortadoğu İleri İmalat Sistemleri ve Teknolojileri ARGE Merkezi] yeni kimlikleriyle yollarına devam ettiğini; sadece TAM'ın [Tekstil Araştırma Merkezi, Ege Üniversitesi] henüz yeni bir yapı kuramamış olduğunu belirtiyor ve açıklamalarını şöyle sürdürüyor: “Yaşanan olaylar ve vardığımız nokta her şeyden önce ÜSAMP'la ortaya konan modelin üniversite ve sanayi arasındaki ilişkinin kurumsallaşmasını sağladığını göstermiştir. Modelin ilk uygulanmaya başladığı günden bu yana hep TÜBİTAK'ın taraflar arasında güven unsuru olduğu ve bağlayıcı bir rol oynadığı düşünülmüştür; ancak, TÜBİTAK'ın hiç beklenmeyen bir şekilde aradan çekilmesine rağmen üniversite ve sanayi birbirinden kopmamış; bu birlikteliği sürdürebilmiştir. Merkezler kendi aralarındaki birlikteliği de sürdürmektedirler ve bu amaçla 'ÜniversiteSanayi İşbirliği Merkezleri Platformu'nu kurmuşlardır. Platform'un amacı öncelikle merkezler arasında işbirliği ortamı yaratmaktır. Ayrıca, merkezlerin bu güne kadar yaptıkları çalışmalarla üniversitesanayi işbirliği konusunda çok önemli deneyimler kazandıkları ve bu deneyimlerini koruyarak başka kurumlarla paylaşmaları gerektiği düşünülmektedir. Platform, böylece, üniversitesanayi işbirliği kültürünün ülkemiz geneline yaygınlaştırılmasına ve benzer yapıların kurulmasına yardımcı olmayı da kendisine bir görev olarak belirlemiştir. “Platform ilk toplantısını 25 Haziran 2007'de ODAGEM'in, ikincisini 13 Kasım 2007'de Adana ÜSAM'ın ev sahipliğinde yaptı. Sonraki toplantısını 29 Şubat 2008'de OTAM'da yapacak. Platform'un üniversitesanayi işbirliğinde taraf olabilecek tüm kişi ve kurumlara da açılması düşünülüyor; bu konudaki kararın OTAM'daki toplantıda alınması söz konusu olabilir.” Sayın Serbest mektubunu, “Bu konularda uzun yıllardan beri değerli çalışmalar yapmış kişilerin bizi bu yolda yalnız bırakmayacağına inanıyoruz.” cümlesiyle bitirmiş. Bu konuya gönül vermiş olanlara duyurması da benden... 1088. sayımızda Sayın Aykut Göker’in aynı sütundaki yazısının başlığı “Sanayii Stratejisi Tartışmaları (2)” yazısı ‘Sanal Strateji Tartışmaları olarak çıkmıştır. Yazarımızdan ve okurlarımızdan özür dileriz. Genetik ve yaşam tarzına göre yeni beslenme rejimi Dünyada yeni filiz veren, kişinin genetik eğilimlerine ve yaşam tarzına özgü beslenmesiyle, hastalık risklerini en aza indirgemeyi hedefleyen nutrino genetik konusunda, Dr. Serdar Savaş ve arkadaşları, geliştirdikleri Gentest yöntemi ile dünyanın önünde gittikleri iddiasındalar. G entest'in, kişinin kompleks hastalıklar riskilerini belirlerleyerek, bunlara karşı koruyucu ve risk azaltıcı, nitelikli sağlık hizmeti sunduğu belirtilmekte. ABD'deki pek çok uygulaması eleştirilen ve bilimselleşme konusunda epey mesafe alması gereken “nütrino genetik” yöntemlerini, sağlam bir yapıya oturtmak için, Dr. Savaş ve arkadaşlarının sürdürdükleri ARGE çalışmaları üzerine bir söyleşiyi sunuyoruz. Şirketin kurucusu Savaş, sorularımızı yanıtlıyor... CBT: Sayın Dr. Serdar Savaş, kişiye özel genetik analizler yapan ve buna göre kişilere “hastalıklardan korunmaya yönelik sağlıklı yaşam, beslenme ve tıbbi takip” tavsiyelerinde bulunan bir şirketiniz var. Hacettepe Üniversitesi Teknokenti'nde faaliyet gösteriyorsunuz... Bu faaliyet alanını kısaca tanıtır mısınız? Dr. Savaş: Yaptığımız çalışmaların ve verdiğimiz hizmetin daha iyi anlaşılabilmesi için size hastalıkların oluşmasındaki gençevre etkileşimi hakkında kısaca bilgi vermek isterim. Bir insan hastalık eşiğini geçtiğinde hastalanır. Bu eşiği üç değişik şekilde geçebiliriz: İlk sütunda görülen 'Genetik Hastalıklar', bireylerin genetik yapıları itibarıyla hastalık eşiğini geçmiş olarak doğdukları durumlardır. Örneğin Akdeniz anemisi, Down Sendromu veya kistik fibrozis böyle hastalıklardır. İkinci sütunda, bakteriler ve virüslerin yol açtığı bulaşıcı hastalıklar, kazaların yol açtığı yaralanmalar, zehirlenmeler gibi hastalık eşiğini tamamen dış çevre kaynaklı nedenlerle aştığımız durumları görmekteyiz. Üçüncü sütunda ise, bireyde bir genetik yatkınlık söz konusudur. Fakat bu yatkınlık bireyi hasta etmek için tek başına yeterli değil. Birey ancak bu genetik yatkınlıkla uyumsuz bir yaşam tarzı sürdüğü takdirde hastalık eşiğini geçer. Bu hastalıklara kompleks hastalıklar denir. Başlıcaları kalp krizleri, inmeler (felçler), şeker hastalığı (tip 2 diyabet), kemik erimesi ve toplumumuzda en sık rastlanan kanser türleri olan mide, kalın bağırsak, meme, akciğer ve prostat kanserleridir. Kompleks hastalıklara yönelik bir koruyucu sağlık hizmeti olarak sunduğumuz Gentest, kompleks hastalıklara yönelik riskleri belirler ve bu risklerin azaltılması için gerekli önerileri sunar. İncelediğimiz genler sadece bu hastalıklara olan yatkınlıklarımızı belirlemekle kalmayıp, aynı zamanda günlük yaşam kalitemizi ve yaşlanma süreçlerimizi de etkiler. Gentest, bireyin hastalık risklerini en aza indirmek, nitelikli ve uzun bir yaşam sürmesine yönelik kişiye özel reçeteler sunar. Ayrıca, farmakogenetik analizlerimizde, kişinin genetik yapısı ve kullandığı diğer ilaçlar göz önüne alınarak ilaç rejimi düzenlenir. Böylece, bireyler ilaçtan fayda görmeme ya da yüksek yan etki riskinden korunur. CBT: Şirketiniz hangi “İleri Tıp Teknolojileri”ni geliştirdi? Kaç kişi çalışıyor ARGE faaliyetinde? Dr. Savaş: İleri Tıp Teknolojileri (İTT), insan sağlığı ve genetik alanındaki iler CBT 1090/6 8 Şubat 2008
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle