24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

kitap AKASYALI SOKAKLAR Işık Kansu UDY.Ulus Dağı Yayınları ISBN 9789756047088 Aralık 2007. Ankara Dostluğun, kardeşliğin yılların imbiğinden süzülüp gelişmesi bir yana, sevgili Işık'ın bu yeni kitabı “Akasyalı Sokaklar”ı okurken birden bire aklıma geldi ki ben de bir zamanlar akasyalı sokakları olan bir kentte yani İzmir'de doğup, büyümüştüm. 1960'ların ilk yarısıydı Eşrefpaşa'da kitapçı Tevfik'in karşısındaki Halit Bey İlk Okulu'na gidiyordum. Her yokuşundan denizi gören sokaklardan bir olan 352 inci sokakta Bakkal Muhittin Amcanın dükkânının üst katında kirada oturuyorduk. Arnavut kaldırımlı sokaklarımızın iki yanı onar metre ara ile yıllar önce dikilmiş çift sıra akasyalarla süslü idi. İşte o yılların birinde bir sabah motorlu testere sesleri uyandık. Pencereden baktığımızda sokağın başında o güne kadar hiç tanımadığımız canavar makineler vardı. Ellerinde motorlu testereleri tutan işçiler o yılların eseri kentimin süsü akasyaları birer birer kökünden keserek cansız bedenlerini sokağın ortasına yatırıyordu. Bütün mahalle kadını, erkeği, çoluğu çocuğu ile pencereler, balkonlara üşüşmüştü. Ne yapıyorsunuz siz? Çıldırdınız mı? nidalarımız boğazlarımıza düğümlenmişti. Sonradan adının Osman Kibar olduğunu öğrendiğim beyaz saçlı göbekli ve gri takım elbiseli yaşlıca bir adam işçileri yönlendiriyordu. Ellerindeki kancaları akasyaların cansız bedenlerine saplayarak kamyon kasalarına istiflemeye başlamışlardı. Arkasından da kesif ve genizleri yakıcı siyah zift tabakası ile kaplanan sokağımız “uygarlık adına” asfaltlanıyordu. O gri takım elbiseli adamın da adı artık gazete manşetlerine “Asfalt Osman” olara yazılıyordu. Denizi kız, kızı deniz o güzelim kent sanki ikinci işgal mezalimini görüyordu. Başkent, bu bağlamda yani tarihsel süreç açısından İzmir'den çok daha şanslıymış. Işık Kansu'nun Akasyalı Sokakları kitabı esas olarak Ankara üzerine yazılan yazılardan oluşuyor. Bu yazılar Işık'ın bir anlamda öz yaşam öyküsünün ipuçlarını da veriyor. Çocukluğu, haşarılığı, ilk gençliğindeki kolej yılları, üniversite yılları ve gazeteciliğe adım atışın izlerini sürmek mümkün yazılarda. Kansu, bu kitabı ile bir anlamda kenti ile iç içe geçmiş bir yaşamı ve bu yaşama ait tespitleri, “hınzır” gözlemleri de barındırarak bir anlamda tarihe de tanıklık ediyor. Sevgili Işık, bize bu yeni kitabı ile sadece “Akasyalı Sokakları” anlatmakla kalmıyor. Cumhuriyeti, Cumhuriyetin devrimciliğini ve devrimcilerini ve o devrimcilerin kentsel yansımalarını da yeniden gözlerimizin önüne seriyor ve bir anlamda yitip gitmiş hafızalarımızı canlandırıyor. Yazar, bizleri Anıtkabirden, Çıkrıkçılar Yokuşu'na, Maltepe'deki Havagazı Fabrikasından, Konur sokaktaki manolya ağacına, oradan da Sakarya'daki birahanelere, Bulvar pastanelerine götürüyor. Kitap ile birlikte o sıcak yaz akşamlarında tahta iskemleli sinemalarda Yeşilçam filmlerini izlerken sade gazoz içmenin tadını yeniden anımsatıyor. Işık Kansu kitabında ayrıca dört yazı eşliğinde bölgede saklı potansiyellerden zenginlik yaratarak sosyo ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmeyi amaçladığını bildiğimiz GAP'ı “GAP'ta Neler Oluyor? başlığı altında irdeliyor. Bilindiği üzere yukarı Mezopotamya bölgesi sayılan ve tarihte “Verimli Hilal” olarak bilinen bu bölge uçsuz bucaksız bereketli topraklara sahiptir. Dicle ve Fırat'a ve bölgenin sahip olduğu topraklara rağmen, yıllardır bölge insanının büyük çoğunluğu toprağa, toprakta suya hasrettir. Yaşanan sorun, bu çelişkide yatıyor. Bu asırlık çelişki'nin yani “su ile toprak, toprak ile insan arasında süregeldiğini Kansu'nun satırları bir kere daha çarpıcı bir gerçek olarak yüzümüze vuruyor. Ve yıllardır suyu toprak ile buluşturup insanla uyumunu sağlayamamanın hüznünü çığlığa dönüştüren gözlemlerini yöre gerçeğinden hareketle anlatıyor. Derim ki, Işık'ın bu kitabını okumadan Ankara'da yaşanmaz, Ankara'ya gelinmez. Alın Akasyalı Sokakları koltuğunuzun altına ve gezin Başkent sokaklarını adım adım ve arayın Akasyaları… Serdar Şahinkaya Türk müziğinin kısmen revaçtan düşmesinin bir nedeni, Batı müziğinden farklı yapı ve kavramlara sahip olması, fakat bu bilgileri vermek üzere titizlikle hazırlanmış bilimsel/pedagojik kaynakların yokluğudur. Türk müziğinin geleneksel öğretim yöntemi olan “Hocadan öğrenciye bire bir aktarım”; yanı “meşk” yönteminin günümüzde uygulanma şansı doğal olarak azalmıştır. Türk müziği eğitimi de veren konservatuvarlar ve dermekler bu görevi kısmen yerine getirmektedir. Fakat bunların sayıları azdır….Öte yandan, neredeyse son 100 yıldır yeni teori ve yöntemler geliştirilmemiş, teknolojik ilerlemelerden yararlanılmamıştır. Mus2okur programı, geleneksel “HocaÖğrenci” ikilisinin yerine “BilgisayarÖğrenci” ikilisini koyuyor. Tek başına “meşk” yönteminin yerini doldurması yüksek olan bu teknolojinin gerisinde kalmamak için çaba göstermekte. Biyoteknoloji, tek başına bir bilim değildir. Biyoloji, moleküler biyoloji, fizik, kimya, biyokimya, genetik, fizyoloji, mikrobiyoloji gibi farklı disiplinlerin katkıda bulunduğu disiplinlerarası bir daldır. Biyoteknolojiyi amaçlarına ve çalışma konularına göre tıbbi biyoteknoloji, tarım ve hayvancılık biyoteknolojisi, gıda biyoteknolojisi, endüstriyel biyoteknoloji ve çevre biyoteknolojisi olarak beş farklı grupta toplamak mümkündür. Biyoteknoloji yararlarının yanı sıra olası riskleri de beraberinde getirir. İnsan ve çevre sağlığını olumsuz etkileme, sosyoekonomik yapıyı, biyolojik çeşitliliği ve doğal ürün çeşitlerini bozma, geleneksel, etik ve dinsel değerlere zarar verme gibi sorunlara da yol açabilir. Hazırlanan bu kitap, çok önemli bir dizi çalışmanın sonuçlarını ve araştırıcıların yorumunu içeriyor. Ülkemizde her iki cinste (200 kadın ve 200 erkek) ve farklı yaş grubundan tüketicilerle yapılan anketlerle, tüketicinin biyoteknolojik uygulama ve ürünlere yönelik bilgi düzeyleri, tutumları, kabulleri ve algıları, kaygıları ve korunmalarına yönelik görüşleri arasındaki ilişkiler belirlenmiş. Kitap tamamen bilimsel verilerden oluşmasına rağmen ankete verilen ilginç yanıtlar nedeniyle büyük bir zevkle okunuyor. beklenemezse de, bu yazılımla Türk musikisi bilgisinin temellerini alan bir amatörün, kişisel çaba göstererek anında ilerlemesi mümkündür. Kültüreleğitsel içeriği nedeniyle KOSGEB desteği alarak başlayan bu program dizisi, Mus2 adlı ürünün çıkmasıyla tamamlanacaktır. Mus2okur ile Mus2'nin temel farkı, adlarının da çağrıştırdığı üzere, ilkinin yalnızca hazır verileri okuyabilmesidir. Mus2'de ise yeni bir eserin notasını girmek, yeni makamusulses sistemi vb. tanımlamak mümkündür. 99 SAYFADA GÖZ SAĞLIĞI Prof. Dr. Pınar Aydın O’Dwyer Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları Göz sağlığı nasıl korunur? Çocukluk dönemine ait göz hastalıkları nelerdir? Televizyon ve bilgisayar göz için zararlı mıdır? Yaşlanmaya bağlı göz hastalıkları nelerdir? Şaşılık ve kataraktın sebepleri nelerdir. Nasıl tedavi edilir? TÜRK MÜZİĞİ MODEL MULTİMEDİA ANSİKLOPEDİSİ YAKLAŞIMLAR Mus2okur programı İşletim Sistemi. Windows 98, Windows 2000, Windows Me, Windows XP, Windows Vista DataSoft Bilgisayar Hizmetleri ve Tic.Ltd.Ştieposta: info@datasoft.com.tr TÜKETİCİLER VE MODERN BİYOTEKNOLOJİ: CBT 1090 / 17 8 Şubat 2008 Özlen Özgen, Haluk Emiroğlu, Mustafa Yıldız, Ayşe Sezen Taş, Eda Purutçuoğlu Ankara Üniversitesi Biyoteknoloji Enstitüsü Yayınları Günümüzde teknolojideki ilerlemeler, özellikle biyoteknolojide baş döndürücü boyutlara erişiyor. Hemen her ulus çağın en popüler ve küresel pazar payı çok
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle