01 Haziran 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

SAĞLIKLI YAŞAM Fiziksel etkenlik, şeker hastalığı, hipertansiyon ve metabolik sendromdan koruyor Toplam 3 bini aşkın Türk yetişkininin öne dönük bir incelemesine göre, cinsiyet ve yaş ayarlamasından sonra, hafif ama düzenli egzersiz tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı ve metabolik sendromun yeni gelişmesinden anlamlı biçimde koruyor. Fiziksel etkenliğin sağladığı korumanın, göbeklilik veya düşük yoğunluklu yangının aracılığının ötesinde, temelde kan basıncını düzeltme yoluyla cereyan ettiği düşünülmektedir. Prof.Dr. Altan Onat, Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Emekli Öğretim Üyesi, Istanbul Üniversitesi F iziksel etkenliğin koroner kalp hastalığından (KKH) koruyabileceği kavramının gelişmesi yarım yüzyıl önceye dayanmaktadır. Bu korumanın gerçekten sağlanabildiği, çeşitli öne dönük çalışmalarda Batılı toplumlarda belgelendi. Önceleri fiziksel etkenliğin ancak şiddetli derecesinin elle tutulur yarara yol açtığı kanısı yaygınken, son onyılda düzen tabolik sendrom (MetS) gelişmesini öngörmeye yönelik araştırmalar seyrektir. Egzersizin sağladığı yararların bazı risk faktörlerini iyileştirme aracılığıyla gerçekleştiği iyi bilinmekle birlikte, bunun şişmanlık veya göbeklilik aracılığından ne ölçüde bağımsız olduğu belirsizliğini korumaktadır. Ayrıca, egzersizin etkilerinin etnik farklar gösterebildiği kanısı baskındır. Ülkemizde fiziksel etkenliğin kalpdamar hastalığı ile kan yağlarında bozukluk, tansiyon yüksekliği, şeker hastalığı, MetS gibi metabolik bozuklukların gelişmesi üzerine etkisine odaklanan ileriye dönük çalışmalar yok gibidir. Bu gerekçelerle, KKH ile anılan metabolik bozuklukların gelişmesini öngörmede fiziksel etkenlik derecesinin rolünü ve bu ilişkide göbeklilik ile yangı göstergelerinin aracılığını araştırdık. Şekil 1. Oturgan hayata kıyasla hareketliliğin Türk yetişkinlerinin uzun vadeli takibinde bazı metabolik hastalıklardan korumasının yüzdesi (bel ve kanda CRP ayarından sonra). MetS= Metabolik sendrom YÖNTEM TEKHARF çalışması 1997/98 taramasına katılan bireyler, 58 yıl boyunca izlendi. Başlangıçta KKH tanısı konmuş olan kişiler dışlandıktan sonra, kalan 3248 erkek ile kadın çalışma kapsamına alındı. Bireylerin başlangıçtaki yaşları 2770 olup, ortalama takip süresi 6.8 yıldı. Bireylerin fiziksel aktivite düzeyleri, katılımcı tarafından şu dört gruptan birine ayrıldı: derece 1: büroda çalışma, dikişörgü işi yapma, günde 1 km'den az yürüme; derece 2: tamir işleri yapma, ev işi yapma, günde 12 km yürüme; derece 3: duvar ustası, marangoz, kamyon şoförü, yer ve pencere temizliği, günde 4 km yürüme; derece 4: ağır işçi, çiftçi, düzenli spor faaliyeti yapma. Erkeklerin %50'si, kadınların %74'ü “oturgan” (derece 1 ve 2) olarak sınıflandı. Çalışma takibinde ortaya çıkan metabolik durumları öngörmek amacıyla, ilgili tanının başlangıçta bulunduğu katılımcılar dışlanıp lojistik regresyon analizi yapıldı. CBT 1090/2 8 Şubat 2008 li, ama yürüyüş, bahçe faaliyeti veya bisiklete binme gibi hafif veya orta dereceli egzersizin de kalpdamar hastalığı riskini azalttığına ilişkin kanıtlar birikti (1). Elde edilen yararın sadece KKH açısından değil, inme ve hipertansiyon bakımlarından da sağlandığı gözlemlendi. Egzersizin diyabet gelişmesi riskini de anlamlı biçimde azalttığı, birer öne dönük çalışmada ve geniş bir metaanalizde (2) belgelendi. Tümnedenli ölümden de, fiziksel etkenliğin koruduğuna dair kanıt (3) ortaya kondu. Hareketsizlik ile kan yağlarında bozukluk ve me HAREKETLİ GRUBUN OTURGAN GRUBA GÖRE KORUNMASI VE BOYUTU: KKH gelişmesi için (yaş ve cinsiyet ayarlamasından sonra) aktif grupta oturgan gruba göre nisbi risk anlamlı biçimde farklı değildi. Erkeklerde hafif bir yarar eğilimi söz konusuydu. Buna karşılık hipertansi yon, diyabet ve MetS açılarından başlangıçtaki fiziksel etkenlik durumu, bel çevresi için ayarlandıktan sonra da, anlamlı öngörüye yol açtı. Şöyle ki: Aktif grup oturgan gruba göre hipertansiyon gelişmesinden, bel çevresi için ayarlanınca da, anlamlı biçimde korunuyordu: nisbi risk 0.76 (%95 güven aralığı 0.63; 0.91) (Şekil 1). Aktif grup diyabet gelişmesinden de aynı ayarlamayla, oturgan gruba göre, anlamlı biçimde korunuyordu: nisbi risk 0.66 (%95 GA 0.49; 0.89). Yeni gelişen metabolik sendrom bakımından, bel çevresi için ayarlamadan sonra da, aktif grupta oturgan gruba göre nisbi risk anlamlı biçimde düşüktü: 0.76 (%95 GA 0.60; 0.97). Fiziksel etkenlik göbeklilik gelişmesinden ancak sınırda anlamlılıkla korumaktaydı: 0.82 (%95 GA 0.63; 1.07). Buna karşılık gerek kanda kötü kolesterol, gerekse toplumumuzda daha sık rastlanan yüksek trigliserid/düşük HDLkolesterol'den oluşan yağ bozukluğu açılarından, bel çevresi ve kanda yangı göstergesi CRP için ayarlamadan sonra, aktif grupta oturgan gruba göre nisbi riskte anlamlı bir fark görülmedi. Özetle, Türk yetişkinlerini temsil eden ve 3248 kişiden oluşan bu örneklemin, fizik aktivite derecesine göre “aktif” ve “oturgan” diye iki gruba sınıflanarak incelenmesinde, başta şeker hastalığı olmak üzere, hipertansiyon ve MetS'un yeni gelişme riski, aktif grupta oturgan gruba kıyasla %25 ila %30 oranında düşüktü. Bu ölçüye göre, fizik aktivite derecesi dağılımında 1 standart sapmaya karşılık gelen göreli riskin %10 ila %12 düştüğü hesaplanabilir. Metabolik bozukluklardan bu koruma boyutunun cinsiyet, yaş ve özellikle göbekliliğin ayarlamasından sonra sağlandığı göz önünde tutulunca, küçümsenemez. Fizik aktivitenin sağladığı korumanın göbekliliğin ötesinde, kan basıncı üzerinden cereyan ettiği düşünüldü. Literatür bilgileriyle genel uyum içinde olan, egYazının devamı 9. sayfada
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle