24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM VE TÜRBAN Türban, başbakan, bilim, siyaset ve güncel durum üzerine Türban ya da Sporsuz ve Sanatsız Türk Kadını 40 milyon Türk kadını eğer İslami giysi köleliği bu kişilerin hayal ettiği gibi gerçekleşirse Türkiye'nin sömürgelik senedi olur. Bu gelecek perspektifi sadece ürkütücü değil, insanını kanını donduracak kadar ilkel düşüncelerin Türkiye'yi yönettiğini göstermektedir. Doğan Kuban eriat'ın Osmanlı toplum kültürünü frenleyerek İmparatorluğun yıkılmasına neden olduğu konusu tartışılınca, Cumhuriyet sökücüleri hemen İslam'ın Ortaçağ'da bilim alanındaki evrensel konumunu hatırlatırlar. Doğrudur. İslam 11.12. Yüzyılda dünya uygarlığının bilimde öncüsü, antik bilgeliği uzatan bir düşünce ortamı yaratmıştır. Fakat nedense bizim allameler ondan sonrasını hatırlamakta zorlanırlar. Evrensel kültür tarihinde dünya listelerine giren ne bir Türk bilim adamı, ne kaşifi, ne filozofu ne de edebiyatçısı var. İslam kültür tarihinde bile Batı dünyasının sözünü ettiği Osmanlı sayısı bir iki tane. Hatta İslam dini yazınında da Osmanlı düşünürünün adı geçmiyor. Sadece ünlü şerh yazarlarıyla yetinmişiz. Bu tartışma, çıkmaz sokağında paslana dursun, kırsal kültürün Meclisteki temsilcileri şimdi türbanı en önemli kültür sorunu olarak belirlediler. rettir. AKP marka paketlenmiş yaptığı şu işleri yapamaz: Voleybol TÜRBANLANAN KADIN: kadın Türkiye'nin özgürlüğünü oynayamaz, basketbol oynayamaz, Voleybol oynayamaz, baskısıtlayan bir geri kafalılık ve futbol oynayamaz, koşamaz, atlaileriyi görmemezlik olayıdır. Sayamaz, yüzemez, jimnastik yapaketbol oynayamaz, futbol dece bu eylem Türkiye'yi bu maz; dünyada hiçbir spor gösterisine oynayamaz, koşamaz, yüzyılda dünyanın ikinci sınıf katılamaz; dans edemez, bale yapaatlayamaz, yüzemez, jimulusu yapmak için yeterli olamaz, müzik çalamaz, operada çalınastik yapamaz; dünyada caktır. şamaz, tiyatroda, sinemada artist Bu Osmanlı'nın neden yıolamaz, resim yapamaz, heykel yahiçbir spor gösterisine kıldığını açıklayan bir deneydir. pamaz... katılamaz; dans edemez, Türkiye hiçbir uluslararası topMüslüman kadınların dışında bale yapamaz, müzik çalalantıya kendi başına bir kadın hiçbir dünya kadınlar toplantısına temsilci gönderemeyecektir. alay konusu olmadan, dışlanmamaz, operada çalışamaz, Çünkü önce kocası göndermez, dan, hor görülmeden katılamaz; tiyatroda, sinemada artist sonra gitse de orada başka dünyanın Müslüman ülkeleri dışınolamaz, resim yapamaz, kadınlar karşısında dışlanmış da hiçbir ülkesinde kendisini zavallı heykel yapamaz... bir zavallı kalır. Hiçbir spor ve hissetmekten kurtulamaz. Bu kısıtgüzel sanatlar dalında kadınlar lamalara tabi olmayan erkekler yaTürkiye'yi temsil edemeyecektir. nında ikinci sınıf bir insan olmaktan kurtulamaz. Kadınlara özgürlük diye bağıran yazar, çizer ve Çünkü onlara verilen haklar kendisine verilmemiştir. politika takımının utanması gerekir. Bugün herkes Bu kadın çocuklarına erkek de olsa bir spor ve sanat AKP'nin önerdiği gibi giyinse Türkiye 19. Yüzyıla geri terbiyesi veremez. Spor ve sanat yapamayan kadının döner, ve ülkenin yarısı dünyanın dışına itilmiş bir bilimsel performansı da söz konusu değildir. Bu kadın zavallı ülke oluruz. Bu kadınlar dünyanın kendileriniçin eşitlikten kesinlikle söz edilemez. Özgürlüğü de saden farklı olduğunu görebildikleri zaman ya isyan dece politikacıdan menkuldür. Bu kadın liberal sanatedecektir, ya da faşist bir zorba rejimin altında kenlarla uğraşamadığı için çocuklarını sanatçı olarak yedilerine göre televizyon programları, sokak reklamları, tiştiremez. Bu kadının çocukları dünya çocuklarından filmlere sahip kılınacaklardır. daha cahil olur ve hor görülür. Bu kadın dünya kadınBu Türkiye'yi de dünyadan dışlamak için yeterları arasında Türkiye'yi temsil edemez. lidir. Bu politikacıların bunu gerçekleştirecek güçleri TÜRKİYE İKİNCİ SINIF yoktur. 75 milyonluk ülke kendisini bu seviyeye itenAKP'nin üniforma başarısı kendilerine göre bir lere kuşkusuz direnecektir. Fakat bunlar ülkelerine taşla iki kuş vurmuş görünse de aslında bir taşla bütün acımıyorlar mı? Cumhuriyet bu adamları nasıl yetiştirTürkiye'yi ikinci sınıf ülke yapmaya çalışmaktan ibadi? Muhterem Rektörlerim Muhterem Rektörlerim ve Hocalarım, Aziz Meslekdaşlarım, Temsilciniz olmamı isteyerek bana verdiğiniz şerefin her türlü sevinç ve tatmin hissinin üzerinde olduğunu belirtmiş, bunun yaşamımda bana verilen en büyük mükâfat olduğunu arzetmiştim. Bunu çok zor bir zamanda, uygarlığa karşı yöneltilmiş saldırıların fütursuzca geliştiği bir ortamca cesaret ve haysiyetle yaptınız. Bu saldırıların en son örneği Adalet ve Kalkınma Partisi ile Milliyetçi Hareket Partisinin ortaklaşa başlattıkları üniversitelerde türban serbestisi atağıdır. Bunu yakından izlemekteyim. Bizim açımızdan, üniversitelere dinî bir sembolün girmesinin hukuk cephesinin, kamuoyunda öne çıkartıldığı kadar belirleyici olduğunu sanmıyorum, çünkü hukuk nihayet aksiyomatik bir sistemdir. Baştan kabul edilen aksiyomlara bağlıdır. Bu açıdan hukukun rölativist bir temeli vardır ve bu temel onu bazı durumlarda pek tehlikeli bir tahakküm aracı yapabilir. Bunun en meşhur misalleri Katolik Engizisyon Mahkemeleri olmakla beraber, onu aratmayacak güncel örnekleri, Sovyetler Birliği’nden Nazi Almanyası’na, Çin Halk Cumhuriyeti’nden Amerika Birleşik Devlelerine kadar değişen çok geniş bir yelpazede görülmüş, pek çok insanın en feci şartlarda katledilmesine, toplumların sefâlet ve felâketine neden olmuştur. ması bu gerçeği değiştiremez. Din, belirli dogmalar çevresinde kurulmuştur ve yanılmaz olduğu iddia edilen bir veya birkaç tanrının vahiyleri olan dogmalarından vaz geçemez. Bilim ise sürekli olarak gerçeği arayan ve gerçekle bağdaşmayan hiçbir şeyi kabul etmeyen bir düşünce sistemidir. Bilim, bitmeyen bir denemeyanılma süreci içerisinde daima yanlışları eleyerek hakikate asimtotik olarak yaklaşır. Ancak hepinizin bildiği gibi, tek bir ters veri en ihtişamlı teoriyi çöpe atmaya yeterlidir. Dinin pek çok dogması bilimin isbatları karşısında bu şekilde çöpe gitmiştir. Bugün artık ne dünyanın yedi günde yaratıldığına, ne Nuh Tufanına, ne de Havva ile Âdem masalına inanmak mümkündür. «Üniversitede yasak olmaz» diyenlerin, üniversitede yanlışlığı isbat edilmiş fikirlerin artık kullanılamayacağını ve öğretilmeye devam edilmelerine izin verilemeyeceğini anlamış olması gerekir. Bu nedenle coğrafya derslerinde düz bir dünya veya fizik derslerinde Aristo fiziği öğretmeye kalkan hocalara izin verilemez. Ş Birkaç yıl ötesini göremeyen bir düşünce. Türban + paket giysili Türk kadını isteğinin 21. yüzyılın sömürge adaylığı demek olduğunu nedense kavrayamıyorlar. Belki politik zaferlerini Türkiye'nin geleceğini aydınlatacak eylemler olarak görüyorlar. Oysa sonuç tartışma götürmeyecek kadar açıktır. Bu giysi ve başlıkla Türk kadınları ne spor yapabilirler, ne sanat etkinliklerine katılabilirler. Birkaç yıl sonra 40 milyon Türk kadını eğer İslami giysi köleliği bu kişilerin hayal ettiği gibi gerçekleşirse Türkiye'nin sömürgelik senedi olur. Bu gelecek perspektifi sadece ürkütücü değil, insanını kanını donduracak kadar ilkel düşüncelerin Türkiye'yi yönettiğini göstermektedir. AKP KADINLARI PAKETLİYOR AKP'nin Ortaçağ kafası kadınları paketledi, ambalajladı ve marka yaptı diyelim. Bu biçimi ile İslam dünyasının hiçbir yerinde eşi olmayan İslam markalı kadın, çağdaş dünyanın kadınlarının giderek daha çok NASIL İNANACAĞIZ? Karşımıza dinin dogmalarını reddeden bilimi öğrenmek için geldiğini iddia ederken, o dogmalara bağlı olma sembolünden inatla vaz geçmeyenlerin bilimsel dürüstlük ve samimiyetine nasıl inanacağız? Akla açık bir ihanet olan bu davranışın temsilcilerini, aklın ve bilimin geliştiricisi olan üniversitelerimize nasıl alacağız? Böyle kişilere, öğrettiğimiz bilimi öğrendiklerine itimad ederek nasıl not veya diploma vereceğiz? Günün birinde öğrendiklerini, aklı ve Türban, bilim ve özgürlük Kız öğrencilerin üniversitede türban takmaları, bir temel insan hak ve özgürlüğü sorunu mudur? Kadınların kapalı başlarını açmaları özgürlük sorunudur, açık başlarını kapatmaları değil. Osman Bahadır celemek ve gerek bireyin, gerekse toplumun gelişmesinin yollarını ve yöntemlerini saptamak bilimin temel konusu ve çalışma alanıdır. Bilim ve demokrasi tarihi bize çok açık olarak göstermiştir ki, insan hak ve özgürlüklerinin sınırları, ancak yine başka insanların haklarının ve özgürlüklerinin sınırlarıyla belirlenebilmektedir. Başka bir deyişle bütün insanlar ancak aynı sınırlılıktaki hak ve özgürlüklere sahip olurlarsa, gerçekten herkes özgür olabilecek ve daimi barış ve huzur ortamı böylece yaratılabilecektir. Kız öğrencilerin türbanla üniversiteye girme taleplerinin bir temel insan hak ve özgürlüğü sorunu olduğunu ileri sürmek ile kölelere sahip olma talebinin temel bir insan hak ve özgürlüğü sorunu olduğunu söylemek arasında ilkesel olarak hiçbir fark yoktur. DİN ŞAKIRTILARI Halbuki üniversitede dinin «şakırdatılması», bizzat üniversite kavramıyla çelişir. Dünyada katolik, protestan veya islâmi üniversitelerin olması veya üniversitelerin Orta Çağ'da dinsel kurumlardan türemiş ol KISITLAYICI KOŞULLARA RED Özgürlük, herkesin istediğini sınırsızca yapabilmesi değildir. Hukuk sistemi ve kuralları, insan hak ve özgürlüklerinin sınırlarının belirlenmesi ve teminat altında tutulması için vardır. Bu nedenle yasaklar ve sınırlamalar her zaman özgürlük ve demokrasi karşıtı değildirler. Tam tersine bazı yasaklamaların amacı özgürlükleri güvence altında tutmaktır. Üniversitelerin demokratik niteliği de, herkesin sınırsız bir özgürlük içinde bulundukları bir ortam olmasından değil, bilim yapma koşulları bakımından özgür ve demokratik bir ortama sahip olması gerekliliğinden ileri gelmektedir. Bir üniversitede bilimin özgürce yapılabilmesi için bilimsel düşünüşleri, eleştirileri ve davranışları kısıtlayacak hiçbir koşulun bulunmaması gerekir. Kız öğrencilerin başları kapalı olarak üniversiteye girmeleri, Avrupa ülkelerinde olduğu gibi, bir hoşgörü ilkesi çerçevesinde mümkündür ama haklar ve özgürlükler çerçevesi içinde değil. Türbanın özgürlükleri tehdit edici bir boyut kazanması durumunda Avrupa üniversitelerinde de yasaklanacağına hiç şüphe yoktur. Kız öğrencilerin üniversitede türban takmalarını bir özgürlük sorunu olarak görenler ve sunanlar, eğer sahte bir davranış içinde değillerse, özgürlükler kavramı, kuramı, hukuku ve tarihi hakkında hiçbir bilgiye sahip değiller demektir. bilimi ve dolayısıyla insan uygarlığını boğmak için kullanmayacaklarına nasıl güvenebileceğiz? Bu nedenle üniversite tüm dogmatik inanç sistemlerini işlevine temel yapmayı reddeder. Onları bilimsel olarak inceler, ancak temsilcilerini üyeleri olarak kabul etmez. Militan dogmatiklerin üniversite bünyesine kabul edilmemelerinin nedeni budur. Üniversitelerarası Kimse bize bu açıKurul tarafından dan «bilimperestlik yaYÖK üyeliğine aday pıyorsunuz» diye bir eleştiri yöneltemez, zigösterilen Prof. Dr. ra, büyük felsefeci Lord Celal Şengör, Kurul Bertrand Russell'ın üyelerine bir mekdediği gibi, insanlığın gerçekten bildiği fakat tup yazarak hem tebilimin bulmuş olmaşekkür etti ve budığı hiçbir şey yoktur. günkü ortam, üniBir başka deyişle, bilim dışında insanlığın hiçversiteler ve ve sibir bilgi kaynağı yokyaset hakkında götur. Türban yasağının rüşlerini dile getirkaldırılmasını temelde yalnızca bu nedenle di. Taşıdığı önem kabul etmemiz mümve bir belge olması kün değildir. Bu konunedeniyle bu mekda ne karşımıza çıkarılacak hukuk sistemleri, tubu yayımlıyoruz... ne de dünyadan gösterilecek örnekler bizi ikna edebilir (suimisal, misal olamaz). Bizim düşüncemizin ve faaliyetimizin temeli eleştirel akılcılıktır. Aklı ve eleştiriyi kabul etmeyen hiçbir sistemi üniversite kapısından içeri alamayız. İcap ederse, ülke yöneticileri akıllarını başlarına alana kadar o kapıları kapatırız. Bu bizim tarihsel geleneklerimizden gelen hakkımız ve hem insanlığa hem de öğrencilerimize karşı görevimizdir. Bu düşüncelerimi muhterem kurulunuza en derin saygılarımla arzederim. A. M. Celâl Şengör B CBT 1090/12 8 Şubat 2008 Öğr.Üyesi, scelik@omu.edu.tr Yazının devamı arka sayfada CBT 1090/13 8 Şubat 2008 ilim, özgürlük, cumhuriyet, demokrasi vb. gibi kavramlar ülkemizde çoğu zaman eksik ve yanlış, hatta bazen de tam tersi anlamlar yüklenerek kullanılmaktadır. Bu kavramların netlik kazanmamış olması ile ülkemizdeki bilimin, özgürlüğün, demokrasinin düzeyinin geriliği arasında doğrudan bir ilişki vardır. Ve bu iki olgu birbirini karşılıklı olarak beslemektedir. Kız öğrencilerin üniversitede türban takmaları, bir temel insan hak ve özgürlüğü sorunu mudur? Birçok siyasetçi, hukukçu, gazeteci vb. ne yazık ki, bu konuyu bir özgürlük sorunu olarak sunmakta ve böylece pek de “demokratik” bir görünüm yaratarak, insanlardaki doğal demokratik duyarlılıkları kötüye kullanıp soruna meşruiyet kazandırmaya çalışmaktadırlar. Özgürlükler tarihi, kazanılmış bütün özgürlüklerin temelinde bilimin ve bilimsel düşüncenin gelişiminin yattığını göstermektedir. İnsanların doğayla ve birbirleriyle olan ilişkilerini sürekli gözlemek, in KADIN ERKEK EŞİTSİZLİĞİ İnsan hak ve özgürlüklerinin sınırlarının genişletilmesinin ve eşitlenmesinin çok uzun bir tarihinin olmasına karşın bu büyük mücadelenin henüz başlangıç evrelerinde olduğumuzu söyleyebiliriz. Örneğin son 300 yıldaki büyük kazanımlara rağmen dünya ölçüsünde kadınerkek eşitliğinin ve kadın özgürlüklerinin oldukça uzağında bulunuyoruz. Kadınların başlarını kapatmalarını öngörmek, kadınları toplumun herkesle eşit haklara sahip özgür bir cinsi olarak değil, erkekler dünyasının bir nesnesi olarak görmek ve kabul etmek demektir. Kadınların kapalı başlarını açmaları özgürlük sorunudur, açık başlarını kapatmaları değil. Çünkü kadınların başlarını kapatmaları, hayatın her alanında erkeklerle olan eşitsiz ilişkilerinin kabulünü varsaymakta, öngörmekte ve onaylamaktadır. Bu nedenle de onların özgürlüklerini kısıtlayıcı niteliktedir. Başbakan Erdoğan’a: S Bilim, sanat ve ahlak Başbakan Sayın Recep Tayip Erdoğan, “Batı'nın bilimini, sanatını almadık, ahlaksızlığını aldık” demiş. Sanatın “içine tüküren” ve baleye “belden aşağı” diyen adamların baş tacı edildiği toplumlarda sanat gelişmez. Fakat sanat bizim konumuz değil. Sayın Başbakan'ın bilimden yana tavır koyması bizi sevindirmiştir. Buradan hareketle, ülkemizde bilimin gelişmesi için kendisine önerilerimiz olacaktır. Prof. Dr. Süleyman Çelik, Ondokuz Mayıs Üniv. ayın Başbakan, bir ülkede bilimin gelişmesi için, öncelikle bilimsel düşüncenin toplumda genel kabul görmesi, dogmatik ya da diğer deyimle, skolastik düşüncenin ülkeyi yönetenlerce dışlanması gerekir. Sayın Başbakan, bilimsel düşünce bizim ülkemizde doğmuştur. Bilim tarihinde bilimsel düşüncenin Thales ile başladığı kabul edilir. Thales günümüzden 2600 yıl kadar önce yaşamış (MÖ 625545) Miletli bir düşünür, bir bilim insanı. Milet, bildiğiniz gibi, Söke ovasında bulunan bir antik kent. Sayın Başbakan, insanlarımız (ve yöneticilerimiz) doğal olayları, “Al BİLİM VE TÜRBAN
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle