23 Kasım 2024 Cumartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Bilim ve bilimsel düşünce İtalya gibi Katolikliğin merkezinde bulunan bir ülkede, ilkeli bilim adamları Papa'yı reddedebiliyorsa bunu değerlendirmek gerekir. İtalya için din büyük bir turizm kaynağıdır; inançtır; hatta Papayı barındıran bir övünçtür. Ancak idareciler üniversitenin düşüncesine gölge etmesini özgür düşünce kapsamında istemediler. Dr. Işık Bökesoy “Türban ve Kapalı Kaplar Kanunu” T A merika’da insanların gün geçtikçe din ile daha fazla ilgilendikleri görülüyor. Çünkü din, insanların tutuculuklarındaki artışla ilgili olarak tüm dünyada yükselişe geçmektedir. Bunun sonucu olarak geçmişte renkleriyle ayrımcılığın en koyusunu yaşayan Amerikalılar din ile yeni aidiyetler peşinde. Bu yapılanmalarını diğer ülkelerdeki dini akımlara destek vererek de gösteriyor. Müslüman, Hıristiyan ayrımı yapmak, Müslüman olanları potansiyel suçlu saymak, onları belli amaçlar için desteklemek günümüzdeki birçok ulusal ve uluslarası kavganın nedeni olmaktadır. Tüm dinlerde; mürit toplama, öteki hayatı özendirme, bu hayatta haksızlıklara dayanma ve muti olma amacı vardır. Musevilerde bilgi edimine önem verilir. Aşırı tutucu olan kesime karşı, bilgiye özeni, Nobelli bilim adamlarının kökenlerinde görmek olasıdır. Hıristiyanlıkta engizisyon mahkemeleri insanların yaşamlarını söndürmüş sömürgelerde masum insanlara zorla hırıstiyanlık aşılamış, İslamı yok etmek için en büyük kıyım, haçlı seferleriyle yaşanmıştır. Öte yandan kendi içinde reformlar yaparak popülerlik sergilerken, bilimsel alanda da önemli çalışmalar ve katkılar yapan din adamları vardır. İslamda akıl ve bilgi yüceltilirken; uygulamalar gitgide bilgiden uzaklaştı ve idari güç için kulluk öne çıktı. sında kıyaslama yapmamak, birliktelik aramamakla olanaklıdır. İnançlı bilim adamı sayısı az değildir. Her dinde inanan bilim adamları görebilirsiniz. Ancak dini kuralları yerine getirmek açısından bu sayının fazla olduğu söylenemez. Hele bilim uğraşı verilen ve öğrenci yetiştirilen kurumlarda örnek bilim adamlarının bir dini özendirmesi düşünülemez. Bilimsel düşünce, kişinin tüm tercihlerinde olduğu gibi görev ile karıştırılamaz. Aksi halde bilim adamı kendine ters düşer, kendini kısıtlar. ÖZGÜR DÜŞÜNCEYE ÖNCELİK Özgür düşünce olmadan bilimsellik olamaz. Ülkemizde yaşananları bilim adamlarının dinden uzaklaşmasıyla açıklamak, son derece sakıncalı görünmektedir. Bilim adamları dinsel yaklaşımlarını işlerine yansıtamazlar. O zaman bilim evrensel niteliğini kaybeder. İslam dininde dini vecibelerin yerine getirilişi, bildiğim kadarıyla gizlidir. Kimin ne kadar dindar olduğunu bilemeyiz. İşini iyi yapan herkes zaten din bağlamında makbul kişi olmalıdır. Bilim adamlarının işlevi de onun moral değerlerinin sonucudur ve bu değerler onun taraf olmasına engeldir. Bilim adamı yalnızca bilime taraftır. İnsanlar bilmedikleri şeyden korkar ve hatta onu aşağılayarak kendini korumaya alır. Bilimseldir diye yapılagelen saçma sapan reklamlar, sırlara olan merak, astroloji ya da şifacılar bilimsel diye sunularak bilim gerçekliğinden uzaklaşmaya göz yumulmaktadır. Sihir, büyü, muska cahillerden ya da çocuk masallarından öte, toplumda öne çıkarılmıştır. Bu, bilimsellikten uzaklaşmanın ürünüdür. Bilim korkulacak değil, insan için var oluşundan hareketle sevilecek bir konudur. Onun için de doğru dürüst eğitim gereklidir. Söylemekten vazgeçmeyeceğim tek suçlu eğitim yoksunluğumuzdur. İyi eğitimli bir kişinin topluma ve kendisine katkısı daha insancıl ve davranışları daha akılcı olacağından o insan için endişe duymaya gerek kalmaz, doğru yolu bulur. Bence hemen şimdi, kafamızı iki elimizinarasına alıp, bir an önce yapılması gerekenleri kendimiz, vatanımız ve tüm insanlar için bulmalıyız! DİN VE BİLİM Tüm dinlere ait kişiler içinde din ve bilimselliği birbirinden ayıran insanlar çoğunluktadır. Bu insanlar için din ve bilim, varlıklarını farklı boyutlarda korur ve birbirine karışmaz. O düzeye ulaşan gelişmiş bir insan için din; sosyokültürel bir olgu olarak varlığını sürdürebilir. Ancak ikisinin birlikte kutsal kitapların bilimsel açıklamalarını ispat için güç birliği yapması beklenemez. Aynı şekilde doğayı açıklamak, yaşamı açıklamak, yaşam kalitesini yükseltmek için uğraşan bilimle dinin parelellik göstermesi beklenemez. Çünkü 7 günde yaratıldığı varsayılan Dünya’nın yaşından başlayarak, birçok bilimsel uğraş alanı din ile ters düşer. Dinin saygın vasfını koruması; din ile bilim ara ürk Mühendisler Birliği Derneği Genel Başkanı Bülent Gürsoy türban ile ilgili şu açıklamayı yaptı: Uzun süredir gündemde olan “türban” tartışmasında anlaşılmayan bir nokta var: Kafa karışıklığı, “türbanın bir kişisel özgürlük olup olmadığı” ve “kişisel özgürlük ise, sınırlarının nereye kadar olduğu ve hangi alanlarda kullanılıp kullanılamayacağı” noktasındadır. Madde madde gidecek olursak: • Türban dini inanca bağlı olarak benimsenen simgesel bir araçtır, • Evet, kişisel özgürlüktür, • Sınırları, başkalarının özgürlüğünü zorladığı ve sorgulattığı noktaya kadardır. Bu tespitlerden yola çıkarak denilebilir ki: Türban kişisel bir “varlık bildirme / statü belirtme” nesnesidir ve bir kişisel özgürlük uygulamasıdır. Türban, inanca dayalı belirteç biçiminde kullanılmaktadır. Bu da sadece kullanan kişinin durumunu ortaya koyan ve kendisini ilgilendiren bir davranış biçimidir. Bu noktaya kadar, beğense de beğenmese de, kimsenin dediği ve diyeceği pek bir laf yoktur. Türban takanın davranış biçimi, “açık sosyal ortamlarda” fazlaca bir baskı unsuru oluşturmamakta. Türbanın baskı unsuru olduğu ve basınç oluşturduğu alanlar “kapalı alanlar”dır ve kapalı alanlarda oluşan baskı, doğrudan diğer insanların özgürlük alanına müdahaledir. Bu müdahale, o insanların özgürlük anlayışları doğrultusundaki davranış biçimlerinin din kurallarıyla sorgulanması sonucunu doğurmaktadır ki, bu durum farklı inançlara sahip olabilecek insanlar için bir cendere ortamı oluşturmaktadır. Konunun daha iyi algılanabilmesi için bir fizik kanununu hatırlatmak gerekir: Fizikte bir “kapalı kaplar kanunu” vardır, PASKAL KANUNU: “Kapalı kaptaki bir sıvının herhangi bir noktasında birim yüzeye uygulanan bir kuvvet, kabın şekli nasıl olursa olsun, kap iç yüzeyinin her noktasına, aynı büyüklükte ulaşır.” Bu fizik kuralından benzetmeyle yola çıkacak olursak: Din, üzerinde daha güçlü bir kavram bulunmayan, insanlar üzerinde en üst düzeyde etki yaratma kuvveti bulunan bir basınç kaynağıdır, türban da bu kaynağın, basıncı ileten ve göze görünen en açık aparatıdır. Türban, varlık nedenini dinin ilahi kurallarına ve bu kuralların ileticilerinin ortaya koyduğu kavramlara bağlıyor olmasının verdiği güçle, kimsenin seslendirmesine fırsat bırakmadan; dindardinsiz, namuslunamussuz sorgulamasını gündeme getirerek “kadınlar arası ayrımcılık” olgusunu yaratan bir simge haline gelmiştir. Bir anlamda dinci siyasetin bir güç gösterisi unsuru oldu. Eğer bu güçlü, dinsel aparatın uyguladığı basınç kapalı alanlarda kullanılırsa, o alan içerisinde bulunan her fert uygulanan basıncı olduğu gibi üzerinde hissedecektir. Buradan hareketle, kapalı alanların doğru tarif edilmesi ve o alanlarda, dini CBT1091/21 15 Şubat 2008 inanca bağlı simgesel bir araç olan türbanın baskısının oluşmaması için gerekli kuralların konulması gerekmektedir. Kapalı alanlar: Hizmet alınan ve verilen, alınmak istenen hizmet veya verilmek istenen hizmet tercih edildiğinde zorunlu olarak dahil olunan, sizin dışınızdaki insanlarla birlikte, tercih hakkınız olmadan, başka bir seçeneğe sahip olmadığınız ve belirli zaman dilimlerinde birlikte olunmak zorunda kalınan mahallerdir. Kamusal alan olarak tanımlanmaya çalışılan alanlar özellikle, hizmet verilen; hastaneler, tapu daireleri, nüfus idareleri, üniversite öncesi okullar, üniversiteler ve genel olarak her türlü devlet kurumlarıdır. Hizmet verenler açısından bakıldığında, bu kurumlarda çalışanlar “kapalı alan”dadır, Hizmet alanlar olarak bakıldığında ise; okullarda hizmet alanlar “kapalı alan” içerisinde kalmaktadır. Bu kapalı alanlarda türbanın serbest kalması, alan içerisinde seçeneksiz bir biçimde bulunan diğer insanlar üzerinde “kapalı kaplar kanunu”nda olduğu gibi baskı yaratacaktır. Şu anda söz konusu kapalı alanlar içerisinde tartışma açılmış olan yer, okullar sınıflandırması içinde yer alan “üniversiteler”dir. Dinci çevreler tarafından, tartışmanın en kolay yapılacağı ve sonuç alma ihtimalinin en yüksek seviyede görüldüğü yer olarak üniversiteler seçilmiştir. Bu noktada kavramlarla oynanmakta ve türban: “Reşit insanların özgür tercihi” olarak sunulmaktadır. Bu yaklaşımla, toplumun geniş bir kesiminde yer etmiş olan “yasakçılığa karşı koyuş” biçiminde kendini var eden tepkisel davranışı arkalarına alma uyanıklığı ile sonuca ulaşma taktiği güdülmektedir. Bu kandırmaca ve özgürlük yalanına aldanan, “kapalı alan” kavramını bulamamış ve tanımlayamamış olan liberal ve sol kökenli aydınlar da, özgürlük kavramına olan güçlü bağlılığın verdiği körlükle, “türban savunucuları” kervanına katılmışlardır. Oysa ki, tanımladığımız bütün alanlar; yerine göre hizmet veren için, yerine göre de hizmet alan için “kapalı alan”dır. Laiklik bu kapalı alanlarda hizmet veren ve hizmet alanlar için, dini inanç baskısının ortadan kaldırılmasını kurallaştıran bir kavramdır. Üniversitede başarı elde edildikten bir süre sonra, “bu alanların hepsinin karakter olarak aynı yapıya sahip olduğu, dolayısıyla bu alanların tümünde gerek hizmet veren gerekse hizmet alan açısından türbanın serbest kalması gerektiği” fikri tartışmaya açılacak ve “üniversiteler düzeyinde çatlatılan laiklik barajı tamamen parçalanacaktır”. Toplumsal huzurun bozulmasına ve Türkiye'nin aydınlığa yürüyüşünün durdurulmasına yol açacak bu girişimin durdurulması için iktidar çevrelerini ve onlara destek olan işbirlikçilerini uyarıyoruz ve diyoruz ki: “Pandora'nın Kutusu” nu açmayın. TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle