Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
SALGINSAĞLIK POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org; hagoker@ttmail.com “Ulusal düzeyde rekabet edebilirlik konusunda anlamlı olan tek kavram, ulusal prodüktivitedir. Giderek yükselen bir hayat standardı, bir ulusun firmalarının, yüksek prodüktivite düzeylerine ulaşmalarına ve prodüktiviteyi zamanla artırmalarına bağlıdır.” M. Porter Dikkat! Grip dalgası artacak A vrupa'da artış göstermeye başlayan grip vakaları korkutuyor. Avrupa'nın 2 önemli sağlık otoritesi Avrupa Grip Gözlem Komitesi (EISS) ve Avrupa Hastalıktan Korunma ve Kontrol Merkezi (ECDC) içinde bulunduğumuz hafta içinde Avusturya, Bulgaristan, Fransa, Macaristan, İrlanda, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Portekiz, Slovenya, İspanya, İsviçre ve İngiltere'de artan grip vakalarının önümüzdeki günlerde Doğu ve Kuzey Avrupa'ya yayılmasından endişe ediyor. Konuyla ilgili yetkilileri uyaran EISS ve ECDC, çocukların yanı sıra yetişkinlerde de yaygın olarak görülmeye başlanan yeni tip bir İnfluenza A (H1) virüsüne karşı uyarıda bulunuyor. EISS ve ECDC'nin yaptığı açıklamada, şu ana kadar gözlenen vakalarda bu yılki mevsimsel gribin, İnfluenza A(H1) virüsünün yeni bir alt tipinin etkisiyle oluştuğuna ve bu alt tip virüsün orta ölçekli salgınlara neden olabileceğine dikkat çekildi. Avrupa Hastalıktan Korunma ve Kontrol Merkezi (ECDC) Direktörü Zsuzsanna Jakab ise gribal enfeksiyonlar karşısında özellikle yaşlıların ve kronik kalp/akciğer rahatsızlığı bulunanların ciddi tehdit altında olduğunu, bu vakalarda hastalığın ölümcül olabileceğini dile getiriyor. Sanayi Stratejisi Tartışmaları (3) Geleneksel biçimiyle korumacılığın artık geçerli olmadığı bir dünyada ülke sanayiinin ayakta kalabilmesi rekabet edebilme yeteneğine bağlıdır. Bu lafı hep söylüyoruz. Ama asıl mesele, yeterince üretken yeterince verimli olabilmektir. 'Rekabet' konusundaki iktisat çalışmalarının önde gelen isimlerinden M. Porter “Ulusların Rekabet Üstünlüğü” adlı eserinde diyor ki: “Bir ulusun temel ekonomik hedefi yurttaşlarına yüksek bir yaşam standardı sağlamak ve bunu daha da yükselterek sürdürmektir. Bunu başarma yeteneği, amorf bir kavram olan, 'rekabet edebilirliğe' değil, ulusal kaynakların (iş gücü ve sermaye) kullanılmasındaki prodüktiviteye bağlıdır. Prodüktivite [üretkenlik], birim işgücü ya da sermaye başına üretilen çıktı değeridir. Bu ise hem ürünlerin kalite ve özelliklerine (ki bunlar fiyatı belirler) hem de üretimdeki verimliliğe bağlıdır... Ulusal düzeyde rekabet edebilirlik konusunda, anlamlı olan tek kavram, ulusal prodüktivitedir. Giderek yükselen bir hayat standardı, bir ulusun firmalarının, yüksek prodüktivite düzeylerine ulaşmalarına ve prodüktiviteyi zamanla arttırmalarına bağlıdır. Yapmamız gereken, bu niçin böyle oluru anlamaktır. Prodüktivitedeki büyümenin sürdürülmesi, kendisini sürekli olarak geliştiren bir ekonomiyi gerektirir. Bir ulusun firmaları, hiç durup dinlenmeksizin, ürün kalitesini yükselterek, ona arzu edilen, ek özellikler kazandırarak, ürün teknolojisini geliştirerek ya da üretim verimliliğini arttırarak, mevcut sanayilerdeki prodüktiviteyi geliştirmelidirler. Örneğin, Almanya, sağladığı yüksek prodüktivite sayesindedir ki, onlarca yıldır, yüksek refah düzeyini sürdürebilmektedir. Alman firmaları, ürettikleri ürünlerin, nitelik açısından giderek daha çok ayırt edilir / aranır hale gelmesini ve işçi başına düşen çıktıyı giderek çoğaltacak yüksek otomasyon düzeylerine erişmeyi başarmaktadırlar. Bir ulusun firmaları, prodüktivitenin genel olarak daha yüksek olduğu ve giderek daha sofistike hale gelen sanayi sektörlerinde rekabet edebilme yetkinliklerini de geliştirmelidirler. Dahası, gelişen bir ekonomi, bütünüyle yeni ve sofistike sanayilerde başarıyla rekabet edebilme yeteneğine sahip bir ekonomi demektir. Ancak böyleyse, mevcut üretim alanlarında prodüktivitenin gelişmesi sonucu serbest kalacak insan kaynağını massedebilir. Bütün bunlar, rekabet edebilirliğin tanımında, ucuz işgücü ve 'elverişli' döviz kurlarının niçin anlamsız kaldığını açıkça ortaya koyuyor olsa gerektir. Amaç, yüksek ücret düzeyini karşılayabilme ve uluslararası pazarlarda, itibari değerlerin üzerinde fiyatları elde edebilme becerisini göstermektir.” Görüldüğü gibi Porter, 'rekabet edebilme'yi doğrudan doğruya 'prodüktiviteyi (üretkenliği) yükseltebilme' becerisine bağlıyor. Prodüktiviteyi yükseltebilme becerisinde öne çıkardığı noktalarsa, “ürün kalitesini yükseltebilme”, “ürüne ek özellikler / ayırt edici özellikler kazandırabilme”, “üretimde verimliliği yükseltebilme” ve “yüksek otomasyon düzeylerine erişebilme” yetenekleridir. Porter, ayrıca, “yeni, sofistike sanayilerde de bu yetenekleri kazanabilmenin” altını önemle çiziyor. Şimdi soralım; inovasyon ve ARGE faaliyetinde bulunmayan bir sanayi Porter'ın saydığı yeteneklere sahip olabilir mi? En basiti; ürettiği ürünlere, dünya pazarlarında tercih nedeni olacak ek özellikler kazandırabilir mi? Porter bunları 1991'de yazdı. Yazdıklarını doğrulayan en yakın örnek, başta Çin ve Hindistan olmak üzere, “ucuz emek cenneti” olarak bilinen ülkelerin sanayilerini genişletirken bir yandan da var güçleriyle inovasyon, ARGE ve teknolojik yenilenme becerisini kazanmaya çalışmalarıdır. Bizim sanayimiz bu beceriyi kazanamazsa, prodüktivitelerini, dolayısıyla da rekabet güçlerini bu becerileri sayesinde yükselten ülke sanayileri karşısında nasıl ayakta kalabilecektir? Yabancılara dönüp, 'ben bu işi beceremedim; al kardeşim şirketimdeki çoğunluk hissesini, sen oyna' diyerek mi? TÜRKİYE RİSK ALTINDA Grip mevsimi ülkemizde geç döneme doğru sarkıyor. Son yıllarda grip Türkiye'de artık Kasım ve Aralık aylarında değil, Ocak, Şubat ve Mart aylarında tepe noktasına ulaşıyor. Bu yıl da Ocak ayının ikinci yarısında patlama var. T. C. Sağlık Bakanlığı'nın 2. Grip Referans Merkezi olarak kabul ettiği İstanbul Üniversitesi İstanbul Tıp Fakültesi Viroloji ve İmmünoloji Bilim Dalı öğretim üyelerinden Prof. Dr. Selim Badur, “Merkezimize 5 ilden ulaşan sonuçlar Ocak ayının ortasından itibaren grip vaka sayısında ciddi bir artış olduğunu gösteriyor. İstanbul, Edirne, Bursa, Antalya ve İzmir'den gelen örneklerde yüksek oranda İnfluenza A pozitif sonucu çıktığını görmekteyiz” diyerek uyarıda bulunuyor. Prof. Badur gribin Ocak ayı içinde çocuklarda çok daha yaygın olduğunu, bir hafta içinde 22 örnekten 13'ünün pozitif çıktığını da sözlerine ekledi. Prof. Badur “uzun yıllardır yanlış ve bilinçsiz uygulanan grip tedavisi yerini gribe karşı etkili antiviral ilaçlara bıraktı” diyerek sözlerine şu şekilde devam etti: “Gribin başarılı biçimde kontrol altına alınması için erken tanı ve tedavi gereklidir. Grip tedavisinde antibiyotik kullanmak yanlıştır, çünkü grip virüsüne antibiyotiklerin etkisi yoktur. Ayrıca, gereksiz ve aşırı antibiyotik kullanımıyla oluşan direnç antibiyotiklerin bakterilere karşı etkinliğini azaltmaktadır. Soğuk algınlığı ilaçları ise, belirtilerde kısa süreli rahatlama sağlar, fakat tedavi edici değildir. Üstelik vücudunuza yerleşip yayılması için grip virüsüne zaman kazandırır. Son yıllarda geliştirilen gribe karşı etkili antiviral ilaçlar, grip virüsüne etki eder ve vücuda yayılmasını engeller. Grip başladıktan sonra kısa süre içinde gribe karşı etkili olan antiviral ilaçların kullanılması, hızlı bir şekilde iyileşme sağlamaktadır. NASIL KORUNMALI? • Yaygın bir şekilde “nezle” olarak adlandırılan aslında nezleden çok farklı seyri olan grip, A ve B tipi grip virüslerin neden olduğu, insandan insana kolayca geçen viral bir hastalıktır. • Hastalığın belirtileri ani başlayan , baş ağrısı, kas ağrıları, öksürük ateş/üşüme ve yorgunluk/zayıflık hissidir. • Grip her 1050 yılda bir, grip A virüsünün yeni ve farklı bir alt tipi ile dünya çapında ciddi salgınlara neden olabilir. • Grip hastalığına yakalanmış olan kişiler mümkün olduğunca başkalarıyla yakın temastan kaçınmalıdır. •Ellerin yıkanması gibi temel hijyen kurallarına uyulmalıdır. • Yüksek risk gruplarındaki kişiler (yaşlılar, kalp ve akciğer hastalıkları gibi kronik rahatsızlıkları olan kişiler, bağışıklık sorunu taşıyanlar) gribe karşı koruyucu aşı yaptırmalıdır. • Enfeksiyonu önlemek, semptomların ciddiyetini ve süresini azaltmak için ulusal protokollere göre uygulanan antiviral ilaçlar da alınabilecek diğer önlemler arasındadır. CBT 1089/6 1 Şubat 2008