24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Yeni Polis Vazife ve Selahiyetleri Hakkında Kanun (PVSK2) Polis Vazife ve Selahiyet Kanunu’nun (PVSK), önleme aramasını düzenleyen 9'uncu maddesi değiştirilmiş; keyfiliğin önüne geçmeyi amaçlayan yeni düzenlemede “Polis, tehlikenin veya suç işlenmesinin önlenmesi amacıyla sulh ceza hâkiminin kararı veya bu sebeplere bağlı olarak gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde mülkî âmirin vereceği yazılı emirle; kişilerin üstlerini, araçlarını, özel kâğıtlarını ve eşyasını arar; alınması gereken tedbirleri alır, suç delillerini koruma altına alarak Ceza Muhakemesi Kanunu’na (CMK) göre gerekli işlemleri yapar” deniliyor. Prof. Dr. Bahri Öztürk (İstanbul Kültür Üniversitesi) C MK'ya göre işlem yapmak demek, savcının emrinde olmak ve ona göre hareket etmek demektir. O halde, arama sırasında el geçirilen deliller, savcının emri doğrultusunda muhafaza altına alınacaktır. Öte yandan arama talep yazısında, arama için oluşan makul sebepler gerekçeleriyle birlikte gösterilmelidir. Arama kararında veya emrinde de; a) Aramanın sebebi, b) Aramanın konusu ve kapsamı, c) Aramanın yapılacağı yer, ç) Aramanın yapılacağı zaman ve geçerli olacağı süre belirtilir. Görüldüğü gibi, bu düzenleme karşısında kolluk, örneğin küpesini veya sakalını beğenmediği üniversite öğrencisini yolda durdurup arayamaz. Uygulamada polis ve jandarmanın sulh ceza hâkiminden süresiz veya bir ay süreyle götürü, genel arama kararları vermesini istediği de görülmektedir. Böyle bir istem ve işlem Anayasa ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ile garanti altına alınan özel hayatın korunması ilkesini ihlal eder. Bu tür yaklaşımlar yeni kanunların uygulamada henüz tam manasıyla içselleştirilemediğini ortaya koyması bakımından dikkat çekicidir ve bu nedenle eğitim seminerlerine devam edilmesi şarttır. Dikkat çekici bir başka düzenleme, her derecede eğitim ve öğretim kurumlarında aramadır. Yeni düzenleme, buralarda arama yapılabilmesini İDARECİSİNİN TALEBİ şartına bağlıyor. Kolluğun, bir ilkokula veya anaokuluna arama amacıyla baskın yapmasının küçük yüreklerde ve beyinlerde ne gibi olumsuzluklara yol açabileceği düşünüldüğünde, idarecinin istemi şartının önemi kendiliğinden anlaşılır. Yine özel hayatı, özellikle de aile hayatını koruyan düzenlemeye göre de, konutta, yerleşim yerinde ve kamuya açık olmayan işyerlerinde ve eklentilerinde önleme araması yapılamaz. Adli aramanın şartları varsa elbette yapılabilir. Bilindiği gibi, önleme aramasında henüz bir suç yoktur; işlenebileği öngörülen bir suçun önlenmesi söz konusudur. Spor karşılaşması, miting, konser, festival, toplantı ve gösteri yürüyüşünün düzenlendiği veya aniden toplulukların oluştuğu hallerde gecikmesinde sakınca bulunan hal varsayılır ve mülki amirin emriyle arama yapılabilir. Bu konu, anayasanın 17 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi (AİHS) m. 2 de düzenlenen yaşama ve yaralanmama hakkı ile ilgili son derece önemli bir konudur. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) göre hak ve özgürlükleri kısıtlamak için 5 kıstas bir arada bulunmalı: 1)Yasallık (sınırlama ancak kanunla olabi CBT 1089 / 17 1 Şubat 2008 POLİSİN ZOR VE SİLAH KULLANMASI: lir), 2) Haklı gerekçe (AİHS'de kabul edilmiş amaçlardan birine uygun olmalı; yani a) Başkalarının hak ve özgürlüklerini korumak, b) Milli güvenlik, c) Kamu güvenliği d) Kamu sağlığı ve ahla, e) Kamu düzeni ve suçun önlenmesi), 3) Zorunluluk (demokratik toplumda gerekli olmalı, yani acil bir sosyal ihtiyacı karşılamalı, geçerli bir neden olmalıdır) 4) Oranlılık (ölçülülük)(Türk hukukunun en temel ilkelerinden biri budur), 5) Ayırımcılık yasağı. AİHM yaşama hakkı konusunda diyor ki, devlet himayesine aldığı kişinin yaşamından ve sağlığından sorumludur. Merdivenden düştü, ayağı kaydı, başını duvara çarptı, pencereden düştü gibi gerekçelerin hiçbir kıymeti yoktur. Hukuk devleti vatandaşına şiddet uygulamaz, şiddetten korur. Kaba kuvvet: AİHM'ye göre, başına dipçikle vurulan ve ağır yaralanan kişinin m. 2 kapsamında düşünülebilmesi için, darbeölüm ilişkisi bakımından yeterli kanıt ortaya konulmalıdır. Bu daha çok m.3’de düzenlenen işkence yasağı içinde görülür. Kurtarma operasyonları: AİHM'ne göre, operasyon İYİ PLANLANMALIDIR. Görevliler rehinenin hayatını kurtarmak amacıyla ateş açma ve genç kadının hayatına ya da kendi hayatlarına karşı oluşan riskleri ortadan kaldıracağına dürüstçe ve makul bir biçimde inandıkları her türlü önlemi alma yetkisine sahiptir. Rehine polisin açtığı ateş sonucu ölmüştür. AİHM ihlal bulmamıştır. Mahkeme, bu kıstasın tersini de kullanabilmektedir (GülTürkiye davası). Barışı koruma operasyonları: AİHM'ye göre, operasyon İYİ PLANLANMALIDIR. Aralarında silahlı kişiler bulunan veya mallara zarar verilen bir gösteri barışçı değildir. Ancak, zırhlı araçla kalabalığa ateş açılması sonucu bir kişinin ölmesi olayında AİHS m.2 ihlal edilmiştir. Çünkü, amaç ile kullanılan araçlar arasında denge olmalıdır. Olayda çok güçlü bir silah kullanılmıştır. Olay yerinde kolluk görevlilerininkinin dışında boş kovan yoktur. Cop, kalkan, su topu, plastik mermi veya göz yaşartıcı gaz yerine ağır silahla ateş edilmesi sözleşmenin ihlalidir. Askeri operasyonlar: AİHM'ye göre, sivillerin zarar görmemesi için önlem alınmalı, operasyon iyi planlanmalıdır. Silah Kullanma: 1) Meşru savunma, 2) direnişin silah dışında güç kullanarak etkisiz hale getirilememesi, 3) yakalama hallerinde; amaca yetecek ölçüde, DUR veya TESLİM OL ÇAĞRISI yapıldıktan sonra ve amaca başka surette ulaşma olanağının bulunmaması halin de olabilir. Evde kıstırılan faillerin teslim olması, evi bir süre kuşatmak, onları susuz, elektriksiz, erzaksız bırakmakla mümkünse silah kullanma kabul edilemez. Başka vasıtalarla, örneğin göz yaşartıcı gaz ile amaca ulaşılabilecekse, silah kullanma olmaz. Silah en son ve ölçülü kullanılacak araçtır. Meşru müdafa dışında öldürme amaçlı silah kullanılamaz. Trafik polisinden kaçan gence İzmir'de ateş edilerek öldürülmesi; İstanbul'da parkta oturan kişiye karate tekmesi atmak suretiyle öldürülmesi olaylarında, olaya karışan polisler, PVSK m.16’da düzenlenen silah ve zor kullanmanın koşullarına uygun davranmadıklarından tutuklanmıştır. PVSK'nın “adlî görev ve yetkileri” düzenleyen ek 6'ncı maddesi de değiştirilmiştir. Buna göre, “polis, bu maddede yazılı görevlerinin yanında, Ceza Muhakemesi Kanunu ve diğer mevzuatta yazılı soruşturma işlemlerine ilişkin görevleri de yerine getirir. Polis, bir suça ilişkin olarak kendisine yapılan sözlü ihbar ve şikâyetleri ve görevi sırasında öğrendiği suça ilişkin bilgileri yazılı hale getirir. Edinilen bilgi veya alınan ihbar veya şikâyet üzerine veya kendiliğinden bir suçla karşılaşan polis, olay yerinde kişilerin ve toplumun sağlığına, vücut bütünlüğüne veya malvarlığına zarar gelmemesi ve suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır. Bir suç işlendiği veya işlenmekte olduğu bilgisini edinen polis, olay yerinin korunması, delillerin tespiti, kaybolmaması ya da bozulmaması için acele tedbirleri aldıktan sonra el koyduğu olayları, yakalanan kişiler ile uygulanan tedbirleri derhal cumhuriyet savcısına bildirir. Görüldüğü gibi, PVSK'de yapılan yeni değişiklikler, özellikle de ek m. 6'da yapılan yeni düzenlemeler, kolluğun, ceza soruşturmasında savcının önüne çıkmasına yol açan ve fazla yetki kullanmasına yol açarak geçmişte insan hakları ihlallerine sebep olan, soruşturmanın tek hukukçusu olan savcıyı adeta saf dışı bırakarak kolluğu soruşturmanın fiili hâkimi haline getiren ve bu nedenle yeni CMK'ye alınmayan eski CMK m.156'nın geri getirilmesi ile uzaktan yakından alakası yoktur. Zira burada yapılan değişiklik CMK m.165 anlamında olmak üzere istisnai düzenleme içinde yer almaktadır ve SADECE OLAY YERİ İŞLEMLERİ İLE SINIRLIDIR. Böylece CMK m.165'te geçen “gerektiğinde” ibaresi OLAY YERİ ile sınırlandırılmış bulunmaktadır. Buradaki ikinci önemli sınırlama yapılacak işlemlerle ilgilidir. Buna göre, polis SADECE, 1) Kişilerin ve toplumun sağlığına, 2) Vücut bütünlüğüne veya 3) Malvarlığına zarar gelmemesi ve 4) Suçun delillerinin kaybolmaması ya da bozulmaması için derhal gerekli tedbirleri alır. Görüldüğü gibi, yapılacak işlemler olay yeri bazı acil işlemlerinden ibarettir. O halde polis, CMK m.165 hükmünün açıklığı karşısında, olay yerinde görev yapan önleyici kolluk görevlilerinin de, adli kolluk gibi hareket ederek, savcı ile etle tırnak gibi çalışması zorunludur. Daha açık söylemek gerekirse, eski CMK m.156'yı geri getirme girişimleri sonuçsuz kalmıştır . Aksine PVSK’de yapılan değişikliklerle, CMK m.165'te geçen “gerektiğinde” ibaresi, özel ilgili kanununda “olay yeri” ibaresi ile sınırlanarak, suçla karşılaşan polisin yetkisi çok daha somut bir alana yerleştirilmiştir ki, isabetlidir.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle