24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Not: Bu yazıdaki görüşlerimin önemli bölümü, Hekim Forumu ve Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü (SD) dergisi, mesleki yayınlarda da, yayımlanmıştır. CBT1089/21 1 Şubat 2008 iyi yönleri aranır olmuş olan modeldir. Çalışabilmesi 3 önemli öğeye dayanır: a. Sözleşmeli çalışmak; b. Akademik unvanlarda yasal değişiklik c. Akademik unvanların çalışılan kurumlara göre değişiklik gösterebilmesi 1. Klinik dallarda “klinik” profesörlük (yardımcı doçent ve doçent); temel bilimlerde “temel bilim” profesörlüğü (y. doçent ve doçent) unvanları yaratılır. Bu unvanları olanlar üniversitelerde veya eğitim kurumlarında yarı zaman çalışabilirler. Böyle “klinik” nitelikli unvanların verilebilmesi tümüyle kişinin çalışacağı üniversiteye bırakılır. 2. Yarı zaman öğretim üyeleri 3 (?) yıllık sözleşmeyle çalışır, yönetici görevi alamazlar; kendilerine ancak sembolik bir ücret verilir. Kurumda zorunlu bulunma süreleri ve görevleri tümüyle esnektir ve doğrudan bağlı olacakları ana bilim dalı yöneticisiyle yapılacak anlaşmayla saptanır. Böyle yarı zaman elemanlardan, özellikle polikliniklerde hasta bakımı, öğrenci ve asistan eğitimi yanında araştırmada da yararlanılır. Özel hastalarını fakülte hastanesine yatırdıklarında verdikleri hizmete göre, yine yönetimle yapacakları anlaşma kapsamında, bir oran alırlar. 3. Tam zaman öğretim üyeleri ise 2 gruba ayrılır: 3. 1 Sözleşmeli tam zaman Profesörler ve Doçentler 3. 2 Akademik Profesörler 3. 1: Sözleşmeli tam zaman statüsünde olanlar kurum dışı çalışamazlar. Gelirlerinin bir bölümü %40 (?) kurum tarafından karşılanır. Onun 23 (?) katı kadar da kendileri kurum içi para kazanabilir. Ancak söz konusu kurum içi çalışma kesinlikle eğitime ve/veya araştırmaya da katkıda bulunacak biçimde uygulanır. Sözleşmeli tam zaman öğretim üyeleri tıp fakültesi kadrosunun ana gövdesi olup 45 yıllık (?) sözleşmeyle çalışırlar. Sözleşmelerde aranan, 4 alanda başarıdır: a. Araştırma; b. Eğitim; c. Hasta bakımı; d. Kuruma maddi katkı (hasta bakarak/araştırma desteği getirerek) Böyle öğretim üyelerinin unvan almasında önce ulusal bir jüri akademik değerlendirme yapar (asgari akademik kıstaslar amacıyla), ancak alınacak unvanın derecesi veya sözleşmenin yenilenmesi tümüyle kuruma aittir. 3.2 Akademik profesörler ise kesin tam zaman çalışır. Telif hakları dışında tüm gelirleri kurumdan gelir. Unvanlar benzer unvanı olanlar tarafından oluşan bir jüri tarafından ve yurtiçi ve yurtdışı hakemlere danışarak verilir. Akademik profesörler için kadro isteği ve son atama yine ilgili üniversite tarafından yapılır. Akademik profesörlerin görev süreleri emekliliğe kadar sürer. Yukarıda önerilen akademik modelde kendilerinden en fazla hasta bakımı, eğitim, araştırma ve yönetim etkinliği beklenen grup sözleşmeli tam zaman statüsünde çalışanlardır. Bunlara eşit sayıda yarı zaman öğretim üyesi kullanılabilir ancak bu elemanlardan kurum açısından beklenti tanım olarak daha azdır. Akademik profesörlerin sayısı ise sınırlıdır ve örmeğin, tam sözleşmeli öğretim üyelerinin 1/10'unu geçmez. Önerdiğim düzenin çoğu kişiye ve özellikle kolaycılığı yeğleyenlere, oldukça çapraşık geleceği ve yeni yasal düzenlemelere gerek göstereceği açıktır. Ancak önümüzdeki sorun da olabildiğince çapraşıktır. Çapraşıklığın temel nedeninin ise maalesef her kurumumuza egemen, o eşsiz ve tarihsel kolaycılığımız olduğunu göz ardı etmememiz gerekir. Din ve bilim Hande Özdinler, PhD, Boston, ABD, ozdinler@yahoo.com A tlanta'da gezerken karşıma çok büyük bir kilise çıktı. Kilisenin adı “First Christian Scientist Church” yani “İlk Hıristiyan Bilimadamı Kilisesi”.. Çok şaşırdım. Düşündüm Türkiye'de “İlk Müslüman Bilimadamı Camisi” nasıl olur diye.. Boston'da Prudential Merkezi'nin önünde müthiş büyük bir kilise var ve yanında birkaç katlı koca bir kütüphane binası. Evet o da “First Christian Scientist Church” ve o kütüphane de kiliseye ait. Oysa benim bildiğim din ile bilim hem birbirlerinin içine geçmiş, hem birbirlerini beğenmeyen iki kardeş gibidir. Din annesinin her sözünü dinler, bilim de annesine durmadan “bu ne? neden bu böyle oluyor?” diye merakla sorar. Din ne zaman bilimin gelişimini kıskanır ve onu küçük düşürmeye çalışırsa, bilim de dinden uzaklaşmaya başlar. Oysa din tam anlamıyla bir bilimdir (Theology), bilimin de dinden öğreneceği çok şey vardır. Ama bu iki kardeş bazı yanlış anlamalar, çekememezlikler, güç dengelerinin bozulması, iktidar savaşı gibi durumlarda neredeyse birbirlerinin kanlı bıçaklı rakipleri olurlar. MÜSLÜMAN BİLiM ADAMLARI Ülkemizde de bence olan budur. Bilim insanları dinden uzaklaştıkça, din merkezli insanlar bilim insanlarını ve bilimi önemsiz gösterme çabasına girmişlerdir. Çocuklarını okula göndermektense Kuran kursuna göndermeyi yeğlemişlerdir. Doktora gitmektense üfürükcüye gitmişlerdir, bir tarikata girmiş, bir hacı hocanın (hacca gitmemiş) fikirlerini bir profesörün bilgisine yeğ tutmuşlar, Kuran'dan başka kitap okumamayı beceri saymışlardır. Buna karşılık gücünü bilimsellikten alanlar da dindar kişileri cahil, bilgisiz diye hor görmüş onlardan uzaklaşmış, dinden uzaklaşmış ve karşılıklı törpülenmiş duyguların yarattığı bir kısır döngüye girilmiştir. Ve ülkemizde “İlk Müslüman Bilimadamları Camisi” kurulmamıştır. Bilim insanları dinden uzaklaşmış ve bu da toplu mun tam ortasında kapanması çok zor bir boşluk yaratmıştır. Oysa Müslümanlık dini bilime, okumaya, öğrenmeye en çok önem veren dindir ama nedense dünyadaki en gelişmemiş ülkeler hep halkının çoğu Müslüman olan ülkelerdir. Dünyada bu kısır döngünün kırılabileceği tek ülke bizim ülkemizdir. Çünkü bizim ülkemizin şairleri “ilim bilim bilmektir/bilim kendin bilmektir/sen kendin bilmezsen/bu nice okumaktır” diye şiirler yazmışlardır. Çünkü bizim ülkemizde hayatta en hakiki mürşitin ilim olduğunu biliriz, çünkü biz ülkemizde biliriz ki Peygamber Efendimiz eğitime önem veren, eğitimli kişiye saygı duyan bir kişiydi.. Bir köprü olmak zordur. Genelde taraf tutmak, takım tutmak gibi bir şeydir ve insana aitlik duygusu ve onun getirdiği rahatlığı verir. Oysa biz tam anlamıyla bir köprüyüz. Coğrafyamız biz farkında olmasak da bizim içimize davranış olarak işlemiştir. Nasıl bir adalı farklı davranıyorsa, iki kıtayı içerisinde İlim bilim bilmektir taşıyan bir ülke vatandaşı da farklı davranır. Hem Atatürk Bilim kendin bilmektir gibi bir lidere sahip olmanın Sen kendin bilmezsen verdiği ayrıcalık hem de en Bu nice okumaktır.. ilerici, en yeni dine inanan bir insan olmanın verdiği ayrıcalık kimilerinin kaldıramayacağı bir yüktür. İnsanlar kolayı seçip ya Atatürkçüsün ya şeriatçısın, ya herrosun ya merrosun gibi ayırımlara gitmeye en çok bu yükü, bu olgunluğu taşıyamadıkları zaman başlarlar. İşte ülkemizde olan budur. Ülkemizin aydınları, insanları seçime değil iki zenginliği de beraber yaşama olgunlu una taşımalılar. Bir insan sol elini sağ elinden fazla veya sağ elini sol elinden fazla sever mi? Bir insan bir gözünü öteki gözüne yeğler mi? Bir insan iki ayağı olmasa koşabilir mi? İşte din ile bilim de sağ el ve sol el gibi hem birbirinin aynı hem de birbirlerinin aynada görüntüleri olduğu için aynı olmayan iki el gibidir. Bu iki el birlik olup, alkışla tempo tutmadıkça, bu iki el bir yumruk olmadıkça, iki başlı canavarın bir başı bizi oraya çeker, bir başı buraya çeker ve sonunda ne herro ne merro oluruz, ya ülke olarak yok, oluruz ya da onun bunun oyuncağı oluruz.. Ülker Kalbim Benecol: Kolesterolü düşürmeye yardımcı… Sn. Nilgün Özbaşaran Dede, Cumhuriyet Bilim Teknoloji ekinde yayınlanan 28.12.2007 tarihli yazınızla ilgili bazı bilgileri paylaşma ihtiyacı hissediyoruz. Türkiye dahil 30 ülkede varlık gösteren Kalbim Benecol, yaşam kalitesine önem veren, sağlıklı yaşam bilinci yüksek, dengeli beslenmenin önemini bilen tüm yetişkinlere hitap etmektedir. Türkiye'de sağlık bilinci arttıkça, tüketici günlük tüketiminde bu ürünlere daha çok yer vermeye başlayacak ve ürünleri her gün düzenli kullanma alışkanlığı daha da gelişecektir. Bitkisel stanoller; kadınlar ve erkekler, yetişkinler, sağlıklı bireyler, kalp hastaları, diyabet hastaları, metabolik sendrom hastaları, “normal” kolesterol düzeyine sahip bireyler ve genetik olarak yüksek kolesterole sahip bireylerde kolesterolü etkin bir şekilde düşürür. Bu etkiler Avusturalya, Belçika, Finlandiya, Almanya, Japonya, Kore, Hollanda, İspanya, İsveç, İngiltere ve ABD gibi birçok ülkede klinik deneylerle test edilmiş ve onaylanmıştır. Bitkisel stanollerin, kolesterolü düşürmede etkili bir gıda hammaddesi olduğu; • ABD Ulusal Kolesterol Eğitimi Programı, • AB Gıda Bilimsel Komitesi, • Uluslararası Ateroskleroz Birliği, • Uluslararası Lipid Bilgilendirme Ofisi • Dünya Sağlık Örgütü (WHO) gibi birçok uluslararası ve ulusal otorite tarafından kabul edilmektedir. Yetişkinlerin kolesterol seviyesindeki %10'luk bir düşüş, kalp hastalıklarına yakalanma riskini yaşa göre aşağıdaki ölçülerde azaltmaktadır: Bitkisel stanollerin etkileri, farklı gıdalarda klinik olarak incelenmiştir. Bağımsız araştırma şirketleri tarafından gerçekleştirilen 40'tan fazla klinik deney sonucunda 23 gr stanolün; • Toplam kolesterolü %10'a varan oranlarda; • LDL (kötü) kolesterolü %15'e varan oranlarda; • Bitkisel sterolü % 3050 oranları arasında düşürdüğü. Ayrıca; • HDL (iyi) kolesterolü etkilemediği; • Trigliserid üzerinde olumlu etki yarattığı da kanıtlandı. Bu klinik deneylere göre; • Stanol tüketiminin başladığı günden itibaren kana karışan kolesterol miktarı hızla azalmaktadır. (American Journal of Clinical Nutrition 2000;71:1095102) • Bitkisel stanolün etkisi kalıcı ve uzun sürelidir. (Miettinen et al published in the New England Journal of Medicine 1995;333:130812) • Bitkisel stanoller, sağlıklı bir beslenme düzeninin kolesterol düşürücü etkisine katkı sağlar. (Hallikainen et al in American Journal of Clinical Nutrition 1999;69:40310) • Bitkisel stanoller, statinlerin kolesterol düşürücü etkisine katkı sağlar. (Blair et al in American Journal of Cardiology 2000; 86:4652) Yaş (Yıl) Kalp Hastalığı Erkek Riskinde Azalma 40 % 50 50 % 40 60 % 40 70 % 20 İLAÇ DEĞİL GIDA Bu bilgilerden de açıkça anlaşılabileceği gibi Kalbim Benecol bir ilaç değil, kolesterol düşürmeye yardımcı olma fonksiyonu olan bir gıda ürünüdür. Kalbim Benecol ürünleri, günlük beslenmenin bir parçası olarak tüketilebilir. Internet sitemizde de belirttiğimiz gibi, her gün düzenli olarak tüketilen 2gr bitkisel stanolün, kötü kolesterolü 2 haftada %15'e varan oranda düşürdüğü klinik deneylerle ispatlanmıştır. Kalbim Benecol ürünleri de günlük alınması gereken bitkisel stanol miktarını içererek, kolesterolün düşürülmesinde yardımcı rol oynar. Bitkisel stanoller doğal olarak mısır, buğday, pirinç ve diğer bitkilerde de bulunan doğal bir besin öğesidir; günlük beslenme düzenimiz içerisinde az miktarlarda mevcuttur. Kalbim Benecol ürünleri ilaçla birlikte de kullanılabilir. Klinik deneyler, Kalbim Benecol'ün ilaçların etkilerine olumlu yönde katkı sağladığını da göstermektedir. TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle