Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A. M. Celal Şengör ağrıyı hafifletici bir etki yapıyor. Ağrılar üçte bir oranında daha az hissedilirken, beynin ağrı uyarımlarına karşı reaksiyonu da zayıflamakta. İlginç sonuç Bari Üniversitesi bilim insanı Marina de Tommaso’ya ait. Tommaso’yla çalışan ekip ilk kez güzelliğin, ağrı hissi üzerinde ne gibi rol oynadığını araştırdı. Bu amaçta örneğin Boticelli veya Leonardo da Vinci gibi ressamların eserlerinden yararlanılmış. Katılımcılar 300 tablo arasından en beğendikleri ve en çirkin buldukları 20 eseri seçmişler. Daha sonra ise ellerine bir lazer atımıyla acı uyarımı verilirken, beğendikleri, çirkin buldukları nötr resimlere bakmışlar. Buna göre beğenilen resimler izlenirken ağrı hissi üçte bir oranında azalmakta. Katılımcıların kafalarına yerleştirilen elektrotlarla da beynin güzel resimler karşısında ağrılara daha az tepki verdiği görülmüş. Elektriksel beyin etkinliğinin pozitif bir doruk noktası olan ve dikkati ve uyarımları işleyen P200, güzel resimlerin izlenmesi sırasında daha az etkinleşmekte. Bu sonuçlardan yola çıkan beyin araştırmacısı Tomasso, hastanelerde estetik görünüme daha fazla önem verilmesi gerektiğini düşünüyoruz diyor. nesneler on metre derinlikten sonra gri veya siyah görünüyorlar. Balıklar sadece mavimsi yeşil rengi kırmızıya dönüştürdükleri için geceleri kırmızı ışımıyorlar. İncelenen balıkların genelde gözleri kırmızı ışıyor. Bazılarının ise kafaları veya sırtları da kırmızı ışıyor diyor araştırmacılar. Fakat kırmızı ışıma sadece yakından görülebiliyor. Balıklar yüzeye geldiklerinde bu özellik kayboluyor. Tahminlere göre kırmızı ışıma, bir tür özel iletişim sistemi veya kamuflaj aracı olabilir. Kırmızı ışıyan balıkların, mercan resiflerinde gizlenmeleri daha kolay. 12 Şubat 2009’da gelmiş geçmiş en büyük doğa bilimcilerinden biri addedilen Charles Robert Darwin İngiltere’nin Shropshire kasabasında zengin bir kasaba doktoru olan Robert Darwin’in beşinci çocuğu olarak dünyaya geldi. Bu çocuğun 22 Kasım 1859’da ilk baskısını yapan Türlerin Kökeni adlı kitabı, tüm bilim tarihinin en önemli eserlerinden biri olarak kendisinden önce gelen memleketlisi Sir Isaac Newton ve kendisinden sonra gelen Alman Einstein’in eserleri arasındaki yerini alacaktı. 2009’da İki Önemli Yıldönümü: Türkiye Ne Yapacak? Neydi Darwin’in eserini bu kadar önemli yapan? Darwin jeolojinin muazzam bir hızla geliştiği bir dönemde dünyaya gelmiş ve tüm yaşamı boyunca bu bilimin birbiri ardına önemli entelektüel fetihler yaptığına şahit olmuştu. Darwin’in dünyaya geldiği yıl, büyük Fransız asilzade doğa bilimcisi JeanBaptiste de Monnet Chevalier de Lamarck jeolojik geçmiş boyunca canlılarda görülen değişikliğin yavaş yavaş olduğu tezini ortaya atmış, bu değişikliğin hayvanların içinden gelen bir nevi dürtü sayesinde gerçekleştiğini iddia etmişti. Lamarck, bireyde meydana gelen anatomik değişikliklerin, bireyin yavrularına geçeceğini sanıyordu. Lamarck’ın bu tezi, Fransa Ulusal Doğa Tarihi Müzesindeki meslektaşı Baron George Cuvier tarafından şiddetle reddedildi. Cuvier değişikliğin yavaş yavaş ve birey bazında değil, aniden tüm hayvan toplulukları çapında olduğunu önü sürüyordu. Bu iddianın temeli Sibirya’da henüz çürümemiş et ve derileriyle bulunan mamut ve kürklü gergedan fosilleriydi. Cuvier bu hayvanların esasında sıcak ortamda yaşadıklarını varsayıyor, ölümlerinin ve korunmalarının çok ani bir ortam değişikliği ile olduğunu düşünüyordu. Lamarck hasmının güçlü verilerine dayanamadı ve Cuvier’nin itirazları bilim adamları arasında makul bulundu. Ancak 1830 yılında İskoç jeologu Sir Charles Lyell’in Jeoloji’nin İlkeleri isimli eserinin yayımlanması, Cuvier’nin görüşünün jeolojik temelini çürütüyordu. Lyell jeolojik geçmişte Cuvier’nin varsaydığı afetlerin olamayacağını, dünya yüzeyinin çok uzun bir zaman süresince pek yavaş cereyan eden ve mahalli olan jeolojik olaylarla değiştiğini göstermişti. Geçmiş hep bugünküne benziyor idiyse, hayvanlar ve bitkiler niçin değişmişlerdi? Jeolojik zaman süresince hayvanların ve bitkilerin değiştiğini kimse inkâr etmiyordu ama değişikliğin nedeni belli değildi. Darwin ilk kez Galapagos adalarında, dar ortamlarda hızla artan hayvan nüfusunun bir şekilde dizginlenmesi gerektiğini anladı. Bu dizginlenmenin ancak ortama en iyi uyan bireylerin, ortama kendilerinden daha az uyabilenlerin elinden yaşama imkânlarını alması yüzünden bunların ortadan kalkmalarıyla olabileceğini sezdi. Ülkesine döndükten sonra Malthus’un nüfus kuramını okurken orada, kafasında belli belirsiz oluşmaya başlayan fikirlerin kristallenmiş şekillerini buldu ve düğümü çözdü. Canlılar âleminde gereğinden çok fazla yavru üretiliyordu (Bir seferin milyonlarca yumurta bırakan balıkları, binlerce yumurta bırakan kurbağaları düşününüz.) Bu yavruların hepsinin yaşaması halinde dünya birkaç nesilde yaşanmaz hale gelirdi. Örneğin her nesilde beş yavrusu olan bir köpek çifti yalnızca on nesilde 2560 birey üretilmesine neden olabilir, 20. nesilde bu sayı 2.621.440’a çıkar. Dikkat edilirse her nesilde çiftleşmek için eş bulamayan tekleri hiç saymadan bu sayıya ulaştık. 20 nesil köpek kaç yılda ürer? Maksimum 40 yıl! İki köpekten yarım yüzyıldan az bir zamanda iki buçuk milyondan fazla köpeğe ulaşmak muazzam bir hızdır. Bu kadar hızlı üreyen nüfusların mutlaka bir şekilde traşlanmaları, pek çok bireyin doğumdan kısa bir süre sonra ölmesi şarttır. Darwin bunun ancak doğada olabilecek bir ayıklamayla olabileceğini görmüş, buna da doğal seçme adını vermiştir. Zaten hayvan besleyicileri suni seçme yoluyla canlıları binlerce yıldır ayıklamakta ve değiştirmektedirler. Darwin bunun doğada da olmasının kaçınılmaz olduğunu görerek, sakin bir doğal ortamda bile canlı türlerinin hızla gelişmelerinin kaçınılmaz olduğunu ispat etmiş ve tüm modern biyolojinin temellerini atmıştır. Uygar dünya bu büyük bilim insanının doğumunun 200. ve kitabının basılışının 150. yılını kutlamaya hazırlanmaktadır. Örneğin, Amerikan Bilimler Akademisi bu hazırlıklara bir yıl önce başlamıştır. Türkiye bu kutlamalara nasıl katılacaktır? Bilim insanlarının eserleriyle mi yoksa ülkemizde ne yazık ki sayıları hızla artan ve Milli Eğitim Bakanlığı’nca da destek gören Darwin (ve akıl ve bilim) düşmanı cahil ve aptal yobazların zırvalıklarıyla mı? Bu basit soruya gelecek cevap Türkiye’nin geleceği hakkında da önemli ipuçları verecektir. GREAT BARRİER MERCAN RESİFİNDE YENİ CANLI TÜRLERİ Avustralya’da Great Barrier mercan resifinde bugüne kadar bilinmeyen yüzlerce mercan ve diğer KIRMIZI IŞIYAN BALIKLAR BULUNDU Alman bilim insanları ilk kez kırmızı ışıyan balıklar buldu. Tübingen Üniversitesi, Zooloji Enstitüsü Profesörü Nico Michiels, bu özelliği taşıyan çok sayıda balık familyasının bulunduğunu açıkladı. Keşfimiz, kırmızı ışığın deniz balıkları için hiçbir önem taşımadığı tahminine gölge düşürdü diyen araştırmacı, kırmızı ışıyan balıkları Kızıldeniz’de 1530m derinlikte ve Avustralya sularında saptamış. Fakat balıklar kırmızı ışığı kendileri üretmiyorlar. Araştırmacılar bazı balıkların mavimsi yeşil ışığı kırmızıya dönüştürerek kırmızı göründüklerini keşfetmişler. Michiels ve ekibi 16 türe ve 5 familyaya sınıflandırılan 32 kırmızı ışıyan balığı Biomed Central Ecology dergisinde tanıttılar. Su, güneş ışığını ama özellikle de kırmızı ışığı yutuyor, bu nedenle de normalde kırmızı olan canlılar ve canlı türleri keşfedildi. Sürpriz canlılardan biri, tek arka bacağı ve kendinden üç misli büyük bir kamçısı olan yengeç. Deniz dibinde sırtüstü yatarak, uzantılarıyla yosunların fotosentezi için gerekli güneş ışığını sağlayan bir Cassiopeia medüzü, ölü balıklarla beslenen bir tür tespihböceği ve balığın ağzına yerleşerek dilini yiyen parazit isopod (Cymothoida) diğer bazı ilginç canlılar. Bu kadar çok yeni tür bulmamıza şaşırdık diyen araştırma yöneticisi Julian Caley, Avustralya Deniz Enstitüsü’nde (AIMS) çalışıyor. Söz konusu çalışma 2010 yılına dek denizlerdeki biyoçeşitliliği tespit edecek projenin bir parçası. Yeni canlı türleri sürpriz bir biçimde insanların en çok dalış yaptıkları bölgede bulunmuş. Resifte 150 kadar yeni yumuşak mercan türü, bir yengeç türü, çok büyük kıskaçlı, karidese benzer kabuklular ve yeni solucanlar tespit edilmiş. Mercanlar denizlerdeki asitleşme, ısınma, kirlilik ve aşırı avlanma yüzünden tehdit altında. Biyoçeşitliliğinin kesin olarak belirlenmesi ve düzenli olarak kontrol edilmesi sonucunda, tehlikeler saptanacak ve olası çözümler bulunabilecek. CBT 1124/ 5 3 Ekim 2008