Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TEKHARF ÇALIŞMASININ ÜRETTİĞİ Halkımız Sağlığında Çığır Açması Gereken Bilgiler: 2 Koruyucu yağ hücresi hormonu Adiponektin erkeğimizi şeker hastalığı ve hipertansiyondan, çoğu kadınımızı koroner kalp hastalığından korumuyor.. Prof. Dr. Altan Onat, TEKHARF Çalışması Yöneticisi, İ.Ü. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi Em. Öğretim Üyesi, altonat@yahoo.com.tr; TEKHARF Çalışması Mensupları adına K Köpeklerin davranış biçemlerinin çocuklarınkiyle özdeş olduğuna dikkat çeken Topal, bu tür ilgi çekme davranışlarının köpeklerde tıpkı insanlardaki eğitbilimsel öğrenmeye benzer alıcı bir tavrı tetiklediğine inanıyor. “ZİHİN” VE “DAVRANIŞ” KURAMLARI Viyana Üniversitesi’nden Ludwig Huber ve arkadaşlarının yaptıkları deneyler de bu görüşü destekliyor. Huber eğitmenin emekleme çağındaki bir bebeğe alnıyla ışığı nasıl söndüreceğini gösterdiği klasik bir eğitbilimsel deneyden yola çıktı. Deneyin bir uygulamasında eğitmenin elleri masanın üzerinde açıkça görülebiliyordu. İkinci uygulamada ise belden yukarısı bir şalla örtülü olan eğitmen ellerini kullanamıyordu. Bebeklerden ışığı söndürmeleri istendiğinde ilk uygulamayı izleyenler başlarını kullanırlarken, ikinci uygulamayı izleyenlerin ellerini kullandıklarına tanık olundu. Bu da ilk grubun alnı kullanmak için kayda değer ama açık olmayan bir neden bulunduğu, aksi taktirde eğitmenin ellerini kullanması gerektiği sonucuna vardığı biçiminde yorumlanabilirdi. Huber köpeklerin de tam tamına aynı şeyi yaptıklarına tanık oldu. Bu tür bulgular karşısında kimi araştırmacılar köpeklerin en azından gelişmemiş bir “zihin kuramına”, başkalarının istek, dürtü ve niyetlerini kestirmeye yarayan zekâya sahip olduklarına inanıyorlar. Genelde büyük maymunların da aralarında olduğu birkaç başka hayvan türünün bir ölçüde böylesi bir zihin okuma yeteneğine sahip olduğuna inanılmakla birlikte, bu yine de yalnızca en zeki türlerle kısıtlı bir özellik. Durum böyle olunca, köpekler de anlaksal açıdan en üst sıralara oturmuş oluyorlar. Ancak bu görüşe herkes katılmıyor. Barnard College uzmanlarından Alexandra Horowitz köpeklerin görünürdeki anlayış yetileri için “davranış kuramı” deyimini yeğliyor. “Zihin kuramı ile davranış kuramı arasında korkunç bir alan olduğunu düşünüyorum,” diyen Horowitz’in son araştırması bu noktayı gözler önüne seriyor: köpekler birlikte oynarlarken dikkat çekmek ya da oynama isteğini belirtmek amacıyla oyun arkadaşının görünürdeki ilgi düzeyine uygun sinyallerden yararlanırlar. Horowitz bu durumun akıl okuma biçimde yorumlanabileceğini kabul etmekle birlikte, daha basit açıklamasının köpeklerin beden dilini okudukları ve basmakalıp biçimlerde tepki gösterdikleri olduğuna dikkat çekiyor. Böylesine sakıngan bir tavır oldukça anlaşılır. Ne de olsa köpeklerin ruhsal durumları Pavlov ile birlikte araştırılmaya başlandı ve daha birkaç yıl öncesine dek bile köpeklerin bir zihin kuramına sahip oldukları görüşünü ciddiye alan da pek yoktu. Bu gerçeğin farkına daha önce varamadığımız için belki de asıl bizler suçluluk duymalıyız. Rita Urgan, kaynak: New Scientist, 23 Ağustos 08 CBT 1124/ 14 3 Ekim 2008 ronik hastalıklardan koruyucu proteinlerden yağ hücrelerinin salgıladığı hormon olan Adiponektin’in kan değerleri, şişmanlığa eğilimli yetişkinlerimizde –aldatıcı şekilde– beklendiği gibi azalma göstermemektedir. Adiponektin’in seks hormon bağlayıcı globülin tarafından güçlü bir şekilde etkilendiği kadınlarımızda, damar sertliği gelişmesine ve yangıya karşı etkinlikleri hayli azalmış bulunmakta, ayrıca apoB ile doğrusal ilişki göstermektedir. Erkeklerimiz yangıya ve belki de oksidasyona karşı anlamlı işlev kusuru sergilemekte ve şeker hastalığı ile hipertansiyona karşı korunmaktan yoksun kalmaktadır. Koroner kalp hastalığı için kadınlıkartmış apoBadiponektin ve de prehipertansiyonadiponektin arasında etkileşim bulunmaktadır. Adiponektin’in damar sertliği gelişmesine karşı koyan işlevi Türk kadınlarında ileri derecede bozuk olup, bu durumu düşük düzeyli yangı sürecinin artmışlığına ve yaygınlığına bağlamak mümkündür. Kadınlarımızdaki bu eksikliğe, koroner kalp hastalığına yeni yakalanmaların %15’inden fazlası bağlanabilir. Vücudumuzdaki yağ hücreleri, daha çeyrek yüzyıl öncesine kadar alınan aşırı kalorilerin depolanıp gerektiğinde enerjiye dönüştürebilecek enerji kaynağı işlevini gören basit bir doku olarak kabul edilmekteydi. Ancak bu arada, yağ dokusunun yangı yaratan önemli maddeler (adipokin), moleküller ve hormonlar salgıladığı, dolayısıyla sağlığımız için çok aktif bir organ olduğu anlaşıldı. Yağ hücrelerinin sağlığımızı korumaya yarayan bir hormon salgıladığı on yıl önce Japon araştırıcılar tarafından belirlendi ve adiponektin olarak terimlendirildi. Kanda adiponektin’in vücut yağ dağılımı, insülin duyarlılığı, kanda iyi kolesterol ve trigliseritle bağıntılı olduğu ve metabolik hastalıklar ile koroner kalp hastalığı açısından önemli ölçüde aracılık yaptığı kabul edilmektedir. Şişmanlık veya göbeklilik arttıkça, genelde adiponektin düzeylerinin azaldığı bilinmektedir. Kanda adiponektin değerleri Asyalı toplumlarda tip2 diyabet ile ilişkili bulunduğu gibi, kanda bu hormon değerlerinde azlığın tansiyon yüksekliğini öngördüğü kabul edilmekte, dolayısıyla bu bağımsız bir risk faktörü sayılmaktadır. Kesitsel taramalarda düşük adiponektin değerleri koroner kalp hastalığı ile ilişkili bulunmuşsa da, ileriye yönelik topluma dayalı araştırmaların azlığı ve sonuçlarının çelişkili olması, özellikle kadınlarda koroner hastalığını öngörmeyebileceğine, dikkat çekmiştir. Adiponektinin yangıya karşı koyan, insülini duyarlılaştırıcı ve damar sertliğinden koruyucu işlevlere sahip olduğu bilinir. İnsanlarda adiponektinde disfonksiyon varlığı bildirilmemiş, kandaki adiponektinin cinsiyet ve şişmanlıkla ilişkisi de etraflıca incelenmemiştir. Bu nedenle, TEKHARF Çalışması katılımcılarında adiponektinin çeşitli yönleri ve ilişkilerini kesitsel biçimde araştırdık. Elde edilen sonuçları üç cepheden açıklayacağız. Şişmanlık derecesi ile adiponektinde azalma ilişkisi, adiponektinin belirleyicileri: Kanda total adiponektin ölçümleri ile birlikte şişmanlık göstergeleri orta ve ileri yaşlardaki 1188 erkekle kadında elimizde mevcuttu. Total adiponektin ELISA yöntemiyle ölçüldü. Değerler logaritmik transformasyonla analizlere tabi tutuldu. Geometrik ortalama değerler erkekte 8.60 ±1.67, kadında 10.84 ±1.70 µg/ml (p<0.001) olarak bulundu. Değerler erkekte, beden kitle indeksi veya bel çevresinin alt üçte bir diliminden orta dilime geçişte anlamlı miktarda azaldıysa da, üst iki dilimde benzerdi. Kadında kanda adiponektin değerleri bu göstergelerin hiçbir üçtebir diliminde anlamlı farklılık göstermedi; beden kitle indeksi veya bel çevresinin alt üçte bir dilimi içerisinde anlamlı korelasyon sergiledi ama üst iki dilimde bağıntılı değildi (1). Bel çevresi (veya beden kitle indeksi) için, kanda seks hormon bağlayıcı globülinin (SHBG) de dahil olduğu doğrusal bir regresyon analizinde, bel çevresinin belirleyicileri olarak adiponektin değil, yalnız açlık insülini ve kadında SHBG ortaya çıktı. Kanda adiponektin için 12 değişkenin dahil olduğu bir diğer doğrusal regresyon analizinin iki modelinde, beden kitle indeksi değil, insülin ile SHBG düzeyleri anlamlı ilişki gösterdi. Beden kitle indeksi ile açlık insülin düzeylerinden bağımsız olarak erkeklerde adiponektinin anlamlı kovaryatları HDLkolesterol ile Creaktif protein iken, kasında SHBG ve apolipoprotein B doğrusal olarak ilişkili bulundu (p<0.001) (1). Özetlersek, yetişkinlerimizde artmış yağlanma ile adiponektin düzeyleri arasındaki ilişki beklendiği gibi tutarlı olmaktan uzaktı. Şişmanlama artışında beklenen adiponektin değer azalmasının meydana gelmemesi, şişman bireylerde yağ hücrelerinin gereğinden fazla ve işlevi kısmen kusurlu adiponektin salgıladığı olasılığını akla getirdi. Şişmanlık ve hiperinsülinemiden bağımsız olarak, kanda adiponektinin, yangı belirteçleri ve HDL ile beklenen anlamlı ilişkilerini yalnız erkeklerde gözlemledik. Adiponektinin seks hormon bağlayıcı globülin tarafından güçlü bir şekilde etkilendiği kadınlarımızda, yangıya karşı etkinlikleri hayli azalmış bulunmaktadır; ayrıca, apoB ile doğrusal ilişki göstermesi dikkat çekti. HASTALIKLARLA ADİPONEKTİNİN İLİŞKİLERİ Kanlarındaki kreatinin yüksekliği nedeniyle dışlanan 25 kişi haricinde, kanda total adiponektin değerleri mevcut 547 erkekle 652 kadının ortanca yaşı 54 (37 ila 79) idi. Metabolik sendrom, yalnız erkek göbekliliği için TEKHARF modifikasyonu getirmek suretiyle, ATPIII ölçütlerine dayandırıldı ve katılımcıların %46’sında belirlendi. Adiponektin değerlerini, erkeklerde 8.3 µg/ml, kadınlarda 10.6 µg/ml sınırını kullanarak, yüksek ve düşük olarak ikiye ayırdık. Bu ayrımda düşük değerler her iki cinsiyette %46 oranını oluşturuyordu. Yaş ayarlamasından sonra, düşük adiponektin değerlerine göre, yüksek değerler kadınlarda şeker hastalığı (odds oranı 0.55, p=0.01) ve hipertansiyon (odds oranı 0.64, p=0.012) ile anlamlı ilişki içinde göründü, ama erkeklerde anlamlı ilişki kaydedilmedi. Diğer bir ifadeyle, adiponektin beklendiği şekilde kadını bu iki hastalıktan koruyorduysa da, koruma işlevi erkeklerde yerine getirilmiyordu. Sigara içiciliği ile yüksek/düşük beden kitle indeksi için eklenen ayarlama da, cinsiyete dayalı bu ilişkiyi değiştirmedi. Adiponektin ile beden kitlesi arasındaki ilişkiyi ve nisbi önemi cinsiyet yine şu şekilde etkiledi: düşük adiponektin ile obezite kadınlarda (yaklaşık 2kat odds oranlarıyla) şeker hastalığı için bağımsız ve benzer bir anlam taşımaktaydı. Ama erkeklerde, risk faktörü olarak beden kitle indeksi daha önemli, adiponektin düşüklüğü önemsizdi. Hipertansiyona gelince, beden kitle indeksi (2.5katDEVAMI ARKA SAYFADA