Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
kitap Dimetrodon ların mensup ve meczupları var, şıhları, şeyhleri var; onun bunun fişteklemesiyle kültürel hak talebi diye ortalığa dökülüp, modern kültürün ne olduğundan bile habersiz güruhlar var; küçücük öğrencilere, minicik bebeklere, küçük çocuğunu okuldan almaya gelen günahsız anne ve babaya kıyabilecek kadar vahşileşebilen terör var, rüşvet var, hırsızlık var, başka bir şey yapamayacak kadar aciz bırakıldığı için kendini satanlar var... Ama refah yok, karşılıklı anlayış ve hoşgörüye dayalı toplum yok, dürüst yönetim yok, geleceğe güven yok, bu muhteşem tabiattan zevk alarak, mutlu bir şekilde yaşama şansı yok! Ve tüm bu dehşetin ortak isimleri: Demokrasi, insan hakları, söz, düşünce ve ibadet hürriyeti, liberal yaşam! Kıllı sürüngen veya tüylü dinozor deyip geçmeyin: Bilemezseniz, hesapta onun bunun cahil bir uşağı olmak veya orada burada bir eroin iğnesine veya bir maganda kurşununa hedef olup fosilleşme ümidi bile olmadan gitmek var. Ve siz giderken birilerinin ardınızdan yaşadığınız yaşamın en ideal yaşam olduğunu yazıp çizeceğinden emin olacağınız bir dünya var!!! Cehalet, en korkunç silahtan daha etkin bir yok edicidir. Ve bir de kendini âlim addedip, 10 Kasım'da, başka zamanlarda kıymetli (!) fikirlerini serdettiği köşeciğini bir futbol maçına ayırmayı marifet sanabilecek düşünce düzeyine sahip büyük entelektüellerimizin (!) bar ve kokteyl köşelerinde Atatürk'ün sözlerini ve düşüncelerini 'passé' (vakti geçmiş) olarak takdim ettikleri fikir incileri var. Bakalım neymiş o modası geçmiş addettikleri sözler: 'Dünyada her şey için, medeniyet için, hayat için, muvaffakiyet için, en hakiki mürşit ilimdir, fendir. İlim ve fennin haricinde mürşit aramak gaflettir, cehalettir, dalâlettir. ' 'Müterakki, mütemeddin bir millet olarak medeniyet sahasının üzerinde yaşayacağız. Bu hayat ancak ilim ve fen ile olur. İlim ve fen nerede ise oradan alacağız ve her ferdi milletin kafasına koyacağız. İlim ve fen için kayıt ve şart yoktur.' 'İyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler dervişler, müritler, meczuplar memleketi olamaz. En doğru, en hakiki tarikat, tarikatı medeniyettir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak, insan olmak için kâfidir.' 'Ben, mânevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım ilim ve akıldır.' Bu sözleri 'vakti ve modası geçmiş' addeden zevat, acaba onların yerine ne tavsiye etmektedir? Şunları da futbol maçı anlatmaktan vakit buldukları zaman bir lutfediverseler de aydınlansak. Yoksa onlar da gelen karanlığı müjdeleyen bir tür Amerikan yarasası gibi, gözlerini kullanamaz hale geldikleri için yalnızca kulaklarıyla ve kan emerek yaşamak üzere bir evrim mi geçirmişlerdir? Pentapleks Kaplamalar Tübitak Popüler Bilim Kitapları Yazarlar: Metin Arık, Mustafa Sancak Cumhuriyet Bilim Teknoloji dergimizde konu ile ilgili ilk ürünlerini yayımladığımız İnşaat Mühendisi Mustafa Sancak'ın “yüksek boyutlu” uzaydaki geometrik şekiler üzerine olan merakı, kendisini, bilim insanlarımız Metin Arık, Yavuz Nutku ve Tekin Dereli'ye götürmüş ve Metin Arık'la uzun Selçuklu karolarıyla yapılabilecek pentapleks kaplamalara bir örnek. Bu kaplama kitapta Şekil3.25a da verilen kaplamanın büyütülmüşüdür. Pentapleks kaplama özellikleri korunarak, karoların araları İslam sanatında sıkça kullanılan geçme tekniğiyle süslenmiştir. periyodik kaplamalar yaparak süslemişti. Sadece periyodik olmayan kaplamalar yapılmasına izin veren karo kümeleri mevcut mudur? Bu soru ilk defa Amerikalı mantık bilimci Hao Wang tarafından 1961 yılında ele alınmıştır. İlk aperiyodik karo kümeleri binlerce karodan oluşuyordu. Bilim insanları tarafından aperiyodik karo kümelerindeki karo sayısını düşürme yarışı başladı. Ünlü İngiliz fizikçi Sir Roger Penrose bu yarışa 1973 yılında da Osmanlılar tarafında inşa edilmiş Süleymaniye Camii (155057) yan kapılarının geometrik süslemeleri. Bu kaplamada Selçuklu eserlerinde rastlanan karolar kullanılmıştır. CBT1087/11 18 Ocak 2008 süreli çalışmaları sonucu bu ilginç kitap ortaya çıkmış. Kitap bir amatör bilim meraklısının, profesyonel bilim insanlarımızla çalışmasının yarattığı çok başarılı bir örneğidir ve ayrıca kendi alanında dünya çapında bir takım keşifleri de içermektedir. Günümüzde olduğu gibi geçmişte de geometrik şekillerle yapılan kaplamalar önemli yer tutmaktaydı. Yaklaşık 1000 yıl önce Anadolu'ya gelen Selçuklular inşa ettikleri binaların duvarlarını olağanüstü güzellikte geometrik şekillerle süslemişlerdi. Selçuklulardan sonra Anadolu'ya hâkim olan Osmanlı İmparatorluğu da geometrik süslemelere önem vermiş ve başta İstanbul'daki saray ve büyük camiler olmak üzere değerli yapılarını geometrik şekillerle hil olana kadar sayı 6 adet karoya kadar düşürülmüştü. Penrose da bir altılı küme keşfetti. Arkasından da iki adet ikili küme oluşturarak, minimum sayıya ulaştı. Penrose'un karo kümelerinin diğer aperiyodik karo kümelerinden farkları, karolarının kare şeklinde karolar olmaması ve karolarıyla beşli dönel simetriye sahip kaplamaların yapılmasıydı. Bu yüzden Penrose bu karolarla yapılan kaplamaları, pentapleks kaplama olarak isimlendirmiştir. Pentapleks Kaplamalar isimli kitapta, kitabın yazarları tarafından keşfedilen pentapleks kaplamaların harita karoları, bu karolarla yapılan harita kaplamasını kullanarak yeni karolarla yeni pentapleks kaplamaların nasıl yapılacağı, kaplamaların büyütülmesi ve birbirlerine dönüşümü anlatılmak tadır. Dolayısıyla ilk bakışta düzensiz ve çok karmaşık görünen bu kaplamaların okuyucu tarafından kontrol altına alınması sağlanıyor. Ayrıca periyodik kaplanmalarını engellemek için karoların kenarlarına yerleştirilen çentiklere gerek duyulmayan pentapleks karo kümeleri de yine bir ilk olarak bu kitapla okuyucuya sunuluyor. Kitapda, harita karolarını kullanarak pentapleks karo kümelerinin keşfinden yüzlerce yıl önce yaşamış Selçuklu ve Osmanlı'nın kullandığı geometrik şekillerle de pentapleks kaplamalar yapılabileceği ortaya konmuştur. Daha da önemlisi, Selçuklu karolarıyla Penrose'un keşfetmiş olduğu karolarla yapılması mümkün olmayan ve kitabın yazarları tarafından 2003 yılında keşfedilmiş olan içi değiştirilebilir pentapleks kaplamalar yapmak da mümkündür. Yüzlerce yıl önce yaşamış atalarımızın 35 sene önce keşfedilmiş pentapleks kaplamaları yapmış olmaları beklenemez. Yine de ellerinde, içi değiştirilebilen ve değiştirilemeyen pentapleks kaplamaları yapmak için yeterli karoların mevcut olması, geometri konusunda Selçukluların erişmiş oldukları ileri düzeyin bir kanıtıdır. Ayrıca Penrose'un keşfetmiş olduğu ikili karo kümelerinin yarıları matematikte altın üçgen olarak bilinen geometrik şekiller olduğu için bu karo kümeleriyle yapılan kaplamaların matematiksel ayrıntıları önem arz etmektedir. Kitapta, bu konuda bilim insanları tarafından yayımlanmış ayrıntılar, bu ayrıntıların üstüne kitabın yazarlarının koydukları ve yine kitabın yazarları tarafından keşfedilmiş daha önce hiçbir yerde yayınlanmamış pek çok yeni ayrıntı da okuyuculara sunulmaktadır. Kitap özgünlüğü ile de meraklı okurunu beklemektedir.