Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
Fransa'daki Chauvet mağarasındaki duvar resimleri dikkat çekerek, antik dönemi sanatçılarının bile aslında gerçek sanatçı olmadıklarını söylüyor. Onlar dine hizmet ediyorlardı. Yunan tiyatrosu eğlence değildi, Dionisos'un keder ve ölüm trajedisini işliyordu. Sanatçılar tanrıya saygı için sahneye çıkıyorlardı. Gerçek sanat yeni çağda ortaya çıkmıştı. Buz devri insanın hayatı zordu. Özensizce bir köşeye atılan kemikler arasında ve leş kokusu içinde deri çadırlarda yaşam savaşı veriyordu. Orta yere dışkılamak ve çıplaklık ayıp değildi. Kitabı vahşi doğa, müziği kuşların sesi, tiyatrosu ise çadırdaki aile yaşantısı idi. Ama buna rağmen 35.000 yıl önceki sanatın gelişimi için açıklamalar yapmaya izin verecek kalıntılar var. Kuzey İtalya'daki Fumane mağarasında bulunan boyalı figürünler, kısa bir süre önce Avusturya'da gün ışığını çıkarılan süslü bebek mezarları, çok sayıda seremoni çubuğu, geyik boynuzlu insan heykelcikleri gibi buluntular araştırmacılara ip ucu veriyor. de yaşıyordu. Prehistorik (tarihöncesi) sanat, insanları korkularından kurtaracak ve umut verecek bir deneyimdi, diyor İngiliz etnolog Edward EvnasPritchard. Prehistorik kalıntıların analizi, buz devri insanının özellikle de iki konuya çok önem verdiklerini gösteriyor ve bu konular sanatın ana motifi (Leitmotif) haline gelmişti: • Av, ölüm korkusu ve “kan vergisi” demekti. Buz devri insanı bu yüzden tehlikeli hayvanlar yontarak bu korkuyu av büyüsüyle yenmeye çalışıyordu • Öte yandan da cinsellik sorunlar yaratıyordu. İlkel toplumlarda bile aşkın uluorta yaşanması tabuydu. Bu içgüdüsel baskının sonucunda “sanatçılar” Venüs heykelleri, dişilik ve erkeklik organları yontuyorlardı. İnsan nasıl “sanatçı” oldu? 100.000 yıl önce: En eski takı örnekleri olan delinmiş yumuşakça kabukları, Cezayir ve İsrail'de bulundu 75.000 yıl önce: Güney Afrika'daki Blombos mağarasında üzeri kazıma çizi bezekli taş parçası 46.00041.000 yıl önce: Homo Sapiens Avrupa'ya göçüyor. Mızraklarla silahlanmış insanlar burada mamut gibi vahşi hayvanları avlıyorlar. Avrupa kıtasında uzun bir süredir Neandertal insanı da yaşıyor. 32.000 yıl önce: Güney Fransa'daki Chauvet mağarasında ilk kaya resimleri yapılıyor 32.000 yıl önce: İlk kadın tasviri : “Stratzing”li dansçı kadın” 28.000 yıl önce: Avrupa'da erotik Venüs heykelciklerinin yayılışı 28.000 yıl önce: Tahminlere göre İber yarımadasındaki son Neandertal'in soyu tükeniyor 20.000 yıl önce: Son buz devrinin en soğuk dönemi. Orta ve Kuzey Avrupa'da neredeyse hiç insan yaşamıyor 18.00020.000 yıl önce: Güney Fransa'daki Niaux ve Tuc d'Audoubart mağaralarında ilk danslı dini törenler düzenlenmeye başlanıyor 18.000 yıl önce: Güney Fransa'da mızrak fırlatıcısı kullanılmaya başlanıyor 17.000 yıl önce: Ren nehri sahillerinde ok ve yay kullanılmaya başlanıyor 15.000 yıl önce: Altamira ve Lascaux mağaralarındaki duvar resimleri en parlak dönemini yaşıyor 15.000 yıl önce: Ukrayna'da mamut kemiklerinden büyük kulübeler inşa ediliyor 15.000 yıl önce: İklim ısınmaya başlıyor. Tüylü mamut, tüylü gergedan ve mağara aslanının soyu tükeniyor 14.00012.000 yıl önce: İlk çiftler ve Koitus (cinsel birleşme) tasvir ediliyor İ.Ö.9000: Urfa'daki Göbekli Tepe yerleşmesinde taştan ilk anıtsal tapınaklar inşa ediliyor İ.Ö.9000'den itibaren: Davul, Pan flütü, ksilofon ve ağız tamburası gibi yeni müzik aletleri üretiliyor İ.Ö.9000'den itibaren: Yakındoğu'daki “Verimli Hilal” bölgesinde tarım ve hayvancılık başlıyor İ.Ö.90007000: Keçi, koyun, domuz ve sığır evcilleştiriliyor İ.Ö.6000: Anadolu'daki Çatalhöyük yerleşmesinin nüfusu 10.000'e ulaşıyor İ.Ö.5500: Şeritli bant seramik çiftçi kültürü Avrupa'ya yayılıyor. Kilden sanatsal ve gündelik yaşam objeleri üretiliyor İ.Ö.5000: Yazının ilk öncü biçimleri Balkanlar'daki kil objeler üzerinde görülmeye başlanıyor İ.Ö. 5.bin yıl: Avrupa'da ilk bakır cevheri işleniyor İ.Ö.4500: Mezopotamya'da sabanın bulunuşu İ.Ö.3000: Mezopotamya ve Mısır'da ilk kentler kuruluyor İ.Ö.1700: En eski edebiyat eseri olarak bilinen Gılgamış Destanı yazılmaya başlanıyor İ.Ö.11.yy: Yunanistan'da Demir Çağı başlıyor İ.Ö.8.yy: Homeros İlyada destanını yazıyor AVCININ KORKUSU Aşk ve ölüm avcının korkusuydu ve bu konular sanatçıları asla rahat bırakmıyordu. Ünlü düşünür Nietzsche'nin sanatın kökleri sıkıntılara uzanır fikrini şimdi prehistoryacılar da kabul ediyorlar. Sadece bir yaranın büyüdüğü yerde bir güzellik doğuyor. Bu görüşle nihayet 46.000 yıl önce Avrupa sahnesine çıkan atalarımızın dünyası da aydınlanıyor. O tarihlerde mızrak ve çakmaktaşı bıçaklarla silahlanmış atalarımız küçük sürüler halinde Levante'den kuzeye ilerleme cesaretini göstererek ilk önce Ege üzerinden Yunanistan'a geliyor. Bir grup Alplerin güneyinden İtalya'ya geçiyor. Diğerleri ise Tuna'yı takip ederek kuzeye ulaşıyorlar. Arkeologların tahminlerine göre atalarımız yaklaşık olarak 41.000 yıl önce Almanya'nın güneyindeki Blaubeuren mağaralarına yerleşiyorlar. Kuzeye göç zorluk demekti. İşte bu sıkıntılar içinde insanlar mızrak uçları keşfediyor, toprağın içine açtıkları çukurların içlerini deriyle kaplayarak su depoluyor ve suyu ateşte kızdırılmış taşlarla ısıtmayı öğreniyordu. Bulunan tay parmak kemiklerinden anlaşıldığı üzere mağaralar yalnızca kış mevsiminde kullanılıyordu. Sıcak mevsimlerde ise kimi araştırmacıların tahminlerine göre köye benzer yerleşimlerde yaşıyorlardı. BÜYÜ SANATI MI? Bundan bir iki yıl önce 30'u aşkın Avrupalı uzman, sanatın kökenlerini değerlendirmek için Aurignac'da bir araya geldi. Birçok araştırmacıya göre, bulgular, sanatın büyü düşüncesiyle doğduğunu göstermekte. “Mesela minik mamut heykelciği Şamanizm ile ilgili” diyor Tübingen Üniversitesi prehistoryacısı Michael Bolus. Bir amulet olarak yontulmuş olan mamut, belki de bir avcının giysisine muska gibi iliştirilmiş olabilir diye düşünüyor uzman. Uzmanların bu konuda bu kadar emin olmaları etnolojik bilgilere dayanıyor. 15.yy'daki denizcilerin keşfettikleri yeni bölgelerde yaşayan yerlilerin farklı bir dünya görüşü vardı. • Yerliler rasyonel düşünmüyordu. Dünyaları ruhlarla doluydu. Her ağacın ve hayvanın ruhu vardı. • Dış dünyanın bu ruhları büyüyle etkilenmeye çalışılıyordu Ruh çağırma olayı Voodoo bebekleriyle gayet iyi açıklanabilmekte. Gerçek obje/kişi yerine bunun bir modeli üretilmekte. Sigmund Freud da bir düşmana zarar vermenin en yaygın biçimi onun bir kopyasını üretmektir demişti. Sanatın doğuşu işte buydu. Şaman kültünün 35.000 yıl önce de yaygın olduğu düşüncesini artık birçok arkeolog paylaşıyor. Buz devri insanın bu tür metafizik ilişki kurma ihtiyacı için çok sayıda neden vardı. Sonuçta vahşi doğanın ortasında büyük eziyetler ve sıkıntılar için DAHA GELİŞKİN YAŞAM Buz devri atalarımızın bugüne kadar sanılandan daha gelişkin bir yaşam sürdükleri karbonlaşmış boncuklardan ya da fildişinden üretilmiş bileziklerden anlaşılmakta. Tüm bu buluntular Orinyasyen dönemindeki toplumların sınıflaşmasını göstermekte. Ziynet eşyaları insanları zengin ve yoksul olarak ayırıyordu diyor Chicago Üniversitesi antropologu Terence Turner. Nitekim günümüzde yaşayan ilkel topluluklarda da sınıflara göre süslenme (yüz ve beden boyamak, kolye ve boyunluk takmak vs) geleneği vardır. Buz devri insanları aynı zamanda öykü anlatma geleneğini de keşfetmişti. Bu hikâyeler ilk önceleri kuma ve kara “yazılıyordu”. İlk heykelcikler ise ahşaptan yontulmuş olabilir. Fakat 35.000 yıl önce “heykeltıraşlar” daha dayanıklı bir malzeme seçtiler. Fildişi heykelcikler bu nedenle günümüze kadar Yazının devamı arka sayfada CBT 1063/9 3 Ağustos 2007 ARKEOLOJİ