Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu suz olarak GPRS üzerinden çalışıyor. Pronet Genel Müdürü Alp Saul, ATM güvenliğine yönelik olarak geliştirdikleri çözümleri şöyle açıklıyor: “Özellikle son yıllarda, hırsızlık ve dolandırıcılık faaliyetlerinin daha da profesyonelleşmesi, güvenlik konusunda klasik yöntemlerin dışına çıkılması gerekliliğini gözler önüne seriyor. ATM'ler üzerinden önemli miktarda para akışı gerçekleşiyor. 23 bankanın aşağı yukarı 15 bin civarındaki ATM'si mevcut ülkemizde. Bu kadar çok sayıda olan ve hepsi de merkezi konumlarda bulunmayan ATM'lerin güvenliğini sağlamak ise başlı başına bir sorun oluşturuyor bankalar için. Geçen yıl içerisinde yalnızca basına yansıyan vakalar dikkate alındığında, 200'den fazla ATM hırsızlığının toplamda 9 milyon YTL'lik kayba yol açtığını görebiliyoruz. Geliştirdiğimiz güvenlik çözümleriyle bu rakamı en düşük seviyeye indirmeyi hedefliyoruz.” TanolTurkoglu@Gmail.com Gelişmekte olan imkânlar sayesinde internetin geleceği nasıl olacak diye sorgulamak yerine, bu teknolojileri geliştirip, firmaların/bireylerin bunlardan ne şekilde istifade edeceğini, onların bağımsız değerlendirmesine bırakmalı. WEB 3.0 ya da Semantik Web Tim Barnes Lee 1955 İngiltere doğumlu, 1989'da İsviçre'de (world wide) web'i keşfetmiş, halen ABD MIT'de ders veren, 2004 yılında da kraliçeden “Sir”lük unvanını almış bir profesör. Her ne kadar web'i İsviçre'deki CERN araştırma laboratuvarlarında çalışan ve dünyanın değişik ülkelerinden gelen/bulunan araştırmacıların ortak araştırma çalışmaları sırasında birbirileri ile daha verimli bir etkileşim içinde bulunabilmeleri için bir altyapı olarak geliştirmişse de, geliştirdiği bu teknoloji internetin tüm dünyaya yayılmasında itici güç olmuştur. Web olmasaydı internet nasıl olurdu bugün bunu zihnimizde canlandırmakta güçlük çekerdik sanırım. Geçtiğimiz günlerde IDG'den Peter Moon, Lee ile bir röportaj yapmış ve webin dolayısıyla da internetin geleceğini sorgulamış. Lee de ortaya yeni bir kavram atmış durumda: Web 3.0 ya da daha anlaşılmaz bir dilde söylemek gerekirse Semantik Web. Web'in ilk ortaya çıktığındaki halini 1.0 versiyonu olarak düşünürsek burada temel hedef bilgilerin, verilerin bir şekilde internet üzerinde bireyler arasında paylaşılmasını sağlamak idi. Web 2.0'da ise (ki bu 1.0, 2.0 gibi ifadeler Lee'ye ait değil) daha ziyade bireylerin topluluklar halinde etkileşim içine girmesini geliştirici imkânların, fonksiyonalitenin webden sunulabilir hale gelmesi sözkonusu idi. 2.0 bu bağlamda teknolojik anlamda bir icadı işaret etmemekte, daha ziyade uygulamasal ya da işlevsel olarak webden yeni kullanım alanları üretebilmenin adı olarak anılmaktadır. Oysa web 3.0 ya da Semantik Web kavramında çok ciddi gelişmeler söz konusu. Burada özde veritabanları ya da statik sayfalarda yer alan verilerin tek bir ortak platformda birbiri ile etkileşim içine girebilmesinin önü açılmış oluyor. Webin ilk dönemlerinde bilgiler statik web sayfalarında sergilenirdi. Daha sonra veritabanlarında yer alan bilgiler de web sayfalarından erişilebilir hale geldi ki buna da dinamik web sayfaları denmeye başladı. En basit örneği ele alalım. Bugün Google'da bir araştırma yaptığınızda karşınıza gelen sayfalar statik olarak Google'in bilgisayarlarında o şekilde durmamakta. Daha ziyade size yansıtılan o sonuç sayfalarında yer alan bilgiler Google'in veritabanlarında saklanmakta ve sizin arama kriterine uyanlar web sayfalarını kullanarak ekrana getirilmekte. Bir başka deyişle statik sayfalar, önceden yazılmış sayfaların dosyadan çıkarılıp size gösterilmesiyse, dinamik sayfalar, boş bir sayfaya sizin istediğiniz bilgilerin sizin için yazılması sayesinde oluşmakta. Her iki durumda da temel altyapı bileşeni web sayfası ve bilgiler bu web sayfasının kurallarına uymak durumda. Semantik Web'de ise bilgilerin biraraya getirilmesi için boş bir web sayfasına yazılması gereği ortadan kalkacak. Veriler bulundukları orijinal yerlerden birbiri ile etkileşim içinde olabilecekler. Teknik deyiminiyle tüm veriler birbiri ile “uyumlu” hale gelecek. Bu uyumluluk konusu neden bu kadar önemli diye sorabilirsiniz. Verilerin saklanması için gerekli olan bu altyapılar (veritabanları, dosya formatları, vb) bunları geliştiren firmaların kendilerine özgü geliştirmiş oldukları veri yapılarını baz almaktadır ve bu özellik teknoloji firmalarına “rekabet avantajı” sağlamaktadır. Basit bir örnek. Eğer bir dökümanı MS Word programı kullanarak oluşturmuşsanız, MS Word programı olmadan o dokümanın içindeki verilere ulaşamazsınız. Internet ise baştan beri herşeyi bir hizaya getirme felsefesi üzerine geliştirilmiş teknolojilerden oluşmakta. Şimdi Semantik Web sayesinde bu firmalara özgü veri modelleri olgusu da tarihe karışacak görünüyor. Internetin felsefesi deyince Lee'nin şu yorumunu da iyi değerlendirmek gerek: Gelişmekte olan bu imkanlar sayesinde internetin geleceği nasıl olacak diye sorgulamak yerine, bu teknolojileri geliştirip, firmaların/bireylerin bunlardan ne şekilde istifade edeceğini, onların bağımsız değerlendirmesine bırakmak. Teknolojiye ve geleceğe yön vermeye (manipüle etmeye) çalışan birey ya da firmalara duyurulur. MOBİL CİHAZLAR DA SKYPE’DEN YARARLANIYOR Finlandiyalı mobil iletişim şirketi Nok i a , Skype ile işbirliği yaparak, N800 İnternet Tablet kullanıcılarının Skype'den yararlanabilmesini sağlıyor. Kullanıcılar, kablosuz internet bağlantısı (WiFi) olan her yerde Skype üzerinden görüşme yapabiliyor. Bugün dünya çapında 196 milyonu aşkın Skype kullanıcısı bulunuyor. Skype yazılımını yükleyen kullanıcılar, diğer Skype kullanıcıları ile internet üzerinden ücretsiz sesli görüşme ve video görüşmesi yapabiliyor, anında mesajlaşma (IM) hizmetinden yararlanabiliyor. Skype ayrıca kullanıcılara, sabit hatları ve cep telefonlarını düşük maliyete aramalarını sağlayan ödemeli hizmetler de sunuyor. Nokia gibi üreticiler, kullanıcıların nerede olurlarsa olsunlar Skype üzerinden görüşme yapmalarını sağlayan ürünler geliştiriyor. * Skype, geleneksel telefon hizmetlerinin yerini alacak bir servis değildir ve acil durum aramaları için kullanılamaz. AÇIK OFİSLERDEKİ GÜRÜLTÜ SORUNUNA ÇÖZÜM Açıkplan ofisler, insan ilişkilerinin gelişmesine ve dayanışmanın artmasına zemin hazırlamakla birlikte, çalışanların yarattığı gürültü ve uğultu dikkat dağılmasına neden olabilir. Şimdi yeni bir yazılım bu gürültüyü azalmanın yollarını gösteriyor. Massachusetts'deki Cambridge Sound Management şirketi, OpenOfficePrivacy Calculator adını verdiği bir sistem geliştirdi. Bu sistem sayesinde mimarlar, ofisin akustiğini daha iyi planlayabilecek. Bu yazılım ofis kurulurken hangi malzemenin nasıl kullanıldığını tespit ediyor. Ayrıca masa partisyonları ve tavan yüksekliği gibi diğer yapısal faktörleri de göz önünde bulundurarak, sesin nasıl bir yol izlediğini belirliyor. Bu yazılımı kullanan şirketler, önce ofisleri için bir gürültü düzeyi tayin edecekler. Daha sonra yazılım, bu düzeyi tutturmak için varolan düzende ne gibi değişiklikler yapılması gerektiğini gösterecek. Derleyen: Reyhan Oksay CBT 1063/19 3 Ağustos 2007