25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör Aslında daha da acısı, eğer seçimi AKP değil de rakipleri kazanmış olsaydı, durumun değişmeyeceği gerçeğidir… Forchheimer ve 23 Temmuz 2007 Sabık YÖK Başkanımız Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün tabiriyle İTÜ'nün virtuozlarından olan muhterem hocam Prof. Dr. Mehmetçik Bayazıt, Forchheimer hakkındaki yazım üzerine bana kendisinin 1999 yılında Uluslararası Hidrolik Mühendisliği ve Araştırmaları Topluluğunun (the International Association of Hydraulic Engineering and Research: IAHR) Avusturya'nın Graz şehrinde yapılan bir kongresine sunduğu «Forchheimer'in Türkiye'de Hidroliğe yaptığı katkılar» başlıklı bir tebliği yolladı. Bayazıt Hoca, tebliğinde ülkemizde Forchheimer hakkında ulaşılabilecek ne varsa toparlamış ve ortaya güzel bir sunum çıkarmış. Arşivlerimizde belki daha malzeme bulunabileceğini, ancak arşivlerin tasnifsiz olmaları nedeniyle bunlara şimdilik ulaşılamadığını da söylüyor. Bu güzel tebliğden, herşeyden önce Forchheimer'in İTÜ'de dekandan da öte, dersler ve araştırmadan sorumlu rektör yardımcılığı yaptığını öğrendim. Üstelik Forchheimer Hocamızın İstanbul'da iki de kitabı basılmış. Biri Fransızca olarak Teorik Hidrolik üzerine. Diğeri de Mebhası Miyah başlığıyla Türkçe olarak yayımlanmış bir hidrolik kitabı. Mehmetçik bey Forchheimer Hocamızın ayrıca Türkiye ile ilgili yedi adet kitabını bulmuş. Bunlar İstanbul İzmit demiryolundan, su gücüne kadar değişik konuları içeriyor. Gelgelelim, Mehmetçik Bey İTÜ kütüphanesinde bunlardan yalnızca iki tanesini bulabilmiş. Rahmetli Hocamız Kazım Çeçen de, büyük Osmanlı matematikçisi ve eski İTÜ rektörü Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa'nın İngilizce olarak yayımladığı Linear Algebra kitabının yalnızca ikinci baskısını bulabilmişti kütüphanemizde. Mehmetçik Bey daha makalesinin başında «maalesef toplayabildiğimiz bilgi pek azdır» diyor. 23 Temmuz'da tecellî eden ulus iradesiyle Forchheimer'in ve Vidinli Hüseyin Tevfik Paşa'nın izlerinin silinmesi birbirine paralel olaylardır. Aslında daha da acısı, eğer seçimi AKP değil de rakipleri kazanmış olsaydı, durumun değişmeyeceği gerçeğidir. Türkiye Osmanlıyla beraber tarihte uygar dünya çevresinde eşine ender rastlanır bir cehalet batağına saplanmıştır. Bu cehalet bataklığı içerisinde tek kurtuluş sultanın çevresine girmek olarak görülmüş, tek kişiye bağlı bu sistem nesnellikten koparak sultanla birlikte çöken ve bataklığa gömülen bir topluluk halini almıştır. Sultan III. Ahmet ile başlayan geri kalmışlık bilinci giderek bir paniğe dönüşmüş ve nihayet yüzyılların verdiği bu kötü zihniyet, ulusal bir aşağılık kompleksi halini alarak bazı çevrelerde çağdaş dünyadan kopuk irrasyonal fikirler ve davranışlar çevresinde kümeleşmeler oluşturmuştur. Türkiye Birinci Dünya Savaşı mağlubiyetiyle aslında büyük bir fırsat yakalamıştı. Halk, artık padişahın ululuğu, dinimizin mükemmelliği gibi masallarla hiçbir yere varılamayacağını çok acı bir şekilde görmüştü. İslâm Halifesi olan ve Allah'ın yeryüzündeki gölgesi kabul edilen padişah efendimizin cihat çağrısına, Müslüman kardeşlerimiz, İngilizlerle bir olup bizi sırtımızdan hançerleyerek cevap vermişlerdi. İçimizdeki azınlıklar derhal düşmanlarımızla bir olmuşlardı. Bunun nedenlerini, bu insanların «hainliklerinde» değil, «çaresizliklerinde» aramak mecburiyetindeyiz. Osmanlı bu kişilere hiçbir şey verememiştir. Osmanlı'nın «hoşgörüsü» aslında hoşgörü değil, cehaletin verdiği bir umursamazlıktır. Bugün de Doğu ve Güneydoğu illerimizde benzer sorunlar başgöstermiştir. Atatürk tüm bu sorunların çözümünün ulusal bir uygarlaşma seferberliğinde yattığını anlamıştı. Bugün Atatürk'e ve Kemâlizme karşı olduklarını haykıran sözde aydınlar aslında bu gülünç iddialarıyla bilime ve uygarlığa, ırkçılığı dışlayan ve ulusu kucaklayan bir milliyetçiliğe ve toplumculuğa, bilgiye dayanan hümanizme karşı olduklarını söylediklerini bilemeyecek kadar cahil kişilerdir. Cehaletleri, bir zamanların, tanımadığı Avrupa'nın meczubu olan Osmanlı «aydınınkinden» farksızdır. Bu kişiler 23 Temmuz'un galipleridir. Ama dediğim gibi, kim kazansa galipler değişmeyecekti. Şimdi ulusça milli eğitimimize odaklanalım, ulusumuzun yarısının oylarını almış olan iktidar partisine, milli eğitimimizin başına bir cahili getirmesi iznini vermeyelim.Yoksa sonumuzun ne olacağı 1918 Osmanlısında hiç saklanamayacak bir açıklıkta karşımızda durmaktadır. yapmak istiyor. Meteorologlar bu yüzden roketlerle yağmur bulutlarını dağıtmaya çalışacak. Meteoroloji dairesi başkanı Zheng Guoguang ve ekibi 8 Ağustos 2008'deki yağmur bulutlarıyla ne şekilde mücadele edilebileceğini bu yaz araştıracaklar. Çinli yetkililere göre 8 Ağustos günü için yağmur olasılığı yüzde elli civarında. Aynı şey dört hafta sonraki kapanış günü için de geçerli. Fakat bulutların dağıtılması aslında pek mümkün değil. İçlerindeki suyu yok etmek için çok yoğun miktarda enerji gerekiyor. Bununla birlikte yağmur bulutları kimyasallar ve bildik kuru tuzla, içlerindeki suyu boşaltmaları için “zorlanabilirler”. Bunun için de bulutların Pekin'e ulaşmadan önce yakalanmaları gerekmekte. Ne var ki bu yöntem o kadar güvenirli değil. Meksika'da gerçekleştirilen bir deney sırasında bulutlara, sodyum, magnezyum ve kalsiyum klorit karışımı püskürtülerek, yapay yağmur yağışı sağlanmıştı. Bulutların su buharı kimyasalların iyonları içinde bir tutunma noktası buluyor ve bir zaman sonra ağırlığı yüzünden yere düşmekte. Bu şekilde oluşturulan yapay yağmur, doğal yağmurdan çok daha güçlü yağdığı için büyük bir bölgede korku yaratmıştı. Diğer bir olasılık da gümüş iyodit kullanımı. Özel hava durumlarında, iri dolu tanelerini önlemek için bulutlara gümüş iyodit / aseton karışımı püskürtülür. Avusturya'da gerçekleştirilen uzun vadeli bir araştırmaya göre bu şekilde dolu yağışıyla meydana gelecek zararlar %40 oranında azaltılabiliyor. Bu nedenle Çinlilerin 2008 yılında yağmur bulutlarını engellemeleri pek de imkânsız olmasa gerek. Nilgün Özbaşaran Dede ROBOT İNSANIN ELİ HAZIR Amerikalı bilim insanları plastik, tel ve elektrotlarla insan eline çok benzeyen biyonik el geliştirdiler. Araştırmacıların açıklamasına göre biyonik el beş parmakla işleyen ilk el protezi. Üzerine geçirilen bir kılıf ile protez gerçek bir el gibi görünüyor. Protez ilk olarak Irak gazilerine takılacak. Araştırmacılar ayrıca kalıtım bozukluğu olan ya da kazada parmaklarını kaybeden kişilere uygun protezler de hazırlıyorlar. Yeni biyonik el ilk olarak aracına patlayıcı madde isabet edince elini kaybeden Amerikalı astsubay Juan Arredonda'ya takılmış. Yeni protezle bir karton bardağı kırmadan kaldırabiliyorum diyor Arredonda. İLIMB olarak adlandırılan protez, uzvun geriye kalan kaslarında oluşan elektrik tepileri kullanarak işliyor. Sinyaller cildin üzerine yerleştirilen elektrotlarca yakalanmakta. Açıklamalara göre kullanıcılar proteze çok çabuk alışıyorlar. CBT 1063/5 3 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle