25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

EĞİTİMBAŞARI POLİTİK BİLİM Aykut Göker http://www.ınovasyon.org Asıl can alıcı olan nokta, ülkemizde kurulu üretim tesislerinde yerli sermaye payının kalmaması değil; bu tesislerin bütünüyle yabancıların kontrolüne geçmesi sonucu, üretimi ve teknolojiyi yönetebilecek, ileriye dönük stratejik kararlar alabilecek, bu deneyime sahip insan malzememizin giderek yok olmasıdır. ÖSS 2007 sonuçlarına göre eğitimin bugünkü durumu* İsa Eşme, Prof. Dr. YÖK Üyesi Sanayi Cahili Olduğumuz Günlere Dönüş 13 Temmuz tarihli Milliyet'te, “Güzel ve Dâhi adlı programda Ecevit'i bile bilemeyen gençlerin haline çok üzüldüğünü söyleyen Anadolu Grubu Başkanı Tuncay Özilhan, 'Gençlerin bu haline ağladım' dedi”, ibaresiyle okuyucuların dikkatlerine sunulan bir haber yer aldı. Söyledikleri haber konusu yapılan Tuncay Özilhan Saint Joseph Lisesi'nden mezun olduktan sonra, İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi'ni bitirmiş; ABD'de, Long Island Üniversitesi'nde işletme mastırı yapmış; 1997'de yılın işadamı ödülünü almış; 2000'li yılların başlarında, TÜSİAD Başkanlığı gibi, iş âlemimiz için önemli olan bir görev noktasında bulunmuş... Spor meraklılarının Efes Pilsen Spor Kulübü'nün Başkanı olarak da tanıdıkları Özilhan, kısacası, iyi yetişmiş, başarılı bir işadamımız... Özilhan hakkında bu bilgileri vermemin nedeni, haberde 'Otomotivde Türk ortak ayak bağı olarak görülüyor' alt başlığıyla yer alan şu önemli açıklaması: “Marka, teknoloji, mâli güç onların [yabancı ortağın]. Dolayısıyla kontrol de onda [yabancı ortakta] oluyor. Yatırım kararını o [yabancı ortak] veriyor. Bir müddet sonra Türk ortak ayak bağı oluyor. O [yabancı ortak] uzun vadeli bakabiliyor, Türk ortak yatırdığı paranın karşılığını istiyor. Türk ortak onun [yabancı ortağın] genel dünya stratejisine ters düşecek bir takım görüşlerde olabiliyor. O da [yabancı ortak da] ayak bağı olacak bu ortaktan [Türk ortaktan] kurtulmaya çalışıyor. Honda’da ortaktık, bu nedenle dostça el sıkıştık. Isuzu'nun lokal ortağa ihtiyacı vardı, devam ediyoruz.” İş âlemini ve işadamlarımızı hepimizden iyi bilen Özilhan'ın bu kısacık açıklaması çarpıcı pek çok gerçeği gözler önüne seriyor. Yabancı ortaklıklar ve giderek artan yabancıya satışlardan endişe duyanlar, demek ki, haksız değillermiş. Ne diyor Özilhan? 1.Marka, teknoloji, mâli güç' yabancı ortaktadır; dolayısıyla 'kontrol de ondadır.' 2.Yatırım kararı [vb. stratejik kararlar], meseleye 'uzun vadeli bakabilen' yabancı ortak tarafından verilir. 3.Ve bu kararlar yabancı ortağın 'dünya stratejisi' doğrultusunda verilmiş kararlar olur. 4.Ne var ki, yabancı ortağın 'dünya stratejisi' [meseleye kısa vadeli bakan ve sadece] yatırdığı paranın karşılığını almakla ilgilenen Türk ortağın 'görüşlerine ters düşebilir.' Bu durumda taraflar 'el sıkışıp ayrılırlar'. Bu 'el sıkışıp ayrılma', yerli ortağın payını yabancıya devredip o üretim biriminden çekilmesi demek. Burada, asıl can alıcı olan nokta, ülkemizde kurulu üretim tesislerinde yerli sermaye payının kalmaması değil; bu tesislerin bütünüyle yabancıların kontrolüne geçmesi sonucu, üretimi ve teknolojiyi yönetebilecek, ileriye dönük stratejik kararlar alabilecek, bu deneyime sahip insan malzememizin giderek yok olmasıdır. Osmanlı, sanayii bilmiyordu; sanayi yatırımı yapmayı, yatırımı yönetmeyi, işletme yönetimini bilmiyordu. Genç Cumhuriyet bin bir zahmetle bunu öğrenmenin yolunu açtı. Devlet, kurduğu fabrikalarda, bu yeteneklere sahip uzmanların, teknokratların yetişmelerini sağladı. Özel girişimciliği desteklemek için bu elemanlar, özel sektöre geçme konusunda cesaretlendirildi; hatta devlete ait işletmelerin aleyhine olarak bu geçişleri hızlandıran politikalar uygulandı. Özelleştirme politikasının sonucu olarak devletin elinde artık bu tür eleman kalmadı. Özel sektör cephesinde ise, Özilhan'ın belirttiği gibi, yabancı ortaklıklarda stratejik karar noktaları zaten yabancıların elinde. Şimdi görülen o ki, bunca yıldır yasal, kurumsal düzenlemelerle desteklenip gözetilen özel girişimcilerimiz ellerinde hisse olarak ne kaldıysa, fabrika olarak ne varsa onları da yabancılara satıp sanayiden büsbütün çekilme yolundalar. Türkiye Osmanlı'nın sanayi cahili günlerine geri dönüyor... Ve bu geriye dönüşün yolunu döşeyen iktidar partisi, 22 Temmuz'da, halkımızdan da onay aldı. C BT okurlarının anımsayacağı gibi, hemen her yıl ÖSS sonuçları açıklandığında tüm dikkatler, sınav birincilerine odaklanmakta ve sınavların, ilk ve ortaöğretimdeki eğitim sistemi için işaret ettiği gerçekler perdelenmektedir. ÖSYM Başkanı Sayın Ünal Yarımağan'ın, 12 Temmuz 2007'de, ÖSS 2007 sonuçlarını açıkladığı basın toplantısında verdiği bilgilerin satır aralarında, üniversite öncesi eğitim için ilginç veriler yer Beyinde romantik almaktadır. Bunlar birkaç başlıkta özetlenerek eğiduygularla devinime tim sistemi için genel bir değerlendirme yapılacakgeçen dopamin katır. nalları yoğun odakGenel Başarı: Bilindiği gibi, 2006'dan itibaren uygulanan sınav, iki ana bölümden oluşmaktadır. lanma ile de ilintili İlk bölüm, tüm lise türleri için ortak olan 9. sınıf ve olduğundan, sevilen önceki programı, ikinci bölüm ise 10. ve 11. sınıfkişinin hoşa gitmelarda işlenen konuları kapsamaktadır. 1.615.534 adayın girdiği sınavın ilk bölümündeki soruları, sıyen özellikleri bir yanava giren tüm adaylar yanıtlarken ikinci bölümüna atılıyor ve beyin nü yanıtlayan aday sayısı alanlara göre değişmekteyalnızca hayran oludir (EdebiyatSosyal Bilimlerden 889.974, Sosyal nan özellliklere Bilimler2'den 590.849, Matematik2'den 668.224, Fen Bilimleri2'den 280.918). odaklanıyor. Tüm adayların başarılarını karşılaştırmak için daha çok sınavın ilk bölümündeki sonuçlar esas alınacaktır. Başarı göstergesi olarak, sınava girenlerin yaptıkları net soru sayıları (ortalama ham puan), 4 ayrı testte sorulan 30 sorudan 15'ini çözenlerin ve 5 sorudan daha az puan alanların(ham puanı 15 ve üzerinde olanlarla 5'in altında olanların) yüzdeleri ölçüt alınacaktır. ÖSS 2007 için bu veriler, Tablo 1'de gösterilmiştir. PUAN ARALIKLARINDAKİ DAĞILIM ÖSS 2007'de sınavın birinci bölümünden alınan 0,530 arasındaki ham puanlar, 6 ayrı dilime bölünerek 6 düzey elde edilebilir. Adayların bu düzeylere göre dağılımları, eğitim için önemli ipuçları verir. Grafik 1'de, bu dağılım tüm adayların matematik ve fen bilimlerinden aldığı ham puanlar için verilmiştir. Soldaki ilk çubuk, en zayıf (ham puanları 0.55 arasında) olan, en sağdaki çubuk, en başarılı (ham puanları 2530 arasında) olan adayların yüzdelerini göstermektedir. Puanları 0.5'in altında olan adaylar, grafikte gösterilmemiştir. Görüldüğü gibi, matematik ve fen alanında, istatistik kuralları ile hiç uyuşmayan bir dağılım söz konusudur. (Beklenen dağılım, grafikte kesik çizgilerle gösterilen çan eğrisidir). Bu dağılıma göre, ilk ve orta eğitimde, bu iki alanda az sayıda öğrenci çok iyi eğitilmekte, çok sayıda öğrenci ise eğitimde devre dışı görülmektedir. Bazılarının öne sürdüğü gibi, bu çarpık sonuçtan ÖSS sorumlu tutulabilir mi? Bu noktada yapılacak iş, uluslararası değerlendirme verilerine başvurmaktır. PISA (Program for International Student Assessment Uluslararası Öğrenci Başarısını Belirleme Programı) bu anlamda, başvurulacak uluslararası bir gösterge olarak değerlendirilebilir. En kapsamlı uluslararası değerlendirme projesi olan PISA, OECD ülkelerindeki 15 yaş grubu öğrencilerinin zorunlu eğitimin sonunda yeterince yaşama hazırlanıp hazırlanmadıklarını, matematik, fen ve okuryazarlık düzeylerini ve problem çözme becerilerini ölçmeyi hedeflemektedir . Grafik 2'de, PISA2003 raporundan alınan, AB ve OECD üyeleri ile Türkiye'nin, Matematik için 6 öğrenme düzeyinde öğrenci performansının dağılımı gösterilmiştir. 1.düzey, en alt düzeyde, 6.düzey Grafik 1: Puan aralıklarına göre dağılım (sayılar 1000 öğrenci olarak verilmiştir) CBT 1063/6 3 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle