Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
TARTIŞMAEDİTÖRE MEKTUP Atatürk’ün siyasi felsefesi demokrasiye izin vermez miydi? Sabancı Üniversitesi öğretim üyesi Dr. Cemil Koçak, Atatürk yönetiminin ve Atatürkçülüğün siyasi felsefe olarak demokrasiye açık olmadığı düşüncesini savunuyor. Bu düşüncesine de “Belgelerle İktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası” kitabı kaynaklık ediyor. Bu yazı, bu düşüncenin ve bu kitabın bir eleştirisidir... Orhan Bursalı emil Koçak Radikal'de yayımlanan söyleşisinde “Atatürkçülük siyasi felsefe olarak otoriterliğin dışında asla tanımlanamaz. Atatürkçülük çağdaş demokrasiye izin verir mi? Korkarım vermez,” diyordu. Koçak'a bu noktadaki yanıtımın ana fikir şuydu: Atatürk “siyasi felsefe olarak” ülkeyi bir şekilde çoğulcu parlamenter sisteme hazırlamayı düşünüyordu. Bu amaçla dedim ki “Atatürk durmadan parti kurdurdu”. Hay demez olaydım! Koçak ise, hayır sadece bir tane, “Serbest Cumhuriyet Fırkası'nı Atatürk'ün ülkede kurdurttu” (SCF) dedi. Koçak, TKP'yi saymıbaşlattığı yor, bu parti benim “temodernleşmeyi zimi” desteklemiyormuş. Onun bir muvazaa partiiçeren çok yönlü si olduğunu ima ediyor. derin sosyolojik Koçak, alıntı yaptığı süreç, daha güçlü Mete Tunçay'ın yazısındaki “Ancak bir otoriter ve tek TKF'nin 'muvazaa partiparti rejimini değil, si' diye adlandırılagelmesi pek yerinde değilancak, demokratik dir” yorumunu ise, işine parlamenter gelmediği için atlıyor. sisteme, Yine de, Koçak'ın demokrasiye geçişi itirazı, “kronolojiye uymadığı” ve 1920 tarihli besleyebilecek olduğu için belki kısmen nitelikteydi! kabul edebilir! Fakat burada anımsatmalıyım ki, Sadece, Medeni Atatürk bir de CumhuKanun'un kabulü riyet Halk Fırkası'nı kurdu! Demek parti kurbile, başlı başına mak olayı ruhunda var! demokrasiye yol Fakat burada niceliaçacak süreçleri ği değil niteliği tartışıyorum! Bir veya iki! Vurtetikleyici gum, Atatürk'ün ülkede niteliktedir! Öte demokrasiye geçilebilirliği araştırdığıydı. Seryandan 1923 İzmir İktisat Kongresi de, best Cumhuriyet Fırkası denemesi de bunun bir kapitalist özel bir laboratuvarı sayılabilirdi. Her ne kadar sektör ve Koçak kitabını, bütüdolayısıyla onun nüyle bunun reddiyesi üst yapısı olacak üzerine kursa ve “demokrasi denemesi” ile demokratik ilgili görüşleri kökten parlamenter sistem “resmi görüş” olarak kategorize etse de! hazırlıklarının Hayrettir ki, Konüvesini taşır! çak'ın, hem “belgeci” bilim metodolojisi hem de sosyolojik açıdan tartışılabilir 846 sayfalık reddiyesine ilişkin, Türk tarihçileri veya siyasetbilimcileri arasında herhangi bir tartışmaya ulaşamadım! Umarım gözümden kaçmıştır! Fakat yüzde 99 tartışmayan bir akademik dünyamızın varlığını unutmamak gerekir! Taha Akyol ise Milliyet'teki köşesinde, kitapla ilgili sadece bir tanıtım yazısı ile bir methiye yazdı, tezi ise tartışmadı! C (s.678). Daha da ileri gidiyor: Atatürk, muhalefetin “kendisine ve kendisinin simgelediği iktidara gerçekten bir seçenek olarak belirebileceğini hiç düşünmemiş olmalıdır”... bunu “kavradığında hem şaşırmış hem de sinirlenmiş olmalıdır” diyerek, SCF'nin kapatılma nedenlerini açıklıyor! Tarihçi, önce kurgusunu “mükemmel bir öngörü”nün üzerine inşa ediyor, ancak bu mükemmel öngörünün içermesi gereken “ciddi bir parti ve iktidar alternatifi” olabilirliğini ise, bu hesabın içinde görmüyor... Tarihe bu sübjektif yüklemelerinden, doğaldır ki bir sonuç alamıyor. TEK BELGE YOK Tarihçimizin elinde, Atatürk'ün bu partiyi neden kurduğuna ilişkin tek bir belge yoktur, ama belge yerine neler vardır, bir bakalım: Sonuç bölümü, sayfa 615'ten itibaren, “resmi ideoloji” olan demokrasi denemesi tezini çürütmek için yaptığı “somutlaştırmalara” ilişkin bütün cümlelerinin sonu bakın nasıl bitiyor: “sanırım gerçekçi olmaz”.. “Mutlaka ... hesap etmiştir”. “İhtimal vermek çok güçtür”.. Koçak, parti kuruluşuyla ilgili ortaya attığı bütün görüşlerin de zaten hipotezler olduğunu itiraf ediyor. Ama, SCF'nin neden kurulduğu konusunda bütün diğer “demokrasi deneyimi”ni destekleyen tezleri ise akıl yürütmelerle reddediyor. İnönü anılarında “1930'un büyük siyasal hadisesi, serbest fırka tecrübesidir. Bilindiği gibi bu teşebbüs Atatürk'ün Fethi Bey'le konuşması ile kararlaştırıldı. Bu serbest fırkadan önce Atatürk'le aramızda bazı özel konuşmalar olmuştur... Siyasi nüfuz kullanan insanların sebeb oldukları ıstırapları önlemek için ne gibi bir tedbir bulunabileceğini araştırıyordu. Ne çare düşündüğümüzü sorduğu vakit şu mütalaada bulundum: Meclis kürsüsünde hükümetin karşısına mebuslar çıkıp da ... nüfuz suistimali denilen hadiseleri .. şikâyet etmeleri hususu tesis olunmadıkça biz bu nüfuzu kötüye kullanma ve yanlış siyaset yapma hastalığından kurtulamayacaktık. Bunun üzerine Fethi Bey’i Yalova'ya çağırdı” der. Ama Koçak bu “resmi görüş”e de tabii ki itibar etmez... Bunu çürütmek için tarihin dehlizlerinde çelişkiler arar. Ve kendi tezi üzerinde yeni bir tarih inşa eder. Koçak, “demokrasi denemesi” olgusunu kabul etmediği için SCF'nin kurulma nedenleri arasında olabilecek her türlü görüşü elimine eder ve elinde sadece Atatürkİnönü çekişmesi kalır! Amaç, Atatürk'ün İnönü'yü etkisizleştirme niyetidir! Fakat işin kötüsü, belgeci tarihçimizin elinde bunu gösterebilecek bir veri de yoktur. Sadece kendi çıkarımları vardır. Öyle ki s.627'de “Atatürk'ün kafasının içinde şöyle bir senaryo olmalıdır..” diye sıralamakta, tezlerini pekiştirmek için sayfalar dolusu “olmalıdır”, “ihtimaldir ki”, “olabilir”, “gösteriyor gibi”, “kabul etmek gerekir”, “o halde şöyle bir siyasi süreç oluşturmak akla yakın geliyor”, “buna DEMOKRASİ DENEMESİ DEĞİL Mİ? Cemil Koçak, Serbest Cumhuriyet Fırkası'nın (SCF) kuruluşunu (1930) bir “demokrasi denemesi” olarak göremiyor; bu önemli olay, “Belgelerle İktidar ve Serbest Cumhuriyet Fırkası” kitabındaki değerlendirmelerinde de sonuç olarak, Atatürk'ün İsmet İnönü'ye karşı kendi iktidarını güçlendirme girişimi olarak kalıyor. Atatürk, “belki de hedeflediği”, Meclis içinde yine kendisine bağlı elit bir siyasi parti daha oluşturma niyetini bile gerçekleştiremeyecek ve İnönü'ye yenik düşecekti! Koçak, kitabında, bir sürü belge sunuyor, bu belgeler o zamanki siyasi atmosfer hakkında bilgi veriyor; ama ana tezini destekleyecek tek bir belge yok! Kitabında ele alıp özetlediği, SCF'nin kuruluşunun bir demokrasi denemesi olabileceğine ilişkin bütün anıları, araştırmaları, kitapları vs. “resmi tarih tezi” diye reddediyor. Ama Koçak, Atatürk'ün neden böyle bir girişimi başlattığı konusunda sadece bol bol varsayımlarda bulunabiliyor. Bu varsayım ve değerlendirmeleri de çelişkilerle dolu, ileri sürdüğü bir varsayımı, diğer varsayımı reddediyor. Örneğin ilk önce Atatürk'ü okura, her şeyi kestirebilecek mükemmel bir insan olarak sunuyor: “Atatürk gibi usta bir politikacının SCF gibi bir muhalefet partisinin kurulmasına teşebbüs etmesinin sonuçlarını yeterince etraflı bir şekilde düşünmediğini kabullenmek, sanırım gerçekçi ol(a)maz... Bu girişimin olumluolumsuz bütün ihtimallerini hesap etmiştir” diyor. (s.615617) Ancak Koçak, SCF'nin başarısızlığında nedenleri ararken, bu defa “Atatürk'ün bütün siyasi gelişmeleri öngörememiş olduğunu”, Fethi Okyar ve arkadaşlarını kontrol altında tutma konusunda yanıldığını belirtiyor CBT1066/20 24 Ağustos 2007