25 Aralık 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

İKLİM SU GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam Su ticari bir meta mı, yoksa insan hakkı mı? Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, ülkemizde yaşanmakta olan su sıkıntısının nedenlerine ve çözümlerine ilişkin sorularımızı yanıtladı. Bilim Teknoloji Susuzluğun nedeni sizce son yıllardaki kuraklık, yani küresel ısınma mı? Gökhan Günaydın Sanayide, tarımda, turizmde, inşaatta doğayla dost olmayan ve sürdürülebilir olmayan üretim ve hizmet teknikleri, Türkiye'nin hem enerji gereksinimini, hem de su kullanımını gereksiz bir şekilde artırmaktadır. Örneğin inşaat sektörü yalıtıma yeterince önem vermezken, tüketiciden kalorifer sıcaklığını 12 derece azaltmasını istemek; ya da otomotiv sanayi bu konuda yeterli ARGE çalışması yapmazken, tüketiciden kışın araba ısıtma süresini düşürmesini istemek uygun çözümler yaratmamaktadır. Bunun yanında suyun iletimi, dağıtımı ve yönetimindeki sorunlar ile yatırım yetersizliği de kırsal ve kentsel alanda yaşanan susuzluğun en önemli nedenleri arasındadır. CBT: Susuzlukla mücadele planı bugün uygulamaya konulsa, ne zaman sonuç alabiliriz? Spesifik olarak salgın hastalıkları önleyecek acil bir eylem planı ne olabilir? GG Bunun sektörler itibariyle değerlendirilmesi ve uygulamaya konulması gerekir. Bu bağlamda örneğin tarım sektöründe sulama yatırımlarının tamamlanması, kapalı ve basınçlı sulama sistemlerine geçiş, damla ve yağmurlama sistemlerinin dönüşümü, Türkiye'nin hem sulanabilir alan miktarını artıracak, hem de verimliliğini yükseltecek, bunun yanında tarımsal su tasarrufu da sağlayacaktır. Ayrıca tarımsal yayım ve danışmanlık faaliyetleri ile üreticiye toprak ve su ilişkileri konusunda yeterli bilgi aktarımı yapılmalı; toprağın ve bitkinin su gereksinimini ölçerek üreticiye gösteren araçgereç, demonstrasyon faaliyetleri ile üreticiye ulaştırılmalıdır. Halen Türkiye'nin yer altı ve yer üstü su kaynakları toplamının 112 milyar metreküp olduğu ve bunun 40 milyar metreküpünün kullanıldığı düşünüldüğünde, 30 milyar metreküp su kullanan tarım sektöründe ortaya konulacak doğru politikaların kısa, orta ve uzun vadede olumlu sonuçlar vereceği açıktır. Öte yandan turizm sektörü, sanayi sektörü, inşaat sektörü ve su kullanan diğer tüm sektörlerin, dönemsel özelliklere uygun politikaları hızla yaşama geçirmelerinde yarar vardır. CBT: Suya zam yapılması gerekli mi? Suların özelleştirilmesi çözüm olabilir mi? GGKırsal ve kentsel alanda su kullanımını sınırlamak için suya zam yapılması gerektiği yolunda bir eğilim ortaya çıkmış görünmektedir. Bu alanda dünyada iki temel görüş bulunmaktadır. Bunlardan birincisi suyun bir insan hakkı olduğunu söyler ve kamunun yurttaşa yeterli, kullanılabilir ve sağlıklı su ulaştırmasını bir kamu hizmeti olarak görür. Suyu bir ticari meta olarak gören ikinci yaklaşımda ise özelleştirmeler sonucunda kamunun yerine özel sektör geçer, müşteri de yurttaşın yerini alır. Dolayısıyla bir faturalama ilişkisi çerçevesinde ancak parasını ödeyebilen sudan yararlanır. Bu çok uluslu şirketlerin GATSHizmet Ticareti Genel Anlaşması çerçevesinde su hizmetlerine girişine yönelik yıllardır sürdürülen yaklaşımın göstergeleri niteliğindedir. Burada artan şirket karı olurken, su kaynaklarının kullanmakoruma dengesi gözetilmeden sömürülmesi ve yurttaşa giderek artan fiyatlarla su satılması ilişkisi doğar. Özetle, suyun dağıtım, iletim ve denetimindeki özelleştirme, üretici, tüketici ve doğanın zararına ve kamu hizmeti anlayışını tasfiye eden bir gelişme olacaktır. BT: Ankara için Kızılırmak, İstanbul için Melen projeleri ne kadar yararlı olur? GG Kentsel suyun, kent dışından suyun çekildiği alandaki ekolojik dengeyi tahrip etmeyecek bir yatırım ve planlama anlayışı çerçevesinde musluğa ulaştırılması çok önemlidir. Yaşam alanını kentten ibaret sayan ve kent dışında sulak alanları kurutmak ve doğal yaşamı tüketmekte bir sakınca görmeyen anlayışın, doğa ve çevre sorunlarını nihayetinde kente taşımaması olanaksızdır. Bunun yanında ekonomik arıtma maliyetleri çerçevesinde tüketiciye sağlıklı içme ve kullanma suyu ulaştırılması temel bir görevdir. Bilhassa ağır metal, nitrat, fosfat ve mikrobiyel kapasite bu alanda önem kazanmaktadır. Hem Kızılırmak, hem Melen’in bu çerçeve içerisinde düşünülmesi ve planlanmasında büyük yarar bulunmaktadır. Büyük kentler için çoklu su olanakları yaratılarak, kent dışında doğal yaşamı yok etmeyen planlama süreçlerinde içme suyunun teminine önem gösterilmelidir. Biz bilgimizi, bilgimiz bizi özgürleştirir: Olanaklar gösterir bize bilgimiz; onların gerçekleştirilmelerine katkıda bulunur. Bilgiye Özgürlük Kimse salt bilgiyle özgür olamaz! Ancak özgürleştirici bilgi böyle bir olanağı sağlar. Bu olanağı gerçekleştirebilmek, bu bilgiye sahip olanın özgür olma gücüne bağlıdır. Özgürlük, işte özgürleştirici bilgi ile özgür olma gücünün birarada birbirlerine katkıda bulunmasıyla sağlanır. Her bilgi özgürleştirmez, salt bilgiyle özgürleşilemez, özgürleşme gücümüz, özgürleştirici bilgi olmaksızın bizi özgürlüğe ulaştıramaz. Özgürleştirici bilgisine, deneyimine, görgüsüne ulaşabilmiş insan, kendinde özgür olma gücü, bu gücü kullanabilme iradesi ve becerisi varsa, bu bilgiyi yoğurarak özgürleşebilir. Özgürlük, bilgiyle belli bir biçimde karşılaşılabildiğinde ortaya çıkar: Özgürleştirici bilgiyi tanıyabilen, onu edinmek için belli bir tavırla bu bilgiye yaklaşabilen insanın başarısıdır. Bilgisinin altında ezilen, bilgisinin kendisine baskı yaptığını düşünen insan böyle bir tavırla özgürleştirici bilgiyi karşılayamaz. Özgürleştirici deneyimleri yaşayamaz. Bilgiyle özgür bir biçimde buluşamaz (Birçok öğrencinin ve öğretmenin bilgi tutsaklığı bundandır!). Bilgisini karşılayabilen, karşılayabilme gücü olan, bu bilgiyi içinde yoğurur! Özümser. İçselleştirir. Bedeninin bir parçası kılar! Sorgulamalar, irdelemeler, eleştiriden geçirmeler, bu bilgiye seçenekler aramalar bu yoğurma sürecinin kimi aşamalarını oluşturur. Bilgiyle bütünleşme, bir benzetmeyle bilgiyi soğurma bilgiyi bedenimizde, duygularımızda, düşüncemizde özgürleştirme, bilgiyi içimizde özgürleştirme: Özgür insanın bilgisiyle olan etkileşiminin en önemli boyutu. Elbette, bu anlamıyla da “özgürlük” bir metafor (İnsandır özgür olan; diğer varlıklar için üzerinde “baskı olmayış” durumu için özgürlükten metafor olarak söz edebiliriz!). Bilginin içimizdeki sıkışmaması, bilginin içimizdeki bilgilerle bağlantılar kurması, bilginin içimizde kendini göstermesi, ortaya çıkması. İşte bu, içimizi devindirir. Harekete geçirir. Bilgiyle karşılaşabilmek, onu içimizde yoğurup, devindirerek özgürleştirebilmek: Bilgisini özgürleştiremeyen, kendisini nasıl özgürleştirebilir? İçimizde devinen bilgiyle görürüz olanakları: İçimizin gücüyle, içimizdeki özgürleştirici güçle özgürlük gücüyle kenetlenip görürüz içimizin ve dışımızın olanaklarını. Olanakları görmek, özgürlük sürecini tamamlamaz. Özgürlük, etkin olmayı, karar vermeyi ister: Karar sonucunda eylemde bulunur; olanaklar gerçekleştirilmeye çabalanır. Özgürlük atılımı, bir eylem, eylemler dizisi, bir ürün, bir yapıt da olabilir. Bir yaşam biçimi dönüşümü; algılama, kavrama değişimi yaşanabilir, olanağı gerçekleştirme aşamasında. İnsan farkına vardığı ya da varamadığı güçlerin etkisi altında kendinde bulunan özgürleşme olanağının sağladığı özgürlük gücünü kullanarak, özgürleştirici bilgiyle karşılaşır, onu yoğurur, işler, devindirir, böylece görür olanakları; gücünü kullanarak karar alır, eyleme geçer; üretir, ortaya düşünceler, kuramlar, inanç düzenleri, sanat yapıtları koyar. Özgürlük sorununun temel sorularından biri: Ya “özgürlüğüm”, bir belirlenme ise? Nereden biliyorum, özgür olduğumu? Üzerimdeki, dışımda ve içimde beni belirleyen tüm güçleri bilemeyeceğime göre, özgür olup olmadığımı nereden bilebilirim? Bana, bunun “bilinmesinin” olanaklı olmadığı savı anlamlı geliyor. Bu yazımda, özgürlüğün olanaklı olduğu varsayımıyla bir özgürlük kazanımı modeli önerisinde bulundum. Bu öneri, bilgiyle olan ilişkimize dikkat çekiyor. Nasıl oluşturacağız özgürleştirici bilgiyi, bu bilgiyle nasıl ilişkiye geçip bilgiyle oluşacağız, olacağız? Özgürlük, toplumsal, hukuksal, ekonomik, kültürel düzenlemelerle hemen, kendiliğinden sağlanabilecek bir özellik mi? Dıştan, dış düzenlemelerle erişilemez özgürlüğe. Özgür olan insandır, insanın oluşturduğu toplumdur; insan, bilgisiyle, özgürleştirici bilgisiyle karşılaşmayı, onunla bütünleşmeyi başarabilirse özgürlüğü kazanabilir: Eylemde bulunarak, üreterek, yaratarak. Etkinlikle yaşanır, özgürlük; ürünler ortaya koyarak, değerler ortaya koyarak. Özgürlük, özü gürlüktür: İçimizdeki gücün, özgürlük gücümüzün etkinliğidir. Baskılara, belirlenmelere, sıkıştırılmalara, darlaştırılmalara, kıstırılmalara karşı direncimizi sağlayan içimizdeki bu gücün sağladığı aydınlıktır; bu aydınlıkla buluruz çıkış yolunu; olanaklarımızı bu ışıkla keşfederiz. Gözlemlerimiz, düşünüp, duyduklarımızla oluşturduğumuz deneyim birikimi ile kristalize ettiğimiz bilgileri özgürlük gücümüzle donattığımızda; Nietzsche'nin deyimiyle kanatlarımızla uçmaya; hafif ayaklarımızla dans etmeye başlarız. Biz bilgimizi, bilgimiz bizi özgürleştirir: Olanaklar gösterir bize bilgimiz; onların gerçekleştirilmelerine katkıda bulunur. CBT1066/15 24 Ağustos 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle