Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
ZÜMRÜTTEN AKİSLER A.M. Celal Şengör RÜYALARIN YÜZDE 8’İ SEKSLE İLGİLİ Amerikalı araştırmacılara göre kadın ve erkeklerde rüyaların %8'i seksle ilgili. Ancak içerik olarak cinsiyetler arasında farklılıklar var. Sonuçlar kısa bir süre önce Minneapolis'te gerçekleştirilen “Sleep 2007” konferansında sunuldu. Montreal Üniversitesi'nden Antonio Zadra, araştırma çerçevesinde 3500 kadın ve erkeğin rüya günlüklerini incelemiş. Seksle ilgili rüyalarda kadınlarda bir artış var. Bu durumun kadının değişen rolüyle ilgili olduğu sanılmakta. Cinsellikle ilgili rüyaların başında cinsel ilişki, cinsel teklif, öpüşme, fanteziler ve mastürbasyon geliyor. Tüm olayların dörtte birinde kadınlar orgazm da oluyor. Kadınların rüyalarında diğer “rüya kahramanları” da tatmin araştırmacılar. Gerçi o da yavaşlıyor ama işlemeye devam ederek 10 derecede bile ciltte sinir uyartıları oluşturmaya devam ediyor. NaV1.8 daha önceleri de Fugu balığının zehrini bloke etmesiyle nedeniyle bilim adamlarının dikkatini çekmişti. Diğer tüm sodyum iyon kanalları tetrodotoxin zehrine karşı son derece duyarlı olmasına rağmen NaV1.8 bu zehri bloke etmekte. Diğer dikkat çekici bir nokta da, NaV1.8'in bozuklukları haber vermek konusunda uzmanlaşan sinir uçlarında ve hücrelerinde (nosiseptör) bulunması. Son araştırmada ise üşümeye/donmaya bağlı acıyı uyardığı anlaşıldı. Soğukta hücre zarlarındaki elektrik direnci artmakta. İç ve dış arasındaki izolasyon güçlenmekte ve sinir uçlarındaki minik akımlarında “kısa devre” olarak kayboluyor. Bu şekilde NaV1.8'in ucuna ulaşıyor ve donma durumunda uyartı işlemi garanti altına alınıyor. Cumhuriyet ve şehit mitingleri kadar heyecanla eğitim kalitesi mitingi yapamadığımız sürece, daha çok mitinglerde Cumhuriyetimizin ve şehitlerimizin arkasından ağlayacağız! TASKINİY’in 22 Temmuza Etkisi 7 Temmuz Cumartesi akşamı Oya ile oturmuş bir televizyon programı seyrediyoruz. Konu bir film tanıtımı. Filmin konusu içerisinde Amerikan Bağımsızlık Savaşı var. Bunu Türkçe'ye çeviren zır cahil, İngilizce'deki Revolutionary War'u almış, motamot çevirerek İhtilal Savaşı yapmış. Çevirmen ne Türkçe tarih okumuş, ne de adam gibi İngilizce'den Türkçe'ye çeviri yapmak için bir eğitim almış. Belli ki genel kültürü bu kadar basit bir işi yapmaya dahi müsait değil. Daha sonra Oya İtalya ile ilgili bir program buldu. Sinirlerimiz henüz yatışmamıştı ki bir de ne duyalım, Türkçe'de adı Toskana olan bölgeyi çeviriyi yapan bir diğer zır cahil «Taskıniy» diye çevirmemiş mi? Yani İngilizce'de duyduğu coğrafi bir ismin kendi dilindeki karşılığını bilmiyor, onu duyduğu gibi televizyonda suratımıza karşı söylüyor. Biz televizyonu pek az seyreden kişileriz. Size naklettiklerim haberlerden sonraki ilk on beş dakika içinde olanlar. Televizyonu lanetle kapattık. Zaten televizyonu içimizi kaldıran haberler dışında yabancı kanallardaki belgeselleri, nadir verilen biriki güzel filmi, o da kendi dillerinde mümkünse seyretmek dışında hemen hiç kullanmıyoruz. Bu günlerde sık sık seçimlerde ne olacak sorusunun muhatabı oluyorum. Bunlara verdiğim cevapları tahmin edersiniz. Ama aslında içimden, «Ülkemizde hüküm süren bu cehaletten kurtulmadıkça, kim gelirse gelsin ne farkeder? Milletçe köle olmaya, aşağılanmaya, elimizde avucumuzda olanı kaptırmaya mahkumuz. Bu cehaleti izale etmedikçe, daha iyisini de zaten hak etmiyoruz» demek geliyor. Bu cehalet her adımda değişik şekillerde karşımıza çıkıyor. Ama en fecisi, insanı en çok aşağılayanı, insanı insan yapan konuşma yeteneğinin aracı olan dile egemen olamamak. İngilizce bir kaynaktan hasbelkader bir şeyler duymuş olan, onu sözümona Türkçe'de İngilizce olarak; Fransızca'dan öğrenmiş olan, Fransızca olarak; Almanca'dan öğrenmiş olan Almanca olarak söylüyor. Öyle bir toplum ki, ortak konuşabileceği bir dil oluşturmaktan âciz. Çünkü, dili geliştirecek edebiyatı, bilimi, hitabeti yok. Çünkü bunların öğretilebileceği okulları yok. Çünkü bunların geliştirilebileceği bilim ve sanat dernekleri, kulüpleri yok. Bu gibi kuruluşların ürünlerini basacak dergileri, kitapları yok. Bunları yapamayan toplum, tabiatıyla tercüme yapmaktan dahi âcizdir. Yirminci yüzyıl başında işte Osmanlı da böyleydi. Atatürk'ün dil devriminin temelde bir amacı vardı: Herkesin anlayacağı ortak bir dil oluşturarak olmayan bir milleti yaratmak. Osmanlı'da millet yok, padişahın muhtelif kökenlerden gelen kulları vardı. Padişah bizzat zır cahil olduğu için, bu karmaşık unsurdan yeknesak bir toplum hiç yaratılamadı. Atatürk bunu içinden geldiği insan topluluğunun en önemli hastalığı olarak gördüğü için her şeyden evvel eğitime önem vermek istedi. Bütün gücüyle halkını ortak bir bilgi ve onun doğuracağı ortak bir bilinç çevresinde toplamak ve onlara insan haysiyetinin önemini anlatmak istedi. Bu haysiyetin ancak ve ancak insanı diğer tüm hayvanlardan ayıran akıl ve aklın ürünlerini sürekli geliştirmeyi mümkün kılan bilimle mümkün olabileceğini öğretmeye gayret etti, zira akıl ürünleri, problemlerini de birlikte getirir. Şehirlerde yaşamak, toplu pisliği ve salgın hastalıkları, petrolü enerji için kullanmak iklimin değişmesini, teknoloji toplu katliamı getirir... İnsan kendi aklının kendi rahatını artırmak için bulduğu çarelerin bu istenmeyen yan ürünleriyle de ancak ve ancak kendi aklı sayesinde mücadele edebilir. Akıl ise yalnızca toplum içinde kullanılabilirse hızlı gelişime vasıta olur. Toplum içinde aklın kullanılabilmesinin en etkili aracı ise dildir. Türkiye'yi 1946'dan beri yöneten kırsal kültür, kendi başına bir şey öğrenemeyecek kadar derin bir cehaletin pençesindedir. 22 Temmuz'da ne olacak? Ne olabilir? Ya o, ya da bu cahil Türkiye'yi ele geçirecek, zira sahnede oynayan başka oyuncu yok. Cumhuriyet ve şehit mitingleri kadar heyecanla eğitim kalitesi mitingi yapamadığımız sürece, daha çok mitinglerde Cumhuriyetimizin ve şehitlerimizin arkasından ağlayacağız! olurken, erkeklerde böyle bir durum asla söz konusu değil. Halihazırdaki ve geçmişteki sevgililer kadın rüyalarının %20'sinde rol alırken erkeklerde bu oran sadece %14 civarında. Kadınlar rüyalarında erkeklere kıyasla ünlülerle iki misli fazla fantezi yaşarken, erkekler daha ziyade, çok eşli ilişkiler görüyor. 914 Haziran tarihleri arasında gerçekleştirilen Sleep 2007 konferansına 5000 uyku uzmanı katıldı. YEMEKTEN SONRA YAPILAN SPOR İŞTAHI KESİYOR Yemekten hemen sonra yapılan sporun zayıflamada yardımcı olduğu anlaşıldı. Beden hareketleri, kısa vadeli olarak iştahı kesen uyarı maddelerini artırıyor. Surrey Üniversitesi'nde Denise Robertson ile çalışan ekibin Journal of Endocrinology dergisinde yayımlanan araştırması için on iki katılımcı incelenmiş. Normal bir kahvaltının ardından katılımcıların yarısı bir saat spor yaparken, diğer yarısı oturarak beklemiş. Bir saat sonra ise tüm katılımcılardan yiyebildikleri kadar yemeleri istenmiş. Spor yapan katılımcılarda araştırmacılar midenin dolu olduğunu haber veren uyarı maddelerinin arttığını saptamışlar. Gerçi bir sonraki öğün de spor yapanlar daha fazla yemiş, fakat oturanlara kıyasla iki buçuk misli enerji harcadıkları için ikinci öğünde daha fazla yemelerine rağmen daha az kalori aldılar diyor araştırmacılar. Araştırma şimdilik yalnızca on iki kişiyle yapıldığı için sonuçlar daha yoğun katılımlı araştırmalarla kontrol edilecek. Nilgün Özbaşaran Dede SİNİR UCUNDA ANTİFRİZ VAR! Donmuş parmaklarla bir düğümü çözmek çok zordur. Nitekim üşümüş parmaklar acır da. Bu rahatsız edici duyu bizi donmaktan koruyor. Bunun nasıl işlediğini şimdi uluslararası bir araştırma ekibi buldu. Nature dergisindeki habere göre, ağrı sinyallerini beyne gönderen sinir uçlarında, sinir uyartıları için “antifrizli” bir düzenek var. Sinir uçlarının ve liflerinin doğru dürüst çalışabilmesi için minik sodyum iyon akımları oluşturarak, sinir uyartılarını harekete geçirebilmeleri gerekiyor. Fakat sodyum iyon kanalları soğukta daha yavaş açılıp kapanarak en sonunda “donuyor”. Yani düşük etkinlik ayarında işliyorlar. Fakat sadece NaV1.8 olarak isimlendirilen çok özel bir sodyum iyon kanalı, soğuğa karşı dirençli çıktı diyor CBT 1061/5 20 Temmuz 2007