20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

BİLİM FELSEFESİ HUKUK POLİTİKASI Hayrettin Ökçesiz [email protected] Bilimi Savunmak Osman Bahadır [email protected] Özgürleşmek… İnsanlığın en kapsamlı, en anlamlı tasarımı! Çakıl TaşlarıII “Hukuk bir karıncanın sandığından daha fazla bir şeydir! Kelsen'ci karıncalar!!!” “En küçük azınlık bireydir. Ona tanınacak en yüksek koruma, çoğunlaşmaya başladıkça azalmalıdır.” “Hemen her konu için 'uzmanına bırakılamayacak kadar önemli' diyerek bilgisizliğin itibarını yükseltmeye girişmek aptalların işidir. Onlar bu sözleriyle de tehlikeli olmaktaki protokol koltuğunu başkalarına kaptırmazlar. Doğrusu her konu yalnızca uzman kalmış uzmanlara bırakılamayacak kadar önemli demek olmalı! Uzman bile olmayanların elinde ne hale geldiğimizi bir düşünelim.” “Başkalarına yapılan bir haksızlığa, bizim de bir gün kesinlikle uğrayacağımızı bilerek seyirci kalmamız kumarbaz ahlakıdır. Koyunlar da mezbahanın kapısında katil anını beklerken hayatın tadını çıkarmaya baktıklarında bizden biri oluveriyorlar. Kumarbaz bir koyun!” “Günde birkaç dakika, haftada yarım saat, ayda bir yarım gün bir haksızlığa karşı çık! Hepimize çok iyi gelir.” “Karıştırdıkça renkler siyaha dönüşür. Newton Çarkı’nda döndürüldükçe beyaza… Arada, bir ahengi yaratmanın sanatı “Adalet” olsa gerek. Adalet ruhumuzun dinlendiği, bir soluk aldığı, yaşamın karşısında manevi bir tazminle acılarının dindirildiği bir sığınak… Onun için, yerini bulsun da, isterse dünya yıkılsın diyerek bir susuzluğu devlet düzenlerinin yüzüne haykırır insanlar. Çoğu zaman ikisi de olmaz. Kimi zaman dünya yıkılırcasına veya yeni bir dünya kurulurcasına adalet yerini bulur. İnsan aydınlanır.” “Yerkabuğunda bir yarıkta ağlıyordu Tanrı. Bir akşam alacakaranlığında uçaktan gördüm.” “Sorumlu olabilmek hakkını ve yeteneğini görevlilerin sorumluluğu ve yetkileriyle karıştırmamalıdır. Bir sorumluluğu algılayıp benimseyerek yerine getirdiğimizde arıtan bir duyguyla yüceldiğimizi duyumsarız. Sorumluluğun duygusu, vicdanı, konusu hukuku ilgilendirir.” “Değerli Hocam, hukuku, hakları tanımayanların karşısında, çocukluğumda duyduğum bir bilgeliği sizin sözleriniz üzerine yeniden anımsadım: Çoban haksızlık yapan ağasının gıyabında sitemle demiş ki, 'hakkımı almayayım da bir görsün!' Gülümsemek de öyle değil mi? (Ahmet İnam'ın email'ine yanıt)” “İktidarın köleleri var. Hiç ona efendi.” “İktidara hakim olan tutkunundan güçlüdür.” “Bir siyasal harekette kimi inandığı, kimi çıkarı olduğu için işbirliği yapar. Kişi kimi zaman inandığı, kimi zaman çıkarı olduğu veya hem çıkarı, hem inandığı için bu hareketin içerisinde bulunur. Her siyasal hareket tüm bunlardan beslenen, fakat kendisine güç verenlerden bağımsız, toplumsal bir etken durumundadır. Bir siyasal hareket sağladığı çıkarların sürekliliği ölçüsünde katı ve değiştirilemez, inanç içeriğinin tartışılabilirliği ve yanlışlanabilirliği ölçüsünde esnek ve değişime açık özellik taşır. Bu iki nedenle bir siyasal hareketin içerisinde bu iki özellik arasında gerilim yaşanır. Çıkarlar kesildiği ve inançlar sarsıldığı zaman siyasal hareket gücünü yitirir.” “Yurttaşların, haksız dahi olsa yasalara itaat görevi varsa, yargıçların da bu haksız yasalara karşı direnmek hakları ve görevleri vardır. Yargıçlar bu haklarını kullanmazlar, bu görevlerini algılayamazlarsa, yurttaşlar onların yerine geçer.Yargıcın hukuk yaratmak işlevi işte burada, bu eleştirel tutumda gerçek anlamını bulur. O kendisinde bu cesareti görmeli, bu sorumluluğu yüklenmelidir. Bunun için, tüm yurttaşlara güvencesini vereceği şeyi: özgürlüğünü almalıdır.” “Yeryüzü beni dinle! Gökyüzünden geldi başımıza bu bela. Gökte yıldızlardan başka şeyler görenler yüzünden…” “Kutsal isyanlardan ayrı, isyan kutsaldır.” “Biliyoruz ki, özgürlük haklarımız bizi devlete karşı koruyor. Ama devlet bizi tehlikeden korumak için özgürlüğümüzden vazgeçmemizi istiyorsa, iki ateş arasında kalmışız demektir. Buna rıza göstermekle preslendiğimiz aynı andır. Oysa karşı çıkmakla, korunmak istendiğimiz tehlikeyi onurluca kavrayıp bağlayabiliriz. Devlet de bu sırada epeyce işe yarar.” “Bu ülkede her erkek bir Atatürk olabildiğinde karısının sevgilisi, çocuğunun babasıdır.” “Sıradan taşlar ancak ıslanınca ışıldar. Bu kimi zaman gözyaşıyladır.” “Özgürleşmek… İnsanlığın en kapsamlı, en anlamlı tasarımı!” 2 1 “Bilim ve Mit”, Bilim Tarihi Araştırmaları, sayı 1, Güz 2005, S. 129. CBT 1061/ 17 20 Temmuz 2007 007 yılında bilimi savunma ihtiyacı hissetmek çok üzücü. Ama Paul Feyerabend'ın bazı sözleri bu hissi doğurmakta ve bilimi savunma davranışını kaçınılmaz kılmaktadır. Feyerabend şunu söylüyor; “ Bilim, bir bilimsel felsefenin kabul etmeye hazır olduğundan çok daha fazla mite yakındır. Bilim, insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinden biridir, ancak mutlaka en iyisi değildir. Dikkat çekicidir, gürültülüdür ve arsızdır, fakat yalnızca kesin bir ideoloji lehine zaten karar vermiş olan insanlar veya onun üstünlüklerini ve sınırlarını hiç incelemeksizin kabul edenler için özünde üstündür.” 1 Bilim kuşkusuz insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinden biridir, ancak mutlaka en iyisidir. Onun en iyi olmasını sağlayan temel, gerçeğe en yakın olmasını sağlayan niteliğinden gelir. Bilim gerçeğe en yakın olan düşünce biçimidir, çünkü en nesnel, en tarafsız olan odur. Onun en nesnel oluşu da, gözleme, deneye ve ölçmeye dayanmasından ileri gelir. Bir düşüncenin ya da bir teorinin gözleme ve deneye dayanıyor olması, onun nesnel ve tarafsız olmasını garantiler mi? Elbette, hayır! Çünkü gözlemi ve deneyi yapan insandır ve onun çeşitli sınırlılıkları vardır. Bilim başlangıçta doğal algılama gücümüze dayanılarak yapılıyordu. Sonra aletler yardımıyla algılama alanımızı genişlettik. Ama aletlerin de hep sınırlılıkları oldu. Aletlerin de yetersiz kaldığı durumlarda bilimin yardımına matematik koştu. Gerçek dünyada hep sonluluklarla karşı karşıyayız ama matematikte sonsuzla işlem yapabiliyoruz. Bu nedenle o bize yeni ufuklar açabiliyor. (Ancak onun işaret ettiği gerçekliğin bilimsel bir hüküm niteliğini kazanması için dolaylı da olsa olgusal ölçme ve deney verileriyle uyum göstermesine ihtiyaç var). Bilimsel düşünce bu aşamalardan geçerek hükmünü veriyor. Yani gözlem, ölçme ve deneyle başlıyor, gözlem, ölçme ve deneyle bitiyor. Üstünlüğü de böylece gerçeklikten hareket edilmesine ve sonucun da gerçekliğe uygun düşmesine dayanıyor. Ama diğer düşünce biçimleri böyle mi? Hangi mit, hangi büyü, hangi astroloji kehaneti, anlatılarını isbatlama gereksinimi duyuyor ya da böyle bir yola başvuruyor? Başvursa da bunu gerçekleştirebilir mi? Bilim, mitle, büyüyle ve astrolojinin, simyanın, metafiziğin bazı akıl dışı çıkarımlarıyla çatışarak bugünlere gelmedi mi? Elbette doğrulama eyleminde mutlak kesinPaul Feyerabend likten söz edemeyiz. Gerçeği kuramla gördüğümüz düşüncesinde doğruluk payı vardır. Ayrıca elimizde henüz “herşeyin nihai kuramı” yok. Dolayısıyla bugünkü kuramlarımızın birçoğunun ilerde yanlışlanabilmesi olasılığı var. Ayrıca değer yüklü bazı yargılarımız algılamamızı etkileyebilmektedir. Ama bilimin bunları en aza indirecek filtrasyon sistemleri vardır. Tıpkı delikleri gittikçe küçülen süzgeçler sistemi gibi, bilimin 2600 yıllık gelişiminin yarattığı gittikçe incelen eleme süreçleri oluşmuştur. Yeni bir kuram öne sürdüğünüz zaman, açıklanamayan bir şeyi açıklıyor olabilirsiniz ama bunu yaparken 2600 yıllık gözlem ve deney birikiminin sonuçlarıyla da ya çelişmemeniz, ya da onların hepsini yeni bir tarzda açıklıyor olmanız gerekir. Bilim dışı diğer düşünce biçimlerinden hangisinde böyle bir iç tutarlılık ve disiplin var? Öte yandan; bilimin sonuçları tüm bilim adamları topluluğu tarafından paylaşılmaktadır. Herhangi bir bilim insanının ya da bir grup bilimcinin bakışı ve yargısı ile sınırlı kalmamaktadır. Bilimsel sonuçlara ulaşma aşamasında ve bu aşamadaki çalışma biçimlerinde ideolojik ve değer taşıyan hükümler bulunabilir. Öyledir de zaten ve bu yüzden çeşitli topluluklardaki bilimsel çalışma ve araştırma süreçleri farklı gelişme yolları izlemektedir. Ancak sürecin niteliği ne olursa olsun, bilimsel sonuçlar ideolojik hükümler taşımazlar. Cisimlerin serbest düşme yasası, Çin'de de, Fransa'da da S = 1/2 gt2 ile ifade edilir. Kuvvetin kütle ve ivme ile doğru orantılı olduğu ilkesi dünyanın her yöresinde aynıdır. İnsanlar arasında bilim kadar ortak yapılan başka hiçbir düşünsel etkinlik yoktur. Hangi ırk, ulus, din, sınıf veya zümreye ait olursanız olun bilimi aynı biçimde kavrarsınız. Bu özellik onun ne kadar nesnel ve tarafsız olduğunu göstermiyor mu? İdeoloji, çeşitli insan topluluklarının çıkar farklılıklarından kaynaklanır ve dolayısıyla her ideoloji ait olduğu topluluğun amaç ve değer hükümlerini içerir. Bütün insanlar için aynı anlamı taşıyan bir anlatı, nasıl ideolojik olarak nitelendirilebilir? Bilim, insanoğlunun geliştirdiği düşünce biçimlerinin en iyisidir, çünkü gerçeğe en yakın düşünceyi o verir. Yoksa gerçeğe en yakın olan, insan için en iyi olan değil midir?
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle