24 Aralık 2024 Salı English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

OOOF OFF LİNE Tanol Türkoğlu bilir; Pittock, “İhtiyacımız olan bu tür kontrolsüz mühendislik girişimleri değil. Yapmamız gereken dünyanın kaynaklarına doğa ile uyumlu koruma yöntemleri geliştirmek” diyor. Deniz suyunu tuzdan arındırma işleminin en çok yapıldığı yerler, dünyanın en susuz, kurak ve en kalabalık bölgeleri. Aralarında Avustralya, Ortadoğu, İspanya, İngiltere, ABD, Hindistan ve Çin var. Doğal Hayatı Koruma Vakfı verilerine göre Arabistan Yarımadası, temiz su ihtiyacının % 60'ını deniz suyunu arındırarak sağlıyor. İspanya ise tarımsal sulamasının %20'sini bu yolla elde ediyor. Kaynak: NTVMSNBC+terakki.net TanolTurkoglu@Gmail.com Bilgiye bu denli önem verilmesi elbette ki topluma yerleşmiş pek çok kalıbın da kırılması ve değerini yitirmesi anlamına gelecektir. Aslında herhangi bir değeri olmayan o kalıpların. Can Dündar’ın Web Sitesi Müşteri İlişkileri Yönetimi, firmaların müşterilerini daha iyi tanımasını sağlayan teknolojik çözümlerin genel bir adı. Burada temel amaç müşterinin firmayla girdiği her türlü etkileşim sayesinde elde edilen verileri değerlendirmek ve bunun sonucunda müşterilere daha iyi hizmet sunabilmek. Son dönemde bu alandaki önemli bir eğilim, onunla ne yapacağınızı bilmeseniz de verileri elden kaçırmamak ve bir ambarda saklamak. Buna veri ambarı deniyor. Sadece bunu hakkını vererek yapabilmek bile bir maharet (ve yatırım) gerektiriyor. Geçtiğimiz günlerde bir vesile ile internette arama yaparken iki tane yazımının gazeteci Can Dündar'ın web sitesinde yer aldığını gördüğümde önce şaşırdım sonra da meraklandım. Yazılara erişince ortak özelliklerinin içinde “Can Dündar” isminin geçiyor olması olduğunu anladım. Gördüm ki sadece buradaki yazılar değil, basında Can Dündar adının geçtiği tüm haberler, yazılar, makaleler vb titizlikle ve günlük olarak taranmakta ve bu siteye aktarılmakta. Bu vesile ile siteyi biraz daha inceledim ve çok zengin bir içerikle karşılaştım. Can Dündar'ın web sitesi (www.CanDundar.com.tr) açıkçası bilgi toplumu kavramının hakkını veren bir vizyonla oluşturulmuş. Bilgi toplumu olgusunun özünde bilginin kendisine önem vermek yatıyor. Bilgiye önem veriyor muyuz? Birey olarak, toplum olarak? İşimize geldiğinde çok önem veriyoruz; işimize gelmediğinde ise davranış biçimimizden bilgiye önem vermemek anlamının çıktığı alenen görülüyor da bunun bile farkına varamıyoruz. Bu durum aslında önem verdiğimiz olgunun bilgi olmadığını ispat ediyor. Örneğin maddiyata önem veriyoruz, örneğin nüfuza önem veriyoruz. Eğer önem verdiğimiz bu tür olgular açısından işimize yarayacaksa (meze yaptığımız öteki her şey gibi) bilgiye de önem veriyormuş gibi yapıyoruz. Onunla işimiz bitince de bir kenara atıyoruz. Zamana önem veriyoruz. Ama bir yere gecikince. Acelemiz varsa ve trafik sıkışınca tüm görevlilere okkalı küfürler savuruyoruz belki de içimizden. Ama yola çıkmadan önce İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ilgili bürosunu arayıp yol durumunu sormuyoruz. Bilgiye değer vermenin ilk adımı belki de bilgi ile ne yapacağımızı bilmesek bile onu toplamaya başlamaktan geçiyor. Bu bilgi kırıntılarına veri diyoruz. Eldeki veriler tek tek hiçbir anlam ifade etmeyebilir. Ama bu veriler belli bir büyüklüğe ya da olgunluğa geldiğinde bizim için paha biçilmez kararlar vermemize yardımcı olabilir. Bir keresinde Ana Britannica ansiklopedisini takım halinde satın almıştım ve teslimat için o zamanlar çalıştığım ofisime gelmişti ciltler koliler içinde. Güvenlikteki görevli arkadaşlardan birisinin yorumu çok ilgimi çekmişti. “Ağabey bunların hepsini okuyor musun?” Ayda ortalama on tane kitap alıyorum. Hepsini okuyor muyum? Hayır! Ama hepsini okuyamadığım için kitap almamazlık etmiyorum. Pek çok haberleşme listesine üyeyim internette. Gelen tüm epostaları tek tek okuyor muyum? Hayır. Ama yine de üyeyim hepsine. Bilgiye önem veriyor ve sizin için önemli olan bilgileri topluyorsanız, bu bilgileri zaman içinde yaşamınızın bir parçası haline getirmeniz de kaçınılmazdır. Bu sürecin genelleştirilmiş hali ise bizi bilgi toplumu yapar. Bilgiyi yaşamımızın bir parçası haline getirmek için debeleniyoruz ama özde bilgi olgusunun kendisine önem vermediğimizden bu emeklerimiz verimli, doğru sonuçlar üretmiyor bize fayda sağlamıyor. Can Dündar'ı bu çerçevede tebrik ve taktir ediyorum. Belki kendisi de web sitesine eklenen tüm yazıları, içeriği tek tek incelemiyor. Ama en azından şunu biliyor ki kendisi ile ilgili bir yazı ya da haber çıkmışsa bu elinin altında. Onunla dilediğini yapabilir; bu kapsamda alacağı kararlar arefesinde bu bilgi deposuna başvurabilir. Bilgiye bu denli önem verilmesi elbette ki topluma yerleşmiş pek çok kalıbın da kırılması ve değerini yitirmesi anlamına gelecektir. Aslında herhangi bir değeri olmayan o kalıpların. Oysa bilginin olduğu yerde hiçbir şey bitmiş demek değildir. Asıl herşey o zaman başlar. Tabii eğer taş üstüne taş koymak istiyorsak. FIRTINANIN ‘GÖZÜ’NDE NE OLUYOR? Japon DenizKara Bilim ve Teknolojisi Birliği'nden Tetsuya Sato'nun liderliğindeki bir ekip tarafından tasarlanan Yeni Dünya Simülasyon Merkezi, bilim adamlarının fırtınanın tam “gözü”nde hazır bulunarak, şiddetli rüzgârların yarattığı etkiyi ölçmelerine yardımcı oluyor. Bilim adamları ilk kez görsel olarak geçmiş tayfun, kasırga ve siklonları yeniden yaratmayı başardılar. Daha sonra tam bu noktada durarak, hava akımlarının çevrelerinden akıp gidişini izlediler. Bunun için gerçek fırtına verilerini işlemden geçirerek 3 boyutlu görüntü haline dönüştüren bir simülatör ve bu akıntıları izlemeye yarayan sanal gerçeklik gözlüklerinden yararlandılar. BALIKLARI KURTARMANIN YOLU Barajları ve enerji santralarını besleyen su toplama havzalarına giren yılan balığı ve somon gibi balıklar, buradan kaçamadıkları için kütlesel olarak ölürler. Balıkları kurtarmanın bir yolunun da korkutarak kaçırmak olduğunu düşünen bilim adamları şimdi bu yolu deniyor. Belçika'daki ProFish Technology adındaki kuruluşun geliştirdiği cihaz, sualtına infrasound pulsları göndererek balıkları ürkütüyor. Balıklar toplama havzasına yaklaştıkları zaman ses dalgaları vücutlarında titreşimlere yol açıyor ve balıklar gerisingeriye kaçıyorlar. GALİLEO UYDU SEYİR SİSTEMİ Avrupa, başka uydulara olan bağımlılığını azaltmak için, Galileo adını verdiği bağımsız bir küresel konumlama uydu sistemi kuruyor. Böylece ABD'nin GPS şebekesi, Rusya'nın Glonass ve Çin'in tasarım aşamasında olan Beidou şebekelerine bağlı kalmaktan kurtulacak. Bütün bu sistemlerin finansmanı kamu yatırımlarıyla karşılanıyor... Avrupa Komisyonu, sistem için gerekli yatırımı yaparken, 8 uzay ve havacılık şirketini, 3.2 milyar Avro tutarındaki maliyetin 2 milyar Avro'sunu ödemeye ikna etti. Komisyon bunun karşılığında, şirketlere satnav (Satellite NavigationUydu Seyir Sistemi) alıcı lisansından zengin paylar vermeyi taahhüt etti.. Ne var ki bu 8 şirket yatırım konusunda henüz kararsız, çünkü Galileo'nun, son günlerde yenilenen GPS ve Glonass ile boy ölçüşemeyeceğinden korkuyor. Projenin planlandığı gibi ilerleyeceği konusunda garanti verildiği takdirde AB fon sağlayacak. Hazırlayan: Reyhan Oksay CBT 1061/19 20 Temmuz 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle