Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
GÜNCEL TIP Mustafa Çetiner %10'u Hodgkin lenfoma (HL), geri kalan %90 Hodgkin dışı lenfoma (HDL)'dır. Lenfoma tanısı ülkemizde başarıyla konuyor ve gelişmiş görüntüleme yöntemleriyle de evrelemesi tam olarak yapılabiliyor. Lenfoma tedavisi ile uğraşan hekimlerin standartları da üst düzeydedir. Türk Hematoloji Derneği, sürekli eğitim anlayışıyla kurslar düzenliyor ve Avrupa lenfoma grupları gibi dünyanın en önde gelen uzmanları ile ülkemiz hekimleri arasında ise ortak toplantı ve çalışmalar düzenlenmekte. Bu olumlu koşulların yanında azımsanmayacak sıkıntılar da var. Bazen yerel ve uluslararası pazar dinamikleri nedeniyle lenfoma tedavisinde kullanılan ilaçlar bulunamıyor ve tedaviler aksıyor. Lenfoma tedavisinde çok önemli faktörlerden biri, ilaçların günü gününe kullanılması gerekliliğidir. Sadece bilgi Türkiye'de hematoloji uzmanı sayısı sadece 200 civarındadır. Bu rakam İngiltere'nin yaklaşık beşte biri ölçümüne dayalı kadar. Ülkemizde kök hücre nakli, yapılması gereken sayapılacak yının çok altında. Hızla yetkin hematoloji uzmanları yeakademisyenliğe tiştirilmeli. Bu uzmanlar kök hücre nakli konusunda degiriş aşaması neyim kazanmalı ve kök hücre nakli yapan merkezler (şu anda ülkemizde yaklaşık 25 tane) bu uzmanlarca desileride yeteneksiz teklenmeli. akademisyenlerin cetiner.m@superonline.com “American Journal of Public Health” dergisinde yakında yayımlanan bir yazı, pasif sigara içiciliğinin yarattığı sağlık sorunlarının ne kadar kabul edilemez bir noktaya geldiğini göstermekteydi. Gündemden Düşmeyen Sağlık Sorunu: Sigara Makaleye göre, sigara kullanmayan ancak görevleri gereği sigara içilen bar ve restoranlarda çalışan personelin idrarlarında sigarada olan ve kanser yapıcı etkisi olduğu bilinen bazı kimyasalların yüksek oranda bulunduğu saptandı. Sigara içilmesine izin verilen bar ve restoranlarda çalışan ancak sigara içmeyen deneklerin idrarında nikotin, kotinin ve akciğer kanseri ile çok sıkı ilintisi olduğu bilinen NNAL isimli bir maddenin varlığı tespit edildi. Tümü zehirleyici olan bu maddeler, sigara içilen barlarda çalışan deneklerin idrarında normale göre ortalama üç kat daha yüksek bulundu. İlginç bulgulardan biri, hastaların idrarında bulunan NNAL isimli maddenin sigara içilen bar ve restoranlarda geçirilen her saat başına %6 oranında artıyor olmasıydı. Dahası, akciğer kanseri yapıcı etkisi son derece yüksek olan NNAL'in vücuttan tamamen temizlenmesi için 4045 gün gerekiyordu. Aslında bu çalışma pasif sigara içiciliği konusunda yeni bir şey söylemiyor. Bilim insanları pasif sigara içicilerinde akciğer kanseri, kalp hastalığı ve astım gibi hastalıkların sıklığında kesin bir artış olduğunu zaten çok iyi biliyor. Bu çalışmanın asıl yararı restoran ve bar gibi “sigarasız olmaz” denilen mekânlarda bile sigaranın yasaklanması gerektiği tartışmasını ateşlemiş olmasıydı. ABD'de “çocuklar için sigarasız bir dünya” projesinin yöneticisi William V. Corr, bar ve restoranlarda sigara içilmesinin yasaklanması gerektiğini ve bunun için sivil bir insiyatif oluşturacaklarını bildirdi. Bu bildiri savaşın ne boyutlara geldiğinin de bir göstergesi. Yani sigara tiryakisi biri, “ne yani barlarda bile sigara içemeyecek miyiz şimdi” diye sorduğunda sigaraya karşı savaşanların yanıtı önümüzdeki günlerde çok net olacak; Evet, bar ve restoranlarda bile ne yazık ki sigara içemeyeceksiniz… Aslına bakarsanız, tüm dünyada sigaraya karşı savaşta çok hızlı yol alındığını söylemek pek olası değil. Nitekim Avrupa ülkelerinde halen sigara kullanımı bir sorun olmaya devam ediyor ve gençler arasında sigara yaygın olarak kullanılıyor. Birçok Avrupa ülkesindeki barlarda sigara içimi serbesttir. ABD'de ise durum biraz daha farklıdır. Sigarayla savaş konusunda en büyük yolu ABD'nin aldığını belirtmek gerekir. Buna karşılık hemen bütün büyük sigara şirketlerinin de ABD kökenli olduğu unutulmamalı. Sigarayı insanlığın başına bela eden de Amerikalılar’ın ataları olan Avrupalılar’dır. Yaygın bir söylem vardır. Denir ki, “Beyazlar Kızılderililere karşı tarihin en büyük soykırımını gerçekleştirdi. Onlar ise beyazlara tütünü öğreterek intikamlarını almayı başardılar”. Beyaz insanın sigara ile ilgili ilk deneyimleri ilginç olaylara neden olmuştur. Örneğin Kristof Kolomb'un tayfalarından biri olan Rodrigo Jerez, tütün içmeyi belki de ilk deneyen beyazdır. Onun tütün içtiği görüldüğünde diğer tayfalar Jerez'in ruhuna şeytanın girdiğini düşünmüşlerdi. Jerez tütün içtiği için hapis cezasına çarptırılmıştır. Kıta Amerika'sına ilk ulaşanlardan biri olan Jacques Cartier, tütün içen yerlileri şöyle anlatıyordu: “Burunları ve ağızlarını, sanki bir bacaymış gibi tütene kadar, dumanla dolduruyorlardı”. Bu acayip eylem bir süre sonra bütün Avrupa'ya yayıldı. Fransa'da tütünün yaygınlaşmasını sağlayan Jean Nicot, aynı zamanda tütünün etkin maddesi nikotinin de isim babasıdır. Amerikalı iş adamı John Rolfe sigara tarihinin bir başka ünlüsüdür. Rolfe, Virginia'yı dünyanın en büyük tütün üreten coğrafyası haline getirmeyi başarmıştır. Bu uyanık adam ünlü Kızılderili Pocahontas'ın da eşidir. ELEMAN SORUNU Ülkemizde mevzuattaki sorunlar nedeniyle, bir süredir hematoloji uzmanı yetiştirilmek üzere yeni eleman alınamıyor. Bu durumda birkaç yıl içinde yeni uzman yetişmediği için eksiklik katlanarak artacaktır. İnsan ömrünün uzaması ile hematolojik hastalıklarda beklenen artış hesaba katılırsa sorun bugün görüldüğünden daha büyüktür. Sayıları az olsa da hematologlarımız büyük başarılara imza attılar. İyi bir planlama ve “tüm kurumların” ülke çıkarları hedefinde işbirliği ile bu sorun aşılabilir. Örneğin 10 öğretim üyesi, yaklaşık 70 hematoloji yatağı olup, senede 100'den fazla kök hücre nakli yapan merkezde sadece bir hematoloji uzman adayı eğitime alınırken, bunun çok altında kapasiteye sahip birimlerde bunun çok üstünde hematoloji araştırma görevlisinin eğitim alması ve bunun da sadece kadro olanakları ile açıklanması kabul edilemez. Çünkü sorun bir kişi veya kurumun değil tüm ülkemizin sorunudur. Çok yakın zamanlarda yapılan iki düzenleme, üzerinde ayrıca durmayı gerektirmektedir. Bunlardan birincisi hematoloji uzman adaylarının nasıl belirleneceği konusundadır. Eskiden üniversiteler tarafından yapılan bu aşama şimdi merkezi tek bir sınava bağlanmış ve yıllardır hematolojide çalışıp; kendisini sadece bu alana adamış adaylar bir anda genç dahiliye uzmanları ile aynı delikten geçmeye zorlanmışlardır. Oysa bu hekimlerin bazıları en az 45 yıldır yukarıda sözü edilen kadro barajına takılmış, bu arada yılmadan çalışmış ve neredeyse doçent seviyesinde birikime sahip olmuşlardır. Üstelik yürütmekte oldukları uluslararası çalışmaları da yarıda keserek haksız rekabetin olduğu bir sınava çalışmak zorunda bırakılmışlardır. Yan dal sınavında adalet, uygar ülkelerde olduğu gibi sağlanmak yerine kolaycılığa kaçılarak ÖSYM sınavına terk edilmiştir. Sadece bilgi ölçümüne dayalı yapılacak akademisyenliğe giriş aşaması ileride yeteneksiz akademisyenlerin çoğalmasından başka bir işe yaramayacak. Doğrusu merkezi bir eşik sınavında başarılı olan adayların kurumlar tarafından yüz yüze görüşme (mülakat) ile seçilmesidir. Hematolojiyi ilgilendiren ikinci düzenleme ise kısaca “Bütçe Uygulama Talimatnamesi” olarak adlandırılan ve hastanelerde yapılan işlemlerin koşul ve ücretlerinin belirlendiği yönetmelikte yer alan kemik iliği nakli hakkındaki düzenlemelerdir. Acilen yeniden elden geçmesi gereken bu uygulama, bu haliyle çoğu merkezi kemik iliği nakli yapamaz hale getirecek ve ülkemizde şifa bekleyen hastalar bundan olumsuz etkilenebileceklerdir. çoğalmasından başka bir işe yaramayacak. Prof. Mandal, Avrupa Seramik Derneği Başkanı Seramik alanındaki (bilim, teknoloji, eğitim, tasarım) çalışmaları koordine etmek ve yönlendirmek amacı ile 1987 yılında kurulan ve sekreteryası Belçika'da bulunan Avrupa Seramik Derneğinin (ECerS) 17 Haziran 2007 tarihinde Berlin'de yapılan Konsey toplantısında Anadolu Üniversitesi, MühendislikMimarlık Fakültesi Dekanı, Prof. Dr. Hasan Mandal, oybirliği ile 20092011 yılları Avrupa Seramik Derneği (ECerS) Başkanlığı'na seçildi. Avrupa Seramik Derneği (ECerS), 24 Avrupa ülkesinden 6000'in üzerinde üyesi bulunuyor. Derneğin Konseyinde her ülke, ulusal dernekleri tarafından görevlendirilmiş 2 üye ile temsil edilmektedir. Derneğin Yönetimi Kurulu ise 9 kişiden oluşuyor. Derneğin, Eğitim, ArGe, İletişim, Dergi, Endüstri, SanatTasarım çalışma grupları bulunmaktadır. Derneğin en önemli etkinliklerinin arasında her iki yılda bir gerçekleştirilen ve 1000 kadar bilim insanı ve teknologun katıldığı, Avrupa Seramik Derneği Kongreleri ile Seramik Bilimi ve Teknolojisi alanında impakt faktörü en yüksek dergilerden olan Journal of the European Ceramic Society (JECS) yer almaktadır. 24 üye ülkesi bulunan Derneğin Başkanlığını, bugüne kadar, Hollanda, Almanya, İspanya, İtalya, Fransa, İngiltere ve Belçika'dan bilim insanları yürütmüşlerdir. Merkezi Belçika'da bulunan Derneğin İlk kez merkez Avrupa dışında ve AB üyesi ülkeden olmayan bir Başkanı olacaktır. Prof. Hasan Mandal, özellikle seramikte uzun ömürlü kesici uçların geliştirilmesinde önemli katkılarda bulunmuş, bu amaçla yeni malzemeler geliştirmiş ve TÜBA ödülü de kazanarak buluşunu ticarileştirmede de başarı öyküsüne imza atmıştır. CBT 1061/15 20 Temmuz 2007