20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

GÜNDEM “DEKANLIK” Bir Proje Olabilir mi? "Manevi Mirasım Akıl ve Bilimdir!" "Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkâr etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar." Mustafa Kemal Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip’in sorusuna Mustafa Kemal’in yanıtı. Kaynak: İsmet Giritli, Kemalist Devrim ve İdeoloji, İÜ. Yayınları Cumhuriyet BİLİM VE TEKNOLOJİ Sayı: 1054 1 Haziran 2007 İMTİYAZ SAHİBİ Cumhuriyet Vakfı adına İlhan Selçuk GENEL YAYIN YÖNETMENİ İbrahim Yıldız YAYIN YÖNETMENİ Orhan Bursalı SORUMLU MÜDÜR Güray Öz GÖRSEL YÖNETMEN Tüles Hasdemir YAYIMLAYAN Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık A.Ş. İDARE MERKEZİ VE YAZIŞMA ADRESİ Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sokak No:2 34382 Şişli İstanbul Tel: 0212.343 72 74 Faks: 0212. 343 72 64 CUMHURİYET REKLAM Tel: (0212) 251 98 74/ 343 72 74 Yerel Süreli Yayın BASKI İhlas Gazetecilik A.Ş. 29 Ekim Caddesi No: 23 Yenibosna İstanbul Üniversiteler nasıl yönetilmeli? Bu çok canalıcı bir soru. Çünkü günümüz dünyasında, özellikle ABD, İngiliz ve bazı Avrupa ülkelerinde, üniversiteleri birer “işletme” gibi gören anlayış giderek egemen duruma geldi. Yani topluma, sanayiye hizmetini veya sanayi veya iş dünyasıyla ilişkisini giderek arttıran, arttırmaya teşvik eden anlayış baskın durumda. Bu çerçevede, sadece iş ilişkilerine ve para kazanmaya öncelik veren üniversitelerin yanı sıra, araştırma ve eğitimöğrenim kalitesini doruklara tırmandıran kurumlar da ortaya çıkıyor. Toplum, üniversiteleri “iş yapmaya”, çok yönlü üretkenliğe zorluyor. Sadece “üniversite diploması” vererek öğrenci mezun etme dönemi aslında kapandı gibi! Bilimde üretkenlik, teknolojide yenilikçilik, topluma ve çevresine çok yönlü katkı önemseniyor. Toplumun önünü açacak yeni düşünceler, hemen her alanda toplumun üst düzeyde toplam kalitesini yükseltecek bütün faaliyetler, üniversiteden beklentiler arasında. Haklı bir beklenti! Değil mi ki üniversite, günümüzde toplumda ana katma değerlerin “filizlerini” yaratan kurumlar! Konularında elit ve uzman insanların toplandıkları yerler, toplumun da bu kurumları, teşbihte hata olmaz diyerek “Hollstein inekleri” gibi görmek ve sağmak istemesinden daha doğal ne olabilir!?! *** Ancak bu yaklaşıma aykırı görüşler de gücünü koruyor. Özellikle ülkemizde, üniversitelerin çok yönlü üretkenliğini bu kurumları “işverenlere peşkeş çekmek” gibi gören, sanayi ve diğer kesimlerle iş ilişkilerini kategorik olarak reddeden, salt eğitimöğrenim, hatta siyaset aracı olarak değerlendiren bir görüş var. Dahası, bilinçli veya bilinçsiz, bu görüşün ülkemizde egemen olduğunu söyleyebiliriz. Şüphesiz, üniversitelere “iş ilişkileri uzantısı” bakışı ne kadar yanlış ve tek yönlü ise, bu “eski görüş”ün de tozunun atılması, silkelenmesi gerekiyor. Toplumsal devingenlik ve bunun yarattığı gereksinimlerin farklılaşmasını veya niteliğinin yükselmesini doğal karşılamalıyız. En azından, üniversitelerden her yönden kalite yükselmesini beklemek, kamunun hakkıdır. *** Bir dost yemeğinde, yeni dekan seçimi konusu açıldı. Farkettim ki, aslında dekanlık istemeyen çok. Araştırmacı nitelikli pek çok öğretim üyesi bu sorumluluktan kaçıyor. Rektör kendi çevresinden birini atıyor. Dekanlık az buz iş değil. Bir dizi bölümün sorumluluğunu üstleniyorsunuz. Şeytan dürttü sordum. Rektör hangi saiklerle dekan atıyor, kabul eden de hangi saiklerle ve neden kabul ediyor? Rektörün beklentisi nedir atadığı insandan? Dekanlığa talip olanın niyeti, amacı nedir? Özetle şunu demek istedim: Üniversite, dekanlığı bir “proje” olarak görüyor mu görmüyor mu? Şüphesiz ki görmüyor... Olay şöyle cereyan ediyor. Dekanlığı, rektörlükle uyum ve ikincil olarak fakültesiyle düşük de olsa bir işbirliği içinde sürdürecek bir insan aranıyor. Dekanlığı bir üst düzey nitelikte tanımlayarak bir projeye dönüştürmek, belirli hedefler gözetmek ve bu “projeyi” gerçekleştirebilecek bir insan aramak (veya atamak), doğru olmaz mı? Alışılmış bir öneri değil. Orası bir devlet dairesi, oraya yasal olarak bir yönetici gerekmektedir... Bu anlayışı değiştirmek deveye hendek atlatmaya benzer. Oysa toplumun dekandan da bir beklentisi olması gerekir. Kaliteyi, üretimi, hizmeti bir üst düzeye çıkartmak. Bölümün yaratacağı “toplumsal fayda”yı çoğaltmak ve iyileştirmek.. En kabaca baksak bile! Şüphesiz ki bunun yolu yordamı başka bir konu... Arkadaşımıza şunu söyledim en son: Sizler fakültenin nitelikli bilim insanları öğretim üyeleri olarak, neden gruplaşmıyorsunuz, ağırlığınızı koymuyorsunuz, fakülteye hedefler belirlemiyorsunuz, yapılacak işleri sıralamıyorsunuz ve böyle bir beklenti ile rektörlüğün ve dekan adaylarının önüne çıkmıyorsunuz? Neden acaba?! *** Gelecek cumaya kadar sevgi ve dostlukla... CBT 1054/3 1 Haziran 2007 [email protected] www.cumhuriyet.com.tr
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle