20 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

HABERLER GÖNÜLDEN BİLİME Ahmet İnam İTÜ’de süperbilgisayar TÜ tarafından 2004 yılından beri yürütülen ve Devlet Planlama Teşkilatı tarafından desteklenen Ulusal Yüksek Başarımlı Hesaplama Merkezi Projesi, HP teknolojilerine dayalı süperbilgisayar ile Türkiye, TOP500 (www.top500.org) Süperbilgisayar Ligi’ne girdi. İstanbul Teknik Üniversitesi (İTÜ), TOP500 listesine giren bilgisayar sistemini güncelleyerek gücünü iki katına çıkardı. Süperbilgisayar, 1000 işlemciden oluşuyor. Kamu kaynakları ile gerçekleştirilen bu projeyle, akademik ve endüstriyel araştırmalara hesaplama gücü sunmanın ötesinde, bu alanda uzman insan kaynağı ve bilgi birikiminin sağlanması, yüksek başarımlı bilişim uygulamaları için bir sinerji merkezi oluşturulması hedefleniyor. Süperbilgisayar, uçakgemi tasarımlarından ekonomik öngörülere, deprem simülasyonlarından savunma sanayiine pek çok alanda yüksek maliyetlerle ve ancak yurtdışında gerçekleştirilebilen çalışmaların ülkemizde yapılmasına olanak tanıyacak. Ayrıca birçok teknik uygulamayı da basitleştirerek, tasarımcılar için ciddi zaman ve maliyet tasarrufu sağlayacak. Örneğin, iki gerçek arabanın laboratuvar ortamında kullanıldığı araba çarpışma testleri, süperbilgisayar ile sanal ortamda yüzlerce farklı senaryo ile gerçekleştirilebilecek. İTÜ Bilişim Enstitüsü Proje Yürütücüsü Prof. Dr. Serdar Çelebi, tüm özel sektör ve kamu kuruluşlarının ileri düzeyde (yüksek başarımlı hesaplama ve hafıza gereksinimi duyulan) teknik araştırma ve bilimsel uygulamaları için süperbilgisayar teknolojisinden faydalanabileceklerini vurguluyor: “Bugün teknoloji gücü tüm ülkeler için maddi, sosyal ve siyasi güç anlamına geliyor. Yüksek teknolojiye sahip ülkeler, rekabet güçlerini artırarak ve her alanda daha da gelişiyor, ilerliyorlar. İTÜ olarak, 6 yıldır Türkiye’de Yüksek Başarımlı Hesaplama (High Performance Computing) teknolojisini hayata geçirmek için çalışıyoruz. Bugün elektronik eşya tasarımı, otomotiv, iklim modelleme, tekerlekli, yüzer ve uçar taşıt tasarımı, ekonomik öngörülerin modellenmesi, ilaç üretimi ile tıbbi araştırma ve savunma sanayiine yönelik çalışmalar için gözümüzü uzaklara dikmemiz gerekmiyor. Süperbilgisayar, gerek özel sektör gerekse kamu kuruluşlarının hepsine açık.” Bütün siyasetçilerin her nedense namussuz olduğu, ama yönetilen insanların mazlum ve gayet dürüst olduğu gibi bir görüntü, çok gerçekçi değil. İ Ahlak Bireysel midir? Her şey, özellikle siyaset alanında, ahlakla başlıyor. Çünkü, bir kültürün, bir toplumun ahlakının sınandığı yer orası. Ahlakın öznesi olarak Batı düşünce tarihinde bireyler alınır. Kimi zaman, örneğin deontolojik ahlak dediğimiz ahlakta, kuralların temele alındığı ahlak sistemlerinde, her bireyin tek tek eylemlerine bakarak, o bireyin ahlaklı olup olmadığı söylenir. Aristoteles’ten yola çıkarak karakter ahlakı veya erdem ahlakı diyebileceğimiz ahlakta ise, bu eylemleri taşıyan, insanın ahlak karakterine bakılır. Orada ahlaklı ya da ahlaksız olan, tek tek eylemler değil, o eylemleri taşıyan insanın kendisidir. O insanın ahlak karakteridir. Şimdi, buradan çıkarak bir genelleme yapma imkânımız vardır. Siyasette, bir toplum adına karar alan kişilerin, bu işi yaptıkları için tek tek eylemlerinin, karakterlerinin ahlakı olabileceği gibi, toplumların da ahlakından söz edebiliriz. Bunu da belirleyen, özellikle o toplumların yönetiminde bulunan kişilerdir. O toplumların yaşamını sürdürmelerinde söz sahibi olan, o toplumu oluşturan bireyler arasındaki gelir dağılımını, toplumsal düzeni, bu düzenin yönetimini sağlayan “baştaki” insanlardır. O, siyaseti elinde tutan, yönetim erkini kendinde bulunduran insanların toplum adına verdiği kararlara bakarak, o toplumun ahlakından söz edebiliriz. Bu özellik, garip bir yazgısı oluyor yönetilenlerin. Örneğin, birey olarak ben yaşadığım toplumda, tek tek eylemlerime bakıldığında hangi değerlere göre yargılanıyorsam, o değerlere göre ahlaklı görünebilirim. Ya tek tek eylemlerim ahlaklı görülebilir ya da onu taşıyan birisi olarak ahlaklı görünebilirim. Oysa benim ahlakım, birey olarak bende başlayıp bende bitmiyor. Toplumun ahlakı, birey olarak ahlakıma dahildir. Bir toplumsal varlık olduğum için, yöneten ya da yönetilen durumunda olduğum için, toplumun ahlakı da benim tek tek eylemlerimi ve karakterimi, kısaca birey olarak benim ahlaklı olup olmamamı etkiler. Dolayısıyla, siyaseti yöneten, etkileyen biri olarak, ahlak alanında tutumunuz, kararlarınız, eylemleriniz, ahlak karekteriniz, toplumun bütün ahlakını belirleme sorumluluğunu taşıdığınız için çok önemlidir. Öyle eylemlerde, öyle kararlarda bulunuyorsunuz ki, erkin başındaki insanlar olarak, bir ulusun veya bir imparatorluğun, bir kültürün, bir hayat tarzının yazgısını belirliyorsunuz, tarih önünde. Dolayısıyla siyasetçilerin tek tek ahlaksız olup yönetilenlerin ahlaklı olduğu bir toplum gibi bir düşünce çok da anlamlı gözükmüyor. Hepimiz aynı gemideyiz ve dolayısıyla bizim adımıza karar alanlar, bizim adımıza karar alıp bizim toplumumuzun diğer toplumlarla olan ilişkisinde ahlaksal tutum ve eylemde bulunanlar, ait olduğum toplumun ahlaki karakterini belirliyorlar demektir. Dolayısıyla, özellikle bizim ülkemizde yapılagelmekte olan siyasetçi suçlaması, bütün siyasetçilerin her nedense namussuz olduğu, ama yönetilen insanların mazlum ve gayet dürüst olduğu gibi bir görüntünün, çok gerçekçi olmadığını düşünüyorum. Öyleyse, bir kültürün, bir yaşam biçiminin, bir toplumun, Hegelgil bir söyleyiş içinde, bir anlamıyla Geist’ın ahlaklı olup olmadığı konusunda düşünmek gerekir. Herkes kendini bireysel olarak kurtarmaya çalışıyor; belli bir toplum içerisinde yaşarken. Dolayısıyla bu tutum şu anlama da geliyor: Siyasetçisinin ahlaksız olduğu, bunun yönetilence bir türlü önlenemediği toplum ahlaksızdır. Siyaseti yöneten, belirleyen, erki elinde tutan, yönetim gücü olan ve benim adıma karar veren kişilerin ahlaksızlığı, onları ben seçmemiş olsam da beni ahlak açısından bağlıyor. Elbette seçme dediğim, demokratik süreç dediğim bir süreç ne kadar gerçekçi işler, burada ne kadar katılım vardır, ne kadar beni temsil edebiliyorlar ve ben onları ne kadar denetleyebiliyorum ve onlarla daha nasıl bir iletişim içindeyim? İşaret ettiğim bu dört nokta, son zamanlarda yönetişim dediğimiz kavramın içinde yer alıyor. Yönetişim odaklı bir bakışla bakıldığında yöneticisinin ahlakından sorumlu bir yönetim, bir yönetilen kavramı ortaya çıkıyor. İnsanın şöyle bir yazgısı var: Yüzyıllardan beri Batı’da söylendiği gibi, bir bireyin ahlaklı olması, diğer bireylerin ahlaklı olup olmamasından bağımsız değil. Böyle birbirinden ayrı, bağımsız, atomik bir durum söz konusu değildir. Benim kardeşimin hırsız olması veya benim oy verdiğim bir partinin hırsız olması, beni de ahlaksız kılıyor. Uludağ Üniversitesi’ne 3 yeni fakülte Hukuk, Güzel Sanatlar ve Yalova İİBF’ye 20072008 eğitim öğretim döneminde öğrenci alınacak Uludağ Üniversitesi 3 yeni fakülteye daha kavuşuyor. Akademik kadro ve fiziki yapılanması tamamlanan ve dekanları atanan Güzel Sanatlar Fakültesi, Hukuk Fakültesi ve Yalova İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi, 20072008 eğitim öğretim döneminde öğrenci alımına başlayacak. Rektör Prof. Dr. Mustafa Yurtkuran’ın yaptığı açıklamaya göre, Mudanya’da açılacak Güzel Sanatlar Fakültesi’ne Prof. Dr. Fügen Berkay; Gemlik Sunğipek Yerleşkesi’ndeki Hukuk Fakültesi’ne halen Rektör Yardımcısı olan Prof. Dr. Mehmet Genç; Yalova İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi’ne de Prof. Dr. Adem Çabuk dekan oldu. Bu yıl üniversite sınavlarında kılavuzlarda yer alacak olan 3 fakültenin de eğitim öğretim süresi 5 yıl. Öğrenciler, İngilizce hazırlık sınıfında başarılı olduktan sonra 4 yıllık lisans eğitimine başlayacak. PROF. DR. MEHMET GENÇ: Lisans eğitimini Ruhr Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde, yükseklisans ve doktora eğitimini ise Heidelberg Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde yaptı. Uzmanlık alanları Avrupa toplulukları hukuku/Avrupa Birliği hukuku, uluslararası hukuk ve uluslararası insan hakları hukuku. PROF. DR. FÜGEN BERKAY: Felsefe Bölümü’nü 1967 yılında bitirdiği İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’nde, aynı yıl Sosyoloji Bölümü Genel Sosyoloji Kürsüsü asistanı, İsviçre hükümeti bursu ile EPFL’de (Ecole Politechnique Federale de Lausanne uygulamalı sosyoloji çalışmaları. 1996 yılından bu yana UÜ Fen Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü öğretim üyesi. PROF. DR. ADEM ÇABUK: İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi mezunu. Uludağ Üniversitesi bünyesinden doğan Balıkesir Üniversitesi’nde 19932006 yılları arasında Bandırma İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dekanı, 19982006 yıllarında da Balıkesir Üniversitesi Rektör Yardımcısı. Belediyelerde itfaiye teşkilatı, birliklerde muhasebe sistemi reorganizasyonu, doğalgaz dağıtımı gibi konularda kent projelerine imza attı. CBT 1054 / 11 1 Haziran 2007
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle